• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2 : RİSKE DAİR SOSYOLOJİK YAKLAŞIMLAR

2.3. Zygmunt Baumen : Müphemlik ve Kontrol

2.3.1 Düzen Ve Kontrol

Alman ekolü ile Fransız ekolü arasındaki tartıĢmalardan biride modernizm veya modernleĢme dediğimiz Ģey bitmemiĢ proje midir, yoksa tamamen miadını doldurmuĢ mudur? Habermas , lyotard modernitenin bitmediğini savunurken, Foucault, Derida, Baudrillard gibi Fransız düĢünürler modernizm veya modernite arasında fazla bir fark olmadığını, dolayısıyla son derece baĢarılı olarak sonuna geldiğini ifade etmektedir (Akay,2002 :62).

Zygmunt Bauman, modernliğin günümüzde bitmediği konusunda Beck ve Giddens‟tan farklı olarak daha karmaĢık ve daha karıĢık bir tartıĢma yürütür. Bauman‟a göre postmodernite, modernitenin bitmemiĢ olduğunun göstergesidir. Post modernite, modernitenin eksik yönlerini tamamlamak için ortaya atılmıĢtır. “Postmodern kavramının bizzat kendisi, moderniteye bağlı olduğumuz gerçeğinin bir itirafıdır. Belirli bir toplum türüne iĢaret etmesi dıĢında o"post"hiçbirĢeydir”(Yıldız,2002:54).

Bauman‟in çalıĢmalarında doğrudan risk kavramına yönelik vurgu yoktur. Daha ziyade yaĢadığımız çağı anlamak ve modern öncesi dönemle iliĢkisini ortaya koymak amacıyla yürüttüğü tartıĢmalar risk kavramının çerçevesini belirler. Bauman, riski, “bir kavramsal odaktan ziyade modernliğin epistemolojik ön kabullerinin temeline yapılan bir saldırının sonucu olarak değerlendirir” (Yılmaz: 2010: 72).

Bauman, yaĢadığımız çağın baskın eğilimlerinin olgusal sınırlarını tanımlayarak modernliğin olgusal sorunsallığının bir sorgulamasını yapar. Bauman, modern öncesi ve modern dönemde yürüttüğü tartıĢmaları çok sert ve acımasız bir çerçevede ele almaktadır.Bauman‟a göre insanlığın son üç yüz yılda yaĢamıĢ olduğu bütün trajedilerin modernitenin özünden kaynaklandığını iddia etmektedir. Bauman‟e göre modernlik Batı Avrupa‟da on yedinci yüzyıldaki bir dizi derin toplumsal, yapısal ve entelektüel dönüĢümle baĢlayan ve Aydınlanma‟nın geliĢimi ile kültürel bir proje haline gelen;

62

kapitalist ve daha sonra da komünist endüstri toplumunun geliĢmesiyle de toplumsal olarak kurulan bir yaĢam biçimi olarak olgunluğa ulaĢan tarihsel bir dönemdir (Bauman, 2003 :13).

Modernlik Bauman‟a göre entelektüel bir projedir. GeçmiĢ dönem toplumsal oluĢumlardan en önemli farkı iĢte bu proje olma özelliğidir. Bu durum beraberinde planlamayı ve bu planlamanın aktörlerini gerektirmektedir. Bu aktörlerin en önemli iki unsuru bilimi temsil eden entelektüeller ve yasayıcı aklı temsil eden yöneticileridir. Modernite süreci bu iki unsurun ortaklığından, iĢbirliğinden doğmuĢtur. Çünkü modernite, onun aktörleri olan entelektüel ve yönetici ikilisi dünyayı kontrol edilebilir bir düzenliliğe kavuĢturma arzusundaydılar (Bauman,1996:10).

Modern dönem bir sınıflandırma, düzene koyma dönemidir. Düzen ve kaos modernliğin iki yönünü oluĢtururken aynı zamanda birbirlerinden beslenir. “VaroluĢ, düzen ve kaos olarak çatallaĢtığı ölçüde moderndir; varoluĢ, düzen ve kaos alternatiflerini içerdiği ölçüde moderndir”( Bauman, 2003:16). Modern dönemde düzen oluĢturma perspektifi, kendisini önceki dönemlerden ayıran bir özelliktir. Daha doğru ifade ile geleneksel dönemden.

Modern dönemde “düzen üzerinde düĢünülen bir zamana ait olduğunu düĢünebiliriz; bu düzen, dünyanın, insan habitatının, insan benliğinin ve bu üçü arasında bağlantının düzenidir. Modernite, bir düĢünce meselesi, bir kaygı konusudur; kendi kendinin farkında olan, bilinçli bir pratik olduğunun bilincinde olan ve durduğu ya da sadece yavaĢladığı takdirde ortaya çıkacak boĢluktan sakınan bir pratiktir” (Bauman, 2003:14).

Ulrich Beck, modern toplumsal düzeni takımada Ģeklinde tasavvur etmiĢtir. Her tekil takımadanın göreli özerkliği insan yapımı karıĢıklık oluĢturmuĢtur, bu karıĢıklık yasalarla oluĢturulmaya çalıĢılan Ģeffaf düzenin yerini almıĢtır. Doğal karıĢıklık yerine yapay karıĢıklık üretilmeye baĢlamıĢtır. Bireylerin kararları ve eylemleri sürekli olarak belirsizliği besleyecektir. Bunun en önemli nedeni her Ģeyi açıklığa kavuĢturma düĢüncesidir (Bauman, 2005 : 90).

Bauman‟a göre modernite kendisinde önceki mevcut düzeni öncelikle düzensizlik zemininde kabul edip düzensizliğin oluĢturacağı boĢluğu ortadan kaldırmak istiyordu. BoĢluğun ortadan kaldırılması daha önceki düzenin yapay olduğu ve insanoğlunun bunu

63

değiĢtirebileceği düĢüncesini yeni keĢfetmiĢ gibi büyük bir hevesle yeni düzen oluĢturmaya baĢlamıĢtır.

“ġeylerin düzeninin doğal olmadığını bilmemiz, modernite öncesi dünyanın, düzeni doğanın iĢi olarak gördüğü anlamına gelmez. O dünya, bizim düĢünme olarak bildiğimiz formda, bugün bizim düzen üzerinde düĢündüğümüz Ģekilde, düzen hakkında hiç düĢünmüyordu. Düzenin doğal olmadığının keĢfi tam da düzenin kendisinin keĢfiydi” (Bauman, 2003:15).

Bu keĢifle birlikte yapılması gereken düzeni bozacak bütün unsurların saf dıĢı edilmesiydi. Düzenin karĢıt olarak tanımlananların eĢ anlamlıları ise; “tanımlanmazlık, tutarsızlık, uyumsuzluk, bağdaĢmazlık, mantıksızlık, irrasyonellik, ikircim, karmasa, müphemlik, kararlaĢtırılamazlıktı” (Bauman, 2003:17). Bütün bu kavramların birleĢtiği ortak kavram ise müphemliktir. Müphemlik ise “modernliğin atık maddesidir” Müphemlik modern dönemin en hakiki ve endiĢe kaynağıdır (Bauman,2003:27).

Çünkü müphemlik kavramı geleceğe dönük yüzüyle güvenliğin en önemli tehdididir.Güvenliğin sağlanması ise belirsizlik ve risklerin bertaraf edilmesi ile mümkün olacaktır.

Bu yüzden; “müphemliğin kökünü kazıma çabası tipik bir modern pratiktir; modern siyasetin, modern aklın ve modern yaĢamın özüdür. Bu kesin tanımlama ve kesin olarak tanımlamayan her Ģeyin bastırılması ya da elenmesi çabasıdır. Modern pratiğin amacı, yabancı toprakların fethi değil, boĢ noktaların doldurulmasıdır. Aslında boĢluğa tahammülü olmayan doğa değil, modern pratiktir” (Bauman, 2003:18).

Adorno ve Horkheimer yorumladığı gibi modernliğin felsefi projesi ve siyasal alandaki pratiğinin bıraktığı iz boĢluk korkusuydu (Bauman, 2003:322). Çünkü boĢluk sürekli risklerin üretilmesi demektir, tehdit, güvensizlik, demektir ve ortadan kaldırılması gerekendir.

Modernite çıkıĢ itibarıyla bireysellik ve özgürlük üzerine kurulmuĢ bir projedir. Ancak bu özgürlüğün sağlanabilmesi için her türlü kontrol dıĢı olanın kontrol altına alınması gerekmektedir. Bauman‟a göre modern dönemde bu kontrolün sağlanması için bireyi baskı altında tutan her türlü geleneksel otorite, doğadan ve bilinmeyenden kurtaracak bir özgürleĢtirme gayreti gereklidir. Bu ideali gerçekleĢtirmek için modern dönemde en fazla akla güvenilmiĢtir. Fakat bu aynı zamanda modernitenin çeliĢki içerisine girmesi

64

anlamına geliyordu. Çünkü böyle bir istek bireyin ve aklının yeni belirlenmiĢlikler içine okunması anlamına geliyordu. EleĢtirel aklın savunucuları bile bundan kaçıĢ olamayacağını düĢünerek modernitenin bu ruhunun güvenlik için feda edilmesini uygun bularak özgürlüğü güvenliğe kurban vermiĢlerdir. Böylece “uygar insan, bir parça güvenlik karĢılığında kendi mutluluk potansiyelinin bir kısmını takas ediyordu” (Bauman, 2000a:9).

Modern yaĢam alanını korumak ve bireye bu yaĢam alnında ideal olarak tasarlanmıĢ mutluluk imkânını sağlamak için bu ödenmesi gereken bir bedeldi. Yinede bu durum modern birey için hoĢnutsuzlukların doğmasına yol açmaktaydı.

“Modernitenin alamet-i farikası olan bu hoĢnutsuzluklar aĢırı düzenden ve bunun ayrılmaz parçası olan özgürlük kıtlığından ortaya çıkıyordu. Zayıf ya da korumasız bünye, vahĢi dünya ve saldırgan komĢular üçlü tehdidi karĢısındaki güvenlik arayıĢı, özgürlüğün kurban edilmesine davetiye çıkarıyordu. Güvenlik adına özgürlüğü kısıtlamayı seçen bir uygarlık çatısı altında, daha fazla düzen daha fazla hoĢnutsuzluk anlamına geliyordu” (Bauman, 2000a: 9).

Düzen fikri öyle bir noktaya gelmiĢtir ki modern dönemin ilk yıllarda deliler kent yetkilileri tarafından toplanıyordu ve denize gönderiliyordu(Bauman,2000a: 14). Bauman‟a göre modernizmin düzen fikri üç asırdır devam etmektedir. Düzenin tesisi için müphemliğe karĢı verilen savaĢ, modernizmin ilk dönemlerinde -sanayi modernliği- olduğu gibi düzenli ve her koldan yapılan bir savaĢ olmaktan çıkmıĢtır.