• Sonuç bulunamadı

Dışsal Risk , İmal Edilmiş Risk ve Yüksek Maliyetli Riskler

BÖLÜM 2 : RİSKE DAİR SOSYOLOJİK YAKLAŞIMLAR

2.2. Anthony Giddens : Geç Modernleşme ve Risk

2.2.3. Dışsal Risk , İmal Edilmiş Risk ve Yüksek Maliyetli Riskler

Giddens, Riskleri ilk etapta iki kategoriye ayırır. Birincisi sanayi modernleĢmesi içerisinde geleneğin ya da doğanın sabitliklerinden kaynaklanan dıĢsal risktir. Ġkincisi ise genellikle çevresel riskleri tanımlayan, elde edilen bilginin dünya üzerindeki etkisinden kaynaklanan ve hakkında tarihsel bir deneyime sahip olunamayan Ġmal edilmiĢ risktir ( Giddens, 2000 :40). Giddens‟a göre dıĢsal risk bireylerin beklenmedik bir anda dıĢarıdan vuran ( hasadın kötü geçmesi, sel baskınları, salgın hastalıklar, açlık vb.) olayların oluĢturduğu risklerdir. Bu riskler bütün nüfus içerisinde aĢağı yukarı öngörülebilir olmalarına ve sigorta edilebilmelerine yetecek kadar düzenli ve sık meydana gelir. DıĢsal riskler, son derece etkili bir Ģekilde hesaplanabilir, zaman ve risk çizelgelerine baĢvurarak insanları nasıl sigorta edeceğinize karar verilebilir özelliktedir (Giddens,2001 :222).

Giddens, dıĢsal risklerden imal edilmiĢ risklere geçiĢin ayrımında doğa üzerinden hareket etmektedir. Giddens‟a göre geleneksel toplumda ve doğrudan günümüze açılan sanayi toplumunda (modernliğin ilk aĢamasında) insanlar dıĢ doğadan gelen risklerden dolayı kaygı duyuyorlardı. Fakat belirli bir noktadan sonra doğanın bize yapabileceklerinden daha az, bizim doğaya yapabileceklerimizden ise daha çok kaygı duymaya baĢladık (Giddens, 2000 :40).

Ġmal edilmiĢ risk, sanayi modernliğinden düĢünümsel modernliğe geçiĢin ene önemli göstergesidir.Giddens‟a göre imal edilmiĢ risk, bizzat insanlığın geliĢim sürecindeki geliĢmeler, özellikle bilim ve teknolojik ilerlemeler tarafından oluĢturulmuĢtur. Bu dönemde insanoğlunun çok az deneyim içerisinde olduğu risk ortamıdır. Ġmal edilmiĢ riskler dıĢsal risklerde olduğu gibi hesaplanabilir özelliği çok azdır. Hatta bazen bu risklerin ne olduğu çoğu zaman bilinmez.

“Ġmal edilmiĢ risk insan hayatının bütün alanlarına nüfuz etmektedir ve sanayi toplumunun ilk teorisyenlerinin asla önceden kestiremediği türde bir bilimsel ve teknolojik geliĢmeyle iliĢkilidir. Bilim ve teknolojinin yarattığı yeni belirsizlikler, en az ortadan kaldırdıkları kadar çoktur; kaldı ki bu belirsizlikler daha öte bir bilimsel ilerlemeyle çözülemez. Ġmal edilmiĢ risk kiĢisel ve toplumsal hayata doğrudan girmektedir ve daha kolektif bir risk çerçevesi tarafından sınırlandırılmamıĢtır” (Giddens, 2001 :223-224).

56

Ġmal edilmiĢ riskler bireyin hayatını dolaylı veya doğrudan kuĢatmıĢtır. Bireyin günlük yaĢamı bir bütün olarak modernliğin büyük deneyine paralel olarak deneysel hale gelmiĢtir. Günlük deneyimler, çeĢitli kaynaklardan gelen bilginin- her türlü bilgi- bir biçimde anlaĢılıp kullanılması gerektiği, tercih yapmanın zorluğu ve geleneksel öğretilerin dıĢında ortaya çıkan birçok davranıĢ kalıbı imal edilmiĢ belirsizliğin günlük hayata yansımasını göstermektedir. Evlilik konusunda bireyler, evlenmek veya evlenmemek arasında karar vermenin ötesinde, çocuk sahibi olmanın evlilikle bağlantısı olmaması gerektiğini düĢünülmeye baĢlanmıĢtır. Çocuk yapmak çok değerli ve zor karar olması, bireylerin kendi cinsel kimliklerini belirlemesi ve bunun sonucunda iliĢkilerinin ne olduğu ve nasıl devam ettirilmesine karar verme zorluğu imal

edilmiĢ belirsizliğin günlük hayata yansıması karĢısında ortaya çıkan tepkilerdir (Giddens, 2009: 86-87).

Ġmal edilmiĢ riskin kapsamı geniĢledikçe, yeni bir risklilik boyutu ortaya çıkar. Risk fikrinin yükseliĢi, hesap yapma olasılığını arttırmaktadır. Hesap yapma olasılığı aynı zamanda kontrol düĢüncesinin zorunlu kılmakla beraber uygulanmasını da güçleĢtirmektedir. Giddens‟a göre imal edilmiĢ belirsizlikler Aydınlanma‟nın “ daha fazla bilgi, daha fazla denetim” reçetesine yanıt vermemektedir. Bilgi ile denetim arasındaki dengenin sürekli sağlanması olanaksız hale gelmiĢtir. Sanayi modernliğinde bilgi ile denetim arasındaki denge sürekli hesaplanabilir olarak öngörülmüĢtür. Ortaya çıkabilecek riskli durumları sürekli kontrol edilebileceği düĢüncesi hakimdi. Fakat bilgi-denetim dengesi bozulmaya baĢlamasıyla ortaya çıkan hasar ve onarım bilgi-denetimi süreci giderek büyümektedir.Ġmal edilmiĢ belirsizliğin ilerlemesinde modern kurumların uzun dönemde olgunlaĢmasının bir sonucudur (Giddens,2009: 11-12). Modern kurumların olgunlaĢması sürecinde ortaya çıkan imal edilmiĢ riskler kendi tarihimizebilinçli tecavüzünvedoğaya müdahalelerimizin yol açtığı risklerdir(Giddens, 2009: 82).

Giddens‟a göre imal edilmiĢ risklerin üretiminde merkezi konumda olan bilim ve teknoloji aynı zamanda bu risklerin ortaya çıkarılması ve tanı konması ancak bilimle olacaktır (Giddens, 2001: 247). Fakat burada en önemli sorun riskleri sınırlamak için alınan teknolojik önlemler veya buluĢların olası yan etkileri de ancak sonradan belkide uzun bir süre sonra ortaya çıkmasıdır. DıĢsal risklerde alınan önlemler sonucu güven duygusu devam edebilir fakat imal edilmiĢ belirsizlikte pek mümkün değil. Zira

57

bilim,teknoloji ve sanayi bunun temellerini oluĢturduğu gibi sürekli yeniden üretilmesinin ve farklı boyutlarda yayılmasının hem nedeni hem de sonucudur (Giddens, 2009 : 208-209). Giddens‟a göre imal edilmiĢ risk çağında yaĢamak demek, teknik yenilik ve buluĢların Beck‟inde ifade ettiği “yan etkileri”n artık yan etki olmaktan çıkması anlamına gelir.

Giddens, dıĢsal ve imal edilmiĢ risk kavramının dıĢında modernliğin ve küreselleĢmenin büyük etkisi sonucunda oluĢan “yüksek maliyetli riskler”e dikkat çekmektedir. Yüksek maliyetli riskler, var olan tehlikelere farklı bir nitelik kazandırmaktadır. Yüksek maliyetli riskler, doğadan kopan insanın yeniden doğanınbirliğine ulaĢma çabasının sonucunda hızla büyüyen insan dayanıĢmasının olumsuz yanıdır. Yüksek maliyetli risklerin farkına varmak, doğanın güven ortamına dönme arzusunu harekete geçiren etkenlerdir (Giddens, 2009:219-220).

“Herkesten uzakta bulunan ve bireylerin yapacağı hiçbir Ģeyden etkilenmez görünen böylesi riskler insanların bilincine yine de diğer tehditlere göre daha evrensel bir düzeyde saldırır ve bunun tek nedeni de onlardan kaçıĢın olmamasıdır.”(Giddens, 2009:220).

Küresel ısınma bu konuda çarpıcı bir örnektir. Küresel ısınmanın boyutları insanları nasıl etkileyeceğini kestirmek oldukça güçtür. Küresel iĢbirliği neticesinde alınan tedbirler uygulandığında, geriye dönüp bakıldığında gereğinden fazla korku üretildiği düĢünülebilir. Yüksek maliyetli riskler, büyük korkular üretilmesinin zeminini hazırlar. fakat gerçekliğin ne olduğunu hiçbir zaman bilinemeyecek.

Giddens‟a göre “Yüksek maliyetli riskler, dıĢsal tehditler ile imal edilmiĢ belirsizlik arasındaki farkı diğer bütün tehlike tiplerinden daha fazla açığa çıkarmaktadır. Afetler dıĢsal riski imal edilmiĢ belirsizlikten ayıran örtüyü kaldırır”. Dünyanın çeĢitli bölgelerinde meydana gelen doğal afetler, daha kötüsü gelebilir endiĢesini ortaya çıkarmıĢtır (Giddens, 2009:221). Dünyanın birçok yerinde meydana gelen deprem ve tsunamiler insanları fazlasıyla tedirgin etmiĢtir. Petrol sızıntıları, buzulların erimesi, çevre kirliliği vb. konularda üretilen senaryolar bazen boĢa çıkmaktadır. Kıyamet tellallığı yapanların üretmiĢ olduğu boĢ korkular en az gerçek tehditler kadar imal edilmiĢ belirsizliğin koĢulları arasında yer alır (Giddens, 2009:222).

58

Giddens‟a göre modernliğin yüksek etkili riskleri varlığının ortaya çıkmasının dört nedeni vardır. Totaliter gücün büyümesi, ekonomik büyüme ve düzeneklerinin çöküĢü, nükleer çatıĢma ya da geniĢ ölçekli savaĢ ve ekolojik çürüme ya da felaket (Giddens, 2010b: 155). Ekonomi büyüme sonucu oluĢan küresel sermaye piyasaları iyi bir örnektir. Küresel sermaye piyasaları bizim bizzat yarattığımız yüksek risk sonuçlarına sahip olan Ģeylerdir. Bir zamanlar var olmayan anlık gerçek-zaman piyasaları(borsadaki değiĢmelere göre fiyat değiĢimlerini anında takip eden pazarlar) ile bugün karĢılaĢtıysak, dünya ölçeğinde her an yaĢanabilecek bir çöküĢ ihtimalini de hesaplamak zorundayız( Giddens, 2001:182).

Yüksek maliyetli riskler, beraberinde telafi edilemez hasarlar getiren risklerdir. Çünkü uzun vadede sonuçları bilinmez ve tam olarak değerlendirilemez. Çok geniĢ ,yaygın ve derin bir nedensellik iliĢkisi içerisinde olduğundan iyi bilinen değerlendirmeler bu tür risklerin analiz edilmesinde ve nasıl baĢa çıkılacağı konusunda insanları çaresiz bırakmaktadır (Giddens, 2009: 152,83; 2010a : 158-159).

1996 yılında Çernobil nükleer istasyonunda meydana gelen kazanın uzun vadeli sonuçları hala tam olarak hesaplanabilmiĢ değildir. Gelecek yıllarda sağlık problemlerin bir kısmı(Karadeniz bölgesinde kanser hastalığı vb.) bu kazayla irtibatı gündeme gelecektir. Aynı durum Ġngiltere‟deki deli dana hastalığı, Japonya‟ya atılan atom bombası, küresel ısınma, kuĢ gribi vb. olaylar içinde geçerlidir.

Gidddes‟a göre imal edilmiĢ belirsizliğin yayılmasından kaynaklanan yüksek maliyetli risklerle yüzleĢtiğimiz dört ana bağlam vardır.Bu bağlamların her biri modernliğin kuramsal bir boyutuna tekabül eder.

Birincisi, modern toplumsal değiĢmenin dünyanın eko-sistemleri üzerindeki etkisiyle ilgilidir. Modern dönemde insanların çevreyle olan iliĢkileri birçok bakımdan sorunlu hale gelmiĢtir. Çevrecilerin daha çok atık maddelerin yok edilmesi ilgili çalıĢmalar yapmasına rağmen, yenilenemez kaynakların daha çok tehlikede olduğu raporlarla ortaya konmaktadır. Yüksek riskleri içeren tehlikeler listesini herkes fazlasıyla duymaktadır.“Sera gazları”nı üretiminden kaynaklanan küresel ısınma, ozon tabakasının incelmesi,yağmur ormanlarının yok olması , çölleĢme, suların kirlenmesi vs. (Giddens, 2009:101).

59

Ġkincisi, yoksulluğun büyük bir ölçüde geliĢmesiyle ilgilidir. Yoksulluk alarm verici bir düzeye gelmiĢtir. Dünya nüfusunun yüzde 20‟sinden fazlası en temel gereksinimlerini düzenli olarak karĢılayamadıkları bir durumda yaĢamaktadır.Günümüz risk toplumunda yoksulluk sadece ekonomik geliĢmelerden kaynaklanmamaktadır. Bazen geliĢmenin kendisi yoksulluğun nedeni olabiliyor.Mutlak yoksulluk, göreceli yoksulluk vb.bu anlamda sınırları çizilemeyen muğlak bir ifade olarak karĢımıza çıkmaktadır (Giddens, 2009:101-102).

“Krizin üçüncü kaynağı, kolektif Ģiddetin bir olasılık olarak uzakta belirdiği diğer durumlarla birlikte, toplu imha silahlarının yaygın varlığıdır”. Günümüzde nükleer silahlanmanın gün geçtikçe caydırıcı bir güç söylemiyle beraber artmaktadır. Fakat tehlike boyutu gün geçtikçe artmaktadır. Burada Ģiddetin boyutları her Ģeyden önce küresel askeri düzene bağlıdır (Giddens, 2009:102).

Krizin dördüncü kaynağı, demokrasi vurgusunun en çok yapıldığı bu dönemde demokratik hakların baskı altına alınması ve giderek artan sayıda insanın, insani potansiyellerinin küçük bir parçasını bile geliĢtirmemeleriyle ilgilidir (Giddens, 2009: 102-103).

Yüksek etkili risklerle yüzleĢtiğimiz zaman ve bu riskleri iyimser bir oranda en aza indirgediğimizde dahi bu riskleri tamamen ortadan kaldıramayız. Bu tür riskleri en aza indirgemek zaten düĢük olasılıklı bir senaryodur. “Var olan tüm nükleer silahların yok edildiği, benzer yıkıcı silahların ortadan kaldırıldığı zaman ve doğa ile ilgili yıkıcı etkenler olmadığını varsaysak bile küresel tehlike profili var olmayı sürdürür”. Çünkü mevcut teknik bilginin yok edilemeyeceği düĢünüldüğü zaman, yukarıda sayılan yıkıcı tehlikelerin tekrar üretimi sadece gelecek zamana bırakılacaktır. Dolayısıyla riskler sürekli var olacaktır (Giddens, 2010b :121-122).

Giddens‟a göre yapılması gereken, “Aydınlanma‟nın iddialı hedeflerinden vazgeçilmesidir. Fakat toplumsal ve maddi dünyalar artık büyük ölçüde düĢünerek davranma temelinde düzenlenmektedir; yol açabileceği sorunların ve yarattığı paradoksların ne kadar bilincinde olsak da bu tür düzenlemeden geri dönmenin hiçbir yolu yoktur (Giddens, 2009: 83).

Çünkü yüksek etkili riskler karĢısında tutumlar muhtemelen çoğu kez mutlak akıl fikrine dayalı bir bakıĢ açısının güçlü izlerini taĢır. (Giddens, 2010a: 169). Riskin her zaman disipline edilmesi gerektiği mantığı öne sürülse de etkin biçimde risk almak da

60

dinamik bir ekonominin ve yenilikçi toplumun temel öğeleri arasındadır. Küresel bir çağda yaĢamak, çok çeĢitli yeni risk durumlarıyla boğuĢmak demektir (Giddens, 2000 :48).