• Sonuç bulunamadı

1.2. EĞİTİM VE ÖĞRENME KURAMLARI

1.2.2. Temel Öğrenme Kuramları

1.2.2.2. Sosyal Öğrenme Kuramı

Davranışçı kuramlara bakıldığında deneysel olarak çok katı kurallara sahip oldukları görülmektedir ve davranışçı kuramların bazı temel prensipleri insan davranışlarını yeteri kadar açıklayamamaktadır. Sosyal öğrenme kuramı buradan hareketle gelişmiş bir kuramdır. Bu kuramı savunan bilim adamları, kişilerin nasıl öğrendiklerini açıklamaya çalışmışlardır (Bayrakçı, 2007: 198). Sosyal öğrenme kuramı isminden de anlaşılacağı üzere eğitime daha sosyal bir bakış açısıyla yaklaştığı için ve davranışçı kuramdaki eksiklikleri görerek bunları giderme yoluna gittiği için daha uygun gözükmektedir. İnsanın basit yapılı bir makine olarak ele alınmaması gerektiği ve onun sosyal ve karmaşık bir yapıya sahip olduğuna dikkat çekilmesi oldukça önemli ve yerinde bir yaklaşımdır.

Davranışçı yaklaşımlar içerisinde bulunan edimsel ve klasik koşullanma kuramları hayvan ve insan davranışlarının hangi uyarıcılarla çoğaldığını ya da azaldığını açıklamaktadırlar. Ancak insanların bazı karmaşık davranışları

pekiştirmeden ve doğrudan, tek seferde tüm özellikleri ile gösterdikleri gözlemlenmektedir. Örneğin, öğrenciler öğretmen geldiğinde sessiz durmayı ya da parmak kaldırarak söz istemeyi genellikle pekiştirece ihtiyaç kalmadan, doğrudan öğrenmektedirler. Skinner ve diğer bazı davranışçılar kuram ve açıklamalarında insan zihninde geçen süreçlere yer vermemekte ısrar etmişlerdir, ancak bazı davranışçılar zihinsel süreçleri de kuramlarına ekleme ihtiyacı duymuşlardır.

Özellikle sosyal öğrenmede bu durumun doğru olduğu görülmektedir (Bacanlı, 2007:

174). Verilen örnekte davranışçı yaklaşımın yetersiz tarafı net bir biçimde görülebilmektedir. İnsanın öğrenmesinin çeşitli yolları vardır ve sadece mekanik bir davranış olarak ele alınması pek çok diğer etkeni dışarıda bırakmaktadır.

Sosyal öğrenme kuramcıları öğrenmenin önemli bir kısmını insanların planlama, algılama, inanma ve düşünme şekillerinin oluşturduğunu iddia etmektedirler. Ayrıca sosyal öğrenme kuramcıları, davranışçıların benimsemiş oldukları öğrenme kurallarının ve hayvanlar üzerinde yapılmış olan pek çok deneylerin, insanlarınki ile benzerliği bulunmasına rağmen, daha karmaşık ve kompleks bir yapıda olan insan davranışları ile insanın öğrenme şeklini açıklamakta yetersiz ve eksik kaldığını belirtmişlerdir. Sosyal öğrenme kuramcılarına göre davranışçı kuramlar insanlara bireysel hayvanlar olarak yaklaşmaktadır ve öğrenmenin sosyal boyutlarını fazlasıyla göz ardı etmektedirler. Ayrıca insanlarda pek çok pekiştireç sosyal boyutlu olmaktadır. Davranışçı deneylerde hayvanlar çevrelerini seçmek gibi bir özgürlüğe sahip değildirler ve hayvanların varlığı ile çevre değişmemektedir. Ancak insanlar hem kendi çevrelerini seçebilmekte, hem de çevrelerine etki ederek onu değiştirebilmektedirler (Bayrakçı, 2007: 199). Burada insanın çevresini belirleyebilme ve değiştirebilme özelliği dikkati çekmekte olan ve oldukça önemli bir detaydır. Sadece bu bile insanın öğrenme konusunda farklı bir yaklaşım ile ele alınmasını gerekli kılmaktadır.

İnsan davranışı, sosyal öğrenme kuramına göre, davranışsal, çevresel, ve bilişsel faktörler arasındaki sürekli olan etkileşimden etkilenmekte ve buna göre açıklanmakta ve düzenlenmektedir. İnsan davranışlarının öğrenilmesi ve bu davranışlarda deneyimlere bağlı olarak zaman içerisinde değişikliklerin meydana gelmesinin şartları ve gerekçeleri, sosyal öğrenme kuramının yakından ilgilenmekte olduğu bir konudur (Kırhan, 2007: 35-36). Buradan anlaşılacağı üzere insan davranışları doğrudan deneyimlerden de tıpkı gözlemlerden olduğu kadar

etkilenmektedir. Yani insan öğrenme işini bir öğretme durumu söz konusu olmadan da gerçekleştirebilmektedir.

Gözlem yoluyla öğrenmenin etkisi sosyal öğrenmede fazla olmaktadır.

Toplumda insanlar başka insanları izleyerek ve gözlemleyerek, onların yapmakta oldukları davranışların cezalandırılmasına ya da ödüllendirilmesini gözlemleyerek öğrenmektedirler. Bu sebepten dolayı sosyal öğrenmeyi, “başkalarını seyrederek çevreden öğrenme” şeklinde tanımlamak mümkün olmaktadır. Yüzme, bisiklet sürme gibi bir takım beceriler deneyim yolu ile öğrenilmekte iken, bir takım beceriler ise başkalarının gözlemlenmesi yolu ile öğrenilmektedir. Deneyim yoluyla öğrenme her zaman mümkün değildir. Örneğin yılanın zehirli olup olmadığı deneyim yolu ile öğrenilememektedir (Bayrakçı, 2007: 199). Burada daha önceden üzerinde durulmuş olan informal eğitim konusu akla gelmektedir. İnsan sosyal çevresi içerisinde, kurumsal eğitimin dışında da bir şeyler öğrenebilmektedir. Ancak bu şekilde gerçekleştirilen öğrenme eyleminin olumsuz sonuçları olabileceğinin de hatırlanması faydalı olacaktır.

Sosyal öğrenmenin gerçekleşmekte olduğu sosyal ortamlar arasında aile, akranlar ve okul bulunmaktadır. İnsan davranışının değişmesi ve şekillenmesinde, Bandura'ya göre temel etkenlerden biri sosyal etkileşimdir. Toplumdaki her birey, diğerini gözlemlemekte ve onlardan bir şeyler öğrenmektedir. Sosyal öğrenme kuramına göre, insanın yakın ilişki içerisinde bulunduğu sosyal gruplar, öğrenme sürecinde oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Bu sosyal gruplar arasında en etkili olanlar okul, arkadaş ve iş ortamlarıdır (Kırhan, 2007: 36). Görüldüğü üzere formal eğitim kapsamına giren okullarda da informal eğitim söz konusu olabilmektedir.

İnsan bulunduğu her ortamda öğrenme eylemini gerçekleştirebilmeye açık bir niteliktedir. Ayrıca insanın kendisine bir rol model alması da öğrenme ile ilgili önemli bir noktadır.

Bazı sosyal öğrenme kuramcıları, insan davranışının öğrenilmesinin ve değişmesinin büyük oranda model alma yoluyla gerçekleştiğini ifade etmektedirler.

Gözlemleme ve gözlemlemenin sonrasında gelen öğrenme ile birlikte davranışın eyleme dökülmesi model almanın aşamalarıdır. Model alınanın statüsü, düzeyi, rekabet gücü ve modelin toplumdaki diğer bireylerle olan etkileşimi, model olan davranışın öğrenilmesi ve uygulanmasının ardından ne oranda kabul göreceği konusunda bir takım ipuçları vermektedir. Bandura'ya göre insanlar çevrelerindeki

bireylerin davranışlarını gözlemlemekte ve buradan bir takım sonuçlar çıkararak kendileri için faydalı olan davranışı yaptıklarını öne sürmektedir ve öğrenmenin pekiştirmeye ihtiyaç duyulmadan sürekli olarak meydana geldiğini ancak öğrenilen bilgiye ihtiyaç duyulduğu zaman gözlemlenebilir şekilde ortaya çıktığını savunmaktadır (Kırhan, 2007: 37). Model almaya örnek olarak erkek çocukların babalarını, kız çocukların ise annelerini örnek almaları verilebilir. Çocuklarda ilk olarak ebeveynler model alınmaya başlamaktadır. Onlar gibi olmaya çalışmak, onların davranışlarını taklit etmek gibi eylemler model alma örnekleridir. İlerleyen yaşlarda arkadaşlar ve kendilerinden yaşça daha büyük olan kişiler model alınabilmektedir.