• Sonuç bulunamadı

II. 2.6 1974’te Avrupa Konseyi’nin (Zirve) Kurulması ve 1986 Tek

III.2. Arap-İsrail Çatışmasında Uygulanan Politikalar

III.2.1. Sorunun Doğuşu: Filistin Meselesi

Filistin Sorunu ya da Arap-İsrail meselesi denilen hadisenin kökeni, 19. yüzyılın sonunda siyasal Siyonizmin ortaya çıkmasıyla başlayan sürece dayanmaktadır. 19. yüzyıla kadar Avrupa’daki genel manzara Yahudilerin üniversite ve devlet memuriyetine giremediği, belirli meslekleri icra edemediği ve yalnızca belirlenmiş alanlarda ikamet edebildiği bir görüntü sergilemekteydi.266

Bu ayrımcılığın Avrupalılar açısından çeşitli sebepleri bulunmaktaydı. Öncelikle, Yahudilerin toplumsal olarak yozlaştıkları düşüncesi oldukça yaygın bir kanaatti. Dini inançları gerici ve akla aykırı olarak görülüyor, etnik kimliğe göre yaptıkları ayrımların yanlış olduğu düşünülüyordu.267

19. yüzyılın ortalarından itibaren Avrupa’da yükselen Liberal Milliyetçilik ışığında özellikle Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan Yahudilerin toplumsal yaşama entegre edilmesi için çeşitli düzenlemeler yapıldı. Doğu Avrupa Yahudileri için ise daha zor koşullar egemen durumdaydı. Bu yüzden siyasal Siyonizmin doğuş yeri Rusya olmuştur. Leo Pinsker tarafından yazılan Autoemancipation adlı kitap siyasal Siyonizmin ilk manifestosu niteliğindedir. Pinsker, Yahudilere karşı ayrımcılığın Avrupa’nın derin hafızasına yerleştiği ve bu durumun ne yapılırsa yapılsın düzeltilemeyeceğini iddia ediyordu. Yine Pinsker’e göre Yahudiler artık kendi kaderlerine hükmetmeli ve bir bağımsız Yahudi devleti kurmak için çalışmaya

265

Musu, s. 2-3.

266 Cleveland, s. 267.

267 E. C. Murphy, Siyonizm ve Filistin Sorunu, Y.M Choueiri (edt.), Orta Doğu Tarihi Dini,

113

başlamalıydı. Yahudi devleti fikri özellikle Rusya’daki baskılardan bunalan Yahudi gençler için yeni bir umut kapısı olmuştu.268

Siyasal Siyonizme asıl şeklini veren kişi ise yazdığı Yahudi Devleti kitabıyla Theodor Herzl olmuştur. Herzl, antisemitizmi yok etmenin yolunun bir Yahudi ulusal devletinin kurulmasından geçtiğini iddia etmekteydi. Bu gerçekleşirse, artık Yahudiler diğer uluslar tarafından aşağılanmayacak ve saygı göreceklerdi. Diğer ülkelerdeki istenmeyen Yahudilerin buraya getirilmesi fikri de uluslararası kamuoyunu bu işe ikna edici bir faktör olacaktı. Dahası bu Yahudi devleti Batı’nın Doğu’daki kalesi olacak, Batılı değerlere sahip olacaktı.269

Böyle bir devletin kurulması İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra olmuşsa da devletin kuruluşunu hızlandıran ya da kurulumu kolaylaştıran etmenler, Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında gerçekleşmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere ve Fransa arasında imzalanan gizli anlaşma Sykes-Picot’a göre Osmanlı Devleti’ne ait topraklar bu iki ülke arasında paylaştırılacaktı. Fransa, Suriye, Lübnan, Kilikya ve Musul bölgelerini, İngiltere ise Ürdün, Irak ve Filistin bölgesinin kuzeyini alacaktı.270

Bir Yahudi devletinin kurulması için en kritik dönüm noktalarından biri İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour’un Rothschild’lere hitaben yazdığı ve İngiltere’nin bir Yahudi devletinin kuruluşu için elinden geleni yapmaya hazır olduğunu bildiren bir mektup göndermesidir. Fransa, İtalya ve ABD’nin de desteğini açıklaması ile Siyonistler için İtilaf devletlerinin savaşı kazanmasının kendilerinin kazanması ile eşdeğer olduğu bilincini uyandırdı.271

Birinci Dünya Savaşı sırasında 1916 yılında Hicaz bölgesinden başlayarak Suriye ve Filistin’e kadar sıçrayan, İngiliz istihbaratının tertiplediği Arap isyanları İngiltere’nin bölgeye girişini kolaylaştırmış, Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal, Siyonist

268

Cleveland, s. 267-268.

269 Murphy, s. 317-343.

270 Sander, İlkçağlardan 1918’e, s. 382. 271 Sander, İlkçağlardan 1918’e, s. 383-384

114

liderlerle Filistin bölgesi hakkında bir iddiada bulunmayacağına dair gizli anlaşmalar imzalamıştır. Savaş sonrası Filistin’in İngiliz mandasında bırakılması ile bölgeye yoğun bir Yahudi göçü yaşanmış ve nüfus dengesi değişmiştir. İngiliz mandası altındaki Filistin’de Yahudiler ve Araplar arasında çıkan çatışmalarda çok sayıda yerli Arap öldürülmüştür. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan Yahudi soykırımı da Yahudilere ait bir devlet fikrine katkı sağlamıştı.272

1945 yılı itibariyle Filistin’de birçok Yahudi terör örgütü faaliyet göstermekteydi. Mosne Sneh’in liderliğini yaptığı Haganah, Menahem Begin liderliğindeki Irgun ile Hürriyet Mücahitleri, Lohmei ve Sternistler bu örgütlerin en bilinenleridir. Bu örgütlere ABD’de yaşayan Yahudi milyonerler tarafından kurulan paravan şirketler aracılığıyla eski model silah, mühimmat ve araç sevkiyatı yapılmıştır. Yine bu örgütler bölgede yalnız Araplara karşı değil, İngiliz askeri birlik ve polislerine de saldırılar düzenlemekteydi. En önemli amaçları bölgeye Yahudi göçünün devamını sağlamaktı. Yahudi terör örgütlerinin saldırıları da İngilizlerin tepkileri de gittikçe sertleşmekteydi.273

Filistin bölgesindeki Yahudi yerleşimi sorunu, Filistin meselesinin başlangıcından günümüze kadar sabit kalmış bir konu olarak varlığını sürdürmektedir. Özellikle 1970’li yılların ikinci yarısından itibaren İsrail işgalinde bulunan topraklara Yahudi yerleşim yerleri açılması faaliyetleri hızlanarak artmıştır. Bu bölgelere yerleşecek Yahudiler için özel teşvik programları uygulanmaktadır. Buraya yerleşen Yahudilere İsrail devleti tarafından çeşitli vergi kolaylıkları sağlanmakta, lojman imkanı verilmekte ve bu işgal topraklarındaki evler İsrail’in başka yerlerindeki konutlara göre daha ucuz fiyatlarla satılmaktadır. Özellikle radikal/aşırı dinci Yahudiler bilhassa Batı Şeria’da işgal edilen topraklara taşınmaya özen göstermekte, bu eylemi dini bir vecibe olarak saymaktadır. Çünkü inanışa göre Batı Şeria da ‘‘Vaat Edilmiş Topraklar’’ içerisinde yer almaktadır.274

272 Hasgüler, Uludağ, 196-199

273 Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap – İsrail Savaşları (1948-1988), Türkiye İş

Bankası Kültür Yayınları, 3. bs., Ankara, 1994, s. 65-67.

115

Neticede manda yükünü daha fazla kaldıramayacağını anlayan İngiliz hükümeti konuyu BM’ye taşımıştır. BM Genel Kurulu Filistin’de biri Arap diğeri Yahudi devleti olmak üzere iki devletin kurulması ve Kudüs’ün ise uluslararası statüye sahip özel bir idareye sahip olmasını kabul eden 29 Kasım 1947 tarihli 181 sayılı kararı aldı.275

BM’nin bu kararını onaylayan Avrupalı devletler, Fransa, Hollanda, Belçika, Danimarka, Lüksemburg, Çekoslavakya, İzlanda, Polonya, Norveç ve İsveç olurken, yalnızca Türkiye ve Yunanistan Taksim Planı aleyhine oy kullanmış, Yugoslavya ve İngiltere ise oylamaya katılmamıştır.276