• Sonuç bulunamadı

Camp David Süreci ve AT’nin Sürece Yaklaşımı

III. 2.2.5 1973 Petrol Krizi

III.2.3. Camp David Süreci ve AT’nin Sürece Yaklaşımı

1973 Arap-İsrail savaşı ve Arap ülkelerinin uyguladığı petrol ambargoları sonrasında ABD, sorunun barışçıl yollarla çözülmesi fikrine daha sıcak bakmaya başlamıştır. Bu düşünce neticesinde dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, İsrail ile Mısır arasında bir barış antlaşması imzalanması için kendi ismiyle özdeşleşen bir mekik diplomasisi trafiği yürütmüştür. Kissinger’in çabaları sonuç vermişti. 1974’ün Ocak ayına gelindiğinde iki ülke arasında ateşkes sağlanmış ve 1975 Eylül’ünde imzalanan Sina II Anlaşması ile de İsrail birlikleri Sina’nın

324 Armaoğlu (4. bs.), s. 345. 325 Armaoğlu (4. bs.), s. 349-350. 326 Miller, Mishrif, s. 94-95

133

batısından çekilmiştir. Bu anlaşma, Mısır’a ABD yardımının yolunu açtı. Süveyş Kanalı 1975’te tekrar faaliyete geçerken, ABD kanal için mali yardımlarda bulundu. 1974’te yalnızca 8.5 milyon dolar olan Amerikan yardımı 1976’ya gelindiğinde 750 milyon doları bulmuştu. Enver Sedat’ın Nasır’ın sosyalist politikalarını terk etmesi ve ekonomide birtakım liberalleşme hamleleri yapması da ekonomiyi toparlayamamıştı. Bazı yiyecek maddelerinde devlet desteğinin kaldırılması sonrası sokaklara dökülen halk ekonomiden şikayet ediyordu. Bu durum karşısında Sedat, ekonominin düzelmesinin yolunun İsrail ile anlaşmaktan geçtiğine inanmaya başlamıştı. Camp David’e giden yolun taşları bu düşünceyle atılmaya başlandı.327

AT de bu süre içinde Filistin meselesine ilişkin daha somut öneriler yapıyordu. 29 Haziran 1977’de Londra’da düzenlenen Avrupa Konseyi toplantısından sonra yapılan açıklamada Orta Doğu’da çözümün Filistin halkı için bir anavatan gereksiniminin göz önüne alınarak Filistin halkının ulusal kimliklerini ifade edebilmeleri hakkının sağlanmasıyla gerçekleşeceği ifade edilmiştir. Yine aynı açıklamada İsrail’in Filistin halkının meşru haklarını tanıması gerektiği ve aynı şekilde Arap tarafının da İsrail’in belirlenmiş sınırlar ve barış içinde yaşama var olma hakkını tanımasının elzem olduğu belirtilmiştir. Kuvvet kullanma yoluyla toprak kazanımının bölge ülkelerinin güvenliğini sağlayamayacağı, bunun gerçek anlamda barışçıl ilişkiler kurmak amacıyla ilgili taraflar arasında barış için taahhütler verilmesi yoluyla sağlanacağı ifade edilmiştir.328

Kasım 1977’ye gelindiğinde oldukça çarpıcı gelişmeler yaşanmaktaydı. 20 Kasım günü Kudüs’e giden Enver Sedat, İsrail Parlamentosu Knesset’te Mısır’ın İsrail ile barış yapılmasından yana olduğunu ilan ediyordu. Bu tarihi açıklama, Camp David sürecinin başlangıcını teşkil etti. İki ülkenin öncelikleri farklıydı. Sedat, yapılacak barışın Filistin’i de içine alacak şekilde geniş tutulmasından yana iken, İsrail Başbakanı Menahem Begin, anlaşmanın İsrail ile Mısır arasında sınırlı tutulmasından yana idi. Filistin’in geleceği hakkındaki anlaşmazlık, görüşmeleri

327 Cleveland, s. 419-421. 328 Hill, Smith, s. 301.

134

tıkayınca ABD Başkanı Carter, iki liderin de Camp David’te buluşmaları için çağrı yaptı. Burada yapılan ve on üç gün süren görüşmelerden sonra 17 Eylül 1978’te Camp David Antlaşması imzalandı. İki belgeden oluşan antlaşmanın ilki Mısır-İsrail barışına ilişkin hükümleri içeren ‘‘Barış için Çerçeve’’ isimli belgeydi. Diğeri ise BM’nin 242 sayılı kararını esas alan Orta Doğu barışı için düzenlenen belgeydi. Çerçeve anlaşması oldukça yuvarlak ve ucu açık hükümler içermekteydi. Örneğin Filistin’in özerk yönetime kavuşması için beş yıllık süre öngörülüyordu, fakat kesin bir hükme bağlanmamıştı. Bu belirsizlikler İsrail’e avantaj sağlamıştı.329

Camp David Antlaşması Mısır ile İsrail arasında 26 Mart 1979’da resmi olarak imzalandı. Aynı gün, Avrupa Topluluğu üyesi dokuz ülkenin Dışişleri Bakanları ortak bir açıklama yayınladılar. Açıklama, AT’nin müzakerelere yoğun ilgi gösterdiğinin belirtilmesi ile başlamakta; ‘‘anlaşmaya öncülük eden ABD Başkanı Carter, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ve İsrail Başbakanı Menahem Begin’e barışa olan katkıları nedeniyle’’ özel bir teşekkür ifadesi ile devam etmektedir. Açıklamada anlaşmanın Mısır-İsrail ilişkileri için bir doğru bir uygulama olduğu ifade edilmektedir. 1977 yılında yapılan açıklamaya atıf yapılırken, bu açıklamada belirtildiği gibi kalıcı ve hızlı bir barışın kapsamlı bir anlaşma yoluyla sağlanacağı tekrar vurgulanmıştır. Böyle bir anlaşmanın da BM Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 338 sayılı kararları esas alınarak yapılmasının yerinde olacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla, bu adımın kalıcı bir barış olmasa da buna yönelik atılmış sevindirici bir adım olarak görüldüğü ifade edilmiştir. İleriki dönemde Filistin halkının temsilcilerinin katılacağı geniş bir anlaşma zeminin sağlanması gerektiği ve tüm tarafların, İsrail’in işgal ettiği bölgelerdeki yerleşim yerleri oluşturması gibi, barışı sekteye uğratacak açıklama ve hareketlerden kaçınması gerektiği belirtilmiştir.330

ABD’nin insiyatifiyle başlayan Camp David süreci AT ülkeleri tarafından

329 Cleveland, s. 421-422. 330 Hill, Smith, s. 302.

135

desteklenmiştir. Hatta anlaşmaya göre kurulan barış gücüne İngiltere, İtalya, Fransa ve Hollanda birlik temininde bulunmuştur.331

Camp David süreci ve sonrasında imzalanan anlaşmalar bir barış havası içerisinde verilse de özünde İsrail’in yayılmacı Siyonist politikalarını ve Filistinlerin haklarının gasp edilmesini meşrulaştıran bir anlaşma olarak değerlendirilmektedir. Anlaşma ile Mısır’ın Sina’yı geri alması karşılığında, Batı Şeria, Gazze ve Golan Tepeleri’ndeki İsrail işgali ve devam eden yerleşim yeri politikası hasır altı edilmiş ve gündeme getirilmemiştir. Anlaşma ile Filistinliler tarihi belirsiz bire süre için İsrail işgali altına alınmış oluyordu. FKÖ anlaşmaya şiddetle karşı çıkmıştır.332