• Sonuç bulunamadı

Gülbahar Hatun Camii mihrabı Erken Dönem Osmanlı Mimarisi ve Trabzon’daki ilk Osmanlı eseri olması Türk İslam mimarisi ve tezyinatı bakımından oldukça önem kazanmaktadır. Erken Dönem Osmanlı mimarisinde bu mihraba benzer yapı ve yapı unsurlarına sahip mihraplar da görülmektedir. Gülbahar Hatun Camii mihrabı gibi dikdörtgen çerçeveyle sınırlandırılmış, beş mukarnaslı, beş kenarlı yarım sekizgen planlı mihraplar, yapım yılı olarak yakın dönemde Amasya Mehmet Paşa Cami, Edirne İmaret Mezid Bey Cami, Gümüş Yörgüç Paşa Cami, İznik Mahmud Çelebi Cami ve Edirne Gazi Mihal Camilerinde görülmektedir.

Dünya kültür mirasının birçok değeri gerekli ölçüde korunamamaktadır. Kültür varlığının yok oluşlarına doğal afetler, bilinçsiz restorasyon uygulamaları, Vandalizm ve çevresel faktörler zemin hazırlamaktadır.

Restorasyon alanındaki çalışmalar her geçen gün gelişim gösterse de uygulama hataları ile de eserlerde geri dönüşü olmayan zararlar oluşmaktadır.

Gülbahar Hatun Camii’nin geçirmiş olduğu restorasyon ve konservasyon süreçleri camiyi özünden uzaklaştırmış ve bir külliye mantığıyla oluşturulan bu yapıyı büyük oranda tahrip etmiştir. Külliyeden geriye kalan az sayıdaki mimari unsurlara olan bilinçli yaklaşım da bu mirasın yapılan sağlıklı restorasyon sonucu nesillere aktarımının zeminini hazırlamaktadır.

Gülbahar Hatun Camii mihrabının da 2010 yılında geçirmiş olduğu restorasyon ve konservasyon sürecinde eserin önemli bir kısmı yok edilmiştir. Yapılan bu yıkımın ardından geriye kalan kısıtlı bilgiler dâhilinde mümkün olduğunca olumlu bir süreçle eser kurtarılmaya çalışılmıştır.

Eser üzerinde yapılan desen tamamlamaları sonucunda özgünlüğünü yitiren mihrap, estetik açıdan cami cemaati tarafından eleştirilmiştir. Cami cemaatinin mahalle muhtarına ilettiği şikâyetler sonucunda muhtar tarafından Trabzon Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne bir dilekçe yazılmış ve kurul tarafından mihrabın denetimi gerçekleştirilmiştir. Kurul onayıyla uygunsuz bulunan restorasyon ve konservasyon sürecinin telafisi için müellif kuruma yeniden projelendirilme talebi gönderilmiştir. Müellif kurum yeniden projelendirme yaparak eserin restorasyonunu tekrar gerçekleştirmiştir.

Restorasyon sürecinde daha önceden iki kez revize edilen mihrabın geçirmiş olduğu bu yıpratıcı süreçlerin izlerini en hafife indirilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma sürecinde sağlıklı bir restorasyon yapılabilmesi için mihrabın en son hali analiz edilerek yol haritası planlanmıştır. Restorasyon kapsamında yapılacak olan en az olası müdahaleler eser sağlığı için tercih edilmiştir.

Mihrap ile ilgili araştırma yapılarak gerekli veriler toplanmıştır. Mihrabın restorasyon süreci belgeleme çalışmaları yapılarak başlatılmıştır. Burada en önemli belgeleme yöntemi olan, yapılan bütün aşamaların fotoğraflanmasıdır. Fotoğraflama mihrabın restorasyon ve konservasyon süreci bitene kadar devam etmiştir. Daha sonra eserin statik durumu ve durum tespit çalışmaları yapılarak araştırma raspası ve raspa çalışmalarına başlanmıştır. Uygun malzeme ve doğru tekniklerle restorasyon süreci tamamlanmıştır.

Gülbahar Hatun Camii mihrabının 2005 yılında ortaya çıkarılan desenin caminin inşa dönemine, yani kendi çağına ait süslemeleri olmadığı tespit edilmiştir. Daha sonra alınan kararlar ile bu desenler dönem eki olarak kabul edilmiştir. Dönem eki olarak kabul gören desenler; Trabzon Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu onayıyla XVIII. – XIX. yüzyıl başlarında yapıldığı düşünülen ve bu dönemki yenileme çalışmasıyla oluşturulan desenler boya raspası yapılarak ortaya çıkarılmıştır. Araştırma raspası sonucu ulaşılan dönemsel tabakanın altında siyah filato ve tahrir izleri tespit edilmiş ancak alttaki tabakanın sağlıklı bilgi sağlayamayacağı ihtimali sebebiyle dönem ekinin korunmasına karar verilmiştir.

Restorasyon ve konservasyon uygulamaları tamamlanan Gülbahar Hatun Cami mihrabının alınlık, Kavsara ve bordürlerinde kalem işi desenlerinde yapı itibarıyla farklılıklar gözlemlenmiştir. Bunların farklı dönemlerde farklı yöresel ustanın ellinden çıkmış olabileceği düşünülmektedir. Daha önce de bahsettiğimiz şekilde dönem eki olarak kabul edilen bu desenlerin muhtemelen 1884 yılı onarımları sırasında, o dönemin itibar gören desen anlayışı olan barok-rokoko tarzı süslemelerin yörenin ustaları tarafından mihraba uygulandığı düşünülmektedir.

Genel olarak bakıldığında mihrap kalem işi süslemelerinde nebati Hatai, penç, gonca gül, yaprak gibi motifler, palmet, münhani ve Rumi benzeri motifler, Şukufeler, perde, püskül, zincir, kandil ve ağaca benzer motifler kullanıldığı görülmektedir. Kullanılan toprak özlü boyalar kırmızı, kahverengi, bordo, beyaz, sarı, yeşil, koyu mavi, açık mavi ve tonları, yumurta sarısı, somon ve siyah rengi gibi renk tonlarıdır.

Mihrap tasarımını genel itibariyle değerlendirdiğimizde, mevcut tezyinat, yapının çağdaşı olmadığı gibi devrinin (Klasik) tezyinat anlayışına yakın bir tasarım da değildir. XIX. yy. dönemine ait barok-rokoko tarzında bir tasarım uygulandığı tespit edilmiştir.

Proje sürecinde birçok olumsuz etkiyle karşılaşılmış ve bu da uygulama koşullarının mevcut eser durumunun yanı sıra eserin bulunduğu konum ve sosyokültürel çevre ile de oldukça ilgili olduğunu göstermiştir. Uygulama alanının cemaat tarafından faal halde ibadethane olarak kullanılmaya devam etmesi,

uygulama alanının dış müdahalelere karşı korumasız olması, restorasyon ve konservasyon bilimine karşı olan olumsuz tutumlar, uygulamadaki hassasiyetin bilinmemesi gibi birçok çevresel olumsuzlukla karşılaşılmıştır. Bu durumda göstermektedir ki restorasyon ve konservasyon alanında toplum üzerinde yapılması gereken en önemli müdahale bilinçlendirme çalışmalarıdır.

Restorasyon ve konservasyon alanındaki üslup ve görüş farklılıkları bu bilimin uygulamadaki zorluklarından bir diğeridir. Aynı eser üzerinde gerçekleştirilebilecek birden farklı restorasyon ve konservasyon projesi oluşturulabilmektedir. Bu projeler nitelik olarak birbirlerinden üstün olmamakla beraber yaklaşım farklılıkları barındırmaktadır. Farklı yaklaşımlar barındıran başarılı restorasyon ve konservasyon süreçleri içerisinde, devlet elinden gerçekleştirilen müellif seçiminde genel bir üslup birliğinin oluşturulması ve buna uygun çalışmaların yürütülmesi önemlidir.

Restorasyon uygulamaları sonrası eldeki veriler değerlendirilerek canlandırması yapılan Trabzon Gülbahar Hatun Camii Mihrabı kalem işi desenlerinin tam bir üslup anlayışına sahip olmadığı tespit edilmiştir. Farklı dönemlerde ve farklı ustaların yapmış olduğu desen uygulamalarının, motiflerin genel karakterlerinin bozulmasına neden olduğu tespit edilmiştir. Çalışmanın sonucunda tamamlanan kalem işi desen özelliklerine de değinilmiştir.

Günümüzde kültür mirasın unsurlarına olan genel yaklaşım birçok açıdan tehlikeli süreçlerin ve kayıpların habercisi konumundadır. Yapılan yanlış restorasyon ve konservasyon uygulamalarıyla geriye dönüşü olmayan kayıplar yaşanmakta ve bu miras gün geçtikçe tükenmektedir. Restorasyon ve konservasyon kavramı bilincinin bu konuda akademik eğitim veren kurum ve kuruluşların dışına çıkarak temel eğitim seviyesinden akademik eğitim seviyesine kadar, eğitimin her basamağında yetişmekte olan gençlere kazandırılmalıdır. Aynı zamanda toplumsal bilinçlendirme ve tutumlara yönelik çalışmaların ilgili kurumlarca kapsam ve ulaşılabilirlik yönünden arttırılması bu miras kaybının uzun dönemde önüne geçilmesinde atılması gereken önemli adımlardandır.

Restorasyon ve konservasyon biliminin kültür mirasının yaşatılmasında, korunmasında ve aktarılmasındaki öneminin anlaşılması; sonsuz estetik değerler ve vazgeçilmez bir bilgi kaynağı olarak görülen miras unsurlarının değerinin bilinmesinden geçmektedir.