• Sonuç bulunamadı

Kalem İşinde Kullanılan Malzemeler

2. GÜLBAHAR HATUN CAMİİ HAKKINDA GENEL BİLGİ

3.4. Kalem İşinde Kullanılan Malzemeler

Kalem işi tezyinatı, uygulandığı zeminin malzemeleri dışında belli bir takım ana malzemeleri gerektirmektedir. Bunlar genel kullanım ihtiyaçlarına göre boya, altın, fırça, kalem, desen kâğıdı ve kömür tozu olarak sınıflandırılabilir.

3.5.Kalem İşi Uygulaması 3.5.1. Desen Çizimi

Mimari unsurdaki tezyinat öğelerinin, sanatkârlar tarafından birbirleriyle uyum içerisinde tasarlanması ve icra edilmesi gerekmektedir. Kalem işi tezyinatında kullanılan motifler de birbirleriyle uyum içerisinde ve üslup birliğinde

tasarlanmalıdır. Motifler, tezyinatın icra edildiği unsurdaki diğer tezyinat öğelerine göre fazla yoğun ya da daha az yoğunlukta bulunmamalıdır.

Desen tasarımı yapılırken desen çeşitlerine, motif yoğunluklarına ve uygulama yüzeyinin özelliklerine dikkat edilmelidir. Aynı zamanda uygulama yapılacak olan teknik de desen tasarımında önemli bir etkendir. Yapının işlevine uygun tasarım yapmak, tezyinatın esasına uygun niteliğin ortaya çıkmasında önem taşımaktadır.

Desen yapılacak yüzey belirlendikten sonra tasarımda dikkat edilmesi gereken noktalar göz önünde bulundurularak eskiz kâğıdı üzerine kurşun kalem ile tasarım yapılmaktadır.

3.5.2. Desenin İğnelenmesi

Eskiz kâğıdı üzerine çizilmiş olan deseni aktarmak amacıyla silkeleme yapmadan önce kâğıt üzerindeki çizgiler tasarıma uygun olarak iğne ile delinmektedir. Böylece desen aktarıma hazır hale getirilmektedir.

İğneleme yapılırken desendeki çizgilerin kalın ya da ince olarak delinmesi gerektiği için iğneleme işlemi kâğıt farklı yüzeyler üzerine yerleştirilerek yapılmaktadır. Sık ve ince iğnelemeler çinko veya şimşir levhalar üzerinde, kalın ve seyrek iğnelemeler ise çuha ve keçe gibi daha yumuşak yüzerlerde gerçekleştirilmektedir.

3.5.3. Desenin Silkelenmesi

Desenin silkelenmesi, desen kâğıdındaki iğnelenmiş olan tasarımın kömür tozu dolu çıkınla yüzeye aktarılması işlemine denilmektedir.

İğneleme işlemi yapılan desen kâğıdı, uygulama yapılacak yüzeye sabitlenerek toz çıkınıyla beraber delikli yüzeyler boyunca vuruşlar yapılmaktadır. Böylece kâğıt üzerindeki deliklerden geçen toz uygulama yüzeyine deseni aktarmış olmaktadır. Daha sonrasında desen kâğıdı dikkatlice kaldırılıp ve boyama aşamasına geçilmektedir.

3.5.4. Desenin Boyanması

Yüzeye aktarılan desen, zemin ve motif olmak üzere iki farklı alan olarak boyanmaktadır. Öncelikle zemin ve motiflerin fırçayla hatları belirlenmektedir. Daha sonra hatları belirlenen alanların iç dolguları homojen olarak uygun fırçalarla gerçekleştirilmektedir. Bu aşamalardan sonra tahrir ve gölgelendirme yapılmaktadır.

Desen boyamalarında kullanılan renkler, birbirleriyle uyum içerisinde olmakta ve klasik anlayıştaki belirli esaslara göre seçilmektedir. Zemin renkleri genelde motiflere göre daha koyu olarak tercih edilip, motiflerin ön planda kalması sağlanmaktadır.

3.5.5. Tahrir

Tahrir, boyama işlemi bitirilen motifin dış sınırını belirlemek amacıyla kullanılan çizgilere denilmektedir. Tahrir, kalem işi tezyinatında en önemli aşamalardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Motiflerdeki belirliliğin sağlayıcısı olarak, motifin ve içerisindeki tasarımının daha rahat algılanmasının yanı sıra sınırlar arasındaki taşmaların kapatılması içinde ihtiyaç duyulan bir unsurdur.

Tahrir çekilirken, yıllar boyunca parlaklığını koruyabilen ve homojen şekilde renklendirme yapabilen is mürekkebi kullanılmaktadır. Aynı zamanda is mürekkebi, inceliği sayesinde fırçadan akışı oldukça kolay olan bir malzemedir.

Tahrir yapılırken ince ve uzun kıllı fırçalar tercih edilmektedir. Sanatkârlar uygulama yaparken, çizgilerdeki hatayı en aza indirgemek için ıstaka adı verilen yardımcı bir alet kullanmaktadırlar. Bu aletten destek alarak ellerindeki titremeyi engellerler ve uzun hatların daha düzgün oluşturulmasını sağlarlar.

4. RESTORASYON VE KONSERVASYON

Dünya kültür mirasını gelecek kuşaklara aktarıp yol gösterici, ilham verici ve aynı zamanda tarihe olan bağları kuvvetlendirici etkisinin devam ettirilebilmesi için bu mirasın yaşatıcısı olan eserlerin varlıklarının korunması tartışmasız bir zorunluluktur. Bir milletin kültürünü devam ettirebilmesi için çeşitli unsurları aynı anda koruyabilmesi şartı mevcuttur. Bu unsurlar giyim, folklor, sanat eserleri, günlük kullanım eşyaları, var ise arşivlenmiş belgeleri, edebi yazınları, müziği ve gelenekleridir. Somut mirasımızın unsuru olan eserler bu unsurlar arasında aktarımı özgün yapısı korunarak yapılma imkânı en çok olan unsurdur.

Kültür varlıklarının onarımının yapılması ve yeniden hayata döndürülmesi uğraşında olan bilim dalına restorasyon bilimi, bu varlıkların korunması uğraşında olan bilim dalına konservasyon bilimi denilmektedir (Özen, 2014).

Restorasyon, tarihi ve özgün değerler barındıran bir eserin zamanla bünyesinde oluşan hasarların eserin özgün yapısına, sanatsal ve tarihi değerine zarar verilmeden onarılması olarak tanımlanmaktadır.

Restorasyon kelimesi dilimize Fransızcadan geçmiş ve “yenileme” anlamında kullanılmaktadır (Türk Dil Kurumu, 2018). Burada anlaşılması gereken kelimenin anlamının iyileştirici, onarıcı özelliğidir. Esere asla bir yenilik katılması söz konusu olmamakla beraber eserin eksik parçaları tümlenebilir, hasarlar kapatılabilir, kırılan parçalar tamamlanabilir ancak esere uygulanan tüm bu işlemlerin tek amacı ilk haline benzetebilmektir.

Restorasyon işlemlerinden sonra eser, bünyesinde bozulmaya sebep olan etkenlerden kurtarılıp yeni bir hayata başlamaktadır ve bu yeni hayatında konservasyon uygulamalarıyla beraber korunumu daimi olarak sağlanmaya çalışılmaktadır.

Konservasyon, “Kültür varlıklarının özgün nitelikleri değiştirilmeden fiziksel, kimyasal, biyolojik değişikliklere yol açmadan, geriye dönüşü olan malzeme ve yöntemler kullanılarak söz konusu kültür varlığının ömrünü uzatmayı amaçlayan

koruma işlemidir” (Vakıf Kültür Varlıklarının Restorasyon Veya Onarım Karşılığı Kiraya Verilmesi İşlemlerinin Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik, 2008:26993). Kelimenin barındırdığı anlam gereğince konservasyon, eser bünyesinde zamanla oluşabilecek tüm hasarları önlemenin amaçlandığı ve yöntemsel olarak ana temanın uygun koşulların sağlanması olduğu bir bilim dalıdır.

Teknolojinin gelişimi, kamu duyarlılığının artışı ve bilimsel çalışmaların çoğalmasıyla birlikte restorasyon ve konservasyon bilimlerinde ortaya çıkan yeni yaklaşımlarla beraber etik kurallarda da farklı değer ve sorumluluklar oluşmuştur.

Restorasyon ve konservasyon bilimleri birçok farklı disiplin ve bilimle beraber çalışmakta ve bu ortakların temel disiplinlerini ihtiyaç duyulan uygulama alanına kendi etik değerleri, ilkeleri ve disiplinlerine aykırı düşmeyecek şekilde kullanmaktadır (Özen, 2014).

Ülkemizde son dönemlerde ciddi gelişim göstermekte olan bu bilim dalları uluslararası geçerlilikleri olan kaynak ve yapılardan beslenmektedir. Kaydedilen bu gelişimin eğitim-öğretim süreçlerine yansıtılması her geçen gün daha başarılı biçimde gerçekleştirilmektedir. Aynı zamanda ülkemizde yapılan araştırmalar ve yürütülen çalışmalar birçok küresel platformda kaynaklık etmektedir.