• Sonuç bulunamadı

6.2. AB ÜZERĐNE ETKĐLERĐ

6.2.1. Soğuk Savaş Sürecinde Avrupa Güvenliği

Tarih, büyük değişimler sonrası oluşan güvenlik ortamının bir süre sonra yeniden şekillendiğinin örnekleriyle doludur. I. Dünya Savaş sonrası Almanya’nın alınan tüm önlemlere rağmen, yeniden diğer devletlerin güvenliğine bir tehdit olmasının da etkisiyle, Avrupa II. Dünya Savaşı sonrasında güvenliğine karşı olarak gördüğü Sovyetler Birliği’ni Atlantik ittifakıyla dengelemeye çalışmıştır.247

Soğuk savaşta, Avrupa’da güvenliği etkileyen temel belirleyiciler, Sovyetler Birliği’nin bir tehdit olarak algılanması, kurulan ittifaklar ve Avrupa’nın ideolojiler çerçevesinde bölünmesidir. Avrupa’nın bu bölünmüş yapısı, dönemin sonuna kadar sürmüştür. Ayrıca, Kore Savaşı, Küba bunalımı gibi dünya siyasetinde yaşanan gelişmeler de Avrupa’yı belirli nedenlerden dolayı etkilemiştir. Bu nedenle, iki kutuplu sistemde Avrupa güvenlik sistemini anlamamız için, öncelikli olarak dönem içerisinde yaşanan gelişmeleri incelememiz gerekmektedir.

6.2.1.1. Almanya Sorunu:

Soğuk savaşın başlangıç yıllarında, Batı Avrupa’da her ne kadar Alman tehdidi dile getirilse de, savaşın galibi Müttefiklerin böyle bir endişesi olmamıştır.

Đngiltere ve Fransa, 4 Mart 1947’de Dunkerque’de Almanya’nın muhtemel savaş niyetlerine karşı 50 yıl geçerli olacak bir ittifak ve karşılıklı yardım anlaşması imzalamışlardır. Dunkerque Antlaşması, Đkinci Dünya Savaşı sonrası Batı Avrupa devletlerinin yaptıkları ilk siyasi güvenlik anlaşması olmuştur.248

247 Tunçsiper, s.15.

248 Uğur Kılınç, “ Batı Avrupa Birliği: Canlanan Savuma ve Güvenlik Örgütü I. Batı Avrupa Birliği Öncesi Gelişmeler”, Avrasya Dosyası, Cilt.1, Sayı.2, Yaz 1994, s.85.

128

Anlaşmaya göre, taraflardan birisi Alman saldırısına uğrarsa, diğer taraf saldırıya uğrayan devlete doğrudan doğruya yardım edecek, yine Almanya, Fransa ve Đngiltere karşısında kendi iktisadi görev ve sorumluluklarını yerine getiremezse, taraflar müşterek tedbirler alabileceklerdir.

Dunkerque Anlaşmasının Almanya’ya karşı yapıldığı ileri sürülmüşse de, gerçekte SSCB’den gelebilecek girişimlere karşı koymak amacıyla yapıldığı açıktır. Çünkü o tarihlerde Almanya, Müttefiklerin işgali altında olması nedeniyle, Đngiltere ve Fransa için bir tehlike oluşturmamaktaydı.249 Bu nedenle savaşın hemen ardından ABD’nin Avrupa savunmasında yer alıp almayacağının belirsizliğinin olduğu bir ortamda, iki önemli Batı Avrupa ülkesi Đngiltere ve Fransa’nın her hangi bir tehdide karşı beraber hareket edeceği kesinlik kazanmıştır.

6.2.1.2. Almanya’nın NATO Üyeliği:

Đkinci Dünya Savaşı sonrası, Almanya dört işgal bölgesine ayrılmıştı. Batı’nın kontrol ettiği üç bölge daha sonra birleştirilmiştir ve anayasanın hazırlanmasının ardından, Ağustos 1949’da Federal Almanya, hemen ardından SSCB’nin kontrolündeki doğu bölgesinde de, Doğu Almanya kurulmuştur. Soğuk savaş boyunca sürecek, Almanya’nın birleştirilmesi sorunu da böylece başlamıştır.250

Federal Almanya’nın silahlandırılması konusu da, bu dönemde NATO müttefiklerinin kendi aralarında ve SSCB ile görüş ayrılığını oluşturan bir problem olmuştur. ABD’ye göre; Federal Almanya’nın NATO üyesi olması, NATO’nun kuzey kanadının güvenliği için şarttı. Ancak, Fransa geleneksel korkular nedeniyle, buna karşı çıkmış, sonuç olarak bu muhalefete rağmen, Federal Almanya 5 Mayıs 1955’te NATO’ya dâhil edilmiştir.

50’ler sonrasında, Avrupa’da Almanya’nın yeniden bir sorun olmasına yol açan olaylar, tarafların öncelikle birbirlerine olan güvensizliklerinden kaynaklanmıştır. Federal

249 Gürkaynak, s.49.

250 Tunçsiper, s.27.

129

Almanya’nın NATO’ya dâhil olması, Varşova Paktı’nın kurulmasını tetikleyen olaylardan biri olmuş, bu ülkenin silahlandırılması da SSCB tarafından, kendisine bir tehdit olarak algılanmıştır. Tarafların Almanya konusunda birbirlerine verdikleri notalar gerilimin artmasına neden olmuş, tüm bunların sonunda Ağustos 1961’de Doğu Almanya tarafından Berlin’i ve iki ülkeyi ortadan bölen bir duvar inşa edilmiştir. Bu, soğuk savaşı tırmandıran sorun, yapılan girişimler sonucu değil, ancak soğuk savaş döneminin bitmesi ile son bulmuştur.

6.2.1.3. SSCB’nin Batı’da Tehdit Olarak Algılanması

Đkinci Dünya Savaşı’ndan galip ayrılan devletlerinden Sovyetler Birliği, savaş sonrası ABD ile beraber süper güç konumuna yükselmiştir. Coğrafi konumun da etkisiyle, Doğu Avrupa’da Sovyet baskısı, savaşın ardından etkisini arttırarak sürdürmüş ve bu durum, Batı Avrupa’da SSCB’ye karşı bir güvensizlik oluşmasına neden olmuştur. Ayrıca Fransa,Almanya ve Đtalya’ da SSCB’ nin etkisiyle kominist partilerin çıkardığı karışıklıklar artmaya başlamıştır.Bu durum Avrupa ülkeleri ve ABD yi rahatsız etmeye başlamıştır. Ve ABD bu dönemden snra Avrupaya yardımlarını artırmaya başlamıştır.251

SSCB’nin Doğu Avrupa’da etki kurmasının temel sebebi; ülkenin bir kıta devleti olmasından kaynaklanmaktadır. Kıta devletlerinin dış politikalarının en belirgin özeliği, kıtaya egemen olacak stratejik bölgede kurulduktan sonra, kıtanın tümünü ele geçirene kadar ya da kıtayı paylaşan sınırdaş devletleri nötralize edip böylece göreli bir güvenliğe kavuşana dek genişlemeleridir. Bundan hemen sonra gelen aşama kıtaya en yakın bölgelerin denetimi ya da en azından buralarda dost hükümetlerin işbaşına gelmesidir.252 Doğu Avrupa’da da bu gerçekleşmiş ve 50’li yıllara gelmeden Doğu Avrupa‘daki birçok ülkede komünizm hakim olmuştur.

Yunanistan’da komünizme destek veren, Đran’dan çıkmamakta direnen ve Türkiye’den Doğu Anadolu’da toprak ve boğazlarda üs isteyen Sovyetlerin bu girişimleri,

251 Caşın,Özgöker,Çolak, s.185.

252 Sander, s.203.

130

özellikle Đngiltere ve ABD olmak üzere Batı’da endişeyle karşılanmış ve Batı’nın buna göre politikalar izlemesine yol açmıştır.

Batı ve Doğu’nun karşı karşıya geldiği ilk anlaşmazlık Berlin ablukası ile gerçekleşmiştir. 1947 yılında Batılı devletler kendi işgal bölgelerinin ekonomik bakımdan bütünleşmesi için ilk adımları atmışlar ve 1948 yılında yine kendi bölgelerinde para reformu yapmışlardı. Aynı yıl, üç Batı işgal bölgesinde bir Alman hükümetinin kurulması kararlaştırılmış ve bu faaliyetlere Sovyet tepkisi Berlin’in abluka altına alınması olmuştur.

Batının etkili müdahalesi ile ablukanın etkisiz olduğunu gören Sovyetler, Mayıs 1949’da ablukayı kaldırmıştır.

SSCB, kapitalizmle sosyalizm arasındaki ideolojik kopukluğun ortada kaldırılmazlığını daha iyi ortaya koyabilmek için Eylül 1947’de, tüm komünist partileri bir araya getiren Kominform’u kurarak ve Doğu Avrupa ülkelerinin halk demokrasilerine dönüşmesi sürecini hızlandırarak tüm dünya komünist hareketi üzerindeki nüfuzunu arttırmıştır. Şubat 1948’de Prag’da yapılan hükümet darbesi bu sürecin son aşaması olmuştur.253 Bu ülkelerdeki Sovyet askeri varlığı da bölge ülkelerindeki komünist rejimlerin kurulmasında büyük etkinlik göstermiştir. Bu nedenle ilk kez Churchill tarafından kullanılan ve Avrupa’nın bölünmüşlüğünü simgeleyen, “demir perde” kavramı, Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinin halk ayaklanmalarıyla komünizmi terk ettiği soğuk savaşın sonuna kadar, geçerliliğini korumuştur.