• Sonuç bulunamadı

6.3. TÜRKĐYE ÜZERĐNE ETKĐLERĐ

6.3.2. Bölgesel Sorunların Etkisi

Dağlık Karabağ konusunun iki liderin görüşmelerindeki ana konularından birisini oluşturacağı muhakkak. Başbakan Erdoğan’ın Moskova’da olacağı 12 Ocak günü Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un resmi bir ziyaret için Erivan’a gidecek

348 Kibaroğlu, s.18.

349 Kibaroğlu, s.18-19.

176

olması da bunun kanıtıdır. Erivan temaslarının ardından Lavrov aynı gün Moskova’ya dönerek, Türk heyeti ile 13 Ocak’ta gerçekleşecek toplantılara katılması beklenmektedir.

Rusya Dışişleri Bakanı’nın Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın yanı sıra üst düzey Ermeni yetkililerle görüşmesi planlanmaktadır. Erdoğan’ın Moskova’da bulunduğu gün 12 Ocak’ta Ermenistan Anayasa Mahkemesi protokolün anayasal uygunluğunu görüşecektir.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklamada Rusya ile Ermenistan konusunda sessiz ve yeterince aktif bir politikanın sürdürüldüğünü ifade etmesi Moskova ziyaretinde ana gündem maddelerinin başında Dağlık Karabağ konusunun geldiğini göstermektedir.

Erdoğan’ın Moskova ziyaretinde önemli gündem maddelerinden biri de Gürcistan’ın Rusya ile yaşadığı sorunlar ve Ankara’nın önerdiği Kafkas Đşbirliği ve Đstikrar Platformu’nun hayata geçirilmesi konuları olmuştur.350

Ancak üste belirttiğimiz iyimser tablo Türkiye-Rusya ilişkilerinde sorunların olmadığı anlamına gelmemektedir. Özellikle 1990’ların başından itibaren ciddi bicimde yayılan bölgesel etnik çatışmalar ve separatizm dalgası Türk-Rus ilişkilerinin seyrini de zaman-zaman etkilemiştir. Bu bağlamda Güney Kafkasya’daki separatizm dalgası özellikle yaygın bilinen ismiyle Karabağ sorunu (aslında bu sorun Ermenistan’ın Azerbaycan’ın işgali sorununudur), Çeçen sorunu ve PKK sorunu benzeri sorunlar zaman-zaman önem kazanmıştır351

SSCB-nin çöküşünden sonra bölgesel sorunlar içersinde Karabag sorunu ikili ilişkilerin tansiyonunun zaman-zaman artırmıştır. Örneğin, 1992–1993 döneminde Tur kamuoyunun artan Karabag duyarlılığı nedeniyle soruna askeri müdahale sesleri

350 Sinan OĞAN , “Başbakan Erdoğan’ın Moskova Ziyareti ve Gündemdeki Konular”

http://www.avsam.org/tr/a1893.html

351Nazim CAFERSOY,”Türkiye-Rusya Đlişkileri ve Separatizm Faktörü”, http://www.avsam.org/tr/a787.html

177

yükselirken, dönemin BDT Silahlı Kuvvetler Komutanı Şapasnikov bunun üçüncü dünya savaşı anlamına geleceğini ilan etmiştir. Benzer şekilde dönemin Türk Başbakanı Süleyman Demirel de Karabağ’a müdahalenin Kızıl Ordunu karşılarına alma anlamına geleceğini belirtmiştir. Geçen dönem içerisinde giderek yakınlaşan Türk-Rus ilişkileri fonunda Karabag sorunu da ikili ilişkilerin gerginleştirici faktörü olmaktan çıkarak, zaman-zaman ikili üst düzey zirvelerin görüşme konusu olmuştur. Bu görüşmelerde Karabağ sorunu bölgesel istikrarın sağlanması bakımından ele alınmıştır. Bölgenin iki önemli aktörü ve AGIT Minsk grubunun üyesi Rusya (aynı zamanda eşbaşkan) ve Türkiye Karabag sorununda gerekli aktif işbirliğini yapması sorunun adil ve hızlı biçimde çözülmesi için hayati öneme haizdir. Bugün geldiğimiz noktada ikili ilişkilerin giderek derinleşmesi ve tarafların Güney Kafkasya’da işbirliğine 1990-larin başına oranla daha sıcak yaklaşması Karabağ sorunun ve bütünlükle Güney Kafkasya’daki separatizm kaynaklarının kurutulması için geniş fırsatlar sağlamaktadır. Rusya-nin Güney Kafkasya’daki gerçek rakibinin ABD olduğunun farkına varması ve ABD-nin de Güney Kafkasya’daki politikasında Türkiye’nin rolünün giderek azalması da Rusya ve Türkiye’ye bölgesel işbirliği fırsatı sağlamaktadır. Ancak, bu işbirliğinin temelinde sorunların adil çözümü ve bölge devletlerinin toprak bütünlüğünün sağlanması, güç kullanımıyla elde edilmiş kazanımların meşrulaştırılmaması temel ilkeler olmalıdır.352

Türk-Rus ilişkilerinin tansiyonunu zaman-zaman artırıcı bir diğer sorun ise Çeçen sorunu olmuştur. Özellikle, 1994–1996 dönemindeki ilk savaş sırasında bu tansiyon önemli ölçüde artmıştır. Türkiye’nin resmi Çeçen politikası sorunun Rusya’nın toprak bütünlüğü içinde barışçıl vasıtalarla çözülmesi olmuştur. Ancak zaman-zaman Türkiye’de bulunan Çeçen asili diasporanın örgütsel ve bireysel faaliyetleri ilişkilerin tansiyonunun artırmıştır.

Hatta dönemin Rusya büyüklercisi Albert Çernışev “evi camdan olan komsusunun penceresine tas atmamalı” diye PKK sorununa dolaylı bir vurguda bulunmuştur. 1999-da başlayan ve zaman-zaman suren sıcak çatışmalar sırasında ise Çeçen sorunun ilişkilerin tansiyonunu fazla etkilemediğini söylemek mümkündür. Bunda Türkiye yönetiminin ülke

352Nazim CAFERSOY,”Türkiye-Rusya Đlişkileri ve Separatizm Faktörü”, http://www.avsam.org/tr/a787.html

178

içindeki Çeçen diasporasının faaliyetlerini önemli ölçüde kısıtlayıcı önlemler almasının yanısıra, Rusya ile terörizmle işbirliği surecini sik-sik yenileyici söylem ve eylemlerde bulunmasının da rolü vardır. Đkili ilişkilerde, PKK sorunun esasen çok ciddi bir sıkıntı kaynağı teşkil etmemiştir. Bu konuda en önemli dönemeci terör örgütü PKK-nin lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’nin takibinden kurtulmak için 1997 yılında Rusya’ya gitmesi oluşturmuştur. Ancak, Rusya yönetimi Öcalan’ın kısa surede ülke dışına çıkarması ile bu konu ikili ilişkilerin sıkıntı noktası olmamıştır. 353

Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini yaşarken karşılaştığı Kuzey Kıbrıs ve Ermeni sorunu dayatmaları, ulusal menfaatlerini zedelemektedir. AB’nin Birleşik Kıbrıs politikasında, Türkiye’nin çıkarları hesaba katılmamaktadır. Rusya, AB üyesi Birleşik Kıbrıs devleti oluşursa, Akdeniz’de, tam da Baku-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının çıkışı karşısında, farklı bir dış politika izleyen diğer bir devletin olacağının farkında. Doğal olarak, Türkiye’nin artık etkin olmadığı, ABD’nin AB üzerinden denetim altına alınan Birleşik Kıbrıs oluşumu Rusya’nın pek hoşuna gitmeyecektir. Rusya, birleşmeyi geciktirmek ve birleşmenin Amerikan hegemonyasının bir derecede azaltan bölgesel gücünün de çıkarlarını hesaba katan bir formülde gerçekleştirilmesini istemekte.354

Rusya, Türkiye’nin Orta Doğudaki aktifleşen rolünü ve özellikle Irak konusunda tavrını göz önünde bulundurarak, bu bölgede de Türkiye ile stratejik işbirliğine ilgi duymaktadır. Irak’a müdahalesi sürecinde, ABD müttefiki Türkiye’yi , kendi çıkarlarına karşı adımlar attırmaya çalışmış, ancak bu kez başarılı olamamıştır. ABD’nin müdahalesi sonucunda, Türkiye için stratejik önemi olan bölgede istikrarsız bir durumun oluşması, ABD’nin Kuzey Irak ve Kürt sorununa yaklaşımının netlikten uzak olması Türkiye’yi rahatsız etmekte. Hem Rusya, hem Türkiye için Irak’taki gelişmeler büyük önem taşımakta.

Putin, Erdoğan’la görüşmesinde değindiği Irak konusunun önemini şöyle dile getirmişti:”Bu ülkede istikrarın sağlanmasını istiyoruz ve bunun için elimizden geleni yapacağız. “Ülkelerimizin durumu, azımsamayacak derecede bu bölgedeki istikrara

353Nazim CAFERSOY,”Türkiye-Rusya Đlişkileri ve Separatizm Faktörü”, http://www.avsam.org/tr/a787.html

354Tamina KĐBAR, Türkiye’nin Rusya Đçin Önemi. http://www.turksam.org/tr/a104.html

179

bağılıdır.” Neticede, Irak’ın yeniden yapılandırılmasında Rusya ve Türkiye birlikte hareket etmeyi ve Türkiye’nin altyapısının kullanılmasını kararlaştırmıştır.355

Kafkaslar ve Orta Asya’da Türkiye güvenlik açısından Türk Cumhuriyetlerle ilişkilerini yoğun tutmaya çalışmıştır. Özellikle Kafkaslar’da Ermenistan-Azerbaycan arasında Karabağ sorunu yüzünden çıkan çatışmada Türkiye, Azerbeycan’ı açıkça desteklemiştir. Fakat Rusya, Ermenistan’a olan açık desteği ve bölge üzerinde geçmişten beri süregelen etkinliği ile Türkiye’nin etki alanını daraltmıştır. Rusya ile ilişkileri ciddi şekilde gerginleştiren bu olaylar, Türkiye’nin Kafkasya’daki diğer devletler ve Orta Asya’daki cumhuriyetlerle ilişkilerini de etkilemiştir. Rusya, Türkiye’nin Rus-Çeçen çatışmasında Çeçenleri desteklediğini defalarca iddia etmiştir. Bu iddialar karşısında Türkiye’nin benimsediği tavır genel olarak Rusya ile ilişkilerin bozulmamasına gayret gösterme şeklinde olmuştur. Rusya’nın iç meselesi olarak nitelendirdiği bu olaya Rus yönetimi çok sert tepki göstermiş ve Rusya’nın parçalanabileceği telaşı Rus yöneticileri Türkiye’ye karşı tavır almaya itmiştir. Çünkü Orta Asya ve Kafkaslar halen önemli bir Türk nüfusu barındırmaktadır ve Çeçenistan’da meydana gelebilecek bir bağımsızlık hareketi diğer bölgeleri de etkileyebilecektir. Özellikle 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra ABD ve Rusya arasında yaşanan yakınlık Rusya’nın bölgede daha rahat hareket etmesini sağlamıştır. Rusya’nın yapacağı müdahalelerde kısa bir süre önce oluşan uluslararası yapının Rusya’ya geniş bir hareket alanı sağladığını untmamamız gerekir. Gerek Azerbaycan, gerek Çeçenistan konularında Türkiye’nin ihtiyatlı olması ve Rus faktörünü göz ardı etmemesi gerekir. Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri ile olan ilişkilerde de Rus faktörünün hesaba katılması gerekir. Çünkü 11 Eylül saldırılarından sonra bölge üzerindeki ABD-Rus mücadelesinin kısmen de olsa ertelendiğine tanık oluyoruz. Dolayısıyla ABD bölgeye nüfuz edebilmek için Rus gücünü dengeleme adına artık Türkiye’ye 1990’ların başında duyduğu gereksinimi duymayabilir. Yani Türkiye’nin model bir ülke olarak telaffuz edilmesinin ötesinde çok da fazla bir fonksiyonu olmayabilir. Burada bölgede -hem Kafkaslar’da hem de Orta Asya’da- istikrarsızlığın giderilebilmesi için petrol ve doğalgaz

355Tamina KĐBAR, Türkiye’nin Rusya Đçin Önemi. http://www.turksam.org/tr/a104.html

180

kaynaklarının Batı’ya aktarımı önemli bir unsur olacaktır. Ayrıca, ABD’ye Irak operasyonunda açık destek veren Şevardnadze hükümetinin düş(ürül)mesi, Kırgızistan ve Ukrayna’da yaşanan olaylar ABD’nin bölgeye ilgisinin ileride artacağının ve Rusya ile ABD arasındaki ilişkilerin bundan etkileneceğinin işaretlerini vermektedir. Kendi içinde çok parçalı bir yapısı olan Gürcistan’ın ileride ABD için Kafkasya’ya yönelik yeni politikalar benimsemede önemli bir unsur olacağını hatırlatmamız gerekir.356