• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: ÇEVİRİ VE TOPLUM

1.1. Çeviri Alanına Toplumsal Yaklaşımlar

1.1.3. Skopos Kuramı

Alman çeviribilimci Hans Vermeer’in, 1978’de yayınladığı bir makalede oluşturduğu Skopos kuramı, 1984 yılında Reiss-Vermeer ortaklığı ile geliştirilmiştir. Skopos kuramının, aynı yıllarda Maenttaeri’nin ortaya attığı “Çeviri Eylemi” kuramıile birlikte,

çevirinin toplumsal yönüyle ilgili birçok ortak veriyi işaret etmektedir. Bu anlamda Kuran şöyle demektedir:

Metin türleri, K. Reiss’in yöntem ürettiği bir alan olarak bilinir (Reiss, 1978-1995), Skopos Kuramı ise Vermeer’in kuramıdır (Vermeer, 1986). Bu değerlendirmeye, bu iki kuramcının sonraki yıllarda ürettikleri yazılarda işledikleri konulardan varmak mümkündür. Skopos kuramı bu kuram kitabında, Reiss-Vermeer ortak ürünü olarak ortaya çıkmakla birlikte, gerçekte Vermeer’in 1978 yılında oluşturmuş olduğu bir kuramdır (Kuran, 1995: 47).

Yunanca kökenli bir sözcük olan Skopos, “amaç”, “sonuç” ve “işlev” anlamına gelmektedir. Skopos kuramı, her üç çeviri bilimcinin görüşüne göre; çevirmenin kültür birikimine bağlı olarak “amaca” yönelik metin veya metinler üretmesidir. Çevirmen alanında uzman kişi olarak görülürken, çeviri sürecine katkıda bulunan kimselerin ortak amacı ve kararları etkili olmaktadır. Reiss, Vermeer ve Maenttaeri’nin çeviri eyleminde yaptıkları araştırmaların temelinde farklı kültürel olguların önemini vurguladıkları görülmektedir. Ancak bu düşünce çevirmenin kültürel birikimi ve yaptığı iş dahilinde sınırlandırılmıştır. Bu anlamda çevirmenin bir sosyal varlık olduğu unutulmakta ve sadece yapılan çeviri eyleminin sadece “amaca” yönelik olması düşünülmektedir. Bu anlamda Reiss-Vermeer düşüncesi şöyledir:

Skopos kuramında, metin yerine insan etkeninin öne çıkışı, insanın amacını araçların önüne geçirmektedir. Söz konusu insan, kendi sosyal çevresi ve kültürüyle çeviriyi şekillendiren çevirmendir. Çevirmen artık salt dilsel bir aktarım değil, geniş anlamda amaçlı, işlevsel bir kültürel aktarımı gerçekleştirir (Vermeer/Reiss, 1984: 13-14).

Skopos kuramında çeviri eyleminin işlevi ve çeviri metninin amacı çevirmenin ilk hedefi olarak önem kazanmaktadır. Yani çevirmen, erek metni amaç doğrultusunda hedef dile aktarırken, erek kitlenin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmak ve bu yönde bir yol izlemek zorundadır. Yazıcı bu konuda şöyle söylemektedir:

Vermeer, Skopos kuramında her çevirinin önsel olarak bir amacı olduğunu ve çeviri metninin erek ekindeki işlevini de bu amacın belirlediğini söyler. Örneğin, Vermeer çevirmenin işverenle yaptığı anlaşma çerçevesinde kaynak dizge kutbunu kendine ölçüt alabilir vey kaynak metne sadık kalabilir. Önemli olan çevirmenin buna açıkça ve bilinçli olarak baştan karar vermesidir (Yazıcı, 2010: 149).

Çeviri sürecinde yapılan eylemlerin bütününün çeviriye yansıdığı Reiss-Vermeer’in Skopos kuramında ve Maenttaeri’nin “Çeviri Eylemi” kuramında görülmektedir. Tosun’a göre çeviri gerçeği, tüm boyutlarıyla ayrıntılı olarak bu kuramlarda verilmemesine rağmen çeviri sürecinin toplumsal yansımasından bahsetmektedir:

Çeviri sürecinin bütünsel ve bilimsel bakışla genel olarak algılanması yönüyle, diğerlerinden farklıdırlar. Özellikle “toplumsal bir iş, işlevsel çeviri, çeviri eylemi” (Maenttaeri) ve “kültürel aktarım, amaçlı eylem”

(Vermeer/Reiss) gibi farklı boyutlar bu kuramlar tarafından

yansıtılmaktadır. Daha önceki çeviri anlayışında, çeviri olgusunun yalnızca dilsel malzemesinin incelendiğini göz önüne aldığımızda, iletişim boyutunu da aşarak eylemsel, toplumsal ve kültürel boyuta açılım yapan bu kuramlar bize göre, paradigma değişimi nitelemesini hak etmişlerdir (Tosun, 2002: 153).

Skopos kuramına göre amaç, çevirmenin hedeflediği son nokta olarak erek kitleye varmak üzere bir dizi eylemin yerine getirilmesidir. Çevirmen, işveren ve alıcı arasında çeviri süreci öncesinden başlayarak çeviri süreci sırasında alınan kararların ve buna uygun olarak yerine getirilen eylemlerin tümünün bir amacı olup, bu amaçlar zinciri, çeviri eyleminde ereğe ulaşmada geçirilen evreler olarak da değerlendirilir. Kısaca, çevirmen işleve uygun bir çeviri yapmak durumundadır. Burada Vermeer/Reiss’te (1984) İşlev=Amaç formülasyonunun ortaya çıktığı görülmektedir. Burada çeviri ürünü ortaya çıkarken erek kültürün ait olduğu ulusun toplumsal yapısını ve kültürler arası ilişikleri göz ardı etmemek gerekmektedir. Amaca yönelik çeviri sürecinde Vermeer, Tosun’a göre başlangıç noktasına, Maenttaeri ise, “Çeviri Eylemi” kuramında işleve ağırlık vermekle sebep- sonuç ilişkisinden hareketle sonuca ağırlık vermektedir. Bu bağlamda işlevsel bakış açısı, toplumsal bir sistemsel kurumlaştırmayı gerektirir. Maenttaeri, işlevsel bakış açısı anlayışı olan “Kim, nerede, ve niçin çevirilere ihtiyaç duyar?” sorusuna aşağıdaki şekilde yanıt aramıştır:

“Eylemin amacına yönelik soru, mevcut kuram oluşumu için ne anlama gelebilir? İşlev kavramı bu araştırma için iki şekilde merkez kavramdır. Birincisi, işlev kavramı, bir çeviri gereksinimi durumuna göre, çeviri eylemi sonucu oluşan ürünün düzenlenmesini sağlar. Bu gereksinim durumu insanın konuşma yeteneği, partnerleriyle iletişim kurmak için amaçlı eylem anlamındaki eşgüdümü sağlamak amacıyla gereksinim duyan kişi için gereklidir. Bu iletişimi sağlamak için ileti taşıyıcı olarak metinler kullanılır. Yani çeviri eyleminin, ileti taşıyıcının üretilmesi için, özel eylem bütünü

olarak betimlenmesi gerekir. Çünkü çeviri eylemi kendi özelliğini metinler aracılığıyla elde eder. Diğer yandan işlev kavramı, “işbirliği yapan toplumun” kültür gerçeğini çağrıştırır. Bu da, çeviri eyleminin, toplumsal dizge olarak, işbirliği örneği olarak betimlenmesi gerektiği anlamındadır. Çünkü çeviri böylece edimsel ve öğretisel disiplin olarak kendi benlik hakkını kazanır. Bununla birlikte “işlev kavramı” bir numaralı araç olarak, tüm durumlar için geçerlidir... Bu şekilde tüm durumlar ve kuramlar, Reiss ve Vermeer’inki de dahil, yetersiz kalır. İşlev kavramından çeviri eylemi için amaca uygun bir yöntem oluşturulabilir. İşlev kavramı çeviri eylemi için sonuçların değerlendirilmesinde eleştiri ölçütü olacaktır” (Maenttaeri. 1984: 26-27).

Skopos kuramını Vermeer çeviriye ilişkin uygulamaya yönelik eylemlerden biri olduğunu dile getirmiştir. Eyleme yön veren, kuramın da adı olan ve başarılı bir şekilde sonuca varmasında en önemli etken “amaç”tır. Çevirmenin belirleyici olduğu Skopos kuramı, diğer taraftan “eylem” odaklıdır. Her ikisinde de çevirmen, erek ve hedef kültür ilişkilerini ve sosyolojik ilişkileri dikkate almak zorundadır. Çeviri kuramının sosyal sistem içerisinde belli bir işlevi olması ve erek odaklı olarak toplumsal ve kültürel boyutta aktarılması önemlidir. Reiss- Vermeer, amaca yönelik “Skopos” kavramının; çeviri süreci, çevirinin sonucu ve çeviri yöntemi olarak üç farklı kullanımı olabileceğini belirtmektedir. Bu çeviri süreçlerinde, kaynak metin ve erek metin kendi bağlamları içerisinde değerlendirilmektedir. Bu anlamda her iki metn de birbirinden bağımsız bir işleve sahip olabilmektedir. Burada çeviri eylemini gerçekleştiren uzman kişi çevirmen sorumlu, ancak amacı işveren belirlemektedir. Çeviri ürününün amacına tek başına karar veren işveren, kaynak metinden erek metine aktaran çevirmen ise işverenin amacının dizgeler arası gerçekleştiren ve yön veren sorumlu kimsedir. Vermeer, Skopos kuramın tüm metinlere uygulanabileceğini savunmaktadır ve dolayısıyla bu kuramla genel bir çeviri kuramı oluşturmayı amaçlamıştır.

Vermeer/Reiss, Skopos kuramı ile ilgili yazdıkları kitaplarının büyük sayılabilecek bir bölümünü eş değer bir çeviri anlayışına ve uyumluluğa yer vermişlerdir. Çeviride eş değerlik ve uyumluluk kavramları sonuca yönelik olarak öne çıkmaktadırlar. Bu anlamda da çeviri erek kültür odaklı bir yaklaşım sergilemektedir. Her ne kadar Vermeer ve Maenttaeri’nin kuramlarının işlev odaklı ortak özellikleri olsa da, diğer boyutuyla toplumsal eylemleri yansıtan eş değerlik ve uyumluluk özelliklerine de sahiptir. Amaç ve işlev kavramlarının öne çıkışından sonra, eş değerlik ve uyumluluk

kavramlarına getirilen yeni bakış açısı kuramın erek odaklı bakış açısını daha da belirginleştirir.”Şayet çeviri yaparken, erek dildeki gösterge seçimini, çevirinin amacına uygun olarak yerleştirebilirsek, uyumlu çeviri yapmış oluruz”(Vermeer/Reiss, 1984: 139). Skopos kuramının kurumsal anlamda formüle edebilmek amacıyla Vermeer-Reıss, aşağıdaki şu üç önermeyi sunmaktadır:

1- Çeviri = İşlev (Skopos) (Bir çeviri kendi skoposunun işlevidir).

2- Çeviri = Bilgi Sunusu (Bir çeviri bir erek kültürde ve onun dilinde, bir kaynak kültür ve onun dili üzerinden bir bilgi sunusudur).

3- Çeviri = Aktarım (Akt: Tosun, 2002: 172).

Bilgi sunusu (Informationsangebot), bilinen anlamda kullanılmayıp iletişim anlamında bir aktarım mesajı anlamını taşımaktadır. Bu anlamda Vermeer/Reiss’e (1984) göre bilgi sunusu, bir kaynak metnin ikinci bir aktarımı olarak anlatılmaktadır. Çeviri metnin geriye bir işlemle kaynak metne tekrar geri döndürülemeyeceği anlamına gelmektedir. Katharina Reiss ve Hans J. Vermeer tarafından geliştirilmiş Skopos kuramı, 1991 yılında yayımlanan ‘Genel Bir Çeviri Kuramının Temeli’ çalışmalarında dil ve kültürbilimin bir parçası olarak belirtilmiştir. Böylece Reiss ve Vermeer, Skopos kuramının içerdiği eylem ve amaç kavramlarının yanı sıra çeviriyi kültüre bağlı bir olgu olarak kabul etmişlerdir. ‘Genel Bir Çeviri Kuramının Temeli’ başlıklı çalışmalarının özetini maddeler halinde aşağıdaki gibi betimlemişlerdir. Reiss ve Vermeer’e göre:

1- Bir çeviri ürünü amaca bağlıdır.

2- Bir çeviri ürünü, bir çıkış kültüründeki ve çıkış dilindeki bilgi önermesiyle elde edilen, erek kültürde ve erek dilde bir bilgi önermesidir.

3- Bir çeviri ürünü, geri çevrilemez olmak üzere bir bilgi önermesini olduğu

gibi yansıtır.

4- Bir çeviri ürünü kendi içinde tutarlı olmalıdır.

5- Bir çeviri ürünü, bağlı olduğu çıkış metinle tutarlı olmalıdır.

6- Yukarıdaki kurallar, belirtilmiş sıra düzeninde hiyerarşik bir bağ taşımaktadır (Reiss / Vermeer, 1991:119).

Skopos kuramında Vermeer’in de vurguladığı gibi çevirmen iki kültürlü bir uzman konumundadır. Çeviri sürecinde metnin belli bir amaca yönelik olması ve işverenin

belirleyeceği amaca uygun olması gerekliliği söz konusudur. Burada çevirmenin kaynak ve erek dili de çok iyi bilmesinin yanında kültürlerini de tanıması gerekmektedir.