• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: ÇEVİRİ VE TOPLUM

1.2. Toplumbilim Odaklı Kuramların Çeviri Eylemine Etkileri

1.2.2. Pierre Bourdieu’un Habitus Kuramı ve Çeviri Alanına Etkisi

Habitus kuramı, alan kuramının önemli bir tamamlayıcı ögesidir. Habitus, bireyin sosyalleşme sürecindeki kendine özgün eylemlerinden (pratikleri) oluşmaktadır. Birey ve toplum birbiri ile belli bir iletişim içerisindedir. Birey, toplum içerisinde kendi konumuna göre hangi rolü oynaması gerektiğini öğrenir. Habitus her bireyi toplum içerisinde bir varlık olarak bağlayan ve onu şekillendiren olgudur. Wacquant, habitus kuramını şu şekilde açıklamaktadır:

Alan kavramını önemli tamamlayıcılarından olan habitus ise hem bireyi

şekillendiren hem de bireyin eylemleri (pratikleri) tarafından şekillendirilen

karşılılık durumudur. Birey habitusu sayesinde farklı ihtimaller karşısında çözüm üretme yeteneği kazanır (Wacquant, 2003: 27).

Bu anlamda birey kendi eylemleri ile hem toplumsal yapı içerisinden gelmektedir hem de yeni toplumsal yapıların oluşumuna katkı sağlamaktadır. Toplum içerisinde herkes tarafından yapılan eylemlerin, birey tarafından çok bilinçli olmasa dahi yeniden yapılmasıyla birlikte habitus yeniden oluşturulmuş olmaktadır. Kişinin kalıp davranışları tekrar etmesiyle eylem yapma olanağı sağlaması, bazen farklılıklar gösterse de “habitus” sayesinde eylemlerin genel yapısını korumaktadır. Habitus, bireyin toplumsal yaşam içerisinde, karşılaştıkları durumlara uyum sağlayabilmeleri için, fazla da düşünmeden gösterdikleri bedensel eylem biçimidir. Bu anlamda Bourdieu habitusla ilgili şöyle düşünmektedir:

Habitus, toplumsal eyleyicilerin, tam anlamıyla akılcı olmadan, yani davranışlarını sahip oldukları araçların verimliliği azamiye çıkaracak

şekilde düzenlemeden ya da daha basiti, hesap yapmadan, hedeflerini

açıkça ortaya koymadan ve bunlara ulaşmak için sahip oldukları araçları açıkça birleştirmeden, kısacası planlar, tasarılar yapmadan, makul olduklarını, deli olmadıklarını, (“olanaklarının üzerinde” bir alışveriş

yapnlar için kullanılan “çılgınlık yaptı” anlamında) çılgınlık

yapmadıklarını varsaymak gereken şeydir (Bourdieu / Wacquant, 2003: 121).

Habitus kavramı Bourdieu’e göre; toplum içerisinde izin verilmiş toplumsal davranışların bireyin edineceği davranışları biçimlendirmesidir. Bu anlamda bireye

toplumsal birikimlerin kültür-dil yoluyla aktarılması söz konusudur. Habitus kavramı, diğer taraftan da toplumsal eylemlerin dinamik yönünü oluşturmaktadır. Habitus kavramı alanda meydana gelmektedir. Bu düşünceden hareketle; habitus farklı alanlarda edinilmesi gereken davranış biçimlerini ve alanlar arasındaki ilişkilerin gerektirdiği eylemlerin öznel tamamlayıcısıdır. Bu anlamda alan kavramı ise habitusun nesnel yönünü belirlemektedir. Bu bağlamda Bourdieu’nün habitus kavramının eylem biçimi olarak düşüncesi şöyledir:

Habitus, kimi zaman düşünüldüğü gibi kader değildir. Tarihin ürünü olduğundan, sürekli olarak yeni deneyimlerle karşı karşıya gelen ve duraksamaksızın onlardan etkilenen, açık bir yatkınlıklar sistemidir. Sistem dayanıklıdır, ama sarsılmaz değildir. Bununla birlikte istatistiksel olarak insanların çoğunun başlangıçta habituslarını şekillendiren durumlara uygun durumlarla karşılaşmaya, yani yatkınlıklarını pekiştirecek deneyimler yaşamaya mahkum olduklarını da eklemem gerekecek (Bourdieu / Wacquant, 2003: 125).

Habitus kavramına göre; birey kendi kimlik bilgilerine değerlendirildiğinde öznel, ancak ait olduğu toplumun eylemlerini edinirken nesnel yönlerini ortaya koyar. Bireyin nesnelliği, Bourdieu’a göre, toplumsal etkilerin birey üzerindeki yansımalarıdır. Kalıp davranış biçimleri bireyin farklı alanda toplumsal etki nedeniyle tutarlı davranmasına neden olur. Ancak birey belli bir dünya görüşü (doxa) edinir. Bu evrensel bir düşünce olarak bireye sorgulamadan kendini benimsetmektedir. Habitus kavramı, geçmişe dayandırılan alışkanlıklar olmaktan çok yaratıcı bir eylemdir. Ancak tarihsel süreç içerisinde kazanılan deneyimler üzerine inşa edilir. Habitus; toplumsal bir öznellik olarak bireyin eylemleri aracılığı ile yansıtılmaktadır. Bourdeiu habitusun toplumsal eylem yansımasını şu şekilde açıklamıştır:

Aslında toplumsallaşmış biyolojik bireyin doğuşu sorunu, bedende somutlaşmış toplumsallık olarak habitusu oluşturan tercih üretici yapılarının kazanılmasının ve oluşturulmasının toplumsal koşulları sorunu, son derece karmaşıktır. Mantıksal nedenlerle bu sürecin geriye döndürülemez olduğunu düşünüyorum. Bu koşullandırıcı deneyim ve uyaranlar, her an daha önceki deneyimlerin inşa ettiği kategoriler aracılığıyla algılanır. Habitus, sadece- söz konusu olanın bir yatkınlıklar, yani potansiyeller sistemi olduğunu hatırlamak gerekir.- belirli bir durumla ilişki içinde kendini gösterir (örneğin kültürel kalıtım konusundaki çözümlemelerden, bir babanın mesleği ile oğlunun mesleği arasında

doğrudan ve mekanik bir ilişkiye indirgenmesinin saçmalığı anlaşılabilir). Habitus, harekete geçirilmeyi bekleyen bir zemberek gibi düşünülmemelidir; aynı habitus, uyaranlara ve alanın yapısına göre kavram, farklı hatta zıt pratikler ortaya çıkarabilir (Bourdieu / Wacquant, 2003: 126).

Bourdieu, habitus kavramı aracılığıyla bir toplumsal eylem kuramı geliştirmiştir. Alan kavramı ile yakından ilişkilidir. Toplumsal davranışları sürdürecek ve yeni şeyler üretecek bireylere ihtiyaç duymaktadır. Bu anlamıyla habitus kavramı toplumsal eylem çerçevesinde çok önemli bir yere sahiptir. Alanların güç ilişkisinden ve etkileşimlerinden hareketle; çeviribilim alanında her zaman toplumsal bir yapı içerisinde ele alınarak araştırma yapılmalıdır. Bu anlamda Kaindl(1999) şöyle demektedir:

Bir alan, kendi yapılarıyla Habitus’u etkiler ve aynı şekilde de Habitus alanın pratiklerini etkiler. Böylece Habitus ile Alan arasındaki ilişki karşılıklılık ilişkisi olarak ve birbirlerini tamamlayıcı ilişki olarak tanımlanabilir. Hermans’a göre çeviri açısından bunun anlamı, çevirilerin kendi yapısında hem toplum tarafından aktarılan normlar ve hem de çevirilerin yapıldığı alan tarafından belirlendiğidir. Çevirmen bu şekilde toplumsal yapıda kendi çeviri davranışlarıyla kendi ilgili pozisyonu

nedeniyel hareket eden aktördür (Akt: Arı, 2013: 11).

Çeviribilim kendi alanındaki kurallara uygun aracılık görevini yaparken, kültürel eylem çerçevesinde eylem – ürün bağlamında da ortaya çıkmaktadır. Çeviribilim açısından habitus kavramına bakıldığında özellikle çevirmenlerin eylemleri ve düşünce yapıları açısından bağlantı kurulabilir. Simeoni’nin (1998) ortaya attığı, “çevirinin sosyal aktörler tarafından öğrenilen bir tür yazı gerçeği” varsayımımdan hareketle:

Çeviri, bir yazı şekli olarak temelde çevirmenin özel habitus geliştirme

şeklidir. Bir çeviri Habitus’u diğer pratik formlarına göre dışarıdan çok da

fazla etkilenmeyen “bir koşullara göre ortak üretimdir (Akt: Arı, 2013: 10). Çevirmenin toplumsal ve kültürel eylemleri, Bourdieu’nün habitusu aracığılıyla sosyal ağ içerisinde çeviri aktarımı sürecinde detaylı olarak incelenebilir. Nesnel bir olgu olan çevirinin, öznel bir kimlik taşıyan çevirmenin süzgecinden geçilerek aktarılması, aslında kalıp davranışların yani çevirmenin habitusu aracılığı ile toplumsal öznelliği yansıtmaktadır. Habitus kavramının dinamik ve yaratıcı bir eylem düşüncesinden hareketle; çevirmen kaynak kültürden erek kültüre aktarım yaparken, yaratıcı olmak zorundadır. Bu bağlamda çevirmen habitusu, geçmiş deneyimler üzerine inşa edilmiş,

farklı alanlar ve habitus ilişkisini göz önünde bulundurarak, toplumsal yapılarla bağlantılı olarak ele almalıdır. Habitus, toplumsal eylemlerin somutlaştırıldığı bir üründür. Çevirmenin yaptığı eylem çeviri işidir. Çeviri, çevirmenin edinmiş olduğu toplumsal pratikleri bilişsel olarak işleyebileceği bir alandır. Yani habitusla içselleştirdiği toplumsal pratikleri oyun alanında uygulamasıdır. Bu anlamda çevirmenin eylemlerinin denetlenebilir olması da söz konusudur.