• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: ÇEVİRİ VE TOPLUM

1.1. Çeviri Alanına Toplumsal Yaklaşımlar

1.1.1. Çoguldizge Kuramı

İsrailli bir bilim adamı olan Itamar Even- Zohar, çeviribilim alanına yeni bir bakış açısı kazandıran çoğuldizge kuramının, temelini 1978 yılında yayımladığı The Position of

Translated Literature Within the Literary Polysystem başlıklı makalesinde

oluşturmuştur. Bu makalede Even-Zohar çeviri edebiyatının ulusal kültürlerin şekillenmesinde önemli bir işleve sahip olduğunu vurgulamakta ve çeviri edebiyatının ayrı bir edebi dizge olarak incelenmesi gerektiğini savunmaktadır. Çeviri yazını, çevrilmiş yapıtların toplamı değil, kültürel- toplumsal ve değişken yapısı ve işleviyle bir dizge olan metinler topluluğudur. Kendisi çoğuldizge kuramını oluştururken, her türlü yazınsal ve yarı yazınsal metni bir dizgeler topluluğu olarak görerek, 1920’li yıllarda Tinyanow, Eyhenbaum ve Şklovki gibi Rus bilim adamlarının düşüncelerinden etkilenmiştir. Ulusal kültürlerin biçimlenmesinde sosyal çevre ve erek kültürün tarihsel süreci içerisinde görülen çeviri edebiyatını, en önemli yaklaşım olarak gören çoğuldizge kuramı olmuştur. O dönem için çoğuldizge kuramı önemli yeni bir paradigmaydı. Bunun nedeni çeviri edebiyatının ikincil bir edebiyat türü olarak görülmesiydi. Dilbilim kuramlarının çeviri olgusunu belli kalıplar içerisinde değerlendirmesi ve açıklamakta yetersiz kalması, çoğuldizge işleyiş biçimine göre tanımlanması gerektiğini Even-Zohar şu şekilde açıklamaktadır:

Çeviri eserin tüm çoğul dizgelere uyarlanabilecek bir tanımı olmadığını ve çeviri eser kavramının, içinde bulunduğu çoğul dizgenin işleyiş biçimine dayanarak belirlenmesi gerektiğini açıklar. Böylece çevirinin, yapısı ve sınırları kesin çizgilerle önceden belirlenmiş bir olay olmadığını ve kültür dizgesi içinde ilişkilere bağımlı bir etkinlik olduğunu anlıyoruz. Yeterlik ve eşdeğerlik gibi kavramların gerektiği gibi ele alınabilmesi için çoğul dizgesel konumlar hesaba katılmalıdır. Even-Zohar’a göre çeviribilimin gelişmesinin en önemli koşulu kültür-çoğul dizge ilişkisinin iyi incelenmesi ve özerk bir bilim dalı olarak çeviribilimin, dilbilim veya edebiyat kuramları içinde sınırlı kalmamasıdır ( http://ceviribilim.com).

Itamar Even- Zohar, çoğuldizge kuramını daha sosyal bir bakış açısıyla ele almaya çalışmıştır. Tyulernev, Itamar Even- Zohar’ın sosyal koşullar altında çeviri gerekliliğini, tarihi süreç içerisindeki durumunu şu şekilde belirlediğini düşünmektedir:

1- Edebi eserin edebiyat geleneği söz konusu değilse ve kendi edebiyat çoğuldizgesi içerisinde türleri yerleştirip geliştiremiyorsa,

2- Eğer edebiyat çevrede yer alıyor ve edebiyatı zayıfsa,

3- Ulusal edebiyat bir kriz içerisindeyse ya da kendini tarihin önemli bir dönemecinde görüyorsa (Tyulenev, 2009: 148).

Tüm bunlar, o ulusun çeviri edebiyatına gereksinim duyduğunun göstergesi olarak görülmektedir. Edebiyat tarihine çoğul bir dizge bağlamında değerlendirilen çeviri yazını, Itamar Even- Zohar tarafından sadece çevrilmiş edebi yapıtların tümü olarak değil, yapısı ve işlevsel bir dizge olan metinler olarak ele almıştır. Bu açıdan, çeviri kuramını sürekli değişim hali içerisinde inceleyen çoğuldizge kuramı, ilk olması nedeniyle çeviri alanına yeni bir bakış açısı sunmuştur. Bu anlamda Yazıcı şöyle düşünmektedir:

Yazın tarihine çoğul bir dizge içerisinde bakarak çeviri yazınına bu dizge içerisinde yer veren Even-Zohar, diğer yazın tarihçilerinin aksine, çeviri yazınının ulusal yazındaki yerini ve işlevsel rolünü yadsımaz. Ona göre ekin, “yapısallaşmanın” tetikleyicisi olarak bir yandan toplumda sistemli bir dizge yaratan bir öğe, öte yandan da toplumu harekete geçiren bir öğedir. Bir başka deyişle, ekinsel dizelge (repertuar), durağanlık ve devingenliğin çatışması sonucu ortaya çıkar. Bu dizelge, toplumun ya gerçekten bilinmeyen ya da kasıtlı olarak bildirilmeyen üyeleri tarafından yaratıldığı gibi, bilinçli ve açıkça toplumun kurumları tarafından da oluşturulabilir (Yazıcı 2010: 126).

Çevrilmiş eserlerin durağanlık ve devingenliğinin çatışması, özgün edebiyat bütününde, yani “birincil” konumda veya başka edebiyatlardan ithal edilmiş, yani kendi özgünlüğünü kaybetmiş “ikincil” konumda olması halen tartışma konusudur. Even-Zohar çeviri edebiyatının birincil konumda olmasının üç koşulunu aşağıdaki şekilde açıklamaktadır:

1- Eğer “genç” bir edebiyat kuruluyorsa ve ilk olarak eski edebiyata bakılırsa

2- Eğer edebiyat “çevrede” ya da “zayıf” olarak nitelendiriliyorsa,

eksikliği hissedilen edebiyat türleri ithal edilir. Bu durum küçük bir

ulusun büyük bir kültür tarafından etkilendiği durumlarda

çeviri edebiyatından oluştuğunu ifade etmektedir. Bu durum farklı aşamalarda da gerçekleşmektedir.

3- Eğer edebiyat tarihinde bir kriz dönemi yaşanıyorsa ya da ülkenin edebiyatında bir boşluk varsa, çeviri edebiyatı birincil konumdadır (Akt: Arı, 2014: 56).

Çoğuldizge kuramı içerisinde ulusal dilde yazılmış tüm eserler birbirleri ile bir tür ilişki içindedirler. Bu karşılıklı ilişki içerisinde çeviri yazınının yeri, göstereceği değişim ve işleve bağlıdır. Çoğuldizge kuramına göre; ikincil konumda olan çevrilmiş eserler, çevre sistemi içerisinde sade, hiçbir etkiye sahip olmayan geleneksel yapıyı koruyan kurallarla yer almaktadırlar. Merkez konumunda “birincil” olan eserler, gelenekleri yıkma eğiliminde olan yenilikçi bir tutum sergilemektedir. Hiçbir kısıtlama söz konusu olmadan eş değer bir erek metin oluşturulmaktadır. Birincil konumda olan çeviri ürünlerinde farklı erek kültür modelleri kullanılması olanak dahilindedir. Asıl sorun çeviri yazınının çoğuldizge kuramı içerisindeki konumudur. Belirli yazınsal özellikleri ortaya çıkaran çeviri yazın türlerinin yenilikçi, tutucu, kalıplaşmış, yalın ve geleneksel modellerinden çok, çoğuldizge kuramının özgün işleyiş koşullarına göre bir durum almalarıdır. Çoğuldizge kuramının merkez veya çevresel özgül işleyiş koşullarına bağlı olması ile ilgili Rıfat’ın görüşleri şöyledir:

Çeviri yazınının “merkez” konumda olması, etkin bir biçimde çoğuldizgenin merkezi biçimlendirmesi demektir. Böyle bir durumda çeviri yazın büyük ölçüde yenilikçi güçlerin bir parçasıdır ve edebiyat tarihinde önemli olaylar

olurken bu konumda bulunuyorsa, bu olaylarla özdeşleşebilir.

“Özdeşleştirme” den dolaylı olarak şu anlaşılır. Özgün eserlerle çeviri eserler arasında açık seçik bir ayrım bulunmaz ve en önemli çevirileri yapanlar, başta gelen yazarlar, ya da başta gelen yazarlar arasına girmek üzere olan öncü yazarlardır (Rıfat, 2004: 195).

Akbulut (1994), çoğuldizge kuramının ayırıcı özelliklerinden söz ederken, işlevselliği, çoğuldizge kuramını diğer kuramlardan ayıran birinci özellik olarak nitelemiştir.

Çoğuldizge kuramının geleneksel bakış açısından en belirgin ayrımı, dizgedeki bağıntıların yalnızca bir dökümüyle yetinilmeyip, bu bağıntıların dil ve yazın söz konusu olduğunda iletişim işlevi gözetilerek ele alınması, işlevsel açıdan çözümlenmesidir (Akbulut, 1994: 14).

Itamar Even-Zohar, çoğuldizge kuramını, bir bütün sistem içerisinde değerlendirerek, çeviriyi de bu sistemin bir parçası olarak görmüştür. Çünkü kendisi çoğuldizge

kuramını toplumsal ve kültürel bağlam içerisinde dizgeler halinde incelenmesi gerekliliğini savunmuştur. Çoğuldizge kuramı içerisindeki mevcut devingenlik, merkez- çevre konumlu yazınsal eserler arasında etkileşimi sağlayabilmektedir. Doğal olarak yoksullaşan edebiyatlar açısından bu değişimler sarsıcı olabilmektedir. Itamar Even-Zohar, dizgeler çevresel olsalar bile çoğuldizge içindeki konumlarının değişebileceği ve zaman zaman merkezde (centre) zaman zaman çevrede (periphery) olabileceğini savunmaktadır. Merkez-çevre dizgelerinin konumları arasında geçiş olanaklıdır. Bu geçiş genelde müdahale olmadan ya da kaynağı sorgulanmadan gerçekleşmektedir. Bu düşünceden hareketle; çeviri, kültürel sistemler arasında etkin rol oynadığı için kültürel- toplumsal değişimler açısından önemlidir. Çoğuldizge kuramı, çeviri sürecinin birincil konumda olarak toplumsal değişimlerin nedeni olabileceğinin bir göstergesidir.