• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: ÇEVİRİ KÜLTÜR İLİŞKİSİ

2.1. Çeviri Alanına Kültürel Norm Odaklı Yaklaşımlar

2.1.2. Hans G. Gadamer’in Evrensel Hermeneutik Yaklaşımı

Gadamer, Hermeneutik düşüncesindeki amacını, “Hakikat ve Yöntem” eserinde belirttiği gibi “insan bilimlerinin ne olduğunu keşfetmek” olarak açıklamaktadır. Bu eserde bahsedilen iki konu Gadamer’in Hakikat ve Yöntem projesi için çok büyük öneme sahiptir. Bunların bir tanesi; “İnsan biliminin ne olduğunun araştırılmasıdır”. Yani insanların tarihsel süreç içerisinde bırakmış oldukları mirası korunmasının gerekli olduğu düşüncesidir. Ve “modern bilim ruhunun” mirasın gelişimleri üzerindeki etkilerinin analizi söz konusudur. Bunun yanında sanatında gerçeklik bağlamında çözümlenmesi yapılması gerekmektedir. Diğer ikinci konu ise; “Anlamadır”. Hümanist bilimin tanınmasının ilk amaç olmasının yanında “Anlamanın” nasıl olanaklı olduğu konusu işlenmektedir. İnsan bilimleriyle örtüşen anlama kavramının “hermeneutik” olabilirliği ve doğal anlama ile ilgili yapılacak bir analizin “evrensel hermeneutik” eş değerliliği söz konusu olmuştur.

Gadamer’in kuramında kullanmış olduğu “Hermeneutik” sözcüğü Yunan diline ait olan bir sözcüktür. Arnold-Ditering’e (1997) göre bu sözcük aşağıdaki anlamlarda kullanılmaktadır.

“hermeneuein” Hermeneutik terimleri birbiri ile bağdaştırılıyor.

Hermeneuein; kelimesi anlatmak, ifade etmek, yorumlamak ve açıklamak gibi anlamlarda kullanılabilir. Hermes, dil aracılıyla faniler, ölümsüzlük arzusu aktaran bir Tanrı’dır, elçidir. Rapsodilerin inşaatında dilin kendisi yoruma dönüşür. Dil, Tanrıların kehanetlerinde, özne olarak kullanılırken, Sehers’in aktarımında ise yorumun nesnesidir (Arnold/Dietering, 1997: 102).

Gadamer’in Hermeneutik kuramı bu anlamda bir yorumbilim özelliğine sahiptir. Gadamer yorumun bireysel yönünü değil, toplumsal yönünü ele almaktadır. Ve hatta Tosun’a (2103) göre, “bireysel yorum toplumsal bileşenlerin bir sonucudur.” Gadamer’e göre yapılan metnin yorumunun bir tarihsel bağlantısı olması gerekmektedir. Ayrıca toplumun gelenekleri de yorum esnasında göz ardı edilmemelidir. Tosun’a (2013) göre, Gadamer’in hermeneutik kuramı; hermeneutiğin tarihselliğini ve evrenselliğini merkez almaktadır. Bu anlamda hemeneutik metin:

Yazarın yapıtı ve organik bir bütün olarak metinden söz edilir. Hermeneuetik öznellik ise, yazarın öznel olarak oluşturduğu yapıtının, okur öznesi tarafından bir yapıt olarak yorumlanmasıdır. Metni yazarın oluşturduğu mutlak bir anlam olmasa da yazarın kurduğu bir yapıt olarak gören hermeneutik, yapıtın yazardan bağımsız olan ve metnin bütününü kapsamayan yorumu yeterli olarak görmez. Yazardan ve metnin bütünlüğünden bağımsız bir yorum, bir metni yapıt olarak incelememiş olur. Hemeneutik’in temelinde metnini yaratıcısı olan, yorumun esası kendisine ait olan “tanrısal” yazar ile onun söylediğinin yorumlanması yer alır (Tosun, 2013: 96).

Gadamer’in hermeneutik kuramını tüm bilimsel alanlarda kullanmak mümkündür. Bu bağlamda, Gademer için evrensel bir hermeneutik çok önemlidir. Tarihe olan ilgi hermeneutik sorunsalı için hayati önem taşımaktadır. Hemeneutiğin evrenselliği tarihle ilgisi olmadığı sürece hiçbir anlam ifade etmemektedir. Gadamer’in hemeneutik anlayışı; tarihi yeniden canlandırmak ve yaşamak değildir. Aksine tarihi kültürel miras ile bugünkü kültürel yaşam arasında ilişki kurmaktır. Kültürlerin inceleme alanının dil bağlamında olması gerekmektedir. Çünkü dil, Gadamer için “anlamanın” anahtarıdır ve Gadamer dilni “evrensel medyum” olarak adlandırmaktadır. Gadamer’in kuramına göre,

çevirmenler, metinleri yorumlayan, farklı kültürleri buluşturan ve kaynaştırarak “ufukları kaynaştıran” ve “hermeneutiğin evrenselliğini” gerçekleştiren kimselerdir. Kaynaşan kültürler aracılığıyla, farklı kültürlere sahip toplumların birbirlerini anlamalarına olanak sağlanmış olur. Bu bağlamda Tosun’un düşüncesi şöyledir:

Gadamer’in “ufukların kaynaşması” ve “hermeneutiğin evrenselliği” ilkeleri, çeviriler için çok önemli kuramsal bir yaklaşım sunmaktadır. Çevirmenler, çeviri sürecinde, ufukları kaynaştırma amacıyla, metinleri yorumlarlar. Çevirmen çevirisinde, bir kültürle diğer bir kültürü kaynaştırır. Bir başka kültüre aktarırken, kendi ön kabullerini, tarihsel yorumlarını, bir de alıcı kitlenin kaynak metnin kültürünü anlamayla ilgili ön kabullerini dikkate alır. Eğer ön bilgiler yeterli değilse, ufukların kaynaşması adına, insan öznesini, dünyadaki evrensel ortak paydaları üzerinden yorumlayarak diğer bir kültüre aktarır. Kültürler, bu süreçlerin devamı sonucunda zaman içerisinde kaynaşarak, birbirlerini anlamada adımlar atmış olurlar (Tosun, 2007:185).

Gademer’in, insan bilimine öznel veya bireysel keyfiyet içerisinde yaklaşan geleneksel hermeneutikle çatışması söz konusudur. Gademer ise, özne- nesne ayrımı yapmadan, nesnel bir tarihsel bağlamda insan bilimini anlamaya çalışmaktadır. Burada Gadamer’in oyun metaforundan bahsetmek gerekmektedir. Oyun her zaman öznesi olmayan bir etkinliktir. Yani oyun, uygulayıcıların bilincinden bağımsız kendine özgün bir yapısı olan olgudur. Oyun her zaman kendisini oynayan ve temsil eden kimselerle hayat bulmaktadır. Oyun mevcut olan oyuncuların yanında seyirciyi de içine almaktadır. Bu düşünceden hareketle; Gadamer’e göre “anlamak” toplumsal gerçeklikleri nesnel olarak görmek ve yorumlamaktır.

Gadamer’e göre, başka insan topluluklarının değerlerini, pratiklerini ve en azından neye benzediklerini bilmek gerekmektedir. Onun bu düşüncesi, hermeneutiğn evrenselliği anlamına gelmektedir. Gadamer’e göre “anlama”, tarihsel açıdan ön bilgiler ve ön yargılar göz önüne alınıp değerlendirildiğinde, iki tür etkinliği içerdiği görülmektedir. Hem toplumsal yapı hem de geleneklerin tarihsel süreç içerisindeki etkilerini incelemek anlamına gelmektedir. Bu çift yönlü eylem çeviri için de her zaman söz konusu olmuştur. Burada çevirmenin yapacağı çeviri etkinliği sürecinde nasıl etkilendiği ve yorumunu nasıl şekillendirdiği gündeme gelmektedir. Gadamer’in söylediği gibi:

Çeviriler, pratik salt bir eylem türü olarak görünseler bile, çevirileri etkileyen “etki tarihi” ve geleneğin formlarıyla birlikte bir etkileşim ve yorum eylemi olarak ortaya çıkarlar. Çevirinin doğası çevirmenin pratik eylemiyle sınırlı olmayan bir sistemetik/toplumsal etkileşimdir (Gadamer, 2008:268).

Görünüm olarak bağımsız gibi duran çeviri etkinliği, aslında kaynak metin ve erek metnin oluşturduğu sosyo-kültürel etkenlerle etkileşim halindedir. Çevirmenin ürünü olan çeviri etkinliği de doğal olarak, çevirmenin bulunduğu toplum ve kültürel öğelerden etkilenmektedir.

2.1.3. Helmut Brackert ve Jörn Stückraht’ın Kültürel Açıdan Metinlerarasılık