• Sonuç bulunamadı

1019-1517 M senesinde Memlük Devletinin Mısır ve Şam’da düşmesinden sonra Mekke’nin idaresini elinde tutan Seyyid Berekat, Osmanlıya tabi olduğunu ilan etmiş; böylece Osmanlı sultanı Mekke ve Medine’nin hamisi olup hac güzergâhının güvenliği mesuliyetini üzerine almıştı256.

Bunun yansıra sultanın Siyasi nüfuzu, İslam düşmanlarına karşı direnişin sağlanabilmesi nedeniyle bölgeye kadar uzanıyordu. Zira Portekizlilerin Arap Körfezinde sürdürdükleri savaşın nedenlerinde bir tanesi de Müslümanlara karşı haçlı savaşları düzenlemekti257. Özellikle Portekizlilerin, Arap milletini güneyden kuşatıp

Mekke ve Medine’yi direkt ve etkin biçimde tehdit altına almak için Ahbaş’la ittifak girişimlerinde bulunmaları, bu nüfuzu daha da belirgin hale getirmişti258.

Hem haçlılara karşı direnişin sağlanması, hem de Portekizlilerle yapılan çatışmalar, Osmanlı devletinin Basra’yı deniz üssü tayin etmesindeki güçlü sebeplerindendir259. Çünkü Süveyş’ten sonra ikinci askeri deniz üst seçilmişti Bağdat.

255 Salih, Ozberan, el-Etrakü’l-Osmaniyun ve’l-Burtugaliyun fil-Haliçi’l-Arabi, s.29.

256Abdulvehhab, el-Kaysi, Mevkifü’l-Osmaniyin Mine’l-Gezvü’l Burtugali Li’l-Miyahi’-Arabiyye,

Mecelletü’l-Haliçü’l- Arabi, Basra Üniversitesi, C.12, Saayı 1, 1980, s.81.

257 Ahmed, Buşurub, Musahemeetü’l-Vesaikü’l-Burtugaliyye Fi Kitabet Tarihü’l- Gezvü’l Burtugali Li-

Sevahilü’l-Magrib ve’l-Bahrü’l Ahmar Ve’l-Haliçü’l-Arabi, Mecelletü’l-Vasika, Bahreyn, 5.yıl, Sayı

10, 1987, s.172.

258 es-Seyyid Mustafa, Salim, El-Fethü’l Osmani El-Evvel Li’l- Yemen 1538-1635, Mahed El-Buhus Li’d-

Dirasati’l-Arabiyye, Kahire, 1969, s.108-109.

259 Ali, Şakir Ali, Et-Tenzimatü’l-İdariyyeü’l-Osmaniyye Fi İyaletü’l- Basra Hilalen Nısfu’s-Sani Mine’l

Deniz saldırıları, Süveyş limanından başlatılmış olmasına rağmen Osmanlılar, savaşı, Süveyş ile Basra limanları arasından koordine etmek istediler. Bunun sebebi, Basra’nın bir yandan Portekizlere ve Arap Körfezi’ndeki merkezlerine yakın olması diğer taraftan Süveyş’ten ayrılan Osmanlı gemilerine Arap körfezindeki bölgeye sığınma imkânı sağlamaktı260.

Osmanlı İmparatorluğu, Portekiz tehdidini sınırlarından uzak tutmak ve devletin genişlemesine engel teşkil eden Portekiz-Safevî ittifakını kırmayı arzu ediyor; Özellikle Kral Emmanuel’in, Osmanlının gücünü zayıflatmak ve Arap-Hint sularına doğru ilerleyişini önlemek üzere Şah İsmail Safevî’nin gerekli silahlarla donatılmasına müsaade etmesi, bu arzuyu daha da ateşliyordu261.

B. Ekonomik Nedenler

Arap körfezi için Portekiz’le girişilen savaş, bölgeye girişlerin kapatılmasına neden oldu. Bunun amacı, Arap ticaretini ortadan kaldırmak ve Basra’dan Bağdat ve Halep’e kadar olan ticari rotayı tehdit etmek değildi sadece262; aksine körfeze girişlerin

kapatılmasının asıl nedeni Osmanlı İmparatorluğu’na ciddi ekonomik zarar vermekti. Zira Osmanlı devleti, ticari ve zirai ürünlere konulan vergilerin bu bölgeden sağlanıyor olması nedeniyle buradan çok daha fazla finansal gelir elde ediyordu263.

Portekizlerin Basra şehrine gerçekleştirdikleri başarısız saldırı girişimi de gösteriyor ki onların gerçekteki tek amacı Osmanlı ticaretinin önünü almaktı264. Zira

Basra, ticari olarak Arap körfezinde önemli bir konuma sahipti ve Portekizlerin bölgeye intikali bu önemi daha da artırmıştı265. Portekiz’in Arap Körfezi’ne gelmesi ve

müteakiben Osmanlı’nın Şam ve Mısır’a ilerleyip de Irak ve Yemen’deki Safevî

260 İbrahim, Halil Ahmed, Bidayat Et Teveccuhü’l-Osmani Nahve Mintakatü’l-Halicü’l- Arabi, s.28-29. 261 Abdulvehhab, El-Kaysi, Mevkifu’l-Osmaniyyin Mine’l-Gezvü’l-Burtugali, s.46.

262 Salih, Ozberan, el-Etrak-Osmaniyyun ve-l-Burtugaliyyun fil-Haliç El-Arabi, s.27; Ali, Şakir Ali, Et-

Tenzimatü’l-İdariyyeü’l- Osmaniyye Fi İyaletü’l Basra, s.127.

263 Sabah, İbrahim Eş-Şeyhli, Dirasat An Tarihü’l- Haliçü’l- Arabi ve’l-Ceziretü’l-Arabiyye, Basra

Üniversitesi, 1985, s.196.

264 John,Gordon Lorimer, Delilu’l-haliç, s.16.

265 Tarık, Nafii el-Hamdani, Ticaretü’l-Basratü’l-Hariciyye Ve Devruha Fi’l Haliç El-Arabi Hilale’l

Karni’s-Sadis Aşar, Mecelletü Dirasati’l Haliç ve’l-Ceziretü’l-Arabiyye, Kuveyt Üniversitesi, Sayı 34,

yönetimine son vermesi konunun önemini daha da belirgin hale getirdi266. Bu dönemde

Osmanlı siyaseti, ticari vergilerden faydalanmaktan daha çok, temel gelir kaynakları olan ve Kızıldeniz ve Basra Körfezi üzerinden sağlanan geleneksel ticaret yolları üzerinde hâkimiyet kurma esasına dayanıyordu267.

Olayların seyri de gösteriyor ki, Osmanlı devletini, doğuyu Portekizlilere karşı savunmaya iten ve onları Memluk devletini ekonomik zarara uğratmak için deniz yoluna abluka uygulayarak doğu ticaretinin kontrol için sürekli girişimde bulunmalarının en güçlü etken, ekonomik sebeplerdi.

Osmanlı devleti, Özellikle doğu ticaretinden çok büyük kar sağlıyor, bu yolla doğudaki Portekiz varlığına büyük bir darbe indirme imkânı elde ediyordu268. Bu

nedenle Kanunî Sultan Süleyman, hareket merkezi olduğu için, özellikle Kızıldeniz’deki önemli Süveyş üssüne benzer şekilde, Arap Körfezi’nde donanma üssü edindikten sonra Süveyş ve Basra limanlarına birçok deniz seferleri düzenliyordu269.

Ayrıca Portekizler, miladi 16. yüzyılın başından beri elde ettikleri kârlara, Osmanlıların da buna ortak olabileceklerine dair onalar üzerinde bir his uyandırdılar. Aslında Basra ticari statüsünü kullanmış olsaydı, oralara Şam, Birecik ve Halep’ten tüccarlar gelebilirdi270. Osmanlıların bölgeye düzenlediği seferlerin bir kısmı başarılı

olsa da Portekizleri, Kızıldeniz’den uzaklaştırıp girişlerine engel olmak dışında bir başarısı olmamış; daha çok Arap körfezini Portekiz saldırılarına karşı muhafaza etmiştir271.

Kısaca özetleyecek olursak 1946’da Osmanlının Basra’yı hâkimiyeti altına alması, Osmanlı-Portekiz çatışmasını ciddi bir aşamaya taşıyacağının habercisi olmuştu. Dini duyguların ve güçlü hislerin ortaya çıktığı bu aşamada Portekizler, sadece Osmanlılarla yüzleşmemişler; bilakis İslamcı bir kuvvetle de karşı karşıya kalmışlardı.

266 Abdulvehhab, el-Kaysi, Mevkifu’l-Osmaniyin Mine’l-Gezvü’l-Burtugali, s.47. 267 Tarık, Nafii el-Hamdani, Ticaretü’l-Basratü’l-Hariciye, s.160.

268 Sabah, İbrahim eş-Şeyhli, Dirasat An Tarihi’l-Haliçi’l-Arabi, s.195.

269 Envar, el-Kaysi, el-Haliçü’l-Arabi el-Ehemmiyetü’s-Stratijiye ve Melamihü’s-Siyeseü’l-Burtugaliye,

Mecelletü’l-Vasika, Bahreyn, Sayı 14, 1989, s.159.

270 Sabah, İbrahim eş-Şeyhli, Dirasat An Tarihü’l-Haliçü’l-Arabi, s.197.

Böylece Arap Körfezi, Portekizlerle, güneyden kuzeye kadar fiili nüfuza sahip ve Portekiz varlığı için tehdit arz eden Osmanlılar arasında askeri bir mücadeleye sahne olmuş oldu272.

Arap Körfezi’nde Osmanlı-Portekiz devletleri arasında süren söz konusu rekabete rağmen, Osmanlılar başka bir siyasete de sahipti. Şöyle ki bölgede istikrarı sağlamanın bir yolunu bulmak ve ekonomik menfaatler elde etmek adına Osmanlılar, Portekizler ile ilişkilerini iyileştirmek istiyorlardı. Zira siyasette farklı bir yol izleyerek Basra valisi Muhammed Paşa’nın, Tacir Hacı Feyyaz’ı, Irak’taki Osmanlı makamlarının Portekiz’le dostça ticari ilişkiler kurma isteğinde olduklarını dile getiren bir mektupla Hürmüz’deki Portekizli Vali Manuel Delime’ye göndererek, Portekizlerle olan ticari ilişiklerini yeniden kurma girişiminde bulunmaları bunu göstermektedir273.

1563 senesinde Vali Ali Paşa, daha sonra Basra Körfezi’ndeki ticaret ilişkilerini sürdürmek amacıyla Hürmüz’deki Portekiz valisi ile temasa geçtiğinde de, benzer girişimlerde bulunulmuştu. Portekizler, Antonia Teixeira’yı, 1563 yılında Osmanlı Sultanı ile görüşmek ve Basra valisinin Hürmüz ile serbest ticaret ilişkilerini yeniden tesis etmek arzusunda olduğunu bildirmek üzere İstanbul’a gönderdi. Tarihçi Sabah İbrahim Al-Şeykali ve bir grup Iraklı tarihçinin Sausa’dan aktardığına göre, Sultan, Portekizli temsilci ile görüştükten sonra, kendisinin hiçbir şekilde barış istemediğini, eğer Portekiz Kralı’nın barışa ihtiyacı varsa, konuyu görüşmek için kendi çevresinden veya sarayından İstanbul’a büyük bir elçi göndermesi gerektiğini belirtmiş. Neticede Portekiz elçisi, Hürmüz’deki Portekizliler adına olumlu her hangi bir sonuç alamadan geri dönmüştü.274

VI. KANÛNÎ SULTAN SÜLEYMAN’IN IRAKEYN SEFERİNDEN DÖNÜŞÜ

Bu bölümde, Kanûnî Sultan Süleyman’in Tebriz’e İkinci Defa Girişi, Kanûnî Sultan Süleyman’ın Tebriz’den İstanbul’a Hareketi, Erzurum Eyaleti’nin Kuruluşu, Bitlis-Diyarbakır Üzerinden İstanbul’a Dönüş, konuları üzerinde durulacaktır.

272 Nayif, el-Ahbabi, el-Mevkifü’l-Arabi Ve’l-İklimi Mine’l-Heymeneti’l-Burtugaliye Fi’l-Haliçü’l-Arabi

1507-1650, Bağdat Üniversitesi- Edebiyat Fakültesi, 1988, s.97-98.

273 Salih, Ozberan, El-Etrakü’l-Osmaniyun ve-l-Burtugaliyun, s.62.