• Sonuç bulunamadı

Basra’daki Yerli Güçlerin Komunu (Meğamis Hanedanı)

G. Sultan Süleyman’ın Irak Seferine Karşı Yerel Güçlerin Konumu

2. Basra’daki Yerli Güçlerin Komunu (Meğamis Hanedanı)

Basra, Safevî devletine bağlıydı. Akkoyunlu hükümeti döneminde İsmail Safevî tarafından 1508’de işgal edilmişti. Ancak tam manasıyla mutlak bir bağlılık değildi bu316. Basra, dedesi Müntefik kabilesi şeyhi olan Raşid bin Muğamis hanedanı tarafından idare ediliyordu. Zira onlar adına hutbe okunuyor, para basılıyordu. Otonom bir hâkimiyete sahiptiler. Ancak her yıl, Bağdat hükümetine vergi ödüyorlardı. Osmanlı tarihçi İbrahim Beçevi’nin belirttiğine göre, Bağdat, çok uzun bir dönem Raşid bin

311 Riçard, Kok, Bağdat Medinetü’s-Selam, C.2 s.12; El-Kahvati, Tarihu’l-Irak Beyne’l-İhtilaleyn El-

osmaniyyeyn, s.334.

312 Nazmi Zâde, Gülşen-i Hulefâ, s.207.

313 Nazmi Zâde, Gülşen-i Hulefâ, s.207; Abdulkerim, Rafık, El-Arap ve-l-Osmaniyyun, s.90. 314 El-Kahvati, Tarihu’l-Irak Beyne’l-İhtilaleyn El-Osmaniyyeyn, s.343.

315 Abbas, İsmail Es-sabbağ, Tarihü’l- İlakatü’l Osmaniyyetü’l-İraniyye, s.136. 316 Fazıl, Mehdi El-Beyyatî, Dirasat Fi Tarih El-arab Fi El-Ahd El-Osmani, s.39.

Muğamis tarafından idare edilmiş, onun adına hutbe okunup para bastırılmıştı. Bu, söz konusu hanedanın bölge üzerinde mutlak bir otorite sahibi olduğu anlamına geliyor. Safevilerin bölgedeki varlığı ise sadece isimden ibaretti denilebilir.

Bağdat’ın fethedilmesi, özellikle Osmanlının, düşmanı Safevî devleti karşısında bariz bir askeri üstünlük sağlaması, Irak’ın diğer bölgelerinin de Osmanlının egemenliği altında gireceğinin habercisi idi. Bu nedenle komşu bölgelerin yöneticileri, özellikle Basra valisi Şeyh Raşid bin Meğanim, Osmanlılara bağlılıklarını ilan etmekte hiç tereddüt göstermediler317. Bağdat Safevî hükümdarı, Raşid bin Meğanim’in toprakları

üzerinden şehirden kaçmak istediğinde, Osmanlı, o dönem bölgede bir nüfuza sahip bile değilken Raşıd bin Meğanim buna müsaade etmemişti. Bu bağlamda Basra valisi Raşid bin Meğanim, 1938’de, Basra anahtarlarını Sultan’a devretmek ve Osmanlı devletine bağlılık ve sadakatlerini bildirmek üzere oğlu Mana, veziri Muhammed ve Askeri yargıcı başkanlığında İstanbul’a bir heyet gönderdi. Ayrıca samimiyetlerininbir nişanesi olarak birçok da hediyetakdim etti318.

Bu bağlamda, Rus Konsolos Alexander Adamov şunları ifade ediyor: Basra, Bağdat işgal edildikten dört yıl sonra yani 1038’de Arap Basra hükümdarı Raşid, oğlunu, şehrin anahtarlarını teslim etmek üzere İstanbul’a göndererek kendi isteğiyle Osmanlı devletine boyun eğdi. 319

Bunun ardından sultan adına hutbe okutup para bastırmasına karşılık sultan, Basra’nın yönetimini Raşid bin Meğamis’e verdi320. Bağdat valilerinin talimatlarını

harfiyen yerine getirmesi nedeniyle beylerbeyinin nişaneleri verildi kendisine321.

Görünüşe göre sultan, diğer valilere verdiği rütbenin aynısını Raşid bin Meğamis’e de vermişti. Ancak Basra hükümdarının sultanla bu kadar iyi ilişkiler içinde olması akla bazı soru işaretleri getiriyor. Belki de Hint Okyanusu ve Hürmüz Boğazı’nda

317 Süleyman, Faik, Tarihü’l Muntefik, çev.Muhammed En-Nasiri, Matbaatü’l- Maarif, Bağdat, 1961, s.12. 318 Salih, Ozberan, El-Etrak El-Osmaniyyun ve-l-Burtugaliyyun, s.29-30; Fazıl, Mehdi El-Beyyatî, Ed-

devletü’l- Osmaniyye Fi’l-Mecal El-Arabi, s.265.

319 Aleksender, Adamov, Velayetü’l Basra Fi Maziha Ve Haziruha, Çev. Haşim Et-Tikriti, Matabiü’t-

Talimü’l- Âli Li’l-Basra, Basra, 1989, C.2, s.67.

320 Eş-Şeyh Abdulkadir Baş, El-Abbasi, El-Basra Fi Edvarih’t Tarihiyye, Matbaatü Dari’l-Basri, Bağdat,

1961, s.55.

Portekiz’in girişeceği teşebbüslerinden korunmak için bu kadar alaka gösteriyordu kendisine. Çünkü Portekizlilerin şerrinden emin olmak adına gayet doğru bir taktikti bu322.

Şeyh Raşid, Portekizlerin Arap Körfez ticareti üzerindeki hegemonyasına son verip Portekiz-Safevî çemberini kırmayı amaçlıyordu. Bunun için de Arap Körfezi’ndeki dönemin en güçlü İslam devleti olan Osmanlıları kendine çekmeliydi ki bunu başarmak için de sultana bağlılığını ve sadakatini ilan edip teyit etmek istedi323.

Zira söz konusu çember, hem Basra hem de Arap körfez bölge ekonomisine, çok ciddi şekilde tesir ediyordu.

Mısırlı ticari oligarşilerin çıkarlarının tesirinde kalan Basra Valisi Raşid bin Meğamis, Safevî şahın hâkimiyetine boyun eğdi ve o zamandan sonra Şah’a vergi ödemeye devam etti.324

Basra emirinin, Osmanlı devletine olan bağlılığını, burada ifade etmek gerekir. Zira Türk tarihçi Salih Özban’ın da belirttiği üzere Basra emiri, aynı yıl, yani 1538’de, Osmanlı padişahı adına Basra’da sikke basıyor, onun adına hutbe okutuyordu. “Basra’ya gelince, 1938 yılına kadar Sultanın adına Para basıldığı ve Cuma günlerine adına hutbe okunduğu görülmemiştir.325

Yani bu tarihten önce Basra’nın Osmanlı devletine her hangi bir bağlılığından söz edilmemiştir. Basra valilerinin, Osmanlıya olan bağlılığının sembolik olması, bunun 1546 senesine kadar bir şey alıp vermeden sadece durumu idare etmek için olduğu

322 Fazıl, Mehdi El-Beyyatî, Ed-Devletü’l Osmaniyye Fi’l Mecal El-Arabi, s.262.

323 Halid, Hammud Es-Sadun, El-Evza fi’l-Velayetü’l- Basra Hilale’l-Hukmü’l-Osmani’l-Ahîr Ve’l-

İhtilalü’l Biritani 1908-1918, Darü’l-Arabiyye Li’l Mevsuat, 1.Baskı, 2006, s.26.

324 İmad, El-Cevahiri, Siraü’l-Küvvetü’s Siyasiyye Fi’l Meşrikü’l-Arabi, Musul, 1990, s.86-87. 325 Salih, Ozberan, El-Etrak El-Osmaniyyun ve-l-Burtugaliyyun fil-Haliç El-Arabi, s.29.

söylenebilir.326 O yıla kadar bu bağlılık sadece bir isimden ibaretti ki327, böyle bir

temele dayanan bağlılık ebetteki Osmanlının hoşuna gitmeyecekti.328

Şöyle ki, bu durumun bir sonucu olarak iç ve dış düzeyde bazı gelişmeler oldu. İçerde Raşid ve kardeşinin oğlu, Osmanlı valisi olmanın avantajlarından yararlanmaya devam ediyorlardı. Ne var ki, Basra’nın ileri gelenlerinin baskıları sonucu, koltuğu, Şeyh Eman oğlu Yahya bin Fadıl’a devretmek zorunda kaldılar329. Emir Yahya,

kendisinden öncekiler mesela Meğamis gibi Osmanlıya net bir bağlılık ve itaat göstermedi ve onlara karşı olmayı tercih etmiş, Basra’nın önde gelenlerinden biri olan Amir de dâhil olmak üzere El Meşaşin Arap emirleri ile ittifak yapmıştı. Bu bağlamda Zekia bölgesini kontrol altına almayı sağlayacak bir kale inşa etmek için gönderilen Harim Bey’e karşı ki kişiyle işbirliği yaptı zaman, Meşaşin emiri Amir, Emir Yahya’dan yardım istemesi üzerine Emir Yahya, yüzlerce teknesini veziriyle beraber ona yardıma göndermiş, ama harem bey, Osmanlı’dan çoktan takviye almıştı. Dolaysıyla harim bey, onları yenmeyi başardı ve Zekia bölgesi, doğrudan Osmanlının kontrolüne geçti.330

Tarihçilerin Osmanlıları Basra’ya getiren bariz neden olarak gördükleri dış düzeyde başka gelişmeler oluyordu. Şöyle ki emir Yahya, Osmanlılar ile başka bir konuda daha anlaşmazlığa düştü ve Özellikle, 1945’te Irak’tan Basra’ya kaçan bazı mültecilerin Bağdat’a iadelerini reddettiğinde istenmeyen bir kişi oluverdi. Sultanın talimatlarını yerine getirmekten kaçınır bir tavır sergilemesi de, yöneticiliğinin sonu oldu.331 Sultanın emriyle Bağdat valisi İyas paşa, üç yüz gemiyle Bağdat’tan kuzeye hareket etti332. On bin savaşçı da kara yolunu takip etti. Osmanlı kuvvetleri, Cezayir’e

326 Stivin, Lonkrik, Arba’et Kurûn Min Tarih El-Irak El-Hadîs, s.47; Ali, Şakir Ali, Et-Tenzimatü’l

İdariyyeü’l-Osmaniyye Fi İyaleti’l-Basra, s.126.

327 Hamid, Ahmed Et-Temimi, El-Basratü Ve’s Siyasetü’l-Osmaniyye Fi’l Haliçü’l-Arabi 1546-1871,

Mecelletü Adâbi’l-Basra, Sayı 31, 2001, s.80.

328 Eş-Şeyh Fethüllah, Bin Alvan El-Kâbi, Zadü’l-Müsafir Lehfetü’l Mukim ve’l- Hazir, Matbaatü’l-Maarif,

2. Baskı, Bağdat, 1958, s.17.

329 Salih, Ozberan, El-Etrak El-Osmaniyyun ve-l-Burtugaliyyun fil-Haliç El-Arabi, s.30.

330 Tarık, El-Histiyani, Ed-devletü’l Osmaniyye Ve’l-Maşrikü’l Arabi Fi Ahdi’s-Sultan Süleyman El-Kanuni

1520-1566, Musul Üniversitesi, 2008, s.88.

331 Tarık, Nafi-i El-Hamdani, İmaret Âl-Meğamis El-Arabiyye Fi’l Basra Hilale’n-Nisfu’l Evvel Mine’l

Karnü’s Sadis Aşar, s.14.

332 Hamid, Hamed Sadun, İmaretü’l-Muntafik Ve Eseruha Fi Tarihü’l-Irak 1546-1918, Darü Vail Li’t-

ulaştığında Meğamiş Ordularıyla karşılaştı, ancak bu muazzam Osmanlı güçlerinin karşısında duramayıp çekilmek zorunda kaldılar. Bu gelişmeden sonra Yahya bin Fadıl, Ahsabölgesindeki Necid topraklarına kaçtı333. İyas Paşa, 1946’da Basra şehrine girmeyi başardı. Bu konuda Lonekirk, şunları ifade eder: İyas Paşa’nın omuzuna öyle ağır bir yük yüklenmişti ki, ondan sonra bu mesuliyetten doğan zorlukları Bağdat halkı, on yedinci asra kadar çekti; bunun dışında Basra ve isyancı kabileleri bastırmak dışında kayda değer bir icraatı olmadı.334

Basra Merkezini Osmanlı idaresi devraldıktan ve yerel hükümeti bitirdikten sonra, haksızlıkları ortadan kaldırmaya çalıştı; ev harcı gibi halktan haksızca alınan vergileri iptal etti ve yerine şeri vergiler getirdi. Aralarında Bilal Mehmed beyin de bulunduğu bazı emir atamaları yapıldı. Basra’nın beylerbeyi olan Bekir Beye, yıllık 1 milyon akçe maaş bağlandığı gibi devletin tanzim işlerine katılma yetkisi de verildi. Zira darphane, direk Osmanlı sikkesi ile yenilenmiş, büyük bir ödül teslim aldıktan sonra İyas paşa Bağdat’a geri dönmüştü. (Yıllık maaşa göre olan bir ödül)335

Ayrıca Osmanlı, sayıları beş yüz ila bin arası değişen yeniçerileri ve yaklaşık otuz gemilik bir filoyu Basra’da bıraktı. Ancak söz konusu filo, zayıftı ve harici düşmanlar ile içerdeki isyanlara karşı koyacak güçte değildi. bu yüzden eyalet başkanları, sürekli Bağdat’taki askeri yardımlara güveniyordu.336

Osmanlı’nın Basra’ya doğru genişleme harekâtının doğası ve egemen Arap emirliği hükümetini ortadan kaldırma arzusuyla, Osmanlı’nın uğraş verdiği genişleme sebepleriyle birebir aynı olduğu gözüküyor. Bu konuda Tarık el-Hamdani, Türk tarihçi İnalcık’tan naklen şunları ifade ediyor: “Osmanlı genişleme harekâtının iki farklı aşaması vardı. Birincisi, komşu hükümetler üzerinde bir şekilde egemenlik kurmak

333 Eş-Şeyh Muhammed, En-Nebhani, Et-Tuhfetü’n-Nebhaniyye Fi Tarihü’l- Ceziretü’l Arabiyye, Menşurat

Merkez Dirasatü’l-Haliç, 2. Baskı, Basra, 1980, s.226; Nikolay, İvanof, El-feth El-Osmani li’l-Aktar El-

Arabiyye, s.112.

334 Stivin, Lonkrik, Arba’et Kurûn Min Tarih El-Irak El-Hadîs, s.47.

335 Salih, Ozberan, El-Etrak El-Osmaniyyun ve-l-Burtugaliyyun, s.32; Ali, Şakir Ali, Et-Tenzimatü’l

İdariyyeü’l-Osmaniyye Fi İyaleti’l-Basra, s.128.

336 Mustafa, Abdulkadir En-Neccar, Et-Tarihü’s-Siyasi Li-İlakatü’l-Irak Ed-Düveliyye Bi’l-Haliçi’l- Arabi,

hedefleniyor; ikincisinde ise yerli hanedanlardan kurtularak bölgelerde direk kontrolü elde etmek amaçlanıyor idi.” 337

Olayların seyrinden anlaşıyor ki, Osmanlıların Basra üzerinde doğrudan kontrolü sağlama girişimleri, izlenen politikanın bir parçası idi; bunun dışında bir durum söz konusu değildi. Dolayısıyla Basra’daki Arap Meğamis hanedanı dağılmıştı; ancak Basra ve Ahsa’da varlık göstermeyi başarmış, şehirdeki Portekiz sömürüsüne karşı durmuştu. Ailenin geri kalan fertleri ise, MS on altıncı yüzyılın ortalarına kadar Osmanlı etkisinin görülmediği Ahsabölgesine çekilmişti. Böylece Basra, Osmanlının Portekizliler’e karşı düzenlediği operasyonların bir üssü haline gelmiş oldu.338