• Sonuç bulunamadı

İbrahim Paşa’nın Diyarbakır’daki Faaliyetleri

Kamuni Sultan Süleyman, her ne kadar daima istişare halinde olmaları talimatını vermişse de, bu sırada Diyarbakır'da Serasker İbrahim Paşa ile Başdefterdar İskender Çelebi arasında ihtilaf çıktı. İhtilafın konusunu ordunun harekatı teşkil ediyordu. İbrahim Paşa'nın düşüncesine göre, -Bitlis sorunu çözüldüğünden ve bundan sonra Musul üzerinden Bağdat'a gidilmesi gerekeceğinden- bu harekatın asıl amacı Bağdat’ı almak ve Bitlis'te huzuru temin etmekti. İbrahim Paşa'nın bu görüşünü Suriye Defterdarı Nakkaş Ali’de uygun görmekteydi.

Diğer taraftan yeni “Bitlis Ocaklı Beği” Şemsettin Bey, ağır armağanlarla gelip hizmete girerek, taraftarlarıyla birlikte İbrahim Paşa'dan sefer vazifesi aldı. Osmanlı ordusunun toplanması için 40-50 gün kadar bir süre öngörülmüşken, diğer Ocaklı Kürt

174 Kırzıoğlu, Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi, s.134; Kılıç, a.g.e.,, s.170.

175 Müneccimbaşı, Sahaifu’l-Ahbar, C.III, s.490; Kırzıoğlu, Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi, s.137;

Beyleri de yüklü miktarlarda hediyeler eşliğinde kalenin anahtarını İbrahim Paşa’ya vermişlerd.176

Başdefterdar İskender Çelebi ise; “asıl hedefin İran ordusu olduğundan, ilk iş olarak bu orduyla karşılaşılıp onun yok edilmesi gerekecektir: Bunun başarılması durumunda zaten Bağdat’ın savaşa gerek kalmadan Osmanlılara teslim edilecektir. İran ordusu hali hazzırda Tebriz’dedir. da Bağdat'ta değildir. Safevileri’n başkenti olan Tebriz baskı altına alınırsa İran ordusu mecburen başkentini muhafaza etmek için mecburen savaşır ve sonuçta neticesi kesin olarak alınabilecek bir savaş olabilir”, görüşündedir.177

Önceleri İbrahim Paşa ile İskender Çelebi'nin araları gayet iyiydi. İskender Çelebi'nin daha zengin ve debdebeli olmasından dolayı, bir gün seferi hazırlıkları esnasında İbrahim Paşa İskender Çelebi'nin muhteşem maiyyetinden 110 kişinin kendisine bağlanması istemiştir. O da 30 kişi göndermiş ve İbrahim Paşa buna gücenmiştir. Ayrıca, Padişahın teveccühüne mashar olan İskender Çelebi, İbrahim Paşa’ya Serasker Kethüdası olarak bu sefere birlikte çıkarken Padişah Kanûnî, İbrahim Paşa'ya İskender Çelebi'nin sözünden çıkmamasını emretmiştir. Tabii bu İbrahim Paşa için vesayet anlamına geliyordu. Halep'ten itibaren “Arap ve Acem” defterdarı da denilen İskender Çelebi’nin makamına göz diken Suriye Defterdarı Nakkaş Ali, her fırsatta İskender Çelebi’yi İbrahim Paşa’ya kötülemektedir.

Safevilerin Azerbaycan Valisi olarak görev yapaarken Osmanlılara sığınaan ve Bitlis beylerbeyliği görevine atanan, bir müddet sonra da bazı siyasi nedenlerle İbrahim Paşa tarafından kendisine başka bir vazife verilmek maksadıyla görevden alınan Ulama Paşa, İskender Çelebi ile beerabeer hareket etmektedir. Bu surette teşekkül eden iki görüşten İbrahim Paşa ve Nakkaş Ali Bey tarafı müthiş bir iftira tertibi ile bir gece ordu içerisinde bir gürültü çıkarıp Defterdar İskender Çelebi'nin hazine develerini yağma

176 Kırzıoğlu, Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi, s.137; Kırzıoğlu, Kars Tarihi, C.I, s.520; Kılıç, a.g.e.,

s.172.

ettirmeye kalkıştığını iddia ederek Çelebi'nin adamlarından haksız yere 30 kişiyi idam ettirmişlerdir.178

Başdefterdar İskender Çelebi ile Ulama Paşa kesinlikle Tepriz tarafına gidilmesini, Şah Tahmasb’ın Horasan taraflarında olduğunu, Tebrizi'nin ele geçirmesiyle, Bağdat'ın ve diğer şehirlerin daha kolay fethedileceğini ileri sürerek, İbrahim Paşa'yı Tebriz fatihliğine teşvik etmişlerdir. Bunun üzerine İbrahim Paşa kendi görüşünü aykırı olarak, İskender Çelebi ve Ulama Paşa'nın görüşleri doğrultusunda Tebriz istikametine yürümeye karar vermiştir. Ayrıca Bingöl'de 20 gün kadar ikamet edilerek bütün askerin toplanması sağlanmış, bu arada ordunun hareketiyle yeniden bizzat on vilayette olan kalelerin anahtarları getirirlip teslim edilmişti..179

İbrahim Paşa Van Gölü civarındaki kale ve kasabaları, Kürt boy ve oymakları kendisine itaat ettirmiş olan Ulama Paşa'yı Azerbaycan’a Beylerbeyi olarak atamıştır. Ulama Paşa Tebrizi işgal üzere 30 bin asker, develer ve mevsim boyunca yetecek yiyeceklerle önden gönderilmiştir. Bu arada Irak yönetimi Bayındıroğlu Murat Bey'e tevdi edildi. Irak'ı Acem’e tayinler yapıldı.

Serasker İbrahim Paşa, Doğu Anadaolu’daki fetihleri hakkında haber vermek üzere zaman zaman Kanûnî’ye mektup göndermiştir. 40-50 gün kadar Diyarbakır'da ikamet eddip Kürdistan ileri gelenleri ile sefer hazırlıklarını tamamladıktan sonra Haziran ayının son günlerinde Tebriz'e doğru hareket etmiştir. Yine bu arzında, Doğu Anadolu'da iki hafta içinde fethedilen yerleri, Bingöl Yaylası'nda bütün umera ve askeri toplama ve bekleme işlerinin 20 gün kadar sürdüğünü de belirtmiştir180

Adilcevaz Kalesi muhafızları kaleyi bırakıp kaçınca, kalede bulunan Sünni ve Hristiyan halk, kalenin anahtarlarını Serdar İbrahim Paşa’ya teslimm etmiştir. 23 Haziran 1534 tarihinde bu kale ile birlikte Erciş ve Beyazit kaleleri de fetheddilmiştir.

178 Kılıç, a.g.e., s.173.

179 Kırzıoğlu, Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi, s.136; Kırzıoğlu, Kars Tarihi, C.I, s.520; Kılıç, a.g.e.,

s.174.

180 Gökbilgin, Arz ve Raporlarına Göre İbrahim Paşa’nın Irakeyn Seferindeki İlk Tedbirleri ve Fütuhatı,

20 gün civarında Bingöl'de kalan Serasker ve Veziriazâm İbrahim Paşa'nın yönettiği Osmanlı ordusuna Doğu ve Güneydoğu'daki Kürt beyleri asker ve maiyetinde bulunan kişilerle birlikte katılmışlardır. Bu bölgedeki kaleler, şehirler ve topraklar Osmanlı Devleti topraklarına katılırken, İbrahim Paşa'nın Kanunî’ye yazdığı arzında ifde ettiğine göre, Osmanlı askerlerinden bir ferddin bile burnu kanamamıştır. İbrahim Paşa'nın aldığı isabetli karar ve tedbirlerden sonra Osmanlı ordusu Safevi ülkesine girerek Tebriz’e doğru harekete geçmiştir.

Osmanlı ordusu, Tebriz’den Sultaniye şehrine geçti; ancak yol ve geçitlerin sarp ve engebeli olması ağır topların geçişine engel oldu. Bunun üzerine “düşman ele geçirir de, Osmanlılara karşı kullanırlar” düşüncesiyle silahlar çamura gömülerek saklandı181.

Ardından yönlerini Bağdat’a çevirdiler. Osmanlı ordusunun karşılaşacağı zorluklara rağmen Kanunî Sultan Süleyman, kış mevsimini geçirmek üzere Şehrizor yolu üzerinden Musul’a yönelmeye karar verdi182, bu sıralarda Bağdat’tan bir heyet, şehrin

anahtarını Kanunî Sultan Süleyman’a getirdi183. Sadrazam İbrahim Paşa daha önce

Ulama Tekeli’nin mektubunu taşıyan bir heyeti, Bağdat Valisi Muhammed Han Şerafeddin’e veya Ali Tekeli’ye göndererek O’nu ve kabilesinin liderlerini Osmanlı Sultanına sadakat ve bağlılık bildirmeye da vet etmiş, ancak reddedilmişti.

Ulama Tekeli ve Sadrazam İbrahim Paşa tarafından gönderilen galibiyet haberlerinden sonra Safevî koruma birliği endişe ve korkuya kapılmış, Bağdat çalkalanmıştı. Bu haberler, Ulama kabilesini ikiye böldü. Bir tarafta azınlık gruplar İran Şah’ını desteklerken, diğer taraf Osmanlı sultanı ile işbirliği yapmayı arzu ediyorlardı184.

Mehmed Han, Kanunî Sultan Süleyman’ın “terhip ve tergib” konulu mektupları kendisine ulaştıktan sonra olası saldırılara mani olup Bağdat’ı savunmak amacıyla Osmanlı’yı destekleyen grubu, işbirliği yapmak için ikna etmeye çalıştı185, ancak

181 Harold, Lamb, Süleyman el-Kanuni Sultan eş-Şark el-Azîm, s.239. 182 Şeref Han, Bitlisi, Şerefname, s.162.

183 Fazıl, Mehdi El-Beyyatî, Dirasat Fi Tarihi’l-Arab Fi’l-Ahdi’l-Osmani, Darü’l-Medar el-İslami Li’n-

Neşr, 1. Baskı, Beyrüt, 1983, s.37.

184 Munziri, Cevad Merze, Bağdad ve Hakimuhâ Abre’l-Usûr 1424-2003, Matbaatü’l-İzzî el-Hadîse, Necef,

2007, s.71.

başarılı olamadı186. Bu sırada Şah Tahmasb’tan bir heyet Mehmed Han ve halkını,

Kazvin’e geri çağırdı187. Ancak Osmanlı yanlısı grup bu çağrıyı reddederek

Müstansıriyye Medresesi’ne sığındılar; Şah Tahmasb’a başkaldırdıklarını söyleyip Osmanlı sultanına bağlılıklarını ilan ettiler188.

Bu sıralarda Osmanlı birlikleri Hanekin mevkiinden şehre sokuldu. Bağdat Valisi Muhammed Han, şehri savunamayacağını, hatta halkın Osmanlı sultanına meylettiğini anlayınca kabile reislerini topladı ve onlara Osmanlıları güzelce karşılamak arzusunda olduğunu söyledi. Ardından kabile reislerini, sultanı karşılamak üzere yola çıkardı; ancak bu bir kandırmacaydı189. Zira şehrin boşluğunu fırsat bilip malını ve

maiyetini toplayarak Dicle Nehri üzerinden kara yoluna geçti ve yürüyerek Basra’ya ulaştı. Daha sonra İran Şahı’nın hâkimiyetinde bulunan topraklara ulaştı190. Bu arada

Muhammed Han’ın kaçtığı haberleri sultanın kulağına gitti ve şehrin savunmasız olduğu anlaşıldı.

Ardından Osmanlı ordusu, Kirmanşah’ın doğusunda bulunan Hamedan’a ulaşıp oradan da Şirin Sarayı’na doğru ilerledi ve Hanekin kentine ulaşana kadar seyrine devam etti191. Böylece Kanunî Sultan Süleyman, görkemli bir şekilde rahatça Bağdat’a

girdi. Çünkü Sadrazam İbrahim Paşa, Kanunî Sultan Süleyman’ın ordusuna öncülük ediyordu192. Kanunî Sultan Süleyman, ordunun girişi esnasında meydana gelebilecek yağmalama ve talan girişimlerinin önüne geçmek için şehrin kapılarının kapatılmasını emretti. Ardından Sadrazam İbrahim Paşa, 1534 yılında kayda değer bir savaşa girmeden şehre girdi193.