• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4. BULGULAR VE YORUMLAR

4.1. BÜYÜK KENTLERDEN BODRUM’A GÖÇ KARARINI VERMEK

4.2.5. Siyasi Ortam ve Özgürlüklerin Etkisi

İktidarın yönetim şekline karşı ilgi göstermemek, politika dışında kalmak, toplumsal hareketlerden uzak bireysel yaşamı tercih etmek de bir tür direnme biçimi olarak görülebilmektedir. Kimlik politikasının öne çıktığı 2000’li yıllarda iktidar da farklı yaptırım şekilleri ortaya koymaktadır. Ayrımlaştırıcı ve dışlayıcı medya ve devlet dilinin de desteği ile farklı kimliklere sahip gruplar birbirine karşı ötekileştirici, hoşgörüsüz, tahammülsüz, birbirine tahakküm kurmak isteyen yapılara dönüşmektedir. Bu bölünmeler toplum içinde yalnızlaşmalara, içe dönük ve marjinal davranışlara yol açmaktadır. Devletin müdahaleleri karşısında toplumsal tepkiler yitirilmeye başlamakta ve içe dönüklük, bireyselleşme yaygın davranış modeli haline gelmektedir (Çavuşoğlu, 2014. ss. 27-39).

Tepkisini ve taleplerini dile getirmesi şiddetle bastırılan ve ezilen halk içe doğru bir patlama yaşamaktadır. Bu bastırılmış duygular ise basit bir kazada veya söylemde kolayca şiddete dönüşebilmektedir (İnsel, 2015. s. 249).

Dünyada hüküm süren baskıcı iktidar akımları ise baskın yönetim modellerini ortaya çıkarmaktadır. Bunun sonucu da gündem fikir özgürlükleri tartışmasına gelirken aşırı cezalar almaktan korkan ve sesliğe bürünen bir grubun pasif direniş kalıpları ortaya çıkmaktadır. Artık politik fikirlerinden bahsetmeye çekinen, sosyal medyada sadece yemek tarifleri paylaşan ve kitlesel eylemlerden özellikle kaçınan ama mutsuz bir bireylerin varlığından bahsedilmektedir. Politik görüşlerini veya oy verdiği partiyi bile söylemekten çekinen, özgür olmadığını söylemeye bile özgür hissetmeyen bir grup olarak da tanımlanabilmektedir.

Yapılan görüşmeler sonunda altı kişi günlük siyaseti yakından takip ettiğini, oniki kişi en az bir kere toplumsal bir eyleme katıldığını, bir kişi siyasi bir partiye üyeliğinin bulunduğunu belirtmiştir. Üç kişi ise Bodrum’a taşındıktan sonra kendilerine daha çok vakit ayırabildiğini dolayısıyla da günlük siyasete, toplum içindeki sorunlara

97

daha fazla zaman ayırmaya ve kamusal haklara daha fazla ilgi göstermeye başladıklarını belirtmişlerdir. Ondört kişi kendini siyasi yelpazenin ne tarafında olduğunu açıkça tanımlarken, ondört kişi bu konuda bir yorumda bulunmak istememiş ancak görüşülen kişilerin tamamı mevcut yönetimden memnun olmadıklarını açıkça belirtmişlerdir.

Öte yandan katılımcıların tamamı Bodrum’da kendilerini daha özgür hissettiklerini belirtmiştir. Gerek kent içi yaşamda gerekse siyasi bir konuda daha rahat olduklarını belirten katılımcılar sebep olarak burada yaşayan insanların herkesin görüşüne daha fazla saygı duymasını göstermişlerdir. Bodrum’daki günlük yaşamlarında kendilerini bir tehdit ile karşı karşıya hissetmediklerini, fikirlerini rahatlıkla dile getirebildiklerini belirtmişlerdir.

Tiyatro sanatçısı Mina kendini siyasi bir kişi olarak tanımlamaktadır. Siyasi görüşleri ile ilgili birçok faaliyete katıldığını, savunduğu konularda kendini özgürce ifade edebildiğini, hiçbir çekincesinin bulunmadığını belirtmiştir. Hiçbir siyasi partiye üyeliği bulunmayan Mina, siyasi anlamda yaptıklarının günlük siyaseti yakından takip etmek, özgürce eleştirmek ve toplumda ses getiren yürüyüş, mitingler gibi faaliyetlere elinden geldiğince katılmakla sınırlı kaldığını söylemiştir. Gezi Hareketinde çok fazla gaz yediği için artık daha dikkatli olmaya ve bu tür faaliyetlere katılmamaya çalıştığı belirtmiştir.

Bodrum’da emeklilik günlerini yaşayan ve yaz aylarında tekneleri ile bolca yelken yapan Orhan ve eşi Buket kendilerini politikadan uzak kişiler olarak tanımlamaktadırlar. Fikirlerini temsil edecek bir parti olmadığını dolayısı ile herhangi bir siyasi bir partiye ilgi duymalarının söz konusu olmadığını, ancak bunun mevcut durumun onları rahatsız etmediği anlamına gelmediğini belirtmektedirler. Siyasi eleştri yapmaktan çekindiklerini, sosyal medyada bu konuda bir şey paylaşmadıklarını özellikle belirten çift bir deneyimlerini anlatırken politika konusunda konuşmaktan veya eleştiri yapmaktan ne kadar çekindikleri ortaya koymuşlardır. Bir İstanbul seyahatinde şehiriçi otobüste mevcut hükümeti öven bir kişiye Orhan eleştirel bir yaklaşımla cevap vermek istediğinde bu durumun kendisini çok endişelendirdiğini ve ortamdan uzaklaşma ihtiyacı duyduğunu Buket şu sözlerle anlatmıştır:

Biz inelim çünkü başımızı derde sokacak, ikimizde çenemizi tutamayacağız, bizi alıp götürecekler içeri diye çekiştirmeye başladım kolunu

98

Bodrum’da tek başına yaşayan altmış yaşındaki Perihan kendini siyasi bir insan olarak tanımlamamaktadır. Ancak Gezi Hareketi gibi hareketlerin içinde yer almayı hep arzu ettiğini ancak İstanbul’a gitme fırsatı bulamadığı için katılamadığına çok üzüldüğünü, şu ifadelerle anlatmaktadır:

Tabii ki hiç siyasetle ilgilenmiyorum diye algılayamazsınız, çünkü zaten çok belli ne düşündüğümüz ne yaptığımız. Gezi parkına çok isterdim gitmek. Burada biz yaptık kısacık bir şey ama gönlüm orada olduğu için üç adım dahi atsanız, içinde olmak keyifli bir şey.

Perihan endişelerini ve eleştirilerini eş dost ortamında da sosyal medyada da rahatlıkla dile getirdiğini belirtirken şu ifadeyi kullanmıştır:

Bir şey de olmadı

Perihan bu ifadesi ile ifadenin özgür bir ortamı olmadığının kabulü ile kendisinin korkusuzluğunu göstermek istemiştir.

Sosyal medyayı çok sık kullanan elliüç yaşındaki Tezer, siyasi eleştride bulunmaktan çekindiğini şu sözlerle ifade etmektedir:

Rahatlıkla özgürce konuşma … ya onları çok yapmak istemiyorum. Çünkü benim listemdeki insanlar benim kafamdaki insanlar. Onu orada değil de başka bir yerlerde yapmak gerektiğini düşünüyorum. … çekince … yani artık şu günden sonra evet, başımız da derde girebilir yani. Eskiden böyle düşünmüyordum çünkü benim gibi insanlar da vardı, şimdi benim kafamdaki insanların azaldığını düşünüyorum. Hani burada belki Bodrum’da bir şey olmaz da İstanbul’da … yani geçen televizyonda görüyorum, bir tane kız tacize uğruyorlar. Polise gidiyor, polis diyor ki bu halinize az bile yapmışlar diyor. Bir de polis tartaklıyor dövüyor, hastanelik ediyor. Kız şimdi iki taraftan şikayetçi oluyor, hem tacizciden hem polisten. Bir de onlar ondan şikayetçi. Polis kızdan şikayetçi oluyor. Kız şimdi nereye gidecek. Onun için ben artık pek göze batmak istemiyorum, çünkü tek başıma yaşıyorum, başıma bir şey almak da istemiyorum yani. Yani korkuyorum yapmak istemiyorum. Eş dost ortamında çekinme yok benim çevremde bir sorun yok. Çok iyi tanımadığım kişilerin yanında evet yabancının ne yapacağı belli değil..

Ev ofisinde internet üzerinden serbest çalışan Tomris siyasetle ilgilenmediğini ancak demokratik hakları savunmak ve mevcut düzende gördüğü sorunlara itiraz için seçim güvenliği ve sandık sayımlarında görev yaptığını belirtmiştir. Siyasetle olan ilgisini şu sözlerle tanımlamaktadır:

Yani benim yaptığım şeylere siyaset denmez o yüzden siyasi tarafımız yok ama seçim zamanı sandıkta sandık görevlisi olmak, …. çalışmak, birkaç kez yaptım. Üyelik yok ama aktivite var. … tarafından sandık görevlisi oldum. … gidişattan

99

çok rahatsızım, demokratik olmadığını düşünüyorum … en azından kendi üzerime düşen görevi yapıyorum. Geziye falan katılmadım ama … oy sayımında görev yaptım. Evden çalıştım sandıkta çalıştım

İş hayatında interneti çok kullanan Tomris kendi düşüncelerini özgürce ifade etmekten çekindiğini de şu sözlerle belirtmektedir:

Limitli. Çekiniyorum … çekiniyorum … ve son zamanlarda ... yüz yüze ortamlarda tutmuyorum kendimi ama yazılı ortamda tutuyorum. Yazımdan çekiniyorum, kayıttan çekiniyorum.

Feride ve Aziz kendilerini siyasi yelpazenin solunda tanımlamaktadırlar. Ancak yoğun iş hayatı ve çocuk yetiştirmekle geçen yıllarında siyasetle hiç ilgilenmediklerini belirtmişlerdir. Üniversitede okuyan çocuklarının yüksek duyarlılık gösterdiği Gezi Hareketi onlar için bir dönüm noktasıdır. Çocuklarının ilgisi, büyük kitlelerin sergiledikleri duruş, Feride ve Aziz’in kendi dertleri olmayan bir konuyu dinlemenin görev ve sorumlulukları olduğunu farketmelerini sağlamıştır. Bu tarihten sonra da toplumsal olaylara karşı daha fazla duyarlılık göstermeye ve katkılarını arttırmaya gösterdikleri gayreti Feride şu şekilde ifade etmiştir:

Hiç yoktu çok apolitiktim, ta ki gezi olana kadar. Şimdi çok politiğim. Geziden sonra, oğlumdan sonra. Bodrum’la hiç alakası yok. Oğlum, oğlumun fikirleri, onunla konuşmalar … ben Alevi arkadaşıma geziden sonra sordum, kızım sizin ne sıkıntınız oldu da bu kadar bağırıyorsunuz. Benim bir şeyden haberim yok, bir anlatsana bana dedim. Bana anlattı dehşete düştüm ben. Anlatabiliyor muyum? Ben yani hiç ilgilenmedim. Ben insanı insan gördüm. … eşim de siyasi değildi … Hiç değiliz biz. Hiç alakamız yok ... soldayız. İkimizde soldayız. Ama tamamen apolitiğiz. Soldayız ama. Ancak geziler bizi çok etkiledi. Çok çok fazla etkiledi. Hak verdiğim bir duruştu o… hepsini inceledik. Biz şimdi bir gün söyleyip, bir gün söylediğini inkar edenlerin, söyleyip de inkar ettiğini biliyoruz, her şeyi biliyoruz artık. Yani piyasada dönen her şeyi takip eder ve bilir olduk işin açıkçası ... yürüyüşlere gittim, İstanbul’daydım. Mitingine gittim. Çok değil ama elbette yapabildiğimce katılıyorum. Ben … ye oy veriyorum mecbur olduğum için veriyorum. Sevmediğimden değil, o insanı seviyorum … ama örgüt üyeliği ... hayır hayır hiç öyle bir şeyimiz yok.

Apolitik olmanın gelecek nesillere zarar vereceğini düşünen Feride Türkiye’deki gençlerin siyasi baskı altında olduklarını düşünmektedir. Yurtdışına gitmelerinin kendilerine daha iyi bir eğitim ve yaşam standardı sunacağı konusundaki fikirlerini şu sözlerle anlatmaktadır:

Şimdi gençler eğer Türkiye’de kalırlarsa görecekler günlerini. Bu kadar apolitik olmak gençler için özellikle iyi bir şey değil ama. Bu ortamda da yapılacak bir

100

şey yok. Ben çünkü yapma diyorum, çünkü yaptığı zaman zarar görecek çocuk. …Ben de istiyorum (yurtdışına) gitsinler. Her gün istiyorum. Kanada’dan teklif geldi. Biz çalışıyoruz, çocuklarımız var gidelim dedim, eşim gitmedi. Ben şimdiye çoktan gitmiştim. Bu saatten sonra zaten Kanada artık beni almaz. Özellikle iki çocuklarının da üniversitede olması Feride için ayrı bir endişe meselesi olmaktadır. Herhangi bir politik olaya karışmalarından ve geleceklerini etkileyebilecek sonuçlarla karşılaşmalarından endişe duymaktadır. Bu sebeple kendilerine zarar verecek eylemlerden uzak kalabilmeleri adına özellikle devlet üniversitesi yerine özel üniversitelerde okumalarını tercih ettiklerini şu şekilde anlatmaktadır:

Bu arada ben iki çocuğumda özel okulda okumadığı için bu çocuklar üniversite asla devlet okuluna gitmeyecekler dedim. Oğlum solcu, şimdi özel bir üniversitede, orada bin tane eylem olur, bu gider katılır. Asla gitmeyecek dedim. Şu üniversiteler sana yasak. Babası dedi ki, ya geçen gün gittim kampüse milyon tane çocuk, orada ne eğitim görecekler, ben anlamadım. Dedim yok özel okul kesinlikle özel okul. O özelde okudu, diğer oğluma da söyledim….

Aziz de Bodrum’da ifade özgürlüğünün daha fazla olduğunu belirtirken, şu ifadesi ile son yıllarda artan soruşturmalara atıfta bulunmaktadır:

Burası biraz daha demokrat bir yer.. arada polis falan dayanacak kapıya diyorum ama dayanmadı

Ellialtı yaşındaki Vedat hiçbir zaman aktif bir siyaset hayatında yer almadığını, bir parti üyeliği bulunmadığını belirtmektedir. Daha aktif bir siyaset hayatının olmamasını hata olarak nitelendiren Vedat, gündemi çok yakından takip ettiğini, toplu eylemelere katılmayı, eleştiri de bulunmayı vatandaşlık hakkı olarak gördüğünü şu sözlerle ifade etmektedir:

İnandıklarını konuşmazsan zaten insan olmanın en temel bileşkesine karşı gelmiş olursun.

Vedat, mevcut yönetimin insanlara korku verdiğine inanmakta, bu endişelerin insanları haklarını savunmaktan uzaklaştırdığını düşünmektedir:

Korku var, bugün ülkemizde bir sürü şeylerle ilgili korku da var. Var. Yaşanıyor da. Bilinçli, eğitimli insanlar olarak biz baktığımız zaman birtakım şeyler batıyor. Gerçeği yansıtmıyor, doğrular konuşulmuyor falan filan. Bunları konuşmadığınız takdirde de … aktif siyasette hiç olmadım ... çok isterdim … gezi, adalet evet onlara katılıyorum. Onlara siyasetin içinde olmak demiyorum ben. Ama bir parti üyesi olmak, bir partiye çalışmak, efendime söyleyeyim

101

hedefin meclise girip bir şeyleri düzeltmek olarak uğraşmadım çok açıkçası … Bu da ülkemizin gerçeği. Eğitim seviyemiz hala düşük, dünya görüşümüz farklı. Amatör alanda ancak profesyonel seviyede bowling oynayan ve turnuvalara katılan Aslı emekli olduktan sonra resim yapmaya daha çok vakit ayırmaktadır. Geçmişte siyaset alanında daha aktif görevler aldığını anlatmaktadır. Özellikle iki seçim öncesinde muhalefet partisine gidip çalışmalarda bulunan Aslı, kadın arkadaşları ile beraber Türkiye’nin her yerinde çalışmak, karşılık beklemeden sadece emeklerini ortaya koymak üzere bir iki ay boyunca muhalefet partisi ile bazı çalışmalarda bulunduğunu belirtmiştir. Ancak gerek iktidar da gerekse de muhalefette siyasetin çirkinliğini fark ettiğini, hangi yönden bakılsa da kirlendiğini anlatmaktadır. Bu deneyimleri siyaset alanından soğumasına sebep olan Aslı, bir daha siyasi çalışmalara katılmadığını belirtmiştir.

Bodrum’da tekrar iş hayatına dönmeyi planlayan otuzyedi yaşındaki İnci Ankara’da kendilerini ifade etmeye çekindiğini ancak Bodrum’da farklı düşüncelerin rahatlıkla dile getirebildiğini şu sözlerle anlatmaktadır:

Ankara’dayken söyleyemediğim paylaşamadığım düşüncelerimi burada daha

kolay dile getiriyorum. Çünkü burada kendim gibi insanlarla

muhattabım….Burada insanlar düşüncelerini daha rahat dile getirebiliyor. .. o beni daha çok mutlu ediyor, onu yaşamış olmak. Fikirlerimiz aynı olmasa bile tartışabiliyoruz, zaten önemli olan da o. Ankara direkt ket vuruluyor size, susturuluyorsunuz, o yok burada

Avrupa Birliği projelerinde çalışan Oya ise yakın dostları arasında siyasi endişelerini rahatlıkla dile getirebildiğini ancak internet yazışmalarında siyasi konulardan uzak durmaya çalıştığını şu sözlerle ifade etmektedir:

Endişelerimi dile getiriyorum. Siyasete pek girmiyorum açıkçası. Çünkü bir tweet yüzünden insanların sonuçta neler geliyor başına.

Kitapçılık yapan Kemal uzun yıllar boyunca aktif siyasette yer almış bir kişidir ve sol bir partide üyeliği bulunmaktadır. Aktif görevlerde bulunan Kemal birtakım kırgınlıkları sebebi ile üyeliğini devam ettirmediğini ve aktif siyasetten uzak olduğunu belirtmiştir. Çekinmeden korkusuzca kendi başına siyaset yapmak isteyen Kemal Bodrum’da yeterince siyasi faaliyette bulunamadığından bu sebeple Ankara’ya gitmesi gerektiğinden bahsetmektedir. Sahibi oldukları kitap dükkanının içinde yer alan kafeteryanın mutfağını işleten Kemal’in eşi Latife ise uzun yıllar kadın savunuculuğu

102

yapan bir dergide çalışmıştır ve kendisi de siyaset ile ilgilenmektedir. Ancak eşinin aktif siyaset yapmasından dolayı endişe duymakta ve Bodrum’a göç etmeyi siyasi endişelerinden dolayı istemektedir. Kemal’in mevcut yönetime karşı eleştirel tutumunun sorun yaratacağından endişe eden Latife Bodrum’a göç etmek konusunda ısrarcı olmuştur. Hiçbir şekilde siyasi yazışmalara katılmak istemeyen Latife eşinin mümkün olduğunca sessiz kalmasını arzu ettiğini belirtmiştir.

Mevcut siyasi yönetimden ve muhafazakarlaşan yapıdan duyduğu endişeyi sıklıkla dile getiren Ayfer kendini siyasi yelpazenin solunda tanımlamaktadır. Eskiden politik bir kişiliği olduğunu ama artık her şeyden uzak durmaya çalıştığını şu sözlerle anlatmaktadır:

Eskiden devamlı takip ederdim, eleştirirdim, sosyal medya, blog falan. Eş dost ortamlarında fikirlerimi tartışırdım. Aktif bir parti üyeliğim yoktu ama ülke gündemi ve siyaseti ile ilgilenirdim. Haksızlıklara karşı yapılan yürüyüş, gösteri elimden geldiğince katılmaya çalışırdım. Ama artık korkuyorum. Ne açık ortamlarda konuşmak ne yazmak ne de bir yürüyüşe katılmak. En son geçen sene gördük … en ufak eleştri bile sorun yarattı. Açıkçası korkuyorum ve uzak duruyorum

Katılımcılar ile yaptığımız görüşmeler siyasi haklar, fikirler ve düşünceleri paylaşma konusunda endişeler yaşadıklarını göstermiştir. Birçok katılımcı siyasi yelpazenin ne tarafında olduğu konusunda bilgi vermekten çekinmiştir. Mehmet ve Aslı hariç hiçbirinin siyasi bir örgütlenmede yer almağı görülmüştür. Kendilerini özgür hissettiklerine dair ifadeler aslında buna cesaret edebildikleri anlamında kullanılmaktadır. İfadenin özgür bir eylem olmadığının içselleştirilmiş olduğu gözlemlenmiştir. Mevcut yönetimin kendilerini kısıtladığı, kalabalık ortamlarda yüksek endişeler taşıdıkları konuşma tonlamalarında ve yüz ifadelerinde gösterilse dahi bunun kentten göç etmeye bir etken olduğu konusunda net ifadeler kullanmadıkları gözlemlenmiştir. Basit bir eleştri konusu dahil olmak üzere sosyal medya ve sohbet ortamlarında görüş belirtmenin bir gerginlik veya cesaret konusu haline geldiği görülmüştür.