• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3. ARAŞTIRMANIN ARKA PLANI VE METODOJİSİ

3.1. ARAŞTIRMANIN ARKA PLANI

3.1.2. Beyaz Yakalıların Çalışma Şartlarındaki Değişimler

İnsanın doğasında olan çalışmak hayattaki anlam arayışının bir yansımasıdır. Eğitim, iş bulma, evlilik, çocuk, emeklilik ve ölüm olarak isimlendirdiğimiz klasik

8 https://www.birgun.net/haber-detay/ekonomide-durum-tespiti-152363.html erişim tarihi 15/5/2018 9http://t24.com.tr/haber/1-yilda-17-bombali-saldiri-294-kisi-oldu-bine-yakin-insan-yaralandi,347661

erişim tarihi 15/5/2018

10 http://www.diken.com.tr/korku-ve-siddetin-sonucu-mart-ayinda-turist-sayisi-yuzde-128-dustu/ Erişim

tarihi: 09.08.2018

11 http://www.radikal.com.tr/radikal2/turkiye-iyice-muhafazakrlasiyor-946924/ Erişim tarihi: 09.08.2018 12https://m.bianet.org/bianet/insan-haklari/173078-binnaz-toprak-endiseli-modernler-artik-panik-modern

32

çizgisinde çalışmak hayatımızın mutlak bir parçasıdır. Yaşamı sürdürmenin aracı olan yaşamdan ayrı düşünemediğimiz eskiden araç olan çalışmak bugün artık amaç haline gelmiş durumdadır. Okullarda öğretilen günün üçe bölünmesi sonucu ortaya çıkan sekiz saat çalışma, sekiz saat dinlenme ve sekiz saat uyuma artık günümüzde geçerli bir kavram olmamaktadır. Günde sekiz saat uyumadığımız gibi sekiz saat dinlenme şansımız da bulunmamaktadır. Hepsinden arta kalan zaman işe gidiş gelişlerde harcanan trafik süresi dahil olmak üzere iş hayatına harcanmaktadır. Günümüzün en verimli zamanı işte geçmektedir. Medicat dergisinin etnografig araştırmalar merkezi Habitus ile gerçekleştirdiği “Beyaz yaka neyi, neden yapar? araştırmasına göre beyaz yakalı çalışanların sadece yüzde 30’u çalıştığı işin kendisini yansıttığını düşünmekte ve işimden çok memnunum diyenlerin oranı yüzde 7.2’de kalmaktadır (Kuzuloğlu 2018). OECD’nin 2016 yılı araştırmasına göre Türkiye’de çalışanların yüzde 34’ü çok uzun saatler çalışmaktadır, bu oran OECD ülkelerinde ortalama yüzde 13’tür (OECD better life index, 2016). 2017 yılı itibari ile yine 35 OECD ülkesi arasında gerçekleştirilen iş, aile taahhütleri ve kişisel yaşamı ne kadar başarılı bir şekilde dengelediğini gösteren iş yaşam dengesi araştırmasında 0-10 puan arasındaki değerlendirmede Türkiye sıfır puanla sonuncu olmuştur (World Economic Forum, 2018).

Ekonomik durgunluklar, krizler ve işsizlik oranlarındaki artış beyaz yakalı ve profesyonellerin çalışma şartlarını doğrudan etkilemiştir. Yaşanan krizler sonucunda kitlesel işten çıkarmalar yaşanmıştır. Finans sektöründe başlayan kriz akademisyenlere de ulaşacak şekilde tüm sektörlere yayılmıştır. Yaşanan bu krizlerle beraber yüksek eğitimleri sayesinde imtiyazlı konumda olan beyaz yakalı çalışanlar bu ayrıcalıklı konumlarını yitirmeye başlamışlardır. Artan teknolojik gelişimler mavi yakalılardan sonra beyaz yakalılarının varlığını tehdit etmeye başlamıştır. 2009 krizi ile bu sınıfa yönelik işsizlik tehdidi artmıştır. Artık beyaz yakalılar arasında performansa dayalı rekabet en sert şekilde kendini göstermeye başlamıştır. En iyi performansı göstermenin ve işsizlik riskini minimize etmenin yolu ise artan yüksek eğitim ve “yaşam boyu eğitim” den geçmektedir. (Bora, Bora, Erdoğan, Üstün, 2015. ss. 17-18). Aileler bir yandan çocuklarının en iyi ve en kaliteli eğitimi alması için uğraşırken bir yandan da kendilerini sürekli bir eğitim çemberinin içine sokmuşlardır. Artık günlük hayatın ev – iş rutinin arasına eğitim girmiş hatta en önemli parçası olmuştur.

33

Artan işsizlik riskinin karşısında daha rekabetçi olan beyaz yakalılara karşı bu durumu avantaja çevirmeye çalışan iş veren yeni bir çalışma kültürü yaratmıştır. Gelişen teknolojinin de desteği ile formelliği ortadan kaldıran giyim serbestliği, ofis düzeni, internetten bağlanmak sureti ile gezgin çalışma imkanları sunmuşlardır. Bunlara ek olarak şirket eğitimleri, toplantı gezileri, şirket partileri de eklenince bireyler boş zamanlarında kendi zevk ve eğlencelerine ayırdıkları süreleri iş yerinde geçirmeye başlamışlardır. İş saatleri böylece bireylerin boş zamanlarına da uzanmıştır. Bir yandan kişisel becerileri geliştirmek, bir yandan ofis içi ilişkileri korumak aynı zamanda en iyi performansı göstermek beyaz yakalıların tüm zamanını alan tek meşgale haline gelmiştir. Kendilerine yaptıkları yatırımlarla sermayesini arttıran beyaz yakalılar artık başlı başına bir işletme gibi kendilerini pazarlamanın mücadelesiyle uğraşırken, kendilerine sunulan imgenin cazibesine kapılan bir takipçiler kitlesi de yaratmaktadırlar. Esnek çalışma şekilleri de bireylere işyerinde çalışanların ilişkisine de başka bir boyut getirmiştir. Serbest, yarı zamanlı ve/veya proje bazlı çalışmalar, bu çalışma şeklinin getirdiği güvencesizlik çalışan beyaz yakalıda kaygı, tatminsizlik, yaratıcılıktan uzaklaşma ve değersizlik hisleri vermektedir. Genç çalışanlar bu olumsuz duygularla çok erken yaşta tanışırken, orta yaşın üzerinde çalışanların ise bilgilerinin eskimişliği söz konusu edilmeye başlamıştır (Bora, Bora, Erdoğan, Üstün, 2015. ss.20-25).

Türkiye’de emeklilik yaşı 65 olmakla beraber yukarıda belirtilen yeni çalışma şartları beyaz yakalılara emeklilik yaşına kadar çalışma imkanı vermemektedir. Özellikle daha düşük ücret politikası güden işveren sürekli eleman sirkülasyonu ile gençlere yönelirken, çalışma hayatında ihtiyaç duyulan deneyimi arka plana atmaktadır. Deneyimsiz gençlerle çalışmanın yarattığı tatminsizlik işin bir boyutunu oluştururken, ilerleyen yaşla beraber güvencesiz ve lüzumsuzluk hissiyatı çalışma hayatına yeni olumsuz duygular olarak girmektedir. Yeni çalışma kültürüne adapte olarak sadece iş hayatı ve onun getirdiği eğlence ve dostluklarla yetinmek zorunda kalan, varoluşunu sadece iş hayatında bulan, kendine ve ailesine zaman ayıramayan sonucunda da iş hayatının baskısını sürekli üzerinde hisseden beyaz yakalılar oluşmaktadır. Bunun bir başka boyutu ise işsizlik ve/veya erken emeklilikte yaşanan yalnız, özel kabiliyetlerin hobilerin gelişmediği aidiyetini bulamadığı bir ortamla karşı karşıya kalmış bireylerdir. İşsiz kalmak birey için sadece gelir kaybı veya

34

yaşam standardındaki düşüşle sınırlı kalmamaktadır. Aynı zamanda eğitimi ve iş yerindeki pozisyonu ile varlığını sürdürmüş olan birey kendini işe yaramaz toplumsal ilişkiler içinde de değersizleşmiş hissetmektedir (Bora, Bora, Erdoğan, Üstün, 2015. ss. 89-92).

Castell beyaz yakalıların çalışırken ve işsizlik sonrası anlam dünyalarında yaşadıkları aidiyet sorununa çareyi ve kendini değerli hissetmenin yolunu Rifkin’in “dördüncü sektör” olarak isimlendirdiği kar amacı taşımayan sosyal örgütlerde çalışmakta bulur. Gönüllük temelli çalışma bireylerin hem bilgi ve deneyimlerini sunma imkanı verirken, sosyal ilişkilerinin yeniden üretilmesine imkan sağlayacaktır. (Bora, Bora, Erdoğan, Üstün, 2015. s. 34)

Araştırmamızın konusu olan beyaz yakalı ve profesyonel grubun gerek ülkenin içinde yaşadığı sosyal, kültürel ve siyasal değişimlerin gerekse de iş hayatının baskısı sonucunda kendini yeni arayışlar içinde bulduğu gözlemlenmektedir. Daha iyi bir yaşam peşinde ve kendi benliğini ortaya koyabileceği bir yaşam için yer değiştirme ve göç bu bireylerin kendilerine açtıkları kapılardan biri olmaktadır. Yaşam tarzı göçü bu noktada kendini göstermektedir.