• Sonuç bulunamadı

Siyasal İletişim Tanımlar ve Kavramlar

I. BÖLÜM: YENİ MEDYA ve SİYASAL İLETİŞİMİN DÖNÜŞÜMÜ

1.3. Siyasal İletişim Tanımlar ve Kavramlar

“Siyaset, ‘toplumun farklı kesimlerinin ve güç odaklarının ortak bir zeminde uzlaştırılması’ şeklinde tanımlandığında, iletişimi de ‘ortak semboller oluşturma ve bunların üzerinde tartışarak bir anlaşmaya varma süreci’ olarak ifade edebiliriz. Yani icraatlar siyaset tarafından yapılmakta, siyaset ise, iletişim aracılığı ile yürütülmektedir. Bu nedenle siyaset ve iletişim süreçleri arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır” (Oktay, 2002:7). Siyaset tarihinin her döneminde liderler meşruiyetlerini sağlamak için halkın desteğini almak; dolayısıyla da halkla iletişim kurmak zorundadırlar. Bu süreç de siyasal iletişimin devreye girmesiyle gerçekleşmektedir.

62

Siyasal iletişim başlangıçta, hükümetin seçmen kitlesiyle kurduğu iletişim şekli olarak tanımlanmıştır. Sonraları ise, -özellikle seçim kampanyaları döneminde- iktidardaki ve muhalefetteki siyasetçiler arasındaki söylem mübadelesi anlamını kazanmıştır. Zaman içerisinde bu alan genişleyerek kamuoyunun oluşturulmasında kitle iletişim araçlarının rolünü ve kamuoyu araştırmalarının siyasal yaşam üzerindeki etkilerini de inceleme kapsamına almıştır. Günümüzde ise siyasal iletişim, iletişimin siyasal yaşamdaki rolünün kitle iletişim araçlarını, kamuoyu yoklamalarını ve özellikle seçim kampanyaları döneminde siyasal reklamcılığı kapsayacak şekilde incelenmesini ifade etmektedir (Wolton, 1991:51-52).

Siyasal iletişim, siyasetin kendisi kadar eski olan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Siyasal iletişim çalışmalarının tarihsel kökenlerini Antik Yunan dönemine kadar götürmek mümkündür. Hatta en temel çalışmaların izleri Platon ve Aristo’nun eserlerinde görülebilir. Antik Yunan ve sonrasında Roma İmparatorluğu döneminde de tıpkı günümüz demokratik modern devletlerde olduğu gibi siyasal iletişim, insanoğlunun varlığının bir parçası olmuştur. İletişim sürecinin içine siyasal öğelerin katılması, siyaset ve iletişim arasındaki ilişkiyi güçlendirmiştir.

Siyasal iletişimle ilgili pek çok araştırmacı tarafından dile getirilmiş pek çok tanım bulunmaktadır. Erol, siyasal iletişimi siyasal süreçlerle iletişim arasındaki ilişkileri ele alan araştırmalardan oluşan, disiplinlerarası bir akademik alan olarak tanımlarken siyasal iletişimi şöyle ifade etmiştir: “İletişimin siyasal konular hakkındaki kamusal bilgiyi, inançları ve eylemi etkileyecek şekilde stratejik kullanımları, siyasal iletişim alanının gelişmesindeki temel soruyu oluşturmuştur” (1995:304). Bu soru toplumsal iletişimin siyasal boyutu kapsamında siyasal iletişimin çerçevesini oluşturmaktadır. “Siyasal iletişimde, seçimler, seçim propagandaları, adayların ve partilerin topluma verdiği mesajlar, siyasal tutum ve davranışlar bu iletişim sürecini oluşturur. Siyasal iletişim kesinlikle seçim süreçleri ile sınırlı kalmamakta ve toplum yaşamının birçok alanında yer almaktadır” (Erdoğan, 1997:194).

Yine bir başka tanımda Aziz, siyasal iletişim, ideoloji ve siyasal aktörler arasındaki ilişkiye vurgu yapmıştır. “Siyasal iletişim, belli ideolojik amaçlarını toplumda belli gruplara, kitlelere, ülkelere kabul ettirmek için siyasal aktörler

63

tarafından çeşitli iletişim tur ve tekniklerinin kullanılması ile yapılan iletişimdir” (Aziz, 2003:3). Siyasal iktidar ve yurttaş arasındaki ilişkiye dikkat çeken Eyüboğlu ise siyasal sistem ve iletişim arasındaki akışın önemine dikkat çekmiştir. “Bir siyasal sistem, bir yapı, bir aygıt, canlı bir organizma, ya da işleyen bir mekanizma olarak siyaset, sinirsel ağlarını oluşturan bir iletişim ağına sahiptir ve siyasetin her düzeydeki karar ve iktidar odaklarının kendi arasında olduğu gibi iktidarın kendisi ile yurttaşlar arasında da iki yönlü / karşılıklı haber ve bilgi akışı kesintisiz süregider. İktidardan yurttaşlara, yurttaşlardan iktidara gerçekleşen bu haber ve bilgi akışı, siyasetin demokratik yapılanışı ile ilgilidir” (Eyüboğlu, 1999:44).

Köker ise siyasal iletişimin, iletişime politik bir boyut katmaktan öteye geçecek bir biçimde tanımlanması, iletişimin, asimetrik iktidar ilişkilerinin zedelediği toplumsal biraradalığı mümkün kılan bir süreç, dönüşüm ve pratik olma özelliklerini kapsadığını belirtmiştir (1998:10). Siyasal İletişim üç temel fonksiyonu yerine getirmektedir. “Siyasal iletişimin birinci fonksiyonu, “ortaya çıkan siyasal problemlerin tanımlanmasına yardımcı olması”, ikinci fonksiyonu, “bu problemlerin siyasal tartışma ortamına girerek meşruiyet kazanmasını sağlaması”dır, “artık tartışma konusu olmaktan çıkmış, ortak bir görüş birliğine varılmış konuları gündemden düşürmek” de siyasal iletişimin üçüncü fonksiyonu olarak kabul edilmektedir. Siyasal iletişimin ilk fonksiyonu olan siyasal problemlerin tanımlanmasında siyasetçiler ve medya temel rolleri üstlenirken, ikinci fonksiyonda kamuoyu araştırmaları, üçüncü fonksiyonda ise yine medya ön plana çıkmaktadır” (Özkan, 2007a:216).

Siyasal iletişimin temelinde yurttaşlar ve yurttaşları yönetenler arasındaki iletişim yatmaktadır. Toplumsal düzenin inşa edilebilmesi için yönetenler ve yönetilenler arasında sağlam bağların kurulması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle siyasal iletişim hem yöneten hem de yönetilenler için dinamik bir süreçtir. Özellikle de demokratik sistemi benimseyen devletler ve yurttaşları için siyasetten doğan ve siyasal bir işlev üstlenen siyasal iletişimin önemi çok büyüktür. Siyasal iletişim modern hukuk devletlerinin bir parçasıdır. Özellikle 1950’lerden sonra siyasal süreçte, uzmanlarca yönlendirilebilir ve düzenlenebilir bir siyasal toplum anlayışı benimsenmiştir (Habermas, 1993:76). Bu da modern devletlerde siyasal iletişimin işlevselliğini artırmıştır.

64

Modern devletlerde siyasal iletişim aktörlerinin üç başlık altında toplanabileceğini belirten Lilleker ise, bu aktörleri şöyle sınıflandırmıştır: “Bu üç aktörden ilki devleti ve siyasi aktörleri kapsayan siyasal alandır. Bu tür siyasal aktörlerin amacı, yaptıklarını topluma anlatarak devletin meşruiyetini kazanmaktır. İkinci grup siyasal amaç güden birtakım kuruluşlar, holdingler ve tabii ki seçmenleri de içeren devlet dışındaki aktörleri kapsar. Bu kuruluş ve grupların her biri siyasi bir etki yaratabilme düşüncesiyle mesajlarını siyasal alana aktarmaya uğraşırlar. Son olarak da medya organları vardır. Medya hem kamusal hem de siyasal alanı etkilemeyi amaçlar” (2013:12).

Diğer taraftan Meyer, şimdiye kadar yapılan çalışmalarda, medya ve siyaset arasındaki ilişkinin, özellikle üç boyutunun araştırmacıların dikkatini çektiğini belirtmektedir. “İlki; medyanın etkisiyle kamusal iletişimin nasıl yeniden şekillendiğidir. İkincisi; medya ile siyasal gerçeklik arasındaki ilişkidir. Yapılan çalışmalarda; kitle iletişim araçlarının; siyasal yaşamı yansıtmakla birlikte, medyanın gereksinimlerine uygun biçimlendirilmiş bir siyasal gerçeklik ürettiği gösterilmeye çalışılmıştır. Üçüncüsü ise; karakteristik gerçeklik inşasının, izler kitlenin siyasal yönelimlerini etkileme şeklini ele almaktadır” (2004:9-12). Bu kapsamada kamu ve siyaset ilişkisinde medyanın giderek artan bir öneme sahip olduğu gerçekliği karşımıza çıkmaktadır.

Özellikle Batı tipi demokrasilerde (genel oya dayalı, düzenli ve rekabetçi seçimler), yurttaşların belirli dönemlerde oy kullanarak ülkeyi yönetmeye talip olan siyasi partilerden ya da adaylardan birisini seçmesi, siyasal iletişim sürecinin ayrı bir araştırma alanı olarak var olmasını sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı, başkanlık, başbakanlık ya da belediye başkanlığı gibi seçim dönemlerinde adaylar, kamuoyu ile iletişime geçerek, kendilerini en iyi şekilde anlatma ihtiyacı içine girmektedirler.

Bu iletişim ihtiyacı seçim döneminde yoğunlaşmakla birlikte sadece bu dönemle kısıtlı değildir. Seçimlerden sonra yönetim hakkını kazanan siyasi aktörler, demokratik sistemin işleyişi gereği yurttaşlarla sürekli iletişim kurmak zorundadır. Siyasal iletişim araştırmacıları açısından bu iletişim süreci seçmenlerin rızasının elde edilmesi üzerine kuruludur. Rıza siyasette genellikle yönetenler ve yönetilenler

65

arasındaki mutabakatı ifade eder. Bu rızayı elde edebilmek için iknaya dayalı siyasal iletişim günümüzde yönetenlerin yönetilenlerle kurduğu iletişim tarzını temsil eden bir hale dönüşmüştür.

Rızayı elde etmede kullanılan yöntemler, siyasal iletişimi propagandadan tümüyle ayırmaktadır. Propaganda “ilgili kişi ya da kişilerin telkin vasıtasıyla grupların tutumlarını ve sonuçta da bu grupların hareketlerini kontrolleri altına almak için yaptıkları sistematik faaliyetler bütünüdür” (Brown, 1992:23). Propagandaya başvurmaktaki asıl amaç hedef kitlenin tutum ve davranışlarını, belirli bir ideolojiyi içselleştirecek şekilde etkileme isteğidir. Aziz propagandayı “mesajların otoriter bir biçem (üslup) ile tek taraflı ve yoğun olarak hedef kitleye aktarılması” (Aziz, 2003:15) olarak tanımlamıştır. Siyasal iletişim rıza yaratmak için otoriter değil aksine demokratik, katılımcı, çoğulcu ve propagandaya göre daha kısa ve daha az yoğunlukta gerçekleşmektedir. Siyasal iletişimin gelişmesinde propaganda araştırmalarının önemi yadsınamaz bir yer tuttuğu ortadadır.

Siyasal iletişim sürecinde hala propaganda tekniklerini kullanılmakla birlikte, bu tekniğin çok daha ötesine geçilmiştir. Siyasal iletişimin geldiği nokta siyasetin profesyonelleşmesi ya da Amerikanlaşma olarak ifade edilmektedir. “Siyasal iletişimin dönüşen tekniklerinin, A.B.D.’li siyasal partiler ve kuruluşlarca uygulanmış olduğu gözlemlenmektedir. Bu durum, siyasal iletişimin profesyonelleşmesinin, Amerikanlaşma ile olan bağlantısını gözler önüne sermektedir” (Lilleker, 2013:42).

Özellikle küreselleşme, teknolojik ve toplumsal gelişmelerle birlikte, dünyanın çeşitli bölgelerindeki siyasetçiler, A.B.D.’de yaygın olarak kullanılan siyasal iletişim tekniklerinden yararlanmaya başlamışlardır. Giderek siyasete ilgisini yitiren yurttaşlar ve siyasal katılımın azalması, medyanın bilgilendirme özelliğinin yerini eğlenceye bırakması siyasal iletişimin dönüşümünü ve A.B.D.’de uygulanan stratejilerin tüm dünyada yaygınlaşmasını sağlayan etmenlerin başında gelmektedir.

Amerikanlaşan seçim kampanyalarında “kişisel, kişilerarası iletişim, kitle iletişimi büyük yer tutarken kampanyaların planlanması, düzenlenmesi yönünden kampanyalarda kampanya sorumlularının ve görevlilerinin yer alması olağan hale

66

gelmiştir. Kampanyalarda, geleneksel kitle iletişim araçları, yeni medya teknolojileri, halkla ilişkiler danışmanları, siyasal danışmanlar, siyasal reklamlar ve internet danışmanlarından yararlanılmaktadır” (Tokgöz, 2008:242).

İkinci Dünya Savaşı sonrasında modern demokrasilerin demokrasiyi yeniden inşa etme süreciyle birlikte, siyasal iletişim çalışmalarının Amerika’da filizlenmesi ve gelişmesi siyasal iletişim eğilimlerini derinden etkilemiştir. Siyasetin bilimsel nitelik kazanması ile siyasal iletişimin günümüzde geldiği noktada kuramsal yaklaşımlar dahil Amerikan etkisi her alanda kendisini hissettirmektedir.