• Sonuç bulunamadı

Siyasal İletişim ve Demokrasi İlişkisi

I. BÖLÜM: YENİ MEDYA ve SİYASAL İLETİŞİMİN DÖNÜŞÜMÜ

1.8. Siyasal İletişim ve Demokrasi İlişkisi

Siyaset de iletişim de insanlık tarihi kadar eskidir. Siyaset, toplumsal yaşantıda yönetenlerle yönetilenlerin ortaya çıktığı tarihten itibaren var olmuştur. Siyasal iletişim süreci yönetenlerin ya da yönetici adaylarının toplumlar üzerinde etkili olabilmeleri, toplumu inandırabilmeleri, ikna etmeleri için kullanılan yöntemler ve teknikler bütünüdür. Siyasal iletişimin, iletişimden en temel farkı ise sürecin siyasal amaçlarla yapılmasıdır. Siyasal iletişim demokrasi ile doğrudan ilişkilidir. Demokratik sistemlerde, “siyasetin topluma ya da belirli hedef kitleye ulaşmasında iletişimin kaynağı, doğrudan siyasetin/politikanın kendisidir. Siyaset olgusu ve süreci siyasal iletişimin de olgu ve sürecini oluşturur. Siyasal iletişimde bulunan siyasal aktörün faaliyeti doğal olarak siyasaldır” (Aziz, 2003: 10). Bu açıdan demokratik sistemlerde siyasetin işleyişi ile siyasal iletişimin konuları ve işleyişi arasında yakından bir ilişki mevcuttur.

Demokrasi ve medya arasındaki ilişkiyi tarihsel bağlamda ele alan Erdoğan, kitle iletişim araçlarının gücünün nasıl geliştiğini şöyle açıklamıştır:

Kitle iletişiminin dördüncü güç olması, halkın gözü ve kulağı olması, demokrasinin gelişmesini ve yerleşmesini sağlaması, faaliyetlerindeki nesnellik ve objektiflik ideolojisi, kitle iletişim teknolojisini biçimlendiren ve kullanan güçlerin (a) önce milli-feodal-aristokrat sistemlere karşı verdikleri tarihsel mücadelede egemen siyasal gücü ve kontrolünü çökertmek amacıyla kullandıkları kendilerini savunma silahıydı; (b) Monarşilerin yıkılıp kapitalist devletin kurulmasıyla, medya kapitalist siyasal yapının egemen ve entegral bir parçası olurken, aynı zamanda, devletin sansürüne ve kısıtlamalarına karşı özgürlüğü ve savunulmasını temsil eden mücadeleci güç gibi görünmeye devam etti (Erdoğan, 1993:37).

Erdoğan’ın da belirttiği üzere, iletişim teknolojilerindeki gelişmeler yaşanan her tür gelişme siyasal iletişimi ve siyasal iletişimin içinde var olduğu demokratik sistemleri doğrudan etkilemektedir. Demokratik sistemlerde siyasal iktidarın yönetim

98

anlayışı ile iletişim araçlarının araçsal doğaları arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır. “Demokratik sistemlerde medyanın iki temel işlevinden söz edilmektedir. Bunlardan ilki medyaya dördüncü güç olma özelliğini de kazandıran yasama, yürütme ve yargı güçlerini denetleme ve gözetleme görevidir. İkincisi ise farklı görüş ve düşüncelere yer vererek “serbest düşünce pazar”ının oluşmasına katkıda bulunmaktır” (Atabek, 2002:231). Medya, iletişim teknolojilerinin büyük ölçüde geliştirilmesiyle birlikte, bütün sosyal, ekonomik ve siyasal ve kültürel “demokratik kurum ve kuruluşları” etkilemiştir.

Televizyon, radyo, gazete, dergi ve sinema gibi geleneksel medya araçları; “toplumdaki farklı görüş, düşünce ya da kanaatlerin yayılmasında, es deyişle farklı görüşlerin sesini duyurabilmelerinde ve farklı görüşlerin duyulabilmesi anlamında önemli bir aracılık rolüne sahip görülmektedir” (Yüksel, 2004:245). Demokratik sistemlerde medyanın üstlenmesi gereken işlevleri UNESCO’nun MacBride Raporu’nda ayrıntıları ile açıklanmıştır. Raporda yer alan medyanın sekiz önemli işlevi şunlardır: “Haber ve bilgi sağlama, toplumsallaştırma, güdüleme, tartışma ortamı hazırlama, eğitim, kültürün gelişmesine katkı, eğlendirme ve bütünleştirme” (MacBride, 2003).

Listenin başında yer alan haber ve bilgi sağlama işlevi demokratik sistemlerde bireylerin en temel ihtiyaçlarından birisidir. Siyasal iletişim sürecinde yurttaşların siyasal haber ve bilgilere doğrudan ve demokratik bir şekilde ulaşmasını sağlamak, yurttaşların demokratik toplumsal hayatın bir parçası olarak yaşamalarını ve sistemle bütünleşmelerini sağlamak medyanın görevleri arasındadır. Demokratik siyasal sistemlerde medya aracılığı ile toplumsal hayatı yakından ilgilendiren konuların müzakere edilmesi ve kamuoyunda tartışılması oldukça önemlidir.

Demokratik sistemlerin, siyasal iletişim sürecinde Gurevitch ve Blumler de medyanın bir takım işlevleri yerine getirmesi gerektiğinin altını çizmiştir. Bu işlevleri şöyle sıralamışlardır (Gurevitch ve Blumler, 2002:264-265):

1. Toplumsal ve siyasal çevrenin gözetimi, yurttaşların refahını olumlu ya da olumsuz biçimde etkileyecek gelişmelerin haber verilmesi,

99

2. Anlamlı gündem koyma, günün önemli sorunlarını, bu sorunları gündeme getiren ve çözebilecek olan güçleri de içerecek biçimde saptama,

3. Siyasetçilerin ve diğer baskı ve çıkar gruplarının sözcülerinin anlaşılır ve aydınlatıcı görüşlerini aktarmaları için platform görevi görme,

4. Hem çeşitli görüş açıları arasında hem de iktidarı (şimdi ve gelecekte) ellerinde bulunduranlarla kitleler arasında diyalog sağlama,

5. Resmi görevlilerin ellerindeki gücü nasıl kullandıklarına ilişkin hesap vermeleri için mekanizmalar sağlama,

6. Yurttaşları, siyasal süreçleri yalnızca izlemek ve hakkında konuşmaktan çok, öğrenmeleri, tercih yapmaları ve katılmaları için teşvik etme,

7. Medya dışındaki güçlerin, kendi bağımsızlıklarını, dürüstlüklerini ve izleyicilere hizmet etme yeteneklerini yok etme çabalarına ilkeli biçimde karşı koyma,

8. İzleyicileri, kendi siyasi çevrelerini anlamlandırabilen ve potansiyel olarak duyarlı davranan kişiler olarak görme ve onlara saygı gösterme.

Bu işlevleri üstlenen medyanın, kamuoyu üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır. Medya ile kamuoyu arasındaki ilişki biçiminde de iki ana eğilimin varlığından söz eden Atabek, ilk eğilimde medyanın kamuoyunun sesi, kamuoyunun aynası ya da yansıtıcısı olarak göründüğünü belirtir. İkinci eğilimde ise medya kamuoyunun yaratıcısıdır. Fakat bu süreçler öylesine iç içe geçmiştir ki kesin olarak birbirinden ayrılamaz. Atabek, bazı yaklaşımlar açısından ise medyanın kamuoyunu oluşturma ve yansıtma işlevlerinin bir arada tanımlanması gerekliliğini savunanlardan bahsetmiştir (Atabek, 2002:232).

Medya iletiler aracılığı ile kamuoyu yaratır. Geleneksel medyanın en önemli özelliği, iletilerin aktarılmasında "kanal" seçimini önemli kılmasıdır. Geleneksel medyada iletinin kaynağı ve hedefi doğrudan karşı karşıya gelemez. Aktarılacak olan iletiler, eşik bekçileri ve kanaat önderleri olarak adlandırılan yazı işleri müdürü, genel yayın koordinatörü, yönetmen, editör vb. tarafından kontrol edilir. Dolayısıyla geleneksel medyanın araçsal doğası izleyicinin aktif olarak kendisini ifade etmesine olanak tanımaz. Bu nedenle de etkileşimsiz ve tek yönlüdür.

Benzer bir şekilde temsili demokrasi anlayışı çerçevesinde biçimlenen geleneksel demokrasilerde, halkın kendisi adına yönetimsel kararları alması için seçtiği temsilciler, siyasal iletişim sürecinde medyayı tek yönlü ve etkileşimsiz

100

olarak kullanmaktadır. Geleneksel temsili demokratik sistem ile geleneksel medyanın yöntem ve araçlarının bu anlamda birbiri ile benzeştiği ve birbirlerini desteklediği görülmektedir. Geleneksel medyanın yukarıdan aşağı yönelimli iletişim biçimi temsili demokratik sistemde de aynı şekilde kullanılmaktadır. Yurttaşlardan siyasetçilere yönelik bir ileti akışı yerine siyasetçilerden yurttaşlara yönelik ileti akışının gerçekleştiği görülmektedir.

Seçilmiş temsilcilerin, halk adına halkın siyasal yetkilerini kullanma gücü olduğu gibi geleneksel medyada da gazeteci, köşe yazarı, televizyon habercisi vb. tarafından kamuoyuna sunulan siyasal, toplumsal, ekonomik vb. konularda gündem oluşturma gücü vardır. Her iki durumda da demokrasinin asıl yararlanıcısı konumunda olan yurttaşlar aktif bir rol oynayamazlar. Çünkü bu süreçlerde enformasyonun yukarıdan aşağıya tek yönlü bir akışı mevcuttur. Katılımcı ve etkileşimli bir siyasal iletişim formu desteklenmemektedir.

Demokratikleşme en klasik biçimiyle, yurttaşın siyasal/yönetsel yaşama oy vererek katılımı olarak tanımlandığında çağdaş demokrasi anlayışlarında bununla yetinilmediği, sadece seçimden seçime oy vererek demokratik hakların kullanımının tatmin sağlamadığı, yurttaşın daha etkin biçimde siyasal/yönetsel kararların aktörü olma arzusu taşıdığı bilinmektedir (Çukurçayır’dan akt. Vural, 2010: 151). Çağdaş demokratik sistemde yurttaşlar demokrasinin sağladığı ortamdan beslenmektedir. Enformasyon ise siyasal katılımı artıran en önemli unsurdur. Medya aracılığı ile haberlerin ve fikirlerin özgürce yayılabildiği, tartışılabildiği bir ortam siyasal katılımın artmasında önemlidir.

“Siyasal katılımın temel işlevi olan, siyasal yöneticilerin belirlenmesi ve toplumsal isteklerin gerçekleşmesi için seçim süreçlerinin işletilmesi, sınırlı bir demokrasinin uygulandığı sistemlerde de mevcuttur ancak, çağdaş ve gelişmiş demokrasilerde, kişinin kendisini yönetecekleri ya da kendisine dayatılanları seçmesi ve bundan sonra da hiçbir şeye karışmaması anlayışına yer bulunmamaktadır” (Vural, 2010:153). Katılımcı demokratik sistemde “kamuoyunun serbestçe oluşumu” için medyanın daha etkileşimli, çift yönlü, çok kaynaktan çok hedefe iletişimi mümkün kılacak şekilde kullanılması beklenmektedir. Baskıcı demokratik sistemlerde ise kamuoyunun bir şekilde oluşturulduğundan, yaratıldığından ya da

101

yönlendirildiğinden söz edilmekte ve tek yönlü enformasyon akışının altı çizilmektedir.

Yeni iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelere paralel olarak yukarıda sözü edilen etkileşimli ve siyasal katılımı destekleyen bir iletişim biçimi olanaklı hale gelmiştir. Yeni medya, demokratik sistemlerin yapısında değişimler yaşanmasını sağlayabilecek yeni bir zemin sunmaktadır. Yeni medyanın araçsal doğası katılımcı, doğrudan, etkileşimli bir demokrasiye geçişi olanaklı kılmaktadır. Yeni medyanın araçsal olanakları toplumların demokratik yapılarını etkilemektedir. Yurttaşlar ve siyasal aktörler arasındaki ilişkiyi değişime zorlamaktadır.

Bektaş, demokrasi ile yönetilen toplumlarda farklı görüşlerin, tutumların, görüşlerin, düşüncelerin kabul görüp savunulabileceğini, oysaki otoriter ve totaliter sistemleri benimseyen toplumların demokrasi kavramından uzaklaşarak, yönetenlerin lehine, tek yönlü fikirlerin benimsenmesinin desteklendiğini dile getirmiştir (Bektaş, 2007:243). Demokrasi, siyasal iletişim sürecinde yurttaşların her türlü siyasal enformasyona erişmesine, fikirlerin serbestçe ifade edilmesine ve tartışılmasına olanak sağlayan bir sistemi imlemektedir.

Demokratik sistemler farklı şekillerde de olsa yurttaşların, siyasal iletişim süreçleri ile enformasyon elde etmelerini sağlamaktadır. Siyasal haber, fikir ve düşünceleri serbestçe öğrenen, yorumlayabilen, eleştirebilen, başkaları ile paylaşabilen iyi bilgilenmiş yurttaşlar, siyasal alanda bir güç edinirler. Aynı zamanda siyasal enformasyonlar aracılığı ile yurttaşların siyasi meseleler hakkında fikir ve kanaat oluşturmaları sağlanmaktadır. Bu fikir ve kanaatler ise yurttaşların seçmen davranışlarını etkilemektedir. Siyasal iletişim ve demokrasi arasındaki bu sıkı bağ birbirini her zaman etkilemektedir.

Demokrasiden bahsedildiğinde ise tek bir tanımı ve tek bir türünün olmadığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle çalışmanın ikinci bölümünde demokrasi kavramı konu edilecektir. Demokrasinin kökenleri ve kavramın öncüllerinin yaptığı katkılar sunulacaktır. Daha sonra farklı demokrasi kavramlarının çağdaş demokrasi literatüründe nasıl ele alındığı ve demokrasinin geçirdiği dönüşümlere odaklanılacaktır.

102

II. BÖLÜM: DEMOKRASİ KAVRAMI ve DEMOKRASİNİN