• Sonuç bulunamadı

Demokrasinin Kökenleri: Tanımlar ve Antik Yunan

II. BÖLÜM: DEMOKRASİ KAVRAMI ve DEMOKRASİNİN DÖNÜŞÜMÜ

2.1. Demokrasinin Kökenleri: Tanımlar ve Antik Yunan

Günümüze kadar demokrasinin çok farklı kişiler ve kurumlar tarafından çok fazla sayıda farklı tanımı yapıldığı görülmektedir. Collier ve Levitsky yaptığı araştırmalar sonucunda demokrasinin birbirinden farklı tam 550 tanımını bulmuşlardır (akt. Diamond, 1994:21). Bu kadar farklı demokrasi biçiminin olmasının nedeni siyasal rejimlerin kendi yönetim biçimlerini meşrulaştırma çabasında aranabilir. 1970’lere kadar dünya devletleri arasında demokrasi ile yönetilenlerin oranı %30 iken, günümüzde bu oran %60’ı aşmış durumdadır. Günümüzde Batı tipi demokrasinin insanın kişiliğini ve yeteneklerini geliştirmeye en elverişli rejim olduğu yönündeki varsayımlar demokrasinin yaygınlaşması ve tanımların farklılaşması sonucunu doğurmuştur.

104

Tanımlar ne kadar farklılaştırılsa da üzerinde ortak fikir birliği yapılan konu demokrasinin kökeninin Antik Yunan’a dayandırılmasıdır. Milattan önce Atina ve Isparta kent devletleri yönetim modeli olarak demokrasiyi uygulamışlardır. Almanca Demokratie, İngilizce ‘Democracy’, Fransızca ‘Demacratie’, Yunanca ‘Démocratie’ demek olan kelime Latince demos ve kratos kelimelerinin birleşiminden oluşur. Kelimenin etimolojisi incelendiğinde demokrasinin; ‘demos’ –Yunanca’da halk, halk kitlesi veya tam yurttaşlık anlamında bir kelime –ile ‘egemen olmak’ veya ‘iktidar kullanmak’ gibi anlamlara gelen ‘kratein’ kelimelerinden oluştuğu görülmektedir. Yunanca demos (insanlar) ve kratos (yönetmek) sözcüklerini birleştirerek demokrasi ya da demoktratia terimini ilk kullanan Yunanlıların büyük ihtimalle Atinalılar olduğu düşünülmektedir. Demos sözcüğünün Atina’da genellikle bütün Atinalılar, bazen de halk, hatta kimi zaman sadece fakir insanlar anlamına gelmesi de ilginçtir (Dahl, 2010:19).

Demokrasi üzerine yazılan ilk değerlendirmeyi Heredot yapmıştır. “M.Ö. 5. yüzyılda kaleme alınmış olan bu yapıtta demokrasi halkın yönetimi, yasalar önünde eşitlik, bütün sorunların açık tartışmaya sunulması, yöneticilerin makamlarından hareketle sorumlu tutulmaları olarak nitelendiriliyordu. (…) Tukidides Tarihi’nde yer alan, Perikles’in ünlü söylevi de demokratik düşünceye önemli katkıları olan bir belge sayılır. Perikles bu söylevinde, demokrasinin, birkaç seçkin yurttaşın değil, tüm yurttaşların katkılarıyla var olan bir rejim olduğunu vurgular” (Kışlalı, 2006:239).

Schmidt’e göre demokrasi, kısa ve özlü olarak halkın (demos) –doğrudan veya dolaylı egemenliği veya iktidar kullanımı, halk egemenliği veya çoğunluğun egemenliği olarak tanımlanabilir (Schmidt, 2002:13). Schmidt, Aristoteles okulunun devlet şekilleri öğretisine göre demokrasinin, çoğunluğun egemen olduğu egemenlik şekli veya devlet şekli anlamında kullanıldığına dikkat çekmiştir. Dönemin koşulları göz önüne alındığında Yunan demokrasisinin politik kurumları, kendi dönemleri için oldukça yenilikçi olarak ele alınmaktadır.

Antik Yunan, kendi taşrasına sahip yüzlerce bağımsız şehirden meydana gelmiştir. Demokrasi ve Antik Yunan arasında ilişki kuran düşünürler şehir devletleri

105

ve demokrasinin ortaya çıkış koşulları açısından da bir ilişki olduğunu savunurlar. “Şehir devletinin yönetimi ve şehir halkının günlük hayatını düzenleme anlamında ortaya site rejimleri çıkmıştır. Site rejimi, MÖ 1500-1000’li yıllarda başlar. Sümerler, Babiller, Etiler, İbraniler gibi pek çok kavimde görülmesine rağmen eski Yunan, özellikle Atina Sitesi demokrasiyi en çok yaşamış ve düşünmüş olanıdır” (Bumin, 1986:8). Atina şehir devletleri arasında en önemlisidir.

Tarihteki ilk demokrasinin Eski Yunan’daki kent devleti çerçevesinde uygulandığı bilinse de bu, günümüzdeki anlamda demokrasi olmaktan çok uzaktır. Antik Yunan demokrasisi, nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan köleler ve kadınlar dışında kalanların 20 yaş üzerindeki Atinalı erkeklerin ülke yönetimini doğrudan üstlendiği, aracılıksız bir azınlık demokrasisidir. Dolayısı ile Atina’da halk(demos) denilince siyasal kavrayış olarak, özgür, toprak ve köle sahibi, erkeklerden oluşan topluluk anlaşılmaktadır. “Mülksüzler, ücretliler, kadınlar ve yabancılar siyasal topluluk olan demosun parçası ve muhatabı değil, yalnızca ona tabi unsurlardır” (Kılıçbay, 2006:61-63). Modern demokrasi pratiklerinden farklı olsa da “Atina’daki demokrasi, Yunan demokrasileri arasında en önemlisi, o zaman ve bugün de en iyi bilinenidir; katılımcı demokrasisinin ilk örneği olarak gösterilmiştir” (Dahl, 2010:20).

Aristoteles’in devlet yönetimleri öğretisinde demokrasi öncelikle ‘çoğunluğun egemenliği’ ve ‘ halk meclisinin egemenliği’ olarak anlaşılmaktadır. Aristoteles’in Politika (2012) adlı kitabında olduğu gibi demokrasi kavramı, bir egemenlik şeklini ya da devlet şeklini bir ‘siyasal yönetimini’ veya ‘devlet idaresi’ni karakterize etmek için kullanılmaktadır. Demokrasi özü itibarıyla temel kararlara katılımın çoğunluğu ile diğer rejimlerden ayrılır.

Atinalı kadınlar, çocuklar, yabancılar ve köleler, Politika’da bahsedildiği üzere “yasama ve yargı kararlarının oluşturulmasında söz sahibi olma ve vatandaşlık haklarından yoksundurlar” (Aristoteles, 2012:18-19). Onların dışında kalan sayıları 30.000 ile 45.000 arasında olan vatandaş topluluğu, yılda 40 defadan az olmamak üzere, bir meclis olarak toplanmaktaydı. “Atina’nın en önemli organı ve merkezi bütün vatandaşların yer almaya haklarının olduğu bu meclistir” (Dahl, 2010:20).

106

oluşturulmasına yönelik yasal çerçevenin oluşturulması, mali konuların karara bağlanması, savaş ve barış ilan edilmesi gibi temel kamu siyasalarının belirlenmesi gibi konularda kararlar almaya yetkilidir.

Aristoteles, Politika adlı eserinin VI. kitabında önemli bir demokrasi tanımı yapmaktadır. ‘Demos’un üstünlüğüne vurgu yapan bu tanımda demokrasinin şansı özgürlüktür. Özgürlüğün belirtisi ise sırayla yönetmek ve yönetilmektir. Aristoteles, buradan demokrasinin aşağıdaki karakteristik niteliklerini çıkartmıştır:

“1. Seçimler: Bütün yurttaşların bütün devlet görevlerine seçilme yeterliliğinin olması;

2. Yönetme: Her bireyi herkesin ve her bireyin herkesi yönetmesi; 3. Görevlere atamaların kura’yla yapılması;

4. Hiçbir kamu görevi için mülkiyet sahibi olma koşulunun aranmaması; 5. Aynı bir adamın aynı göreve üst üste iki kere getirilmemesi;

6. Makamlar için kısa görev süreleri: 7. Jürili mahkemeler;

8. Her şeyde egemen yetkenin Ekklesia, yani mecliste olması;

9. Mecliste, mahkemelerde, devlet görevlerinde herkese düzenli ücret düzenlenmesi;

10. İyi doğum, servet ve kültürün ayırt edici özellikleri olması gibi, bunların karşıtları, aşağı doğum, düşük gelir ve bayağı zevk de halkın egemenliği için tipik sayılır;

11. Görevler sürekli olmamalıdır” (Aristoteles, 2012:180).

Ortaklaşa rıza gereğince demokratik olan adalet fikrinden demos’un son derece demokratik demokrasisi çıkar; zenginlerle yoksulların yönetimi tamamıyla aynı ölçüde etkiledikleri bir eşitlik; hiçbir bireyin egemen erkinin olmadığı, fakat hepsinin birden eşit ve sayısal bir ilkeye göre bu erki kullandıkları bir demokrasi (Aristoteles, 2012: 181).

Atina demokrasisinin radikalliği yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere “ister fakir ister zengin olsun vatandaşın siyasal eşitliğine dayanıyordu” (Schmidt, 2002:36). Yukarıdaki uzun alıntı, Antik Yunan’da demokrasinin temelini göstermesi açısından önemlidir. Bu temel özgürlüğün, sayısal eşitliğin, yasamada, yargıda kamu

107

görevlilerin sıkı kontrolü aracılığı ile yürütmede demosun egemenliğine dayanan bir sistem oluşturmaktadır.

Atina demokrasisinde, siyasal süreçlerde kurumsal konulara bu ölçüde önem veren halkın, organik bir bütün ve kolektif bir kimlik oluşturduğu söylenebilir. Kolektif düzeyde önemli olan bireylerin seçenek ve hisleri değil kolektif bağın niteliğidir. Bu anlamda halk, “birbirine ortak veya kolektif çıkarlarla bağlı, tek ve bütünleşmiş bir yapı olarak görülmektedir” (Heywood, 2006: 98). Klasik demokrasi anlayışının temelleri ortak çıkarlar için halkın yönetime katılabilmesinde yatar.

Atina’nın bağımsızlığı M.Ö. 322 yılında Makedonya hâkimiyetine girmesiyle sona ermiştir. “Ancak Eski Yunan demokrasisinin içkin olduğu bir takım ideallerin, özellikle Roma Cumhuriyeti başta olmak üzere, farklı siyasal rejimler içinde kısmen de olsa yaşadığı bilinmektedir” (Beriş, 2006: 79). Romalılar kendi sistemlerine cumhuriyet anlamına gelen republic adını vermiştirler.

“Latince’ de res, şey ya da ilişki, publicus da halk anlamına geliyor. Yani serbest bir çeviriyle, cumhuriyet halka ait olan şey demektir. Cumhuriyet’in yönetimine katılma hakkı başta soylular ya da aristokratlarla sınırlıydı. Zor uğraşların sonunda sıradan halk da (plebler yani aşağı tabakadan olanlar) yönetime katılmaya hak kazandı. Atina’da ve 20.yüzyıla kadar ki demokrasilerde ve cumhuriyetlerde olduğu gibi burada da katılım erkeklerle sınırlandırılmıştır” (Dahl, 2010:21). Tıpkı Atina demokrasisinde olduğu gibi Romalılar da günümüzdeki demokrasi anlayışına benzer demokratik yollarla seçilmiş temsilcilere dayanan temsili bir hükümet sistemi oluşturmamışlardır.

Dahl, bu sistemlerin hepsi de eksikliği fark edilen en az üç temel politik kurumdan yoksun olduğuna dikkat çeker: “Seçilmiş temsilcilerden oluşmuş bir ulusal parlamento ve ulusal hükümetin altında çalışan, halkın seçtiği yerel yönetimler. Alt seviyelerdeki demokrasiyi halkın seçtiği üst seviyedeki bir parlamentoyla birleştiren bir sistem henüz icat edilmemişti. Bu politik kurumların bu kombinasyonu Britanya’da, İskandinavya’da, Güney İskoçya’da, İsviçre’de ve Akdeniz’in kuzeyinde ki diğer bölgelerde ortaya çıkmıştır” (Dahl, 2010:26).

108

Antik Yunan demokrasisinin günümüzde kullandığımız anlamda halkın kendi kendisini yönettiği bir sistem olmadığı çok açıktır. Öncelikle Atina’da yaşayan kadın, köle ve yabancılar yönetime dahil edilmemişlerdir. Fakat dönemsel olarak ele alındığında geniş tabanlı soysal ve siyasal bir rejim olduğu görülmektedir. “Atina demokrasisi bir kitlenin doğrudan siyasal egemenliğinin radikal ve siyasal eşitliğinin işareti altında da uzun zaman gerçekten işlediğinin tarihsel kanıtıdır. Bu bakımdan Aristoteles’ in demokrasi öğretisi ve onun karşıtı özellikle Atina demokrasisi daha sonra ki kuramlara ve demokrasinin pratiğine bir temel ve çok yönlü bir teşvik olmuştur” (Schmidt, 2002:43).

Yunan şehir devletlerinde demokrasi “İlk olarak, bu rejimler bilinen öncelleri olmayan bir yurttaşlık modeli oluşturmuşlardır. İkinci olarak, bu rejimlerde yurttaşlık sorumlulukları genelde ve de büyük ölçüde dönüşümlü olarak yerine getirilmektedir. Tüm yurttaşlar arasında eşit hak ve yükümlülükler ilkesi hakimdir” (Tilly, 2007:54). Bu açıdan ele alındığında Atina demokrasisinin bize bıraktığı en büyük miras, halkın katılımı üzerine kurulmuş temsili bir yönetim anlayışı bırakmasıdır. Bu sayede modern demokrasi kavramının oluşmasına katkıda bulunmuştur.