• Sonuç bulunamadı

Siyâsî ve Sosyal Çevre

1.3. YaĢadığı Dönemdeki Siyasî, Sosyal, Ġlmî ve Kültürel Çevre

1.3.1. Siyâsî ve Sosyal Çevre

Mâtürîdî, Ġslâm medeniyetinin kuruluĢunda ve daha sonra takip eden dönemlerde Sünnîliği müdafaa adına yetiĢtirdiği büyük ilim ve fikir adamları ile müstesnâ ve medenî bir mevkiye sahip olan Mâverâünnehir bölgesinde (Semerkand‟da) dünyaya gelmiĢ, Sâmânîler döneminde (261-389/875-999) yaĢamıĢtır.

Mâverâünnehir tabiri, Müslüman Arapların o bölgeyi feth ettikten sonra bölgeye verdikleri isim olarak karĢımıza çıkmaktadır. Çünkü bölgeye Ġslâm öncesi dönemde Turan, Eftalit ya da Haytalların yurdu adı verilmekteydi.154

153

Aslan, “Kelâm İlminin Gelişimine Türklerin Katkısı: Ebû’l-Muîn en-Nesefî Örneği”, Uluslararası Türk Dünyasının

İslâmiyete Katkıları Sempozyumu, s. 490.

154

Barthold, “Mâverâunnehir”, İA, VII, 408 Aydın Usta, Türklerin İslâmlaşma Serüveni: Sâmânîler Devleti, İstanbul, 2007, s. 24.

42

Mâtürîdî, Mâverâünnehir‟de kurulmuĢ olan Samanoğulları döneminde yaĢamıĢtır. Bu nedenle söz konusu devletin genel hatlarıyla incelenmesinin faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Sâmânîler devleti, Mâverâünnehir ve çevresini içine alan çok geniĢ bir coğrafyada hüküm sürmüĢ bir Ġslâm devletidir.155

Bu coğrafya günümüzde Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tâcikistan, Türkmenistan, Ġran ve Afganistan arasında paylaĢılmıĢ durumdadır.156

Mâverâünnehir halkının Ġslâmî geleneklere sahip olmaları Ġran asıllı hanedan mensuplarının kurduğu Samanoğulları Devleti‟nin (874-999) dönemine rastlar. Nitekim W. Barthold da Türkler arasında Ġslâmiyet‟in yayılmasının Ġranlı Samanoğulları döneminden itibaren baĢladığını ifade eder.157

Bu devletin baĢında bulunan hanedan Ġranlı olmakla beraber halkın ekseriyeti ve gittikçe artan bir nisbette ordu ve idare unsurlarının menĢei Türklere dayanıyordu. Bu yönüyle Samanoğulları, Türk devleti karakterini arz eden bir özelliğe sahip olmuĢtur.158

Bu bağlamda Mâtürîdî‟nin yaĢadığı döneme göz atacak olursak, onun dönemini iki kısımda değerlendirebiliriz. Bunlardan birincisi huzur ve sükunun hakim olduğu dönem olup, bu süre, III./IX. asrın ikinci yarısını kapsamaktadır. Nitekim kaynaklarda Semerkand, yukarıda da bahsedildiği üzere IV./X. asrın baĢlarına kadar uzun süre huzur ve sükunun hakim olduğu bir ilim merkezi olarak gösterilmektedir. Zira o zaman Semerkand‟da, istikrarlı ve güvenli bir yönetim bulunmaktaydı. Mâtürîdî‟nin yaĢadığı dönemin ikinci kısmı, kargaĢa ve kaosun hakim olduğu bir dönemdir ki bu dönem, II. Nasr‟ın (913-943) mücadelelerle geçen saltanat dönemine tekabül etmekle birlikte IV./X. asrın neredeyse tamamını kapsamaktadır.159

II. Nasr‟ın uzun süren saltanat dönemi yeni fethedilen yerlerle birlikte, önceden ele geçirilmiĢ yerlerin elde tutulması için yapılan mücadeleler ve iç isyanlarla uğraĢmakla

155

Will Durant, İslâm Medeniyeti, (trc. Orhan Bahaeddin), Ankara, 2004, s. 21.

156

Usta, Sâmânîler Devleti, s. 24.

157

Barthold, Moğal İstilasına Kadar Türkistan, s. 227; Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Dersleri, (haz. Hüseyin Dağ), Ankara, 2004, s. 55.

158

Turan, “Türkler ve İslâmiyet”, TÜRKLER, IV, 294; Usta, Sâmânîler Devleti, s. 67.

159

43

geçmiĢtir.160

Bu nedenle o, saltanatında gerek isyankâr akrabalarıyla ve gerekse dinî ayrılıklarla yüzyüze gelme durumunda kalmıĢtır. IV./X. asrın baĢında, Sâmânîler, bir taraftan Batınî ve Karmatî hareketlerle uğraĢmıĢ, diğer taraftan ise, aynı tarihlerde kurulan ġii Fâtimî ve Büveyhî devletlerinin siyasî baskısı altında kalmıĢtır.161

Özellikle Ġran‟ın batısında ġiî hanedanının ortaya çıkması, Sünnî olan Samanoğulları için bir tehlike oluĢturduğundan, Nasr b. Ahmed döneminden Samanoğullarının son zamanlarına kadar devlet, bütün güçünü batı sınırını korumaya hasretmiĢti. Bu arada Büveyhilerin ortaya çıkıĢı ve bilhassa 333/944‟te Bağdat‟ı almaları, batıdaki tehlikeyi daha da artırmıĢtır.162

Sâmânîler döneminde Kuzey Afrika‟da devlet kurmayı baĢaran ve Abbâsî halifeleriyle rekabete girerek kendilerini halife lanseden Ġsmâili-Fâtimîler, kurdukları “dâilik” sistemiyle kendi fırkalarını ve imametlerini Ġslâm ülkelerine propaganda ediyorlardı. Özellikle IX. asrın ortalarından itibaren NiĢabur Ģehri baĢta olmak üzere Horasan ve Mâverâünnehr‟e dâiler gönderilmeye baĢlanmıĢtı.163

Bu dâiler, Sâmânî devletinin önemli mevkilerini iĢgal eden kiĢileri ġiîliğe sokmayı baĢarmıĢtı. Hatta rivayete göre II. Nasr, bu propakandalardan etkilenerek Ġsmâilî mezhebine temayül edince durumdan rahatsız olan Sünnî ulama, Türk hassa ordusunun komutanına müracaat etmiĢ, bunun üzerine II. Nasr tahttan indirilmiĢtir.164

Yerine geçen oğlu Nuh (943-954) ise alelacele ülkeyi Ġsmâili mezhebi taraftarlarından temizlemeye giriĢmiĢtir.165

Sâmânî Devletinin ahalisi Soğdlular, Ġranlılar, Türkler ve Araplardan oluĢmaktaydı. Genellikle ZerdüĢt dinine bağlı olan ve tüccar kavmi olarak bilinen Soğdlular‟ın Türkistan‟a Avrupa‟dan gelmiĢ oldukları rivayet edilir.166

Bilindiği uzere Soğdlar, Ġpek Yolu boyunca ticaret ile uğraĢan, Semerkand ve Çin arasında kervanlar vasıtasıyla ticarî

160

Bu dönemde çıkan isyanlar için bk. Usta, Sâmânîler Devleti, s. 115 vd.

161

Ak, Mâtürîdî Kaynaklarda Mâtürîdî ve Mâtürîdilik, s. 20-21; Usta, Sâmânîler Devleti, s. 115.

162

Jean Poul Roux, Türklerin ve Moğalların Eski Dini, (trc. Aykut Kazancıgil), İstanbul, 2002, s. 187; Yıldız, “Sâmânîler”, DGBİTA, Konya, 1994, VII, 65.

163

M. Saffet Sarıkaya, “Türklerin İslâmlaşma Sürecinde Mezheplerin ve Tarikatların Yeri”, TÜRKLER, (Ed.: Hasan Celal Güzel ve dğr., Ankara, 2002, V, 502.

164

Barthold, Moğal İstilasına Kadar Türkistan, s. 262.

165

Peter B. Golden, “Orta Asya’da İslâmiyet’in İlk Dönemleri ve Karahanlılar”, Erken İç Asya Tarihi, (trc. Halil Berktay), İstanbul, 2002, s. 481.

166

44

hayatı ellerine geçirmiĢ bir halktı.167 Ġpek Yolu güzergâhları baĢta olmak üzere önemli yerlere yerleĢerek birçok ticârî koloniler kurmuĢ olan Soğdlular, milletlerarası ticaretin geliĢmesine de öncülük etmiĢlerdir.168

Uluslararası bağlantıları ile Soğdlular, birçok yabancı dil biliyorlardı ve çoğu okuryazardı. Genelde çevirmen ve tercüman olarak iĢe alınırlardı.169

X. yüzyılda Mâverâünnehir ve Horasan halkı, çoğunluğu Müslüman olmak üzere Mecûsîlik, Budizm, Maniheizm, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi çeĢitli dinlere mensup insanlardan oluĢmaktaydı. Bu çeĢitlilik, bölgenin sosyal hayatında canlılığı beraberinde getirmekte, adeta dinî geleneklerin kaynaĢtığı bir pota görünümünü vermekteydi.170

Sâmânîler‟in idaresi altındaki Buhârâ ve Semerkand Ģehirlerinde zengin bir ilim, kültür ve sanat çevresi oluĢturulmuĢtu. Sâmânîler döneminde baĢkent Buhârâ olmasına rağmen, nüfüs ve büyüklük bakımından Semerkand, her zaman Mâverâünnehir‟in birinci büyük Ģehri olmuĢtur. ġehrin bu önemi, temel olarak coğrafî konumu ve Hindistan (Belh üzerinden) ve Ġran‟dan (Merv üzerinden) gelen ticaret yollarının birleĢtiği noktada bulunması ile açıklanabilir.171

Dolayısıyla Mâtürîdî‟nin yetiĢtiği çağda Semerkand ve etrafında hem ticarî hem de ilmî bir çevre teĢekkül etmiĢ ve bu muhit, bütün bir Mâverâünnehir‟e damgasını vurmuĢtur.

Buhârâ gibi bazı merkezler ise, zaten değiĢik dinler ve kültürlere ev sahipliği yapmıĢ, bilimsel geliĢmeler için uygun zemini önceden oluĢturmuĢlardı. Zira “Vihârâ” kelimesinin; Uygur ve Hıtaylar arasında “Puthane”, Mecûsîler arasında “Öğrenim Merkezi”,172

Sanskrikçede “Budist Medresesi”, Özbek kaynaklarınca da “Manastır, Ġbadethane, Harem” anlamlarına geldiğine dayanılarak, Buhârâ‟da Ġslâm‟ın ve Ġslâmî

167

Hans J. Klımkeıt, “Türk Orta Asyasında Budizm”, (trc. Mehmet T. Berbercan), Türkiyat Araştırmaları Dergisi, sy. 26, Konya, 2009, s. 98; Rıchard C. FOLTZ , İpek Yolu Dinleri, (trc. Aydın Aslan), İstanbul, 2006, s. 27.

168

Kitapçı, Türkler Nasıl Müslüman Oldu, s. 65.

169

Foltz, İpek Yolu Dinleri, s. 27-28.

170

Foltz, İpek Yolu Dinleri, s. 19.

171

Bartdhold, İlk Müslüman Türkler, (trc. M. A. Yalman ve dğr.), İstanbul, 2008, s. 411; Bartdhold, Moğal İstilasına

Kadar Türkistan, s. 88.

172

45

ilimlerin hızla geliĢmesinin173

bu medeniyetlerden kalan ananeye bağlı olduğu yorumlarının yapılması,174

bu tezimizi desteklemektedir.

Mâverâünnehir‟de bu Ģekilde cereyan eden ilmî ve ticarî faaliyetler sayesinde Ġslâmiyet, Orta Asya bozkırlarında yayılma imkânı bulmuĢtur. Bundan da anlaĢılıyor ki, Mâtürîdî‟nin yaĢadığı dönemde Sâmânîler, ülkelerinde geniĢ çapta bir ilmî hareketin baĢlamasında ve devam etmesinde büyük bir katkıda bulunmuĢlar ve bunu bütün imkânlarıyla desteklemiĢlerdir. Sâmânîler zamanında Mâverâünnehir‟de ilmî, iktisâdî ve ticarî faaliyetlerin gösterdiği bu geliĢme, ülkenin Ġslâm medeniyetinin beĢiği mesabesinde bulunan Mezopotamya (özellikle Bağdat) ile rekabet edecek bir seviyeye eriĢmesine sebep olmuĢtur. Öyleki ki Ġslâm âleminde baĢta Mâtürîdî gibi otoritesi tanınan birçok âlimlerin vatanını bu memleket oluĢturmuĢtur.