• Sonuç bulunamadı

Peygamberlerin Bir Kısmına Ġman Edip Bir Kısmını Ġnkâr Etmeleri Mâtürîdî‟nin Yahudilerin peygamberlik anlayıĢlarına getirdiği eleĢtirilerinden biri de

BÖLÜM 2. MÂTÜRÎDÎ’NĠN EHL-Ġ KĠTABA BAKIġI

2.1. Mâtürîdî’ye Göre Din

2.3.1. Ulûhiyet Ġnançları

2.3.2.2. Peygamberlerin Bir Kısmına Ġman Edip Bir Kısmını Ġnkâr Etmeleri Mâtürîdî‟nin Yahudilerin peygamberlik anlayıĢlarına getirdiği eleĢtirilerinden biri de

onların peygamberler arasında ayrım gözeterek, bir kısmını inkâr edip bir kısmına inanmalarıdır. Bu çerçevede Mâtürîdî, Yahudilerin sadece Ġsrailoğulları‟ndan olan peygamberlerin peygamberliklerini benimsediklerine, kendi ırklarından olmayanların peygamberliğini ise inkâr ettiklerine dikkat çeker ve Hz. Peygambere iman etmeme sebebini de bekledikleri peygamberin Ġsrailoğulları‟ndan gönderileceğine inanmalarını gösterir. Ona göre Yahudiler, önceki peygamberlerin çoğunun kendi nesillerinden gönderildiği için bu inancı benimsemiĢlerdir.640

Mâtürîdî, Yahudilerin bu yöndeki inançlarını eleĢtirirken Hz. Peygamber‟e inanmamalarının asıl sebebinin ona karĢı içlerinde besledikleri kıskançlıkları ve hasetleri olduğunu belirtir. Çünkü Allah Teâlâ, bu sefer peygamberi (Hz. Muhammed‟i) Ġsrailoğulları‟ndan değil Ġsmâiloğulları‟ndan göndermiĢtir. Durum böyle olunca Yahudiler, Arapları641 kıskanarak bu soydan gelen Hz. Peygamber‟i inkâr etmiĢler ve bu inkarlarını da meĢrulaĢtırmak için kendi kitaplarında mevcut olan onun sıfat ve niteliklerini gizlemiĢlerdir.642 Böyle davranmalarının temel nedeni de peygamberin Ġsmâil soyundan gönderilmesiyle sahip oldukları menfaatleri, idarî üstünlüklerini ve sosyal statülerini kaybedecekleri endiĢesine kapılmıĢ olmalarıdır.643

Mâtürîdî, onların bu tutumlarına “Yoksa insanları; Allah‟ın lütfünden kendilerine verdiği şey dolayısıyla

kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrâhim ailesine de kitap ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir hükümranlık da vermiştik”644

ayetinin delalet ettiğini ifade eder. Mâtürîdî‟ye göre, ayette Allah Teâlâ, onların bu kıskançlıklarının yersiz olduğunu ifade etmekte ve

640

Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 197-198.

641

Hz. İsmâil Mekke’nin ileri gelenlerinden Cürhüm kabilesinden bir kadınla evlenerek akraba olmuş, bu akrabalık neticesinde Hz. İsmâil’in neslinden, Arab-ı Müsta’rebe diye meşhur olan Arap nesli türemiştir. Bk. Ahmed Çelebi,

Mukayeseli Dinler Açısından Yahudilik, (trc. Ahmed Büyükçınar-Ö. Faruk Harman), İstanbul, 1978, s. 34.

642 Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 176, 197-198; XII, 177. 643 Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 198. 644 en-Nisâ, 4/54.

132

sanki Ģöyle demektedir: Yoksa Allah Teâlâ‟nın kendisine verdiği nimetlerden olan peygamberlik ve kitaptan dolayı Hz. Muhammed‟i kıskanıyorlar mı? Oysa Hz. Ġbrâhim soyuna Kitab‟ı ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahĢettik. Hz. Ġbrâhim‟i kıskanmadılar da, onun çocuklarından olduğu halde Allah‟ın kendisine bahĢettiği kitap ve peygamberlikten dolayı Hz. Muhammed‟i neden kıskanıyorlar?645

Mâtürîdî‟nin burada dikkat çekmek istedeği temel husus, Yahudilerin Hz. Ġbrâhim‟e ve Hz. Ġshak, Hz. Yakûp gibi onun soyundan gelenlere peygamberliğin verilmesini646

kıskanmayıp da yine Hz. Ġbrâhim‟in soyundan gelen Hz. Muhammed‟in peygamberliğini kıskanıp inkar etmeleridir.647

Halbuki bu peygamberlerin hepsi de Hz. Ġbrâhim‟in soyundan gelmekteydi. Dolayısıyla Yahudilerin peygamberlenden bir kısmına iman edip bir kısmını inkar etmeleri, davranıĢlarındaki tutarsızlıklarını ve Hz. Peygamber‟e karĢı olan kıskançlıklarını göstermektedir.

Konuyla bağlantılı olarak Mâtürîdî, Yahudi ve Hıristiyanların Hz. Ġbrâhim hakkında ileri sürdükleri çeĢitli iddialarına da eleĢtiriler yöneltir. Ona göre Yahudi ve Hıristiyanlardan her biri, Hz. Ġbrâhim‟in Müslüman olmayıp kendi dinlerinden olduğunu, hatta kendi soylarının ona dayandığını iddia etmiĢlerdir.648

Mâtürîdî, onların bu tutumlarının bir çeliĢki olduğunu ve Hz. Ġbrâhim‟e iliĢkin iddialarının yersiz ve geçersiz olduğunu çeĢitli açılardan ispatlamaya çalıĢır. Bu bağlamda o, “Yoksa siz,

İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya‟kub ve esbâtın (torunlarının) Yahudi, yahut Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir?”649

ayetini delil getir. Ona göre, Allah Teâlâ bu ayette onların: “Ġbrâhim, Ya‟kub ve onların evlatları Yahudi ya da Hıristiyan idiler” Ģeklindeki iddialarını reddetmiĢtir.650

Zira

645

Mâtürîdî, Te’vîlât, III, 266.

646

Ayerler için bk. Yûsuf 12/7; el-Enbiyâ, 21/72-73.

647

Klasik Yahudi dünyasında Müslüman deyince, genellikle Araplar kastedilir. Bilindiği gibi, Yahudilerle Araplar arasında amansız bir düşmanlık vardır. Bu düşmanlığın temeli, Hz. İsmâil ile Hz. Hz. İshak’a dayanmaktadır. Tevrat’a göre Hz. İbrâhim’in mübarek soyu Hz. İshak’ta devam etmiştir. Hz. İbrâhim, Hz. İsmâil’i yanından uzaklaştırmış ve Hz. İshak’ı alıkoymuştur (Tekvin, 17, 21. Bablar). Tevrat’taki bu anlatım, daha sonraki Yahudi literatüründe Araplar aleyhine daha da olumsuzlaştırılmış ve Hz. İsmâil’in (dolayısıyla Arapların) Hz. İbrâhim’in hayırsız oğlu olduğu belirtilmiştir. Bk. Baki Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Diğer Dinler, İstanbul, 2002, s. 44-45.

648 Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 250-251; V, 275; II, 326. 649 el-Bakara, 2/140. 650 Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 255.

133

“Allah tarafından kendisine (bildirilmiĢ) bir Ģahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir?” ifadesi onların konuyla ilgili, bir bilgilerinin olmadığına ve yalancı olduklarına delalet eder.651

Konuyla ilgili olarak kullandığı bir diğer delil de: “Ey Ehl-i Kitap! İbrâhim hakkında

niçin tartışıyorsunuz. Hakbuki Tevrat ve İncil Hz. İbrâhim‟den sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz”652

mealindeki ayettir. Bu ayet Yahudi ve Hıristiyanların Hz. Ġbrâhim‟in kendi dinlerine mensup olduğuna iliĢkin iddialarının geçersizliğini ortaya koymak için nazil olmuĢtur. Mâtürîdî, burada önce gelenin, sonra gelenen dininden olamayacağına, Tevrat ve Ġncil‟in Hz. Ġbrâhim‟den sonra indirildiğine vurgu yaparak, Hıristiyanların ve Yahudilerin Hz. Ġbrâhim‟i görmediklerine, dolayısıyla onun hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmadıklarına, bu nedenle de onun kendi dinleri üzerinde olduğunu bilemeyeceklerine dikkat çeker. Bu bilgisizliklerine rağmen onların Hz. Ġbrâhim‟in kendi dinlerine mensup olduğunu iddia etmelerinin yersiz olduğunu belirtir.653

Diğer taraftan Mâtürîdî, Hz. Ġbrâhim‟in ölümünden sonra indirilen Tevrat ve Ġncil‟de Hz. Ġbrâhim‟in Müslüman ve Hanif olduğunun yazıldığına dikkat çeker ve bu görüĢünü “İbrâhim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan‟dı. Fakat o, Hanif bir Müslüman‟dı. Allah‟a

ortak koşanlardan da değildi.”654

ayetini delil göstererek temellendirmeye çalıĢır. Mâtürîdî, bu ayete dayanarak Yahudi ve Hıristiyanların Hz. Ġbrâhim‟in Müslüman olduğunu bildiklerine, fakat inatları ve kıskançlıkları yüzünden bu iddilarından vazgeçmeyerek Hz. Muhammed‟in Hz. Ġbrâhim‟le ilgili verdiği bilgilere kendi kitaplarında geçtiği Ģekilde karĢılık vermediklerine dikkat çeker.655

Buna ilaveten o, mezkur ayette Ehl-i kitabın iddialarının aksine Hz. Ġbrâhim‟e en yakın olanın, kendi döneminde ona iman edenler ile Hz. Peygamber ve ona inananlar olduğunun haber verildiğini belirtir.656 Mâtürîdî, Bakara 2/135. ayetinin tefsirinde de Yahudi ve Hıristiyanların insanları kendi dinlerine davet ederek, doğru yola ulaĢmanın ancak bu

651 Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 256. 652 Âl-i İmrân, 3/65. 653 Mâtürîdî, Te’vîlât, II, 326. 654 Âl-i İmrân, 3/67. 655 Mâtürîdî, Te’vîlât, II, 326. 656

134

daveti kabul etmekle mümkün olacağına iliĢkin bir iddiada bulunduklarını söyler. Mâtürîdî, bu iddiaların geçersiz olduğunu, zira Allah Teâlâ‟nın Hz. Muhammed‟e bu iddialarına karĢılık onlara: “Hayır, hakka yönelen İbrâhim‟in dinine uyarız. O, Allah‟a

ortak koşanlardan değildi”657

diyerek cevap vermesini emrettiğini belirtir. Buradan hareketle Mâtürîdî, Hz. Ġbrâhim‟in Hanif olduğuna dikkat çeker ve asıl kurtuluĢa erecek olanların da Ġbrâhim‟in dinine uyanlar olduğunu belirtir. Daha sonra o, Hanif kelimesiyle658 ihlâs sahibi Müslümanların kastedildiği, bu anlamda Hz. Ġbrâhim‟in dinine uyanların Yahudi veya Hıristiyanların değil Müslümanların olduğunu önemle vurgular. 659Çünkü Mâtürîdî‟ye göre Hz. Ġbrâhim‟e yakın olma ya da onun dininden olma, Yahudilerin iddia ettikleri gibi Ġbrâhim‟in soyundan gelmekle değil tevhidî bir imana sahip olmakla mümkündür.660

Kaldı ki Allah Teâlâ, Âl-i Ġmrân 68. ayetinde belirttiği üzere kendi katında geçerli olan dinin Yahudilik ve Hıristiyanlık değil, “Ġslâm” olduğunu bildirmiĢtir.661

Mâtürîdî‟ye göre Yahudilerin Hz. Peygamber‟i inkâr etmeleri aynı zamanda Allah ile peygamberlerin arasını ayırmak anlamına da gelmektedir. Mâtürîdî, onların bu tutumlarını “Allah‟ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile

peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip „Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız‟ diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; İşte gerçekten kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. Allah‟a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara (gelince) işte Allah onlara bir gün mükâfatlarını verecektir. Allah çok

657

el-Bakara, 2/135.

658

Mâtürîdî, başka bir yerde Hanif kelimesini, rablikte ve ilahlıkta hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmamak, dini sadece Allah’a has kılmak şeklinde tanımlar. Bk. Mâtürîdî, Te’vîlât, V, 275.

659

Günümüzde Hz. İbrâhim merkeze alınarak, Yahudi, Hıristiyan ve İslâm dini arasında iman açısından bir yakınlığın olduğuna ilişkin iddiaları desteklemek için “İbrâhimî Dinler” kavramı ortaya atılmıştır. Kur’an’da ve sünnette olmayan bu kavramı ilk kullanan kişi Fransız şarkiyatçı Louis Massignon’dur. Günümüzde ise bu kavram daha çok dinler arası diyalog faaliyetlerinde bulunan akademisyenler tarafından kullanılmaktadır. İslâm inancı açısından bakıldığında böyle bir kavramın kullanılması pek uygun düşmemektedir. Zira bu kavram, Hz. İbrâhim’in bir din tesisçisi olduğunu çağrıştırmaktadır. Halbuki İslâm’a göre dini vaz eden Allah’tır. Hz. İbrâhim ise diğer peygamberler gibi sadece bir insan ve peygamberdir. Bu nedenle, onun dini olamaz, din Allah’ındır. (Bk. Mehmet Bayraktar, “Kur’an ve Sünnet’in Dinlerarası Diyaloga Alet Edilmesi”, İslâmî Araştırmalar, Ankara, 2007, c. 20, sy. 3, s. 305-306; Bayraktar, Bir Hıristiyan Dogması Teslis, Ankara, 2007, s. 264-265; İsmâil R. Farukî, İbrâhimî dinlerin Diyalogu, (trc. Mesut Karaşahan), İstanbul, 1993, s. 15-27.

660

Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 252.

661

135 bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”662

mealindeki ayetlerle ortaya koymaya çalıĢarak, ayette geçen “ġüphesiz, Allah‟ı ve peygamberlerini inkâr edenler, Allah‟a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler” ifadesini Ģu Ģekilde yorumlar: “Buradaki “و” harfi “وا (veya)” anlamına gelir; bu durumda ayetin manası, “Allah‟ı ve peygamberlerini inkâr edenler veya Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyenler” Ģeklinde olur. Burada Allah‟ı inkâr etmekle nitelenenler “Dehriyye”dir. Çünkü onlar, Allah‟ı inkâr edip ona iman etmezler ve zamanın ezelîliği görüĢünü savunurlar. “Peygamberlerini inkâr edenler” ifadesi ise, Allah‟a iman edip bütün peygamberleri inkâr edenler hakkındadır. “Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyenler” ifadesi ise; peygamberlerden bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr edenler ve “bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına iman etmeyiz” diyenler hakkındadır.”663

Görüldüğü üzere Mâtürîdî, burada peygamberler arasında ayrım gözetenlerin kimler olduğunu belirtmemiĢtir. Fakat Âl-i Ġmrân 3/84. ayetinin tefsirinde Nisâ 4/150. ayetine iĢaret ederek, Allah‟a inanıp da Hz. Peygamber‟e inanmayarak ayrım yapmak isteyenlerin ve „Peygamberlerin kimine inanırız, kimini inkâr ederiz‟ diyenlerin Yahudiler ve Hıristiyanlar olduğunu belirtir.664 Mâtürîdî, onların bu tutumları sebebiyle Allah Teâlâ‟nın: “De ki: “Allah‟a, bize indirilene (Kur‟an‟a) İbrâhim‟e,

İsmâil‟e, İshak‟a, Ya‟kub‟a ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ‟ya, Îsâ‟ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz ona teslim olanlarız.”665

ayetini indirerek müminlere bütün peygamberlere iman etmelerini emrettiğini, bunun üzerine müminlerin de: “Peygamberlerden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz ona teslim olanlarız” diyerek hepsine birden iman ettiklerini ifade eder.666 Mâtürîdî, yorumuna Ģöyle devam eder: “...Bu ikisinin (imanla

küfrün) arasında bir yol tutmak isteyenler...”667

ifadesi “bunun dıĢında bir yol tutmak isteyenler” anlamındadır. Ayette geçen isteme fiili ise, bunu yapmıĢ oldukları anlamındadır. Onlar, bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr ederek bir dini

662 en-Nisâ, 4/150-151.

663

Mâtürîdî, Te’vîlât, III, 94.

664

Mâtürîdî, Te’vîlât, II, 351. Ayrıca bk. Te’vîlât, II, 225.

665

Âl-i İmrân, 3/84.

666

Mâtürîdî, Te’vîlât, II, 351. Ayrıca bk. IV, 71; V, 140.

667

136

benimsemiĢlerdir. Peygamberlerden bir kısmına iman etme Ģeklindeki bu imanları kendilerine fayda sağlamayacaktır.”668

Çünkü ona göre farklı mezheplere sahip olmalarına rağmen bu inançlarından dolayı hepsinin inkârcı olduklarını Allah Teâlâ:

“İşte onlar gerçekten kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.”669

buyurarak bildirmiĢ ve onlar hakkında küfür hükmü vermiĢtir.670

Bu çerçevede Mâtürîdî, ayette geçen “İşte onlar gerçekten kâfirlerdir” ifadesinin iki duruma iĢaret ettiğine dikkat çeker. Ona göre, Kâfir hükmü verilenlerden birincisi Allah‟ı inkâr edenlerdir. Ġkincisi peygamberlerin bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr edenler hakkındadır. Peygamberler arasında ayrım gözetmeye iliĢkin bu tutumları nedeniyle haklarında kâfir hükmü verilmiĢtir.671 Buna göre tüm peygamberlerin Allah‟ın elçisi olduğu düĢünülürse onlar arasında ayrım yapmak Allah‟ı inkâr etmek gibi düĢünülebilir. Çünkü her bir peygamber, bütün yaratılmıĢları Allah‟a, O‟nun bütün peygamberlerine ve kitaplarına iman etmeye davet eder. Onlardan birini inkâr ederse, Allah‟ı ve gönderdiği peygamberleri de inkâr etmiĢ olur.672

Mâtürîdî, Yahudilerin Tevrat‟a pek az iman ettiklerine dikkat çekerek, onu hakkıyla okumadıklarını ve onunla gerektiği gibi amel etmediklerini belirtir. Ona göre eğer Yahudiler kitaplarını hakkıyla okumuĢ olsalardı Hz. Muhammed‟e kesinlikle iman etmiĢ olurlardı.673

Çünkü Hz. Muhammed‟in peygamber olacağı kitaplarında açıklanmıĢtı. Bu nedenle onlar aslında onun peygamber olduğunu iyi bilmekteydiler. Ancak düĢmanlıklarından ve hevalarına uyduklarından dolayı onu inkâr ettiler.674

Bu tutumlarıyla da hem Tevrat‟ın hem de peygamberlerin bir kısmına iman edip, bir kısmını inkar etmiĢ oldular.675

Zira Tevrat‟a inanmak Hz. Muhammed‟e ve ona indirilene inanmayı, buna inanmak da tüm peygamberlere ve onlara indirilenlere inanmayı gerektirir. Oysa onlar, hem Hz. Îsâ‟yı hem de Hz. Muhammed‟i inkâr

668 Mâtürîdî, Te’vîlât, III, 94. 669 en-Nisâ, 4/150-151. 670 Mâtürîdî, Te’vîlât, III, 95. 671 Mâtürîdî, Te’vîlât, III, 95. 672

Mâtürîdî, Te’vîlât, III, 95; IV, 71.

673 Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 225. 674 Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 265. 675 Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 175; III, 254

137

etmiĢler,676

bu inkârları sebebiyle de küfürde aĢırıya gitmiĢlerdir.677 Mâtürîdî bu görüĢünü: “Onlara, “Allah‟ın indirdiğine (Kur‟an‟a) iman edin” denilince, “Biz sadece

bize indirilene (Tevrat‟a) inanırız” deyip, ondan sonra geleni (Kur‟an‟ı) inkâr ederler. Halbuki o ellerinde bulunanı (Tevrat‟ı) tasdik eden hak bir kitaptır. De ki, “Eğer inanan kimseler idiyseniz daha önce niçin Allah‟ın peygamberlerini öldürüyordunuz?”678

ayetiyle de temellendirir. Bu bağlamda Mâtürîdî, Ģu yorumu yapar: “Yahudilere Hz. Peygambere indirilen Kur‟an‟a iman edin denildiğinde, onlar „kendimize indirilen Tevrat‟a iman ederiz, dediler. Oysa onlar Tevrat‟a iman etmiyorlardı. Eğer ona iman etmiĢ olsalardı, bu imanları gereği Hz. Muhammed‟e ve ona indirilene, bütün peygamberlere ve onlara her indirilene iman ederlerdi. Çünkü Tevrat‟ta bütün peygamberlere ve kitaplarına iman etme emri vardı. Bu nedenle onlardan birine iman edilmesi bütün kitaplara iman manasına gelmektedir. Çünkü ilahî kitaplar birbirini tasdik ederler ve birbirleriyle uyum içerisindedirler. Halbuki onlar, Tevrat‟tan sonra gelen Ġncil‟i ve Kur‟an‟ı; Hz. Mûsâ‟dan sonra gönderilen Hz. Îsâ‟yı ve Hz. Muhammed‟i inkâr etmiĢlerdir.”679

Buna göre, Yahudilerin peygamberlerin bir kısmına iman etmeme sebebi, onların kendi kitaplarına tam olarak inanmamalarıdır. Zira ilahî kitaplardan birine ya da peygamberlerden birine iman etme, kitapların ve peygamberlerin tamamına iman etmeyi zorunlu kılar. Bu nedenle ona göre Allah‟ın gönderdiği peygamberlerin hepsini kabul etmeyenler gerçek mümin olamazlar. Hatta Mâtürîdî, Nisâ 4/31. ayetinin tefsirinde Ģirk çeĢitlerini sayarken, peygamberlerin tamamını ya da onlardan bir kısmını inkâr etmenin Ģirk olduğunu belirtir.680

Çünkü mümin olmanın, iman etmenin temel Ģartı bütün peygamberlere ve kitaplarına inanmaktır. Peygamberlerden birini veya kitaplardan birini ya da o kitaplardan birinin bir harfini inkâr edenler Allah‟ı inkâr etmiĢ olurlar.681

Bu anlamda Mâtürîdî, kâfirlerin bu inkarcı tutumları karĢısında müminlerin nasıl davranması gerektiğine iĢaret ederek Allah Teâlâ‟nın kendilerini peygamberlerin ve kitapların hepsine birden iman etmeye

676 Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 177. 677 Mâtürîdî, Te’vîlât, II, 356. 678 el-Bakara, 2/91. 679

Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 177. Ayrıca bk. Te’vîlât, II, 224, 313; V, 140.

680

Mâtürîdî, Te’vîlât, III, 185.

681

138

davet ettiğini ve onlara bunu emrettiğini; bu emir karĢısında da müminlerin “Biz

Allah‟a, bize indirilene (Kur‟an‟a), İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya‟kub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve Îsâ‟ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab‟lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.”682

Diyerek bu emre itaat ettiklerini belirtir. Buradan hareketle o, müminlerin peygamberlerden hiçbirisini ayırmayanlar olduğunu belirtir.683

Diğer taraftan Mâtürîdî, Yahudilerin bu tutumları karĢısında peygamberlerin hepsine birden inanmak gerektiğine iliĢkin bu görüĢünü Nisâ 4/164. ayetiyle de temellendirmeye çalıĢır. O, burada söz konusu ayetin nüzul sebebi ile ilgili bir rivayet nakleder. Bu rivayete göre; “Biz Nûh‟a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana

da vahyettik. İbrâhim‟e, İsmâil‟e, İshak‟a, Ya‟kub‟a, torunlarına, Îsâ‟ya, Eyyüb‟e, Yûnus‟a, Hârûn‟a ve Süleyman‟a da vahyetmiştik. Davûd‟a da Zebûr vermiştik.”684

ayeti inince Yahudiler, “Ġsmi geçen nebiler arasında neden Mûsâ yok?” diyerek itirazda bulunmuĢlar, bunun üzerine Allah Teâlâ: “Bir kısım peygamberleri sana daha önce

anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık.”685

ayetini indirmiĢtir. Mâtürîdî, burada Yahudilerin bu itirazlarına, “Bir kısmını ise sana anlatmadık” ifadesi üzerinde durarak cevap vermeye çalıĢır. Ona göre bu ifadede bir takım deliller mevcuttur. Bunlardan birisi, Ģayet bütün peygamberleri tek tek tanımak imanın temel Ģartı olsaydı Kur‟an‟da hepsi ayrı ayrı kesinlikle tanıtılırdı. Halbuki Allah Teâlâ, bu ifadeyle anlatmadığı bazı peygamberlerin varlığından bahsetmiĢtir. Dolayısıyla Allah‟ın hepsini anlatmamıĢ olması, onları teker teker bilmenin imanın Ģartı olmadığına delalet eder. Ġkincisi, bu ifade imanın marifet değil aksine tasdik olduğuna bir delil teĢkil eder. Çünkü peygamberleri tanıma sorumluluğu yoktur. Ancak hepsini toptan tasdik etme ve onların hepsine iman etme sorumluluğu vardır. Bu nedenle bizden istenen peygamberlerin varlığını tasdik edip onların hepsine inanmaktır.686

Mâtürîdî, “Ey Ehl-i kitap!

Resûlümüz size Kitap‟tan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi...”687

682 el-Bakara, 2/136. 683 Mâtürîdî, Te’vîlât, I, 252-253; III, 95-96. 684 en-Nisâ, 4/163. 685 en-Nisâ, 4/164. 686 Mâtürîdî, Te’vîlât, IV, 110. 687 el-Mâide, 5/15.

139

ayetini de bu bağlamda tefsir eder. O, ayette geçen: “Ey Ehl-i kitap! Artık size elçimiz gelmiĢtir” ifadesine dikkat çekerek, falan oğlu falan Ģeklinde herhangi bir peygamber isminin denilmediğini belirtir. Ona göre böyle bir ifade kullanılmasının sebebi, Peygamberlerin isim ve nesepleriyle değil, mucizevî ayetler ve yol gösterici delillerle bilinmesi içindir.688

Bu da Mâtürîdî‟ye göre peygamberlerin hepsine iman eden bir kiĢinin isimlerini bilmese dahi mümin olduğuna delalet eder. Çünkü bizden peygamberlerin isimlerini bilmemiz değil, onların hepsine iman etmemiz istenmektedir. Buna göre peygamberlerin isimlerini bilmeyen bir kiĢinin mümin olmayacağına dair ileri sürülen iddialar geçersiz olmaktadır.689