• Sonuç bulunamadı

KÖKTENCİLİK ÜTOPYACILIK

4 .6.2 SİYASAL POSTMODERNİZM BOYUTUNDA

Postmodern açıdan bakıldığında siyaset kendi içinde bir çeşitlilik barındırmak zorundadır. Çağımızda tüketim toplumu, piyasa liberalizmi, yığın iletişim araçlarından topluma yapılan bilgi bombardımanı gibi olgular alternatifsiz şekilde kabullenilirken çoğulculuk ancak bu kavramlar zemin olarak kabul alındıktan sonra bu değerlerin doğruluğu tarihin sonu gibi varsayımlarla kabul edildikten sonra inşa edilmektedir. Bu da zemini etüt edilmeden dikilmiş bir binanın akıbetini akla getirmektedir. Postmodernizmin muhalif çoğulculuğu hayata geçirilmelidir.

Lyotard hakkıyla yapıtında şunu vurgulamaktadır: “Politika dediğimizde her zaman kurulacak bir şeyler olduğunu anlarız. Toplumun merkezinde, aslında bu merkez tek bir merkez değil toplumun her yeridir, oldukları haliyle kurumlar sorgulanmıyorsa, onları daha adil kılmak için geliştirme projeleri yapılmıyorsa, politika da yapılmıyordur. Bu demektir ki her politika olandan başka bir şey yapma buyruğu getirir. Ve bu olandan başka bir şey yapma buyruğu aslında buyruğun ta kendisidir.384

Postmodernizmin sürekli farklı söylemler geliştirerek daha yerele daha göreceliye olana öncelik vererek meta anlatıların baskınlıklarını kırma çabası çağımızda liberal kapitalizmin zaferi küreselleşen dünyanın hegemonyası gibi algılar yüzünden gölgede kalmıştır. Dolayısıyla çağımızda postmodernizmi sosyal devletin halkın içindeki pozitif farklılaşmaları belli bir dereceye de kadar da olsa destekleyen bir “postmodern sosyal demokrasi” ile gerçekleştirebileceği kanısındayız.

Fenomenolojik düzeyde toplumsal örgütlenmesini konaçlar düzeyinde gerçekleştirmiş bir ülkenin ya da siyasal coğrafyanın, devlet ya da yönetim mekanizması düzeyinde örgütlenmesini de postmodern sosyal demokrasi şeklinde gerçekleştirmelidir. Toplum ve devlet olarak iki eklektik basamağın ardından üçüncü ve son eklektik basamak olan siyasetin niteliğini belirleyecek olan hükümet basamağı ise pragmatik şekilde analiz edilecektir.

Fenomenolojinin tek başına benimsenmesinin ya da aşırı uçlara götürülmesinin idealizm tuzağına düşülmesiyle sonuçlanması gibi postmodernizmin de aşırı doz kullanımı ve uygulanımı birtakım sakıncalara neden olacaktır.

Çağımızda postmodernizmin aşırılaşmasının çeşitli sonuçları da görülmektedir.

Postmodernizmin geldiği marjinal noktada gerçekliğin içeriğini önemsizleştirdiği ve argümandan çok argümanın savunuluş biçiminin öne çıktığı eleştirisi yapılmaktadır.

384J.F.Lyotard, J.L.Thebaud “Hakkıyla” Çeviren Emine Sarıkartal İthaki Yayınları 2014 İstanbul s.64

158

David Harvey’in “The Wire”da verdiği röportajda Trump’ın postmodernizmle ilgisine dikkat çekilmiştir. Birçok geniş çaplı ve belli derecede tutarsız kültürel harekette olduğu gibi postmodern dönüşümün de sonuç olarak olumlu fırsatlar yarattığı kadar gerici ve absürt etkiler de yarattığını belirten Harvey, Eagleton’un postmodern hareketin zamanla “gerçek otorite ve retorik baştan çıkarıcılık arasında fark yoktur” şeklindeki yaklaşımının “ en güçlü hikayesi olan en büyük güce sahiptir” noktasına savrulduğuna dikkat çektiğini belirtmektedir.

Postmodernizmin tarihi çöpe atma raddesine geldiğini belirten Harvey sadece hikâye anlatıcılığına ve hikâye anlatanın karizmasına odaklı estetik kaygılı bir siyasetin Trump gibi aşırılıkçı siyasetçilere zemin hazırladığını belirtmiştir. 385

Fenomenolojinin benini yaşantısından bize giderken yaşadığı zorlukların bir başka çeşidinin postmodernizm de bizden bene inerken yaşamaktadır. Bu iki yaklaşımının birbirlerini optimal bir deneyim paylaşımı ortamında ideal büyüklükte bir yığında birbirlerini dengelemeleriyle aşırılaşmaların önüne geçilebilecektir.

Eklektik bir metotta dengeli bir üçgen kurulursa fenomenoloji ile eklektizm arasında bir denge sağlanabilir. Unutulmamalıdır ki felsefi söyleme can veren çelişkili bir tutkudur. Çünkü mutlak yalıtıklığı içinde sahip olma arzusu sahip olmama dünyaya batmış yetersizliğinde asılı kalmış söz olarak kalma isteğiyle ikiye katlanır.386 Felsefi bilginin kesin olan kısmı ile belirsiz olan kısmı arasında kurulacak denge çağa yön verecek ideolojinin kibri ile göz ardı edilen alternatif düşüncenin olası kini arasındaki dengeyi de sağlayacaktır.

Karl Popper’ın demokrasi ve özgürlüğün insanlığın bin yıl boyunca bugünkü koşullarda yaşayacağını garanti edemeyeceğini, politik özgürlüğün insana yakışan şekilde sürdürüldüğü takdirde devamlı olabileceğini belirtmiştir. 387 Böylece özgürlük ve demokrasi de dahil olmak üzere hiçbir değerin diğer değerleri yutacak ya da bastıracak derecede marjinal radikal ya da kaotik şekilde yorumlanmaması için postmodern şüpheci duruşun belli bir oranda da olsa benimsenmesi gerektiği aşikardır. Demokrasi adına işlenen çeşitli suçlara karşı demokrasinin belli pratiklerine karşı mesafeli duruş çağdaş demokrasilerin postmodern ruhuna uygun olacaktır.

385 David Harvey “The Neo Liberal Project İs Alive But Has Lost Legitimacy“ Çeviren: Yusuf Tuna Koç https://www.birgun.net/haber/postmodern-siyaset-trump-ve-neo-fasizm-248056

386 Jean Francois Lyotard Niçin Felsefe Yaparız? Çeviren Kurtuluş Dinçer s. 12 13

387 Karl Raimund Popper Hayat Problem Çözmektir s.138

159

4.6.3 SİYASAL PRAGMATİZM BOYUTUNDA

Siyasal mesafe zıtlaşma ve kutuplaşmayı kaldırmamaktadır. Pragmatizm eylemin işlerliğini siyasetin yürütülebilirliğini ve yaklaşımların sürdürülebilirliğini esas alan ve bireysel bazda hazzı yığınsal bazda yararı ve uluslararası alanda milli çıkarlar ekseninde dünya barışını temel alan eksenler üzerinden ilerleyen bir düşünce tarzı olarak küresel ideoloji olmaya devam etmektedir. Bu felsefenin her felsefe gibi belli bir ülke devlet ya da güç odağının tekeline bırakılmayıp çok aktörlü ve geniş boyutlu şekilde farklı varyasyonları ile değerlendirilmelidir. Kararlar, küçük rantlara ve ütopik amaçlara göre değil optimum yararlara yönelik olarak alınmalıdır.

Özellikle Rorty önderliğindeki bir pragmatizmin erdemi, Amerikan pragmatizminin sorunsalını daha geniş aydınlanma eleştirisi alanına ve modernliğin sınırlarıyla ilgili genel tartışmanın içine yeniden kaydetmiş olmasıdır. Pragmatizmin birçok teması yıkıcı ve yaratıcı potansiyellerini işte bu yeniden kaydedilme sayesinde tam olarak geliştirebilirler. Öte yandan bugüne kadarki haliyle Rorty’nin yaklaşımının sınırı liberalizmden gelen temaların siyasi kuramsal eklemlenmesini sanki bu eklemleniş de yapıbozuma tabi tutulamazmış gibi olduğu gibi kabul etmiş olmasıdır. Çünkü bu süreç iki yönde de hareket etmelidir: Aydınlanma geleneğinin pragmatist okuması bu geleneği verimli bir biçimde aşındırma rolünü üstlenirken Kıta Avrupası düşünce geleneği de Amerikan liberalizminin gönlü rahat varsayımlarının bazılarnı sarsmaya yardımcı olabilir.388

Kıta Avrupası geleneğinin birbirini tetikleyen ve çeşitli yönlerden dengeleyen iki düşünce sistemi olan fenomenoloji ve postmodernizmin kendi aralarında kurduğu sinerjiyi Amerikan pragmatizmi dinamizm ve çeşitlilik katmaktadır.

Fenomenolojinin öznelden nesnele, postmodernizmin nesnelden özele giden gerçeklik anlayışı Rorty pragmatizminin ironi olumsallık ve dayanışma kavramlarıyla desteklendiğinde daha tutarlı bir birliktelik kurabilecektir. Böylece insanlığın başına gelenlere karşı duyarsız, kendi yaşıtı olmayan insanlarla iletişim yollarını aniden kapamaya meyilli olabilen günümüz Z Kuşağının389 neden olduğu iletişimsel radikalleşme ve asimetrik ortam yerine vicdani ortaklaşalığı, fikirsel coğulculuğu ve eylemsel uzlaşıyı sağlayabilecek bir anlam üçgeni kurulabilecektir.

388 Ernesto Laclau, “Yapıbozum, Pragmatizm, Hegemonya” Yapıbozum ve pragmatizm, derleyen Chantal Mouffe İstanbul 2016 İletişim Yayıncılık s. 109

389 Franco Bifo Berardi Sonun Fenomenolojisi s. 225

160

4.7. FENOMENOLOJİK POSTMODERN PRAGMATİST SİYASET Çalışmamızda fenomenolojinin kesinliğe postmodernizmin çoğulculuğa ve pragmatizmin işe yararlığa yönelik tarihsel arayışları ve bu üç yaklaşımın siyasal düşünceye etkileri üzerinden birbirini dengeleyen bir yapı kurularak tek başına uygulandıkları taktirde yetersiz kalan bu üçlünün birbirinin gücünü dengelediği görülmüş ve “konum=açı+mesafe” formülü üzerinden siyaseti konum alma çabası olarak tanımlanmıştır. Fenomenoloji öze inmeci, kesinlikçi yaklaşımıyla bilim olma amacı güden bir felsefe olarak tanımlanabilir. Felsefeyi kesin bir bilim olarak kullanma iddiasındaki bu yaklaşım önce yönelimsellik ile bireyin bilincinin sürekli çevresindeki fenomenler ile etkileşim halinde olduğunu tanımlıyor ardından bireyin bilincinin bu etkileşimini yaşam dünyası üzerinden analiz etmiştir. Bunu yaparken de indirgeme ve ayraca alma yöntemlerini kullanmıştır.

Postmodernizmin ise tepeden inmeci yaklaşımlara tepki olarak ortaya çıkan bir muhalif çoğulculuk olarak Nietzche’nin güç istencine yaptığı vurgu ile kendi ahlakını yaratan bireyi esas alır. Lyotard önderliğinde meta anlatıların reddi, Baudrillard’ın simülasyon kuramı ile bilgiye aldığı cephe, Foucault’un bilgisel tahakkümle yükselen iktidarın kaçınılmaz varoluşuyla yüzleşmesi ve Derrida’nın yapıbozumcu yaklaşımı ile metinlerin parçalara ayrılmasıyla postmodern tepki ortaya kommuştur. Bu iki felsefeden eskiye dayanmakla birlikte Rorty’nin yeni pragmatizmi ve Judt’un sol pragmatizmi ile kendini çağa uyarlayan pragmatizmin çağımızdaki önemi vurgulanmıştır. Bu iki düşünürden ilki postmodernizmden pragmatizme yöntemsel olarak bir geçiş yapmış söz dağarcıklarının eleştirisini yapabilen ironici liberal birey modeliyle liberalizmi eleştirebilen biri olmuştur. Judt ise üslup olarak postmodernizmi reddetmesine rağmen içerik ve işlev olarak liberalizmin yarattığı küresel yalnızlığı ve siyonizmin orta doğudaki tahribatı gibi eleştirileri ile meta anlatılara karşı koyma düzeyinde postmodern katkılarda bulunmuştur. Ardından pragmatist düzeyde yaptığımız analizle konaç kavramının analizi için eklektik yönteme ihtiyacımız olduğu anlaşılmıştır. Bu eklektik siyaset fenomenoloji, postmodernizm ve pragmatizm düzeyinde incelenmiştir. Böyle bir siyaset bilinç ekseninde ve fenomenolojik kesinlik postmodern çoğulculuk ve pragmatist işlevsellik üçgeninde işlemektedir.390 Korona döneminde Çinden Avrupaya dağıtılan maskelerde yazan “aynı denizin dalgalarıyız, aynı ağacın yapraklarıyız, aynı bahçenin çiçekleriyiz” ortaklığının çoğulcu bir üslupla benimsenmesi böyle sağlanabilir.

390 Franco Bifo Berardi Sonun fenomenolojisi s.34

161