• Sonuç bulunamadı

KÖKTENCİLİK ÜTOPYACILIK

5.EKLEKTİK SİYASET KURAMI

5.1. EKLEKTİK SİYASET KURAMI ÜZERİNE

5.2.2. KONAÇ (CONDIVISIBLE) KAVRAMI

2010’lar boyunca yığınlar ulaşımda haberleşmede toplulaşmaya yönlendirilirken 2010 sonunda ve 2020lerin başlarında görülen salgınlar bireyleri aşırı yalıtılmış ve ultra atomize bir biçime sokmaya yönlendirmiştir. Sistem bir yandan yığınlaştırdığı yığınları birbirinden yalıtmaya diğer yandan bilinçsel olarak aynı çerçeve içine alarak bütünleştirmeye çalışmaktadır. Bir yanda ABD’nin aşırı liberalizminin öbür yanda Çin’in insan hakları son derece kötü kolektivist devletçi kapitalizminin, liberal kapitalizmin iki aşırı uca yönelerek bir kopuş yaşamasına neden olduğu görünmektedir. Yani liberalizm ile kapitalizm arasındaki geçici ittifak dağılmaya bu ikisi arasındaki uyum yokolmaya başlamış olabilir.

Husserl’in Avrupa’nın egoizmlerin elinde bölündüğünü ifade etmesi, Friedman’ın Gelecek Yüzyıl yapıtında ABD’nin küresel süper gücünü başka ülkelerle paylaşmak zorunda kalırken Çin’in bölgeler arası gelişmişlik farklarının onun bir kağıt kaplana dönüştürdüğünü belirtmesi441 Avrupanın kültürel birlikçiliğinin de, Amerikanın atomize yaşam biçiminin de Çin’in otoktatik yığınsalcılığının da dünyaya tam ve yetkin bir model olamayacağını göstermektedir.

Çağımızda internetin bir etkisi olarak insanlar bireyi ve kendini müthiş bir şekilde kutsamıştır. Kendinde var olmayan melekeleri var gibi gösterirken bu var gibi göstermenin geçici mutluluğunu yaşarken içten içe beceriksizliğinin ve iki yüzlülüğünün acısını hissetmeye fakat bunu bastırmaya devam etmiştir. İnsan bir oyun konsolundaki avatar gibi istediği karaktere bürünebilmiştir. Ne kadar bunun gerçekliğine inanmak istese de sanal olan taraflarını bilen birey, gerçeklik algısının ve hakikatin bölünmüşlüğünü de eklemleyerek şizofrenik bir rahatsızlıkla karşı karşıya kalmıştır. Bireysel anlamdaki bölünmenin yanı sıra toplumsal anlamda da bir bölünme gerçekleşmeye başlamıştır. Kendisini üstün gören bireyler toplumunun da altın çağının yaşamasını isterken diğer toplumları küçümsemeye başlamıştır. İnsan kendisinin içinde sıkışmışken aynı zamanda kendisi olamamanın da içine sıkışmış durumdadır.442 İşte konumsal açmaz kavramı bu açmazdan ortaya çıkmıştır.

Birey ile yığın arasındaki yıpratıcı ikilemin yıkıcı işleyişini Profesör Stefano D’Anna “Birey ve kitle” isimli makalesinde çarpıcı şekilde ortaya koymuştur.

Bireyin insanları ürkütücü bir niteliği olduğunu belirten D’Anna bireyin fikirlerinin olgunluğunun, kendine olan güveninin, kendi içindeki tutarlılığının ve bu tip

441 George Friedman Gelecek 100 Yıl S. 127

442 Editör Ahmet Melih Karauğuz Bitmemiş İnşa Postmodernizm Ketebe Yayınevi İstanbul 2020 s.258

177

özelliklerinin yığınları kendi hissizlikleri aldırmazlıkları ve ilgisizlikleri ile başbaşa bırakarak toplumu kişiyi bastırma sindirme ve hatta yok etme sürecine sürüklediğini belirtmektedir. Sonuçta da birey ile yığın arasında sürekli tekrarlanan bu gerilimin diyalektik vicdanımıza geri geldiğini vurgulayan D’anna evrenimizin ikiye bölünerek yaralandığını ortaya koymaktadır.443

Vicdani gelgitlerin, evrensel yaralanmaların, yığınsal provokasyonların, bireysel konformizmlerin önüne geçebilmek için bireyin yenilikçi, vizyoner, eleştirel, dinamik yönleri ile yığının sağduyu, iş birliği, uzlaşı ve kamuoyu hassasiyetleri gibi önemli unsurlarının aynı potada eritebildiği ve herhangi bir ideolojinin kurgusal varsayımlarından arındırılmış çağın sorunlarına yönelmiş bir kavrama ihtiyaç duyulmaktadır. Fenomenolojik indirgemeyi, postmodern tatışmaları ve pragmatist uzlaşıları kend içindeki diyalogla oluşturabilecek 3M ittifakları (Münferit, muhalif, muhacir dayanışmaları) kibirli liberal dayatmaları ve kindar sosyalist dogmaları aşacak sağduyu siyasetini oluşturacak anahtar kavramlardır.

Aristoteles’in her bireyin bir sosyal tabakaya mensup olduğu tezi ile Le Bon’un yığın ile özdeşleştirilmiş bireyin kimliksiz ve kişiliksiz kaldığı yönündeki iki zıt tezi arasındaki444 asırlık kör dövüşünün kanımızca “ak koyunla kara koyun kafa kafa kaya çarpışırsa hangisi devrilir?” totolojisinden hiçbir farkı yoktur. Alternatifini ölüm kendisini ise sıtma olarak gösterip ehvenişer mantığından hareketle ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışan liberal ve sosyalist söylemler aynı suratlara aynı tokadı farklı ellerle atmaktan başka bir farklılık göstermemektedir. Çağımızda Liberal ABD’nin Ortadoğudaki teröre verdiği desteğin sonucunda yaşanan katliamlarla Sosyalist Çin’in Doğu Türkistan’da akıttığı kanların miktarı başa baş gitmektedir. Mesele bireyi yığına üstün kılmakta ya da yığını bireye baskın çıkarmakta değil ikisini uyum içerisinde işletebilecek mekanizmaları kurmaktadır.

Günümüzde entelektüel ve akademik dünyanın özel bir mayalanma içinde görülmektedir. Bu on yıllardır görülmemiş, disiplinleri kateden özel bir gelişme olarak kabul edilmektedir. 445 Dolayısıyla bu özel duruma ve yoğun gelişmelere uygun güncel anlayışların oluşturulması gerekmektedir.

443 Stefano D’Anna “Birey ve Kitle” http://profstefanodanna.com/tr/2011/01/02/birey-ve-kitle/

444 Rodolfo Rodriguez “Analitik İlişki İki Kişilik Bir Kalabalığa Dönüştüğünde “R. Rodriguez” s. 315 316 (ss. 313-320) İçinde Bella Habip Bensizbiz: Topluluk Zihniyetinin Psikanalizi Çevirenler: Alp Tümertekin, Bella Habip, İrem Mizrahi, İro Kaplangı, Nazlı Ökten, Yaman Aksu. İthaki İstanbul 2002 s.20

445 Andrew Abbott Disiplinler Kaosu S. 155

178

5.2.3 “ O.D.A.K için T.A.N.I.M” ANLAYIŞI

Fransa da MAUSS hareketi Marcel Mauss’un ismini yararcılık karşıtı hareket olarak kısaltırken biz de tezimizdeki fenomenolojik özümsemeciliğe postmodern çoğulculuğa ve pragmatist uzlaşmacılığa uygun şekilde tezimizin odak noktasındaki temel anlayışı O.D.A.K için T.A.N.I.M yani olumlu dışlamasız anlayışlı kuşaklar için toplumsal anlayışın nötr ılımlı mahsulü olarak belirlenmiştir.

Husserl’in egoizmlerin elinde bölünme tehlikesi taşıyan Avrupa için yaptığı uyarılar, Lyotard’ın evrenselci ilerlemeci hiyerarşik söylemlerin olası sakıncaları konusundaki analizleriyle örtüşmektedir. Bunlara ek olarak Rorty’nin söz dağarcıklarıın tarihsel süreçlerin özel mahsulleri olmadığını belirtip rastlantısal bağlar içerdiği yönündeki gözlemleri de gelecek kuşaklara liberal kibir ile sosyalist kin haricinde daha sağduyulu bir siyaset perspektifi sunmayı amaçlamıştır.

Bilişim çağında ve bilişim toplumu sürecinde postmodern kültür bütün ülkeleri etkilemektedir. Türkiye, hem tarım toplumu, hem sanayi toplumu, hem de bilişim toplumunu bir arada yaşayan bir ülkedir. Dolayısıyla, Türkiye’de geleneksel kültür, modern kültür ve postmodern kültürü yaşayan toplumsal kesimler vardır.

Türkiye’nin modernleşme projesini henüz tamamlanmadan postmodern kültürün etkisine maruz kalması, postmodernitenin merkezinde yer alan “hem o hem de o”

ilkesinin yaşanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu durum, kaos ve anomi riskini beraberinde getirmektedir.446 Türkiye ve Türkiye gibi farklı siyasal perspektiflerin çelişkilerinden olumsuz etkilenen ülkelerde kendi içinde çelişkiler barındırmayan genel bir ülküye yönelen ve yerele uyarlanabilen bir siyaset elzemdir.

Harari’nin belirttiği üzere 20.yüzyıl sona ererken faşizm, komunizm ve liberalizm arasındaki büyük ideolojik çatışmalar liberalizmin ezici üstünlüğüyle sonuçlanmış izlenimi vermiştir. Demokratik siyaset, insan hakları ve serbest piyasaya dayalı kapitalizm tüm dünyayı ele geçirmeye namzet gibi durmuştur. Ama alışıla geldiği üzere tarih beklenmedik bir şekilde çark etmiştir. Ve faşizmle komunizmin çöküşünün ardından liberalizm de çıkmaza girmiştir.447 Liberalizmin çıkmaza girmesinde liberalizmin reformist yönünü kaybedip konformist bir üslup takınmasının, yığınlara haklar sağlamak yerine azınlıklara ayrıcalıklar sağlar niteliğe

446 Vehbi Bayhan “Hedonist ve Püritan Etik Sarmalında Postmodern Gençlik”

https://www.ayk.gov.tr/wp-content/uploads/2015/01/BAYHAN-Vehbi-HEDON%c4%b0ST-VE-

P%c3%9cR%c4%b0TAN-ET%c4%b0K-SARMALINDA-POSTMODERN-GEN%c3%87L%c4%b0K.pdf S. 203 vehbi bayhan S.203

447 Yuval Noah Harari 21.Yüzyıl İçin 21 Ders Türkçesi Selin Siral Kolektif Kitap 2020 İstanbul S.15

179

bürünmesinin etkisi büyüktür. Bu nedenle çağın liberalizmi hem kendisinin hem de insanlığın ayağına dolanan 3 büyük engel olan ötekileştirme, zulüm ve aşırılık kavramlarıyla mücadele ederek reformist niteliğini sürdürmelidir.

Ayrıca çağımızda paylaşımcı-katılımcı yapılanmalar bir türlü oluşturulamadığından dolayı lüzumsuz tartışmalarla vakit kaybedilmektedir. Eskimiş kalıpların kırılmasında kişisel hırslar ve söylemler öne geçtiği için bir arpa boyu yol alınmamış durumdadır. Tartışma ortamları "hemfikir" olanların kendi aralarında yaratıldığı için yeni fikir üretimi sağlanamamakta, dünyadaki gelişmelerden uzak kalınmaktadır. Tartışma ve çalışma her düzeyde yapılmalı ve bunlara katılım sağlanmalıdır.448 Çünkü olumlu, dışlamasız ve anlaşmacı bir toplum ülküsü ancak bu şekilde sağlanabilecektir. Bu noktada Judt’un belirttiği gibi iyi toplum derken neyi kastediyoruz? Sorusu sorulmalı, kuralcı bir bakış açısıyla önce ortaklaşa tercihlerimizi içine oturtabileceğimiz bir "anlatı" ile başlanabileceği düşünülmelidir.

Böyle bir anlatı, bugünkü sohbetlerimizi kısıtlayan dar anlamlı ekonomik terimlerin yerine geçecektir. Kısaca amaçlar alemine geri dönmemiz gerekmektedir.449 Bu da toplumsal eşitliği sürekli irdeleyen farklı muhataplar ve temalar üzerinden kendini yenileyen radikal bir iletişimin müzakere süreçlerinde uygulanmasıyla mümkün olacaktır. T.A.N.I.M ifadesiyle kısalttığımız toplumsal anlayışın nötr ılımlı mahsulü ile açıklamak istediğimiz budur.

Liberalizm insanın köklü özgürlüğünün ve mülkiyet edinme yetisinin hizmetindedir, ama sonlu bir öznelliğin korunmasına ilişkin bir siyasasının da oluşturulması kaygısını içerir bu siyasanın hedefi bireyin üretimlerinin kendisine yabancılaşmasına ve kendisine karşı olmasına engel olmaya dayanır.450 Ancak çağımızda insan eliyle üretilen bilgiler, metalar, olaylar, akımlar ve gündemler insanı kendi ürettiği eliyle kendisine çevresine ve hayatına yabancılaştırmakta; gencinden yaşlısına; sağcısından solcusuna; moderninden muhafazakarına tüm küresel dünya bilgi bombardımanı, bilinç uyuşması ve bilim konformizmi eşliğinde liberalizmin yozlaşmasına tanık olunmaktadır. Bu yozlaşma sonucunda insanlar birbiriyle iletişim kurar gözükürken sadece birbirlerine bilgi ve itham yağdırmakta insani olan mutabakat ve müzakere süreçleri rafa kalkmaktadır.

448 Mehmet Refik Soyer, Barış Kudar İnadına Sosyal Demokrasi s.118

449 Tony Judt Olgular Değişince 1995-2010 Dilek Şendil Yapı Kredi Yayınları İstanbul 2017 S.20

450 Philippe Raynaud “John Locke” içinde Siyaset Felsefesi Sözlüğü s. 550

180

Oysa mutabakat siyaset hamurunun mayası olarak tasvir edilir. Çünkü siyaset en azından bir anlamda çatışmaların en sarih barışçıl çözüm yollarından birisidir. Şayet grupların ve bireylerin farklı çıkarlara sahip olduğu gerçeği insan yaşamının kalıcı bir öğesi ise barışçıl bir beraberlik ve varoluşa sadece müzakere uzlaşma ve ödünleşme süreçleri kısaca mutabakat kurma yoluyla ulaşılabilir. Usule ait mutabakatlar bu yüzden açık bir çatışma veya muhtemel bir şiddeten pazarlık ve ödünleşmeye alternatif olacağının taraflarca kabul edilmiş olduğu anlamına gelir.

Mutabakat siyaseti reşit ve çoğulcu demokrasilerde daha sık rastlanan bir vasıf olabilir. Esasa ait mutabakatlara seçim ittifaklarının ve koalisyonların olağan olduğu siyasal sistemlede daha sık rastlanır. Mutabakat siyaseti yararları bir yana bırakılırsa ilkesiz ödünleşmeleri teşvik ettiği, cüretkâr fakat ihtilaflı politikalara teşebbüs etme cesaretini kırdığı ve merkezci ideolojik öncelikleri güçlendirdiği gibi eleştiriler alabilmektedir. 451

İşte bu asimetrik durumun yani yönetilenler arasında sonsuz bir bilgi kaosu ve mutabakatsızlık yaşanırken yöneticilerin liberalizmin en dogmatik formu üzerindeki sığ mutabakat durumlarının bir orta yolda dengelenmesi için diğer siyasal öğretilerle ilişki içerisinde olan etkileşimci bir siyasete yani parçalarını değiştirebilen üzerine eklenip çıkarılabilen eklektik bir siyasete ihtiyaç vardır. Günümüz toplumlarının en önemli sorunlarından olan toplumsal eşitsizlik tepeden inmeci çözümlerle değil bizzat ezilenler tarafından yönlendirilebilecek bir niteliktedir.452 Dolayısıyla hem toplumsal tabana hitap edecek kolektivist- dayanışmacı çözümlerin hem de toplum mühendisliği, jakoben halkçılık ya da totaliter yaklaşımlara sapmayan uzlaşmacı bakış açılarının oluşturulabilmesi için diğer siyasal düşünce ve öğretilerle ilişki içindeki etkileşimci bir yaklaşımın önemi hergün daha da artmaktadır.

Çağımızda sosyal bilimlerde hissedilen en büyük eksikliklerden birisi, bireysel-toplumsal, eşitlik-eşitsizlik ve deskriptif-normatif kavramlarının arasındaki ikiliklerin aralarında kurulacak uzlaşımların ve bileşimlerin uygulamada hemen hemen hiç bulunmamasıdır.453 Dolayısıyla liberal kibirin ve sosyalist kinin neden olduğu uzlaşmaz tavırdan kopup kendisini diğer öğretilerle iletişime sokan olgun bir eklektizm toplumsal bilimlerde aranan kan olma misyonunu üstlenebilecektir.

451 Andrew Heywood Siyasetin Temel Kavramları s.51-52

452 Andrew Abbott Disiplinlerin Kaosu s.250

453 Andrew Abbott a. g.e S.248

181

5.3. EKLEKTİK SİYASETİN DİĞER ÖĞRETİLERLE İLİŞKİSİ