• Sonuç bulunamadı

EKLEKTİK SİYASETİN DİĞER ÖĞRETİLERLE İLİŞKİSİ Eklektik siyaset kuramı kendini diğer düşüncelerden tamamıyla soyutlamak

KÖKTENCİLİK ÜTOPYACILIK

5.EKLEKTİK SİYASET KURAMI

5.3. EKLEKTİK SİYASETİN DİĞER ÖĞRETİLERLE İLİŞKİSİ Eklektik siyaset kuramı kendini diğer düşüncelerden tamamıyla soyutlamak

ya da kendine has dogmalar kurmak yerine mevcudu özetleyerek, yorumlayarak, fenomenolojik yöntemlerden yola çıkıp ayrıntıların birbiri üzerinde hegemonya kurmasını engellemek için postmodern dil oyunlarına başvurarak ve çıkan sonuçları işlevselleştirmek için pragmatik üslubu kullanarak diğer öğretilerle ilişki içerisine girer. Tek çiçekten bal, yalnız taştan duvar, tek malzemeden aşure olmayacağını bilen bir sağduyu felsefesi olarak iradeli, iletişimci, uzlaştırmacı ve özgürlükçü bir eklektizmi esas alan eklektik siyaset kuramı çağımızın liberalizmini revize edecek tarihe gömülmüş sosyalizmin ibretlik hatalarından ders alacak ve sosyal demokratik uzlaşıları sürdürerek kendisini genişleten bir yapıya bürünecektir. Zaten siyasetin kıyaslamalı tahlili de zaman içerisinde daha da sistemleşmesine rağmen hala eklektik niteliğini muhafaza etmektedir. 454

Waldo da araştırmacıları diğer alanlardan gelen bilgileri araştırmalarına katmaya çalışarak eklektik bir genişlik sağlamaya teşvik etmektedir.455 Termodinamik kanunlarının da kabul ettiği üzere dışarıya kapalı düzenlerdeki bozulma eğilimi dışarıya açık olanlara göre daha fazla olmaktadır. Böyle bir kapalı düzenin bir kısmındaki düzenliliğin artması ise diğer bölümlerdeki düzensizliğin artması ile dengelenmektedir. Günümüzün alternatif söylemlere kapalı ve belirli küreselci, liberal, kapitalist söylemlerin hegemonyasındaki tekelci siyasetinde, gelişmiş ve refaha erişmiş ülkelerdeki düzenin artarken dünyanın geri kalan ülkelerindeki yaşam kalitesinin azalıp kaosların ve krizlerin artması da bu gerçeğe acı bir örnek teşkil etmektedir.456 Zenginlerin söylemlerinin fakirlere, hükmedenlerin söylemlerinin hükmedilenlere pek uymadığı dünyamızda muhtelif söylemler arasında doğruları seçen ve uzlaştıran mukayeseli bir eklektik siyasete duyulan ihtiyaç bizce ayan beyan ortadadır. Bu doğrultuda eklektik siyasetin liberal sosyalist ve sosyal demokrat öğretilerle mesafeli ilişkiler kurması kaçınılmazdır.

Günümüz toplumlarının giderek karmaşıklaştırdığı demokrasi tartışmaları ve ona eklemlenerek ortaya çıkan sivil toplum arayışları aklın yeni olanaklarını yeni

454 An Yücekök Siyasetin Toplumsal Tabanı

file:///C:/Users/GEF/Downloads/Siyasetin%20Toplumsal%20Taban%C4%B1%20Siyaset%20Sosyol ojisi.pdf

455 Tahsin Güler “2000’li Yıllar Türkiyesinde Siyaset Bürokrasi İlişkilerinin Kamu Yönetimi Reformları Üzerinden Okunması” Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi S.36

456Göksel Alpan, İsmail Efil “Bir Yönetim Modeli Önerisi: Toplam Entropi Yönetimi”

Business and Economics Research Journal Volume 2. Number 1 . 2011 s. 69

182

tartışma sınırları içinde ele almaktadır. 457 Örneğin Avrupa’da ister sol ister sağ olsun toplumsal dayanışmanın anlamı dönüşüm geçirmektedir. Anlamlı ve önemlidir ki "ne sağ ne de sol" anlayışı Avrupanın siyasal ve bazen akademik söyleminin ana bir unsuru olmuştur. Popülizmin kendine mal edip kucakladığı fenomenler birleşimi 19.yüzyılda zorluklarla kazanılıp geliştirilmiş, 20.yüzyılda tamamen kurumsallaşmış, fakat 21.yüzyılda demodeliğe yaklaşmaktaymış gibi gözüken toplumsal varsayımlar uğrunda atılan yürekten bir çığlıktır.458 Zira unutulmamalıdır ki modernitenin komunist ve kapitalist alternatifleri arasındaki mücadele ve rekabet ancak ve ancak her iki taraf da aynı şey için yani sonlu sabit ve ölçülebilir olduğuna inanılan ihtiyaçların tümünün tatmin edilmesi için rekabet ettiği sürece anlamlı olmuştur.

Ancak modernitenin sıvı aşamasında kapitalizm bu yarıştan çekilerek bunun yerine insan arzularının potansiyel sonsuzluğuna oynamıştır. 459

Kapitalizmin kuru bir tüketim çılgınlığına dönüşmesi düz mantıkla liberalizmin ve dolayısıyla demokrasinin yararına görünse de, aslında yararsızdır.

Çünkü demokrasinin asıl özü ifade özgürlüğünde anlam bulmaktadır. Olivier Abel’in dikkat çektiği gibi her zaman temsil edilmemiş, belki de temsil edilemez nitelikte bakış açıları vardır. Bu eksiklik demokrasiyi küçük düşürmez ama onun problematik, tartışılan, göreceli ve kırılgan niteliğini belgelemektedir. Demokrasi özünde yarım kalmıştır. Tamamlanamamıştır.460 İşte bu tamamlanılmamış eksikliği bu boşluğu tek bir dogmanın kendi içindeki tutarlılık egosuyla değil de kendini farklı perspektiflerden eleştiren eklektik bir yapının sağduyusu ile doldurmak gerekmektedir. Gadamer’in Husserl’in yaşam dünyası praksisinin temelinde yatan ahlaki dürtüye katılarak bu yaklaşımın sahici bir pratik ve siyasi ortak anlayışa yönelik eski dürtüyle irtibatlandırılabileceğini savunması gibi461 eklektik öğreti de kendini liberal sosyal demokrat ve sosyalist dürtülerle irtibatlandırabilecektir.

Abbott’un da vurguladığı gibi Çin’de demokrasi Amerikalıların düşündüğü gibi “konformist bir anarşi” değilken, Afrikalı bir köylünün gözünde de iyi yaşamın standartları alışveriş merkezleri ve trafik ışıkları ile ölçülmemektedir. 462 Dolayısıyla makul bir eklektik yaklaşımın kendini tüm perspektiflerle kıyaslaması ve onlarla etkileşime girmesi gerekmektedir.

457 Hasan Bülent Kahraman Postmodernite İle Modernite Arasında Türkiye s.223

458 Mabel Berezin Neoliberal Zamanlarda Liberal Olmayan Politikalar s.40

459 Zygmunt Bauman Modernite Kapitalizm, Sosyalizm S.50

460 Olivier Abel “Ricoeur Kuşkucu mu?” Cogito sayı 56 ss 59-75 s. 71

461 Güçlü Ateşoğlu Çağdaş Felsefenin Macerası s.211

462 Andrew Abbott Disiplinlerin Kaosu S.279

183

5.3.1. LİBERAL/KAPİTALİST KURAM İLE ESK MUKAYESESİ Francis Fukuyama’nın 1989 yılında The National Interest’te yayınladığı

“Tarihin Sonu mu?” başlığını taşıyan makalesinde 463 liberal demokrasinin tüm dünyada elde ettiği başarıyı dile getirmesi bu başarının da alternatif ideolojileri bertaraf ettiğini düşünmesi tüm alternatif kanalları hakim görüş ya da genel kabullerden ötürü zedelemektedir. 464

Francis Fukuyama’nın “Sonlar Kuramı”na bakılacak olursa sadece tarihin sonuna değil insanın bir şekilde bağlantısı olan her şeyin sonuyla karşı karşıyayız demektir. İnsanoğlu tarihi boyunca teninin ve ruhunun dokunduğu herşeyi tüketmiş ve halihazırda onun yerine ikame edecek bir şey de bulamamıştır. 465 Fukuyama’nın sözünü ettiği liberalizmin dünyaya üstün gelmesi ile alternatif ideolojilerin sonu, bir ideoloji olan liberalizmin kendisinin de nihai aşamada yaşayacağı durum olduğundan diğer ideolojileri yutan o ideoloji de sonlar silsilesinden payını alacak demektir:466

Schmidt’in de vurguladığı üzere toplumsal bağlılık ereğine uymadığı sabit olan bir şey kanun şeklini alınca artık haklı ve bağlayıcı değildir. Nitekim yeni haller ve münasebetler çıkınca başka ahval ve münasebetlerde iyi yani yararlı olmuş olan kanunlar da meşru ve hak bakımından bağlayıcı mahiyetlerini kaybederler. Yani kanun ve hukuk bağıntılı şeylerdir. Onların değerleri ve meşruiyetleri kendilerinden olmayıp insana yarar ve zarar olması bakımından değerlendiriler. Onlar bizimle birlikte doğmuş olan hakka bakarak ölçülürler.467 Dolayısıyla liberalizmin başarısı da bu başarısıyla sağladığı mutabakat da insanlara sağladığı haklar bu hakları korumaktata sunduğu güvenceler kadardır. Kötü bir yönetimin iyiler üzerinde uzun zaman hükümran olması imkansızken; kötü insanların başında da iyi yönetimlerin kalması söz konusu bile olamayacaktır. Dolayısıyla liberalizmin ideolojik iktidarının ömrü de bir ideoloji olarak kendi güdümündeki yöneticileri ve yönetimlerin altındaki halkları iyi, güzel ve doğru ölçütlerine yönelttiği kadar olacaktır.

Özgürlüklerden bahsederken toplumsal olan özgürlükler ve toplumsal olmayan özgürlükler olmak üzere iki çeşit özgürlük arasında bir ayırım yapılmaktadır. Toplumsal özgürlük başkasına zarar vermemek şartıyla mevcut yollardan birisini tutma özgürlüğü iken toplumsal olmayan özgürlük ise kişinin

463 Francis Fukuyama “The End Of History” The National Interest Summer 1989 s.10

464 Bitmemiş İnşa Postmodernizm s.61

465 Bitmemiş İnşa Postmodernizm s.61

466 Bitmemiş İnşa Postmodernizm s.273

467 Heinrich Schmidt, (1946) Epikürün Yaşama Sevinci Felsefesi Çev: Yunuz Kazım Köni Remzi Ktabevi Ankara

184

sadece kendi istek ve çıkarlarını göz önünde tutarak elindeki gücü kullanma özgürlüğüdür. Toplumlar geliştikçe medeniyet seviyesi arttıkça kişinin toplumsal olmayan özgürlüklerinin azaldığı ve toplumsal özgürlüklerinin ise arttığı düşünülmektedir.468 Bu iyi niyetli ayrım toplumların gelişmişlik düzeyi arttıkça kişiler arası ilişkiler karmaşıklaştıkça ve gündelik olaylar farklı boyutlar kazandıkça işlevsiz kalmakta ve anlamını yitirmektedir. İnsanların sosyal medyada farklı kesim mezhep grup parti ya da topluluklara yönelik fikir özgürlüğünün sınırlarını zorlayan ifadelerde bulunduklarında bunun toplumsal olan özgürlük mü yoksa toplumsal olmayan bir özgürlük mü olduğu tartışma konusudur. Dolayısıyla özgürlük tipleri üzerinden insanın tanımlandığı liberalizmin hatasına düşmemek için insanın yapısı üzerinden özgürlükleri eklektik olarak tanımlayan bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.

Demokrasi doğru yönlendirilen aydınlatılan bir kamuoyu ile sağlam sonuçlara varabilecek bir düzendir. Oysa en az bir yüzyıldır kamuoyu bilinçsizleştirilmektedir ve özellikle 1950’lerden sonra bu süreç daha yoğunlaşmış ve hızlanmıştır. İnsan bilgilenirken bir yoğun propaganda savaşı içindedir. İşte bu ortamda aydın bir insanın yapacağı çalışmanın ilk yoğunlaşma noktası işittiği sözleri, okuduğu yazıları haber ve demeçleri propaganda savaşının dışında ele almak ve klişelerden uzak durmaktır.469 Eklektik siyaset kuramı çağın baskın ön yargı ve varsayımlarını fenomenolojik ayraca aldıktan sonra elde kalan saf bilgiyi postmodern dil oyunları ile öğelerine ayırarak bu öğelerin oluşturduğu söz dağarcıklarının olumsallığıyla yüzleşip ironisini yapmaya muktedir bir siyasal düşünüş biçimi kurmak istemektedir. Liberalizminkinden daha uhrevi amaçla olan ötekisizlik, zulümsüzlük, aşırılıksızlık değerlerini liberalizmden daha somut şekilde savunmanın zorlukları ortadaysa da, Sarızeybek’in de belirttiği gibi “uğruna verilen mücadele kutsal bilinen değerler için olunca dayanma gücünün sonsuzluğu görülmektedir.”470

Paul Valery denemelerinden birinde tarih için “düşünce kimyasının en tehlikeli oyunu” derken tarih disiplinini içerdiği olası tehlikelerden birisinin de tarihsel verilerin özel bir ayıklanmaya tabi tutularak kimi zaman istenmeyen bölümlerinin çıkartılması kimi zaman da olgulara yeni bir anlam yükleme cambazlığıyla yeni bir anlam yaratma iddiası kazanması olduğunu belirtmektedir. Bu yüzden Hannah Arendt’in de dediği gibi tarih yazcısı sağduyunun artık hiçbir

468 Necati Zincirkıran, İzmler Nedir, s.10

469 Arslan Başer Kafaoğlu, De yayınları, Özgürlük demokrasi ve liberal ekonomi, s.159

470 Erdal Sarızeybek, İhaneti Gördüm, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2009

185

modern olaya uymayan basmakalıplaşmış değerini kaybetmiş kuralları ile ideolojik çılgın iddialar arasında yolunu bulmak zorunda kalmaktadır. O halde tarih yazarken bize resmi mühürlü belgeler ve imzalar gerekmektedir.471 Kanımızca çağımız koşullarında dünyanın TV, internet vb. mecralar aracılığıyla tanık olduğu muhtelif insan hakları ihlallerinin görsel kayıtlarını da bunlara ekleyebiliriz. Bu doğrultuda günümüzde yeni bir siyaset kuramı kurulurken oluşturulacak zeminin kullanacağı tarihsel kanıtları olarak görülecek belgeler arasında liberalizmin kuruluş ve yükselişinin simgelerinden bağımsızlık bildirgesi Magna Carta gibi belgelerin yanında liberalizmin yozlaşma ve gerilemesinin ifadesi olan liberalizmin beşiği sayılan ülkelerdeki ırkçı ayrımcı zulümlerin (George Floyd isimli Afro Amerikalının kameraların ve insanların gözleri önünde katledilmesi, göçmenleri taşıyan teknelerin batırılması) kayıtları da eşit önem taşımaktadır. Fenomenolog Bernhard Waldenfels epochenin yani paranteze almanın özel bir türü olarak yabancı olana yer vermesini önerirken472 çağımızın baskın ideolojisi olan liberalizmin de hem insani olarak (göçmenler sığınmacılar ) hem de fikirsel olarak (liberalizme alternatif olabilecek düşüncelerle etkileşime girmek) kendisine yabancı olanlara yer vermesi gerektiği eklektik siyaset kuramımızın temel çıkarımını oluşturmaktadır. Boulding’in de vurguladığı üzere insanlık en az bedele mal olacak bir kalkınma yolu bulmak için dünyayı kamplara ayırmaktan vazgeçmeli ve probleme pratik daha doğrusu sosyal ilimlerin gösterebileceği bir hal çaresi aramak zorundadır.473 Aksi takdirde Mehmet Akif’in “tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”

dizelerine nazire yaparcasına çağımızın liberalizmi de ders almayan bir kibrin tuzağına düşerse geçmişteki ideolojilerle aynı sonu paylaşacaktır.

Sosyal yapının kendi içindeki çeşitliliği Amerikan Demokrasisi ya da liberal kapitalizmin tek bir kültür olarak dünyaya hakim olması şeklindeki öngörülerin aksini göstermektedir. Toplumsal yapının fraktal karakteri en konformist toplum içinde bile sonsuz bölünebilirlik sunmaktadır.474

471 Paul Valéry “Regards sur le monde actuel” 1931

https://www.atlasofplaces.com/essays/regards-sur-le-monde-actuel/

472 Bernhard Waldenfels Yabancı Fenomenolojisi Çeviren Mesut Keskin Avesta Yayıncılık 2010 İstanbul S. 129

473 Emine Sevim Mehmet Akif Ersoy Safahatten Seçmeler İstanbul 2012 Erdem Yayınları s.180

474 Andrew Abbott Disiplinlerİn Kaosu s.280