• Sonuç bulunamadı

SİNEMA ESERLERİNDE ESER SAHİPLERİ VE KULLANIMA

Sinema eserlerindeki hak sahipliğine ise ayrıca değinmekte fayda vardır. Zira sinema eserlerindeki hak sahipliği ve bu hakların kullanımı konusu; sinema eserlerinin, birden fazla insanın bir arada çalışmasını gerektiren bir eser türü olması nedeniyle “birden fazla kişi tarafından oluşturulan eserlerde sahiplik”, şirketlerin kullanma yetkileri dolayısıyla “tüzel kişilerin kullanma yetkileri”, sinema eseri meydana gelirken ekipte yer alan çalışanların meydana getirdiği eserler boyutuyla “çalışanların hak sahipliği” gibi, ayrı başlıklar teşkil eden birçok konuyla ortak özellikler barındıran, karmaşık bir niteliğe sahiptir254.

Kanun koyucu, “Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasındadır.” şeklindeki FSEK m.8/3 ile eşine nadir rastlanan çok net bir tespitte bulunmaktadır.

İlk bakışta, senaryo yazarı ile diyalog yazarının üstlendiği görevlerin birbirine yakın olması nedeniyle bu kişilerin ayrı ayrı birer hak sahibi olarak mı tanınacakları yoksa

yönetmen ve özgün müzik255 bestecisi ile birlikte kazanılmış olan hak sahipliğini kendi

içlerinde müştereken mi iktisap edecekleri sorusu akıllara gelmektedir. Hâlbuki doktrinde Tosun’un da isabetle ifade ettiği gibi bu iki kavram tamamen birbirinden ayrı şeyleri ifade eder. Senaryo, filmi oluşturan bölümlerin yazılı olduğu metinken, diyalog ise filmdeki

252 Öztan, s.251-25; Tekinalp, s.147; Bekgöz, s.77.

253 Bekgöz, s.7; Öztan, s.248.

254 Gökyayla, s.213; Arslanlı, s.66; Ayiter, s.96; Erel, s.93.

255 Özgün müzik ifadesinden hususi olarak o sinema eseri için meydana getirilmiş müzik eseri

anlaşılmalıdır. Daha önceden var olan bir müzik eserinin sinema eserinde kullanılması durumunda lisans (veya devir) ilişkisi mevcut olacaktır. O durumda söz konusu müzisyen için sinema eseri üzerinde hak sahipliğinden bahsedilemez. (Tosun, s.21 ve 64-65.)

49

oyuncuların sarf ettikleri ifadelerdir. Nitekim bir sinema eserinde senaryo ve diyalog

farklı kişilere ait olabileceği gibi bir sinema eseri tamamen diyalogsuz da olabilir256.

Tekinalp ise, günümüzde çoğu sinema eserinde diyalog yazarı ile senaristin birbirinden farklı olduğunu kabul etmekle birlikte, bu iki yazarın tek eser sahibi olarak kabul edilmesi

gerektiğini ifade etmektedir257.

Sinema eserinde, meydana getirdiği kısım eserin genelinden ayrılabilir nitelikte olsun veya olmasın, her eser sahibi, sinema eserinin geneli üzerinde de hak sahibidir. Bu noktadaki ilişki, “sahiplerine ait kısımlara ayrılabilen eserlerdeki hak sahipliği” mevzuuna benzemektedir. Fakat kanun koyucu burada bir farklılığa giderek hak sahibi olanları kanunda zikretmek suretiyle belirlemiştir. Bunun bir sonucu olarak sinema eserleri üzerindeki işlemlerin hak sahipleri tarafından birlikte gerçekleştirilmesi gerekir258.

Bir sinema eserinde adı geçen hak sahiplerinden belli bir grup, kendilerini temsil etmesi için bir vekil veya menajer temin edebilmeleri ve sinema eserlerindeki bu hak sahiplerinden birinin veya birkaçının haksız yere izin vermeyerek eserin kullanımını engellemeleri durumlarında ise “birden fazla kişi tarafından oluşturulan eserlerde sahiplik” konusu düzenleyen FSEK m.9 ve 10 hükümlerinin kıyasen uygulanabileceği

kabul edilmelidir259.

Sinema eserinde yer alan oyuncular, ışık şefi, kameraman, mix-mastering uzmanları, genel koordinatör, makyözler, sanat asistanları gibi diğer şahıslar ise icracı

sanatçı olarak kabul edilmelidir260.

Sinema eserlerinde hak sahipliğini düzenleyen FSEK’in 8/3 maddesinde dikkati çeken bir başka husus ise yapımcının hak sahipleri arasında sayılmamasıdır. Buna neden olarak yapımcının ortaya çıkan sinema eserine fikrî açıdan herhangi bir katkısının

bulunmaması, yalnızca finansmanını sağlaması gösterilmektedir261. Fakat yapımcıya bu

256 Tosun, s.17-18.

257 Tekinalp, s.148. Erel ise özgün müzik yapımcısı ile senaristlerin hak sahipliği durumlarını, sahiplerine

ait kısımlara ayrılabilen ve ayrılamayan eserlerin bir karışımından oluşan, kendine özgü bir birlik olarak teşhis etmektedir. (Erel, s.93.)

258 Gökyayla, s.213.

259 Gökyayla, s.214.

260 Öztan, s.255.

50

nedenle hiçbir hak tanınmaması adil olmayacağındandır ki FSEK m.18/3 ile yayımcı ve yapımcıların hak sahipleri ile sözleşme yapmak suretiyle ilgili malî hakları kullanabilmelerine cevaz verilmiş ve FSEK m.80 ile yapımcının hak sahipliğinin detayları belirlenmiştir. Tüm bu nedenlerle eser sahibinden hakları usulüne uygun şekilde devralmış olan yapımcı, mali hak tecavüzüne ilişkin maddi tazminat talebinde bulunabilecekken, eser sahibi olmadığından dolayı manevi tazminat talebinde bulunmayacaktır. Her ne kadar 2016 tarihli bir Yargıtay kararında, yapımcının manevi hak talebi cüzi oranda kabul edilmiş olsa da söz konusu kararın FSEK m.8 ve 80 hükümlerine uygun düştüğünü söylemek mümkün değildir. Nitekim aynı kararın karşı oy yazısında da yer alan “(dizi) eserinin eser sahibi veya bağlantılı hak sahibi değildir. O nedenle eser sebebiyle manevi hakları ihlal edilen kişiler arasında olmadığından ve sadece mali hak sahibi olduğundan eserin kötülenmesi sebebiyle manevi tazminat davası açma hakkı yoktur.” şeklindeki yaklaşım, FSEK kapsamındaki mali-manevi hak ayrımına daha uygun düşmektedir.

80 inci maddenin 2 nci fıkrası incelendiğinde, yapımcının eser sahibinden ve icracı sanatçıdan malî hakları kullanma yetkisini devraldıktan sonra sahip olacağı hakların, sıradan bir malî hak devrinin oldukça ötesinde, çok geniş bir biçimde tanımlandığı görülmektedir. Fıkra bu yönüyle eser sahiplerini yapımcılara karşı zayıf

düşürdüğü gerekçesiyle eleştirilmektedir262.

FSEK m.8/3 ile kendisine hak sahipliği tanınan bir diğer kişi ise animatördür. Animatörün gerçekleştirdiği iş canlandırmadır. Dolayısıyla madde metninde ifade edildiği üzere “canlandırma tekniği ile yapılmış” sinema eserlerinde animatörün de hak sahibi olarak tanınması doğal ve yerinde olmuştur. Bu eserler sahiplerine ait kısımlara

ayrılamayan eserler olarak değerlendirilmelidir263.

Sinema eserlerine karşı bir tecavüz gerçekleşebilir ve hatta bu tecavüz yapımcı tarafından, kendisine devredilen malî hakların gerektiği gibi kullanılmaması şeklinde gerçekleşebilir. Böylesi bir durumda her ne kadar eser sahiplerinin münferiden tecavüzü önleyebileceklerine ilişkin bir düzenleme yapılmamış olsa da sinema eserlerinin birden fazla kişi tarafından oluşturulan eser niteliğindeki yönlerinden dolayı her eser sahibinin

262 Yaşasın, s.918.

51

böylesi bir durumda münferiden müdahale hakkının varlığının kabulü gerekmektedir. Zira eser sahipleri, malî haklarını yapımcıya devretmiş olsun veya olmasın, manevî

hakların her zaman sahibi durumundadırlar264. Münferiden müdahale hakkının, eseri

oluşturan eser sahiplerinin birbirlerine karşı gerçekleştirebilecekleri tecavüzler açısından da var olduğunu belirtmek gerekir.

II. BİRDEN FAZLA KİŞİ TARAFINDAN OLUŞTURULAN ESERLERDE SAHİPLİK

Genellikle bir eser, tek bir kişi tarafından meydana getirilir ve eser sahibi olarak kabul edilir. Eserin oluşumunda eser sahibinin dışındaki kişilerin katkılarının bulunması

bu kişileri eser sahibi yapmaz265. Bu kişilerin eser sahibi olarak kabul edilebilmeleri için

eser sahibinin yanı sıra kendilerinin de esere hususiyetlerini zerk etmiş olmaları gerekir266.

Öte yandan eserin birden fazla kişi tarafından da meydana getirilmesi de oldukça sık görülebilen bir durumdur. Bu durumda eser üzerinde emeği geçenlerin hak sahiplikleri mevzu bahis olacaktır. FSEK’in 9 ve 10 uncu maddelerinde birden fazla kişi tarafından meydana getirilen eserlerin durumları düzenlenmiştir. Buna göre FSEK ilk olarak eserin, kendisini meydana getiren eser sahiplerinin oluşturduğu kısımlara, bir başka deyişle sahiplerine ait kısımlara ayrılmasının mümkün olup olmadığı yönünden bir ayrıma giderek incelemede bulunmuştur. Bu anlamda, eserleri oluşturan kişilerin sayısı, eserin içinde barındırdığı eser türleri, toplum tarafından algılanış şekilleri önem

taşımamaktadır267268.

264 Gökyayla, s.215.

265 Erel, s.88; Arslanlı, s.63; Gökyayla, s.202.

266 Gökyayla, s.203.

267 Demirel, Ceren: Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 10. Maddesi Bağlamında Birden Fazla Eser Sahibi

Tarafından Meydana Getirilen Eserler Ve Eser Sahipleri Birliği, Nisan, 2017, s.44-46.

268 Sahiplerine ait kısımlara ayrılamayan ve ayrılabilen eserler için doktrinde yazarlar tarafından çeşitli

kavramlar kullanılmaktadır. Sahiplerine ait kısımlara ayrılamayan eserler için Gökyayla, Öztan, Hirsch,

Arslanlı, Suluk, Öztrak, Yarsuvat, Erel gibi yazarlar “iştirak halinde eser” kavramını kullanmakta iken, Ayiter “ortak eser”, Tekinalp “eser sahipleri arasında birlik, eser birliği” ifadelerini tercih etmektedir.

Sahiplerine ait kısımlara ayrılabilen eserler için ise Hirsch, Arslanlı, Öztrak, Öztan, Yarsuvat, Gökyayla,

Erel gibi yazarlar “müşterek eser”, Tekinalp “ortak eser”, Ayiter ise “bağlı eser” kavramını tercih

etmektedir. Bu noktadaki en önemli kıstas eserin, kendisini oluşturan sahiplerine ait kısımlara ayrılabilip ayrılamadığıdır. Dolayısıyla sade ve anlaşılabilir olabilmek adına, doktrindeki bu kavram kargaşasına dâhil olunmayarak çalışmamızda bu kavramlar için “sahiplerine ait kısımlara ayrılabilen

52