• Sonuç bulunamadı

Sinema eserleri; kısa adıyla Bern Anlaşması olarak bilinen 1886 tarihli Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmesi’nin ilk halinde koruma altına alınmazken, 1908 Berlin ve 1948 Brüksel değişiklikleriyle birlikte Bern sözleşmesi

kapsamına dâhil edilmiştir155. Bunun bir tezahürü olarak sinema eserlerinin fikrî

koruması, ülkemizde de uzun yıllar diğer sanat eserleri üzerinden sağlanmıştır156.

Nihayet 4630 sayılı kanun ile yapılan değişiklik neticesinde sinema eserleri, FSEK 5 inci maddesinde “Sinema eserleri her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Film kavramı, sinema eserlerini de kapsayan, her türlü çekimi ifade eden bir çatı kavramdır. Sinema eserleri, bu çatı içerisinde yer alan ve diğer filmlerden eser olması

yönüyle ayrılan fikrî ürünlerdir157. Tekinalp’e göre bir filmin sinema eseri olabilmesi için

“kanundaki anlamda sahipleri olmalı, yönetmeni ve senaryosu bulunmalı, sahibinin hususiyetini taşımalı, FSEK m.5’te sayılan kategorilerden biri içine girmelidir.”158.

153 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2004/13221 E. 2005/11244 K.ve 18.11.2005 tarihli kararı (http://sinerjimevzuat.com.tr).

154 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2009/4380 E. 2011/2851 K. ve 17.03.2011 tarihli kararı

(http://sinerjimevzuat.com.tr).

155 Türkiye, Bern Sözleşmesinin en son haline 07.07.1995 tarih ve 4117 sayılı kanun ile taraf olmuştur.

(12/07/1995 tarihli ve 22341 sayılı Resmi Gazete)

156 Öztan, s.145-146.

157 Kılıçoğlu, Fikri Haklar, s.160.

33

Hemen belirtmek gerekir ki, sinema eserleri bakımından hususiyet kavramı kanunda hak

sahibi olarak belirtilen kişilerin katkıları açısından aranmalıdır159.

Madde metni incelendiğinde, sinema eserlerinin tespit edilebilir nitelikte olmasının istendiği ve fakat tespite elveren bu materyalin çeşidinin önemli olmadığı ifade

edilmektedir160. Öte yandan “hareketli görüntüler dizisi” olması sinema eserlerini heykel,

resim, yazı gibi diğer durağan eser türlerinden ayırmaktadır161.

Sinema eserlerinin diğer eser türlerinden ayrıldığı bir diğer nokta ise hak sahipliğidir. Gerçekten de sinema eserlerinin tek bir kişi tarafından gerçekleştirilmesi, sinema eserlerinin birçok bileşenden oluştuğu düşünüldüğünde (yazımı, oynanması, montajı, miksajı, müzikleri vs.) neredeyse imkânsızdır. Bu yüzden genelde alanları birbirinden çok farklı olan birden çok kişinin karmaşık şekilde emeklerini bir araya

getirmeleri sonucunda oluşurlar162. Dolayısıyla FSEK m.8/3 ile sinema eserlerindeki hak

sahipleri “Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasındadır.” şeklinde belirlenmiştir.

Eser sahiplerinin karine olarak m.8/3’te sayılanlar çerçevesinde tutulmasından, esere katkıda bulunan diğer insanların emeklerinin yok sayılması yorumuna varılmamalıdır. Zira sinema eserinin ortaya çıkmasında emeği geçen herkesin eser sahibi

olarak kabul edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir163.

Eser sahiplerinin FSEK m.8/3’te belirtilmesinin doğal bir sonucu olarak sinema eserinin tecavüze uğraması durumunda hak sahibi sıfatıyla yapılabilecek müdahaleler de yine m.8/3’te sayılanlar tarafından gerçekleştirilebilir. Yani daha açık bir deyişle, tecavüzün men’ini, tazminini, durdurulmasını, kaldırılmasını; madde kapsamında

sayılan, yönetmen164, senaryo yazarı, özgün müzik yapımcısı ve diyalog yazarı isteyebilir.

159 Yaşasın, Ali: Sinema Eserleri ve Sinema Eserleri Üzerindeki Hak Sahipleri, Legal Fikri ve Sınai Haklar

Dergisi, C.12 S.47, 2016, s.908.

160 Yaşasın, s.906-907; Yavuz/Alıca/Merdivan, s.150.

161 Karasu/Suluk/Nal, s.71; Kılıçoğlu, Fikri Haklar, s.160.

162 Tosun, Yalçın: Sinema Eserleri ve Eser Sahibinin Hakları, 1. Baskı, Nisan 2009, İstanbul, s.72; Öztan,

s.145; Yaşasın, s.911.

163 Erel, s.73; Gökyayla, s.104.

164 Sinema eserlerinde yönetmen her zaman tek bir kişiyi ifade etmeyebilir. Nitekim görüntü yönetmeni,

sanat yönetmeni, ışık yönetmeni, ses yönetmeni gibi birçok kişi aynı esere emek verebilmektedirler. (Tosun, s.19 vd.) Bu durumda bu kişilerin tek bir yönetmenlik hakkına ortak bir şekilde sahip olmaları gerekmektedir.

34

Sinema eserinde rol alan bir oyuncu rol aldığı bir kısmın yanlış kullanıldığından yola çıkarak “sinema eseri sahibi” sıfatıyla hak talebinde bulunamaz, meğerki tecavüz edilen

kısım münhasıran bir eser niteliğinde olsun165. Bir örnekle açıklamak gerekirse, oyuncu,

sinema eserinin tecavüzünden dolayı sinema eseri sahibi olarak hak talebinde bulunamazken, kendisine ait bir şiiri okuduğu bir kısmın komple başka bir yerde kullanılması durumunda hak sahibi olarak yukarıda belirtilen önlemleri talep edebilir. Her hal ve şartta, kişilerin FSEK dışındaki genel mevzuattan kaynaklanan hakları saklıdır.

Bir sinema eseri, kendi bünyesinde şarkı, şiir, dans vb. gibi birçok diğer eseri de barındırabilir ve bu eserlerin her biri ayrıca birer eser olarak FSEK kapsamında korunur. Sinema eseri ise bir bütün olarak korunur. Bununla birlikte, sinema eserinin, diğer

eserlerden oluşan bir karışım olduğu ise iddia edilemez166.

Yerine göre birçok sinema eserinden daha fazla izlenen ve takip edilen bir eser türü olan dizi yapımları ise sinema eserleri ile birçok ortak noktaları olmasına rağmen kanunda kendisine yer bulamamıştır. Kanunda “sinema eseri” kavramının

kullanılmasından yola çıkarak, dizilerin bu kapsama girmediği düşünülmemelidir167. Bu

noktada doktrinde, sinema eserlerinin tespitindeki yol ve yöntemin, televizyon yayınları

için de aynı şekilde izlenmesi gerektiği ifade edilmektedir168. FSEK m.5 hükmü içerisinde

“veya sinema filmleri gibi” ifadesinin kullanılması da bu yorumu haklı göstermektedir169. Televizyon yayınları ise sinema eseri olarak kabul edilmemekle beraber, radyo- televizyon kuruluşlarının yayınlara dair hakları bağlantılı haklar içerisinde

değerlendirilmektedir170. Olaylara herhangi bir hususiyet katmadan, birebir aktaran (örn.

güvenlik kamerası görüntüleri) televizyon yayınları ise eser niteliğini haiz değildir171.

Öztan’a göre bunlar yalnızca hareketli resimlerdir172.

165 Gökyayla, s.104.

166 Ayiter, s.62-63; Erel, s.75; Gökyayla, s.105; Arslanlı, s.26. Öztan ise sinema eserlerinin, birbiri

ardında gösterilen fotoğraflardan oluşan bir eser çeşidi olduğunu düşünmektedir. Bu bağlamda, sinema eserin varlığından ayrı olarak değerlendirilebilecek şekildeki fotoğrafların, sinema eserinden bağımsız şekilde bir fotoğraf olarak korunabileceğini savunmaktadır. (Öztan, s.146 ve 150.)

167 Öztan, s.150; Tekinalp, s.127.

168 Erel, s.75, Gökyayla, s.106; Ayiter, s.64.

169 Tekinalp, s.128.

170 Konuyla ilgili olarak “Bağlantılı Haklar” başlığına aşağıda bkz. §7, I.

171 Tosun, s.150 vd.

35

İnternet âleminde kendini gösteren multimedya ürünlerinden ise kısaca bahsetmek faydalı olacaktır. Multimedya kavramının henüz mevzuatımızda net bir tanımı bulunmamakla birlikte, sinema, resim, müzik verilerini içeren çoklu medya ürünleri olarak tarif edilebilirler. Ancak bu tarifin, hızla değişen ve gelişen teknoloji karşısında

sürekli değişikliğe uğrama ihtimali olduğunu göz ardı etmemek gerekir173.

Multimedya ürünlerin eser olup olmadığı konusunda doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Hâkim olan görüş; multimedya eserlerin yeni bir eser türü olmadığı ve FSEK kapsamındaki eser olarak nitelendirilebilecekleri, bilgisayar destekli ürünlerin ise

bir kısmının eser, büyük bir bölümünün ise işlenme olduğu yönündedir174. Bilgisayar

destekli bu ürünleri kontrol eden yazılımlar ise bilgisayar programları olarak münhasıran korunacaktır. Slayt gösterisi gibi çok sayıda resmin art arda sunulması da sinema eseri

olarak değerlendirilemez175.