• Sonuç bulunamadı

İsim, bir kimseyi toplumsal hayatta diğer kişilerden farklılaştıran ve şahsın

kendini tanıtmasına yarayan en ayırt edici unsurdur55. Bir eserin kime ait olduğu tespit

edilirken de göz önüne alınan en önemli referans, biri eser üzerinde eser sahibi olarak yer alan isimdir. Gerçekten de eser sahibi ile eser arasındaki ilişki prensip olarak ismin eserde

belirtilmesi ile sağlanır56. İsim için sağlanan koruma, müstear ad, lakap vb. gibi zorunlu

olmayan isimler için de geçerlidir57. İsim hakkı kişisel değerlere ilişkin bir haktır ve

dolayısıyla bu hak FSEK m.15 ile münhasıran eser sahibine tanınmıştır58. Eserin kamuya

sunulmasından önce de var olan bu hak, mutlak bir hak olup, feragat edilmesi hüküm

doğurmaz59.

Bazı yazarlar tarafından FSEK’in isim verme hakkını düzenleyen 15 inci maddesi olmasaydı bile isim hakkının mutlak bir hak olduğu ve bu nedenle aynı korumanın Medeni Kanunun isim üzerindeki hakları düzenleyen (TMK m.26) maddesi

üzerinden sağlanabileceği ifade edilmektedir60. Gerçekten de isim belirtme hakkının bir

kişilik hakkı olduğu ortadadır61. Nitekim Yargıtay bir kararında “… davacının tercüme

ettiği eserin davacının ismi yazılmaksızın kitapçık seklinde bastırılarak dağıtıldığı ve eserin davacı tarafından tercüme edildiğine dair bir açıklamanın yapılmadığı, bu şekildeki eylemin kanuna aykırılık teşkil ettiği ve davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı …” şeklindeki belirlemesi ile isim belirtme hakkının aynı zamanda bir

kişilik hakkı olduğunu tespit etmiştir62. Fakat, FSEK m.15 ile düzenlenen isim verme

54 Arslanlı, s.45.

55 Yıldız, Ozan Ali: Kişi Adlarının Marka Olarak Tescili, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk

Araştırmaları Dergisi, C. 23, S. 3, 2007, s.726.

56 Gökyayla, s.149; Ayiter, s.118; Erel, s.141; Beşiroğlu, s.172; Öztrak, s.55.

57 Akkurt, Sinan Sami: Kişilik Hakkının Sosyal Medya Kullanıcıları Tarafından İhlâli Hâlinde Ortaya

Çıkacak Cezaî Sorumluluğa Medenî Hukuk Bağlamında Bir Bakış, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.25, S.2, 2017, (Akkurt, Sosyal Medya), s.349; Yıldız, s.727; Akipek/Akıntürk/Ateş Karaman, s.420-421 ve 433.

58 Serozan, s.453 ve 483.

59 Tekinalp, s.169; Gökyayla, s.151; Arslanlı, s.84.

60 Ayiter, s.118.

61 Akipek/Akıntürk/Ateş Karaman, s.418; Öztan, Şahsiyet Hakları, s.220; Yıldız, s.729.

62 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2000/10536 E. 2001/1632 K. ve 26.02.2001 tarihli kararı

71

hakkının direkt olarak sunduğu imkâna, TMK m.26 nın ancak yorumlanması ile ulaşılabilir. Öte yandan, TMK kapsamında kişinin ölümle beraber kişiliği, dolayısıyla kişilik haklarından biri olan isim hakkı da sona ererken FSEK kapsamında eser sahibi öldükten sonra yetmiş yıl daha eser sahibinin ismi koruma altında kalacaktır. Bu nedenlerle isim verme hakkının FSEK’te yer aldığı şekilde düzenlenmesi yerinde olmuştur63.

Kamuya sunma hakkı için belirtilen; çoğaltma, yayma gibi bazı malî hakların, kamuya sunma gibi bazı manevî hakları uhdesinde bulundurduğu, dolayısıyla söz konusu malî hakların devredilmesi durumunda ilgili manevî hakkın da devredilmiş sayılacağı durumu, isim verme hakkı açısından geçerli değildir. Dolayısıyla çoğaltma ve yayma gibi malî haklar, isim verme hakkını kapsamadığından, söz konusu hakların devralınmış

olması isim verme hakkının da devralındığı şeklinde değerlendirilmemelidir64.

Eser sahibinin bir eseri kendi ismiyle, takma ismiyle veya isimsiz olarak kamuya sunulması hususunun tamamen kendi takdirinde olduğu FSEK m.15 ile hüküm altına alınmıştır. İstediği zaman eser sahibi olarak gerçek adını açıklayabilir Zira eser sahibi

eserini kamuya anonim olarak da sunabilir65.Bununla beraber Gökyayla, eğer eser sahibi

ölümünden önce açık veya örtülü olarak bir belirlemede bulunmadıysa FSEK m.19/1 ile

belirtilen kişilerin dahi bu hakkı kullanamayacağını düşünmektedir66.

İsim hakkı esasen eserin tümünü kapsar67. Bununla beraber, eser sahibinin

isminin belirtilme şekli eserin türüne göre değişebilir. Bilim ve edebiyat eserlerinde çoğaltılan nüshalar üzerinde, müzik eserlerinde eserin vücut bulduğu CD, kaset vs. üzerinde, sinema eserlerinde jenerik kısmında, güzel sanat eserlerinde eserin uygun bir yerine imza atılarak isim belirtilebilir. Eserin türüne göre, uygun ve olağan şekilde eser

63 Aynı yönde görüş için bkz. Gökyayla, s.150; Tüysüz, s.54.

64 Arslanlı, s.83; Öztrak, s.56.Ayrıca Tekinalp, çalışan-çalıştıran ilişkisinin bulunduğu durumlarda isim

verme hakkının sözleşmeyle karşı tarafa bırakılabileceğini düşünmektedir. (Tekinalp, s.170.)

65 Karasu/Suluk/Nal, s.87; Öztan, s.307-308. Bu durumda Tekinalp ve Öztan, eser sahibinin eserini

anonim olarak yayınlamasının ardından, tekrardan isim hakkını elde etmek istemesi durumunda eser sahipliğini yeniden ispatlaması gerektiğini düşünmektedirler. (Tekinalp, s.169; Öztan, s.309.)

Merdivan ise bu noktadan sonra eser sahibinin isim hakkını ancak eser için oluşturulacak yeni tanıtım

araçları üzerinde kullanabileceğini, geçmişe yönelik olarak kullanamayacağını ifade etmektedir. (Yavuz/Alıca/Merdivan, s.359.)

66 Gökyayla, s.150.

72

sahibinin ismi eserde belirtilmelidir68. Bilgisayar programları açısından ise bedii

(sanatsal) vasıftan ziyade ilmi vasıf ön plana çıktığından ve kendisini oluşturan kişilerin hususiyetlerinin ayırt edilmesi zor olduğundan, programlarda bütün yazarların isimlerinin

belirtilmesi olağan karşılanmamaktadır69.

Ayrıca FSEK, 15/2 maddesi ile güzel sanat eserlerinin çoğaltılmış kopyaları ile işlenmelerin aslı veya çoğaltılmış nüshaları üzerinde asıl eser sahibinin isminin adet olan şekilde belirtilmesi ve söz konusu eserin kopya veya işlenme olduğunun açıkça gösterilmesi gerektiği şart koşulmuştur. Kanun koyucu böylece eserlerin hitap ettiği hedef kitlenin, söz konusu eserin orijinal eser olduğu konusunda yanılsamaya düşmelerini engellemeyi, eserin orijinali yahut çoğaltılmış nüshaları ile işlenme yahut kopyalarının

ayırt edilebilmesini sağlamayı hedeflemektedir70.Bu tespit doğal olarak eser sahibinin,

isminin eser üzerinde belirtilmesini istediği hallerde geçerlidir. Güzel sanat eserlerindeki estetik değer unsuru, eser sahibinin adının önüne geçebildiğinden, eser sahibi bazı durumlarda isminin eser üzerinde belirtilmesini istemeyebilir. Bu durumda eser sahibinin rızasına aykırı olarak eser üzerinde isim belirtilemez. Fakat böyle bir sınırlama, üçüncü

kişiler bakımından öngörülemez71.

Mimari eserlerde, eser sahibinin yazılı talebi üzerine, eserin görülen bir yerine, eser sahibinin uygun göreceği bir yere kalıcı bir şekilde eser sahibinin adı yazılır. (FSEK m.15/4). Yargıtay da 2017 tarihli bir kararında, “…dava konusu "... Havalimanı Dış Hatlar Terminal Binası" mimari projesinin sahibinin hususiyetini taşıdığı ve "eser" niteliğinde olduğu, davacının bu projenin birlikte eser sahiplerinden olduğu, … bu durumda mimari proje üzerindeki mali hakları kullanma yetkisi davalı mimarlık şirketine ait olsa dahi davacının mimari proje üzerinde eser üzerinde adın belirtilmesi hakkının korunacağı, bir mimari eser olarak kabul edilmesi gereken havalimanı terminal binasının "görülen bir yerine" birlikte eser sahibi olarak davacının adının yazılması gerektiği, davacının davalıya bu konuda FSEK m. 15/lV'de aranan yazılı istemde bulunduğu ve

68 Erel, s.141; Gökyayla, s.151; Karasu/Suluk/Nal, s.87.

69 Güneş, s.71. Bu yaklaşım FSEK’teki “eser sahibini koruma” yaklaşımı ile uyuşmamaktadır. Bilgisayar

programlarını oluşturanların hususiyetlerinin birbirinden ayrılmasının sanat eserlerine oranla daha zor olduğuna katılmakla birlikte, eserde emeği geçen çok sayıda kişinin dijital ortamda belirtilmesi sanat eserlerine oranla daha kolaydır. Bu nedenle hususiyetleri belirlenebildiği kadar belirlenerek eser sahiplerinin programda oluşturulacak uygun bir ara görselde veya menü bölümünde yer alması uygun olacaktır.

70 Gökyayla, s.151; Öztan, s.313.

73

davalılar tarafından gereken yapılmadığı için adın belirtilmesi manevi hakkının ihlal edilmiş olduğu” gerekçesiyle yerel mahkeme tarafından verilen kararı onamıştır72. Eğer mimari eser birden fazla kişi tarafından ortak şekilde meydana getirilmişse her bir mimar eser üzerinde adının belirtilmesini isteyebilir. Mimarın ismini kimsenin bilmeyeceği şekilde gizli tutabilmesi ise pratikte mümkün değildir. Zira bir mimari eserin inşası için

projenin kamu otoritelerine sunulması ve ilgili izinlerin alınması gerekmektedir73.

FSEK 30 vd. maddelerinde eserler üzerindeki malî haklara dair bazı sınırlamalar getirilmiştir. Malî haklara dair bu sınırlamalar, manevî hakların da sınırlandığı anlamına

gelmez74. Fakat kanun koyucu özellikle 32 nci ve 40 ıncı maddelerde eser sahibinin adının

belirtilemeyebileceğini düzenlemiştir. Buna göre; TBMM ve diğer resmi meclis ve kongrelerde, mahkemelerde, halka açık toplantılarda sarf edilen söz ve nutukların, haber ve bilgi amacıyla çoğaltılması, halka açık yerlerde okunması veya radyo aracılığıyla yayınlanması serbest kılınmıştır. Ayrıca gerekmediği sürece söz ve nutuk sahiplerinin adına da yer verilmeyebilir. (FSEK m.32). Bununla beraber yine kamuya açık yerlerde kalıcı olarak yer alan güzel sanat eserlerinin, resim, grafik, fotoğraf vs. ile çoğaltılmasında

aksine bir adet olmadıkça eser sahibinin isminin belirtilemeyebileceği düzenlenmiştir75.

Eser sahibinin kim olduğunun belli olmadığı ya da bir başkası tarafından eser sahipliği iddiası oraya atıldığı durumlarla karşılaşılabilir. Bilhassa, başkasına ait olan bir eserin sahiplenildiği veya bir başkasının isminin sahip olduğu olumlu imajdan yararlanmak veya ona zarar vermek amacıyla o kişinin isminin eserde kullanıldığı

durumlar ile karşılaşılabilir76. Bu gibi durumlarda FSEK m.15/3 uyarınca eser sahibi, eser

sahipliğinin mahkemece tespitini talep edebilir. İspat yükü, eser sahibi olarak kendi isminin tespiti isteyen davacı üzerindedir. Buna karşılık eğer şahıs eserin kendisine ait olmadığının tespitine yönelik olarak dava açmışsa, bu durumda ispat yükü, eserin davacı

72 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/13077 E. 2017/909 K. ve 20.02.2017 tarihli kararı

(http://sinerjimevzuat.com.tr).

73 Doğrul, Gürhan Sefa: Mimarın Telif Hakkı, 2013, Ankara, s.171-172.

74 Gökyayla, s.151.

75 Öztan, bu durumlarda eser sahibinin adının belirtilmesinin gerekip gerekmediği hususunda bir teamül

olup olmadığının vaka bazında detaylı bir şekilde araştırılması gerektiğini düşünmektedir. (Öztan, s.315.)

74

şahsa ait olduğunu iddia eden taraf üzerinde kalacaktır77. Dava, ihtisas mahkemelerinde

görülür78.

Bir eser üzerinde eser sahibi olarak bir kimsenin adı bulunuyor ise bu durumda FSEK m.11 gereğince karine olarak eser sahibi o kişidir. Dolayısıyla böylesi bir tespit davasında eser sahibi olduğunu ispat yükü eser üzerinde adı yer alan kişiye aittir. Eser üzerinde, kendisinden onay alınmadan bir başkasının isminin yer aldığı durumlarda ise eser üzerinde adı yer alan kişi değil, o adı eser üzerine koyan, çoğu zaman yayımcı, bu

durumu ispatla mükelleftir79. Yargıtay da 2005 tarihli bir kararında “Mahkemece harita

kitapçığının ilk ve ikinci sayfalarında davacı tarafından hazırlandığının belirtildiği ve ayrıca eser sahiplerine dair bir belge ibraz yükümlülüğünün bulunmadığı gerekçesiyle”

kabul yönünde verilen bir yerel mahkeme kararını onamıştır80.

Eser sahibinin isim verme hakkının ihlali neticesinde manevi zarar oluştuğunun kabulü için eylemin özellikle amaçlanarak gerçekleştirilmesi gerekmez. Nitekim Yargıtay 2014 tarihli bir kararında, yerel mahkeme tarafından, davalının isim belirtmeden kullandığı fotoğrafların davacıya ait olduğunu bilmediğinden kasıtla manevi tazminat şartlarının oluşmadığı yönündeki kararı bozarak, manevi tazminata hükmedilmesi

gerektiğini değerlendirmiştir81.