• Sonuç bulunamadı

B) SAHİPLERİNE AİT KISIMLARA AYRILAMAYAN ESERLER

II. MANEVİ HAKLAR

Manevî haklar, FSEK’in 14, 15, 16 ve 17 nci maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun, 14 ve 15 inci maddelerdeki haklar için “salahiyet” ifadesini kullanmış, 16 ncı maddede herhangi bir tanımlayıcı ifadeye yer vermemiş, 17 nci maddede ise “hak” kavramını kullanmıştır. Söz konusu maddelerin tamamında eser sahibinin manevî hakları ifade edilmektedir. Dolayısıyla tüm maddelerde “hak” ifadesine yer verilmiş olsaydı

terminolojik açıdan da bir bütünlük sağlanmış olurdu8.

Manevî haklar, özellikle de Anglo-Sakson hukukunda, uygun gerekçeleri

olmayan hukuki müdahale haklarına yol açtığı gerekçesiyle eleştirilmiş,9 bazı ülkelerin

hukuk sistemlerinde yakın tarihe kadar kişilik haklarına yakınsama yapılmak suretiyle koruma altına alınmıştır. Zira kişilik haklarının sahibine tanıdığı koruma, ahlaki alanda

olduğu kadar iktisadi alanda da geçerlidir10. Bununla beraber esere ilişkin manevî haklar,

kişilik haklarından, eserin varlığına bağlı olmalarından dolayı ayrılmaktadır. Bu nedenle eser üzerindeki manevi haklar ile kişilik hakları birbirine gölge düşürmeyecek şekilde ve fakat muhtelif olarak yorumlanmalıdır. Nitekim Yargıtay, muhtelif kararlarında eser sahibinin kişilik haklarının ihlale uğramadığından bahisle yapılan değerlendirmelerin yerinde olmadığını, manevi hakların ihlali sebebiyle manevi tazminat davası açabilmek için eser sahibinin kişilik haklarının da tecavüze uğramış olmasının şart olmadığını ifade etmiştir11.

Eser üzerindeki manevî haklar ile eser sahibinin ölümünden sonraki süreçte de eserlerin herhangi bir zamana bağlı olmaksızın korunarak, fikir dünyasındaki kültürel

6 Ayiter, s.90; Öztan, s.287.

7 Yavuz/Alıca/Merdivan, s.191; Arslanlı, s.62-63; Gökyayla, s.144; Ayrıca bkz. §4, I.

8 Gökyayla, s.144.

9 Güneş, İlhami: Bilimsel ve Edebi Eser Yazarlarının Manevî Hakları, Terazi Aylık Hukuk Dergisi,

Mayıs 2016, s.69.

10 Öztan, Bilge: Şahsiyet Hakları ile İlgili Meseleler, Çeviri (W. Siebert, NJW 11. Jahrgang 1958 Heft

36, s.1369-1374), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.26, S.1, 1969, s.221.

11 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2000/864 E. 2000/1697 K. ve 02.03.2000 tarihli kararı

(http://sinerjimevzuat.com.tr) ve aynı dairenin 2002/10070 E. 2003/1592 K. ve 25.02.2003 tarihli kararı (http://sinerjimevzuat.com.tr).

64

oluşuma katkıda bulunulmak istendiği görülmektedir12. Ölümden sonra bu hakları

kullanabilecek olan kişilerin; (FSEK m.19 hükmünde mezkûr kişiler13 ve Kültür ve

Turizm Bakanlığı’nın) söz konusu hakları miras yoluyla değil, kanunen iktisabı söz

konusudur14. Bundan dolayıdır ki reddi miras yapan kişiler dahi eser sahibine ait bu

manevî haktan kaynaklanan yetkiyi kullanabileceklerdir15. Bu kullanımı da eser sahibinin

çizdiği çerçevede gerçekleştireceklerdir. Zira eser sahibine ait manevî hak, eser sahibinin ölümünden sonra gerçekleşebilir veya eser sahibi bazı manevî haklarının (kamuya sunma

vb.) ölümünden sonra kullanılmasını isteyebilir16.

Manevî hakların münhasıran şahsa bağlı olmasının bir diğer sonucu ise ne sağlar arası işlemlere ne de ölüme bağlı tasarruflara konu edilememesidir. Bununla beraber telif hukukuna göre eser sahibi eser üzerindeki bazı manevî hakları için başka kişileri

yetkilendirebilir17. Örneğin eser sahibi albümü oluşturur fakat kamuya sunumunu müzik

şirketinin takdir etmesini isteyebilir. Burada manevî hakkın devri değil, manevî hakkın kullanımı için yetkilendirme mevcuttur. Yoksa eser sahibi halen manevî hakların sahibi

pozisyonundadır18. Malî hakların aksine, manevî haklarda süre bakımından herhangi bir

sınırlama bulunmamaktadır. A) KAMUYA SUNMA

Bir eser, dünyadaki fikrî hazineye ancak alenileşerek dâhil olur. Bir başka

deyişle toplum, kamuya sunulmasıyla birlikte eserden haberdar olur19. Haciz, hapis, rehin

gibi hukuki işlemlere de yine kamuya sunulmasıyla birlikte konu olabilir20. Dolayısıyla

bir eserin kamuya sunulması eser sahibi tarafından eser üzerinde gerçekleştirilen en

12 Tekinalp, s.161.

13 Madde metnindeki “sırayla” ifadesinden de anlaşıldığı üzere, maddede sayılan kişilerin bu hakları

kullanabilmeleri için maddedeki sıralamanın takip edilmesi gerekir. (Erel, s.285; Ayiter, s.117, Öztan, s.288, Tekinalp, s.177-179.) Ayrıca bu sıralamada sonra gelenlerin, kendilerinden önce gelenlere karşı herhangi bir talep ve itiraz hakkı da bulunmamaktadır. (Yavuz/Alıca/Merdivan, s.670.)

14 Kanun maddesinde sayılan sıralama, miras hukukundaki sıralama ile de aynı değildir. (Öztan, s.288.)

15 Merdivan, Fethi: Manevi Hakların Eser Sahibinin Ölümünden Sonra Kullanılması ve Yakınların Dava

Hakkı, Ankara Barosu Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Dergisi, Yıl:15, C. 15, S. 2014/1, s.119; Tekinalp, s.162.

16 Tekinalp, s.177.

17 Ateş, s.52; Karasu/Suluk/Nal, s.85; Öztan, s.287.

18 Tekinalp, s.164.

19 Yavuz, Levent: Eser Sahibinin Eserini Kamuya Sunma Hakkı ve Manevi Hakların Üçüncü Kişiler ve

Eser Sahibinin Yakınları Tarafından Kullanılması, Yargıtay Dergisi, C. 33, S. 1-2, Ocak-Nisan 2007, (Yavuz, Kamuya sunma), s.60; Yavuz/Alıca/Merdivan, s.261.

65

mühim tasarruflardan biridir21. Bununla beraber eserin korunması için kamuya

sunulmasını bir şart gibi görmemek gerekir. Eser ilk oluşturulduğu andan itibaren koruma altına girer22.

Kamuya sunma, eserin bir bütün olarak, eser sahibinin iradesi doğrultusunda

diğer insanlar tarafından ilk kez bilinebilir hale gelmesidir23. Bir kez kamuya sunulan eser

alenileşir. Alenileşmiş bir eser tekrar kamuya sunulamayacaktır. Dolayısıyla kamuya

sunma hakkı, kullanılmasıyla birlikte tek seferde tükenen bir haktır24. Bununla beraber

Yargıtay’ın muhtelif kararlarında25 ve doktrinde26, manevî hakların tükenmeye konu

olamayacağını, bir eser alenileşmiş olsa dahi eser sahibinin izni olmaksızın kamuya sunulmasının hak ihlali doğuracağına yönelik değerlendirmeler mevcuttur. Yargıtay’ın ve doktrindeki yazarların bu görüşlerine katılmak mümkün görünmemektedir. Burada manevî hakkın tükenmesi söz konusu değildir. Eser sahibi, manevî kişiliğine zarar verecek şekildeki kamuya sunmaları yine bu hakkına dayanarak engelleyebilir. Burada yalnızca manevî hakkın kapsamında bir daralma meydana geldiğini ifade etmek gerekir. Çeviri eserler bakımından ise daha önce kamuya sunulan bir eserin çevirisinin kamuya sunumunun yeni bir kamuya sunma olmayacağını, fakat çevirenin, hususiyetini üst derecede hissettirdiği ve bu anlamda yeni sayılabilecek çeviri eserler bakımından yeni bir kamuya sunmadan bahsedilebileceğine dair doktrinde değerlendirmeler

yapılmaktadır27.

21 Gökyayla, s.144 - 145.

22 Öztan, s.211.

23 Tekinalp, bir eserin basım için yayınevine yollanması, heykelin dökümcüye, resmin çerçeveciye

gönderilmesi gibi durumları “umuma arz teşebbüsü” olarak tanımlamaktadır. (Bkz. Tekinalp, s.164- 165.)

24 Yavuz, Kamuya sunma, s.62; Tekinalp, s.165; Hirsch, s.133; Öztan, s.295; Gökyayla, s.145;

Yavuz/Alıca/Merdivan, s.263.

25 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2007/576 E. 2008/2292 K. ve 28.02.2008 tarihli kararı (Güner, Uğur: Hak

Sahibinin İzni Olmaksızın Eserin Umuma İletilmesi Suçu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 65, S. 4, 2016, s.1932 – naklen), Yine aynı dairenin 2000/10395 E. 2001/1478 K. ve 20.02.2001 tarihli kararı (http://sinerjimevzuat.com.tr), 2000/7580 E. 2000/9694 K. sayılı ve 05.12.2000 tarihli kararı (http://sinerjimevzuat.com.tr),

26 Yavuz, Kamuya sunma, s.63.

27 Ulaş, Işıl: İşlenme Eser Türü Olan Çeviri Eserde Kamuya Sunma Hakkı, Banka ve Ticaret Hukuku

66

Kamuya sunum, dar ve özel bir çevrenin dışında, gerçek anlamda kamuyu ifade

edecek bir kitleye gerçekleştirilmelidir28. Bilgi verme ise eserin içeriğine dair herhangi

bir detayın açıklanması durumudur. Dolayısıyla bilgi verme ile kamuya sunma eylemleri

birbirinden çok farklıdır29. Bununla birlikte eser sahibinin yakın çevresine bilgi vermesi

veya yakın çevresinden bazı kişilerin eser hakkında bilgi sahibi olmaları FSEK m.14/2

kapsamında bilgilendirme işlemi de sayılmayacaktır30. Maddede belirtilen sınırlamalar ve

yasaklar, kişinin “yakın çevresi” olarak nitelendirilebilecek bu kişilere karşı da

geçerlidir31. Bu noktada hemen belirtmek gerekir ki “Prömiyer” veya “gala” olarak

adlandırılan, özellikle sinema eserlerinin kamuya ilk tanıtım gösterileri gibi etkinlikler, her ne kadar yalnızca dar bir kitlenin davetli olduğu etkinlikler olsa da bu etkinliklerin asıl amacı kamuyu eserden haberdar etmektir. Bu tür etkinliklere yalnızca davetli kişilerin katılabilecek olması ise eserin kamuya sunulmasını engellemek değil bilakis etkinliğe gelecek kişilerin mümkün olduğunca etkin ve popüler çevrelerden seçerek eserin kamuya daha güçlü bir şekilde duyurulmasını sağlamaktır. Dolayısıyla bu tarz etkinliklerin “dar ve özel” bir çevreye yapıldığını iddia ederek kamuya sunma eylemi barındırmadıklarını iddia etmek mümkün değildir.

FSEK m.14/1 uyarınca bir eserin kamuya sunumu, bu sunumun zamanı ve

tarzını belirleme yetkisi tamamen eser sahibine aittir32. Zira bu husus, eser bakımından

çok kritik bir öneme sahip olabilir33. Bu nedenle bu hakkın kullanımı için mümeyyiz

olmak şarttır34.

Eser sahibi, bu manevî hakkının kullanımı için bir başkasını yetkilendirebilir35.

Bu durumda yetkiyi devralan kişi, eğer eser sahibi ile bir zaman kararlaştırılmışsa eseri o

28 Gökyayla, s.149; Öztan, s.293-294. Aksi görüş için bkz. Arslanlı, s.43. (Arslanlı’ya göre eserin

sunulduğu ortamdaki kişilerin sayısının bir önemi yoktur.) Ayrıca Tekinalp, dosya paylaşımının da bir çeşit aleniyet ve kamuya sunma yöntemi olduğu görüşündedir. (Bkz. Tekinalp, s.184 - 185)

29 Ayiter, s.118.

30 Arslanlı, s.81; Gökyayla, s.149; Tekinalp, s.166; Erel, s.140.

31 Öztrak, s.55.

32 Öztan, s.293.

33 Ayiter, s.115; Gökyayla, s.147.

34 Yavuz/Alıca/Merdivan, s.267; Hirsch, s.75. Fakat buna rağmen mümeyyiz olmayan bir kişi tarafından

kamuya sunma eyleminin gerçekleştirilmesi durumunda, kişinin mümeyyiz olmamasından yola çıkarak eylemin “kamuya sunma” niteliğinde olmadığının iddia edilmesi sonuca etkili değildir. Eser o noktada artık bir şekilde kamuya sunulmuş olacaktır. Böyle bir durumda mümeyyiz olmayan kişi tarafından gerçekleştirilen eylem hukuka uygun sayılmaz ve bundan dolayı zarar gören eser sahibi, mümeyyiz olmayan bu kişinin eylemlerinden hukuken sorumlu olan kişiye karşı, genel hükümlere başvurabilir.

67

anda, kararlaştırılmamış ise uygun zamanda kamuya sunmalıdır36. Bu husus ayrıca FSEK

m.58 ile malî haklar açısından da öngörülmüştür. Malî hakların tamamının devredildiği durumda, çoğaltma, yayma gibi mali haklarla birlikte hareket eden kamuya sunma hakkı da devredilmiş gibi sayılacağından, söz konusu sınırlama bu hak açısından da geçerli olacaktır37.

Bir diğer husus ise bilgi verme hakkıdır. Kamuya sunma faaliyetinin alt başlıklarından biri olan bilgi verme hakkı FSEK m.14/2 ile hüküm altına alınarak; tamamı, önemli bir kısmı veya ana hatları henüz aleniyet kazanmamış bir eserin içeriği hakkında yalnızca eser sahibinin bilgi verebileceği düzenlenmiştir. Kamuya sunularak alenileşmiş eserler bakımından ise söz konusu hakkın uygulama alanı bulunmamaktadır.

Zira artık eser herkesin malumu olmuştur38.

Doktrinde kural olarak bilgi verme eyleminin, sadece eserin ifade edildiği araç ile gerçekleştirilebileceği belirtilmekte, örneğin bir sinema eserinin sözlü anlatılmasının

bu hakkın ihlali anlamına gelmeyeceği belirtilmektedir39. Bu görüş her durum için katı

bir şekilde uygulanabilir değildir. Örneğin henüz vizyona girmeyen bir film hakkında eser sahibi dışındaki bir kişinin, “başrol oyuncusunun filmin sonunda öldüğü” bilgisinin sözlü bir şekilde vermesi eser sahibinin manevî ve malî haklarını ihlal eder. Öte yandan düşünce dünyası geliştikçe fikir ürünleri disiplinler arası kompleks bir yapıya bürünebilmektedir. Sözlü olarak bilgi verme bir heykel için belki tecavüz niteliği taşımayacak olsa da henüz kamuya sunulmamış bir sinema filminin senaryosu, bir şarkının güftesi açısından ihlal içeren bir eylem olacaktır. Dolayısıyla bu noktada her fikrî ürün için ayrı ayrı değerlendirme yapmak gerekir.

Kamuya sunma hakkının kullanım yetkisinin, eser üzerindeki malî hakları

devralmış olan kişilere bırakılması, uygulamada sıkça görülen bir durumdur40. Zira bazı

malî hakların kullanılması için kamuya sunma yetkisinin evleviyetle edinilmiş olması gerekmektedir. Örneğin, bir eser üzerinde, yayma, umuma iletim, temsil gibi malî hakların kullanılabilmesi için öncelikle eserin kamuya sunma hakkının elde edilmiş

36 Erel, s.139; Arslanlı, s.82-83; Gökyayla, s.148; Tüysüz, s.53.

37 Benzer bir yorum için bkz. Tekinalp, s.168.

38 Öztan, s.212 ve 302-304; Yavuz/Alıca/Merdivan, s.278.

39 Arslanlı, s.81; Gökyayla, s.149; Erel, s.140.

40 Gökyayla, s.145; Ayiter, s.117. Ayrıca, söz konusu devir işlemi herhangi bir şekle tabi değildir.

68

olması gerekir41. Zira henüz aleniyet kazanmamış bir eserin, umuma iletilmesi, temsili

veya yayılması düşünülemez. Dolayısıyla kamuya sunma yetkisini içinde barındıran malî