• Sonuç bulunamadı

E) İŞLEMELER VE DERLEMELER

1. İşlemeler

İşleme eserler, FSEK 1/B maddesinin c bendinde, “Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlanmıştır. Bu eser türleri her ne kadar özgün bir şekilde meydana getirilirse getirilsin, sahibinin hususiyetini taşısa dahi,

varlığını bir başka eserin varlığına borçludur181. Bu nedenle işleme eserde asıl eserin ve

asıl eser sahibinin adı belirtilmek zorundadır182. Çeviri eserler buna en büyük örnektir183.

İşleme eserlerin diğer eserlerden en büyük ve önemli farkı, oluşturulmasında esas alındığı

eseri yansıtmasıdır184. Aksi halde, işleme eserlerde sanatçının kendi yorumunu, ilk eseri

tamamen unutturacak derecede katması eseri, işleme eser kapsamından çıkaracaktır185.

Bir işleme eser oluşturulurken başlangıç için esas alınan eser hangi eser grubundaysa, işleme sonucu meydana gelen eser de tür olarak o eser grubunda yer

almalıdır186. Örneğin, bir roman tercüme edilirken, yine bir roman oluşmaktadır. Bir eser

türünden başka bir eser türüne dönüştürülme durumunda, artık bir işleme eserden değil,

eserin özelliklerini taşıması koşulu ile bağımsız bir eserden söz edilir187. Örneğin bir

romandan ilham alınarak yapılan bir heykel, tamamen bağımsız bir eseri teşkil eder. Sinema eserleri açısından ise bu konuda FSEK m.6/1-b.3 ile bir istisna öngörülmüştür. Buna göre, “Musiki, güzel sanatlar, ilim ve edebiyat eserlerinin filim haline sokulması

180 Öztan, s.156.

181 Üstün, Gürsel: Fikri Hukukta İşleme Eserler, Bilim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği

(BESAM) Yayınları, 2001, İstanbul, s.75.

182 Ateş, s.178.

183 Üstün, s.214.

184 Gökyayla, s.108; Tüysüz, s.41; Erel, s.76; Yavuz/Alıca/Merdivan, s.158.

185 İşleme eserler için özel koşullar hakkında doktrindeki görüşler için bkz. Üstün, s.79-80.

186 Erdil, Engin: Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda İşlenme Eserler, 1. Baskı, Ağustos 2003, İstanbul,

s.46-47; Yavuz/Alıca/Merdivan, s.165. Karşı görüş için bkz. Üstün, s.84-85.

37

veya filime alınmaya ve radyo ve televizyon ile yayıma müsait bir şekle sokulması” işleme

olarak değerlendirilmektedir188.

Bir işleme eseri meydana getiren kişiye FSEK kapsamında sağlanan koruma, orijinal eser sahibine sağlanan koruma ile aynıdır. Bir başka deyişle işleme eseri meydana getiren kişi de eser sahibidir. Yargıtay da 2011 tarihli bir kararında aynı yönde tespitlerde

bulunmuştur189. Fakat bununla beraber eseri işleyen ile esas eser sahibi arasında herhangi

bir ortaklığın bulunmadığını belirtmek gerekir. İşleyen tarafından eser sahibinin haklarına zarar verilmemeli ve işleme eser, işleyenin hususiyetini taşımalıdır. Öte yandan, FSEK’in “Bir eserden, onu işlemek suretiyle faydalanma hakkı munhasıran eser sahibine aittir.” şeklindeki FSEK m.21 hükmü gereğince her ne kadar işleme eser sahibi, esas eser sahibinin izni olmaksızın, kişisel ihtiyaç yahut hobi gibi maksatlarla işleme eser oluşturabilecek ise de bu işleme eserden herhangi bir suretle malî anlamda yararlanmak

istendiği durumda esas eser sahibinin de izni alınmak zorundadır190.

Asıl esere sadık kalınmasının bir sonucu olarak işleme eserlerde eser sahibi

kolayca tespit edilebilir durumdadır191. Bu sebeple, orijinal eser sahibi, işleme eserde açık

bir şekilde yer almalıdır. Bu aynı zamanda FSEK m.15/2 ile de hüküm altına alınmıştır.

Aksi halde bir hak ihlali söz konusu olacaktır192.

İşleme faaliyeti sırasında esas alınan fikrî ürün “eser” niteliğinde olmayabilir.

Bu durumda artık işleme eserden değil, münhasıran özgün bir eserden bahsedilmelidir193.

188 Karasu/Suluk/Nal, s.76. Tosun, “acaba normalde de her film, kendi senaryosunun işlenme eseri

midir?” sorusunun cevabını aramış ve senaryonun eser niteliğinde olup olmamasına göre ayrıma gitmiş, senaryo eser değilse zaten işlenmeden bahsedilemeyeceğini, eser niteliğinde ise yine de işlenme olarak değerlendirilmesinin zor olacağını ifade etmiştir. Yazara göre senaryo zaten film için yazılmıştır ve yalnızca başlangıçta senaryo olarak üretilmemiş ilim ve edebiyat eserlerinin sonradan sinema eserine dönüştürülmesi durumunda işlenme eserden bahsedilebileceğini ifade etmiştir. (Tosun, s. 57-59.)

189 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2009/5129 E. 2011/4350 K. ve 14.04.2011 tarihli kararı

(http://sinerjimevzuat.com.tr).

190 Üstün, s.86-87; Erdil, s.49; Öztan, s.159; Karasu/Suluk/Nal, s.74; Tekinalp, s.133-134. Tekinalp,

“İstifade edilen eserin sahibinin haklarına zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve işleyenin hususiyetini taşıyan işlenmeler, bu kanuna göre eser sayılır” şeklindeki FSEK m.6/son hükmünü

eleştirerek; “… bu unsur işlemenin “eser” sayılabilmesinin şartı olamaz. İşleyen eser sahibinin

haklarına zarar vermişse bunun müeyyidesi hukuki ve cezaî sorumluluktur; yoksa eserin işlenme sayılmaması yoluna gidilemez.” görüşündedir. (Tekinalp, s.136.)

191 Arslanlı, s.30.

192 Erdil, s.50; Gökyayla, s.110; Öztan, s.171.

38

Zira eser sahibi, eser niteliğinde olmayan fikrî değerler üzerinden kendi eserini oluşturmuştur.

Bir işleme eserin orijin alınarak başka bir işleme eserin oluşturulması da

mümkündür. Bu durumda esas alınan işleme eser, asıl eser konumuna gelmektedir194.

Ortaya çıkan son eser üzerinden malî anlamda menfaat elde edilebilmesi için FSEK m.49/2 uyarınca aradaki işleme eser sahibinin ve orijinal eser sahibinin izni alınmak

zorunludur195. Bununla birlikte, kamuya mal olmuş olsun veya olmasın, bir eseri ilk

işleyen, bu esas eser üzerinden başkaca işleme eserler meydana getirilmesini yasaklayamaz. Bu konudaki takdir esas eser sahibinindir. İşleme eser sahibi yalnızca kendisi için hak elde etmiştir. Yasaklayabileceği tek husus, kendi oluşturduğu işleme eserdeki kendine ait hususiyetlerin kullanılmasıdır. Bu nedenledir ki işleme eser oluştuktan sonra orijinal eser sahibi dahi işleme eserden istediği gibi yararlanamaz.

İşleme eser sahibinin iznini almak zorundadır196. Bununla birlikte, eser sahibinden, bir

malî hakların devri sözleşmesi ile işleme hakkının kendisini devralmış olan kişi, sözleşmedeki kapsama girecek şekilde bu hakkın başkaları tarafından kullanılmasını

yasaklayabilir197.

İşleme eser sahibinin oluşturduğu işleme eserdeki kendi hususiyetlerine ait hakkı, asıl eser sahibinden gerekli izni almamış olsa dahi üçüncü kişilere karşı da

geçerlidir198. Bir başka deyişle, işleme bir esere tecavüzde bulunan kişi, işleme eser

sahibinin eserinin de aslında asıl eserden çalıntı olduğu iddiasında bulunamayacaktır. Bu

husus, asıl eser sahibi ile işleme eser sahibi arasındaki ilişkinin konusudur199. Bununla

beraber Yargıtay 2006 tarihli bir kararında, böyle bir izinsiz işleme eser sahibinin, oluşturduğu işleme esere tecavüzde bulunanlara karşı tecavüzün giderilmesini ve yasaklanmasını isteyebileceğini ve fakat maddi veya manevi tazminat talebinde

bulunamayacağını ifade etmiştir200.

194 Gökyayla, s.112.

195 Öztan, s.162.

196 Tekinalp, s.134; Karasu/Suluk/Nal, s.74; Öztan, s.159 ve 169.

197 Yavuz/Alıca/Merdivan, s.745.

198 Üstün, s.75-76.

199 Karasu/Suluk/Nal, s.74.

200 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2005/4501 E. 2006/4495 K. ve 24.04.2006 tarihli kararı

39

Eserin birden çok kişi tarafından işlenmesi durumunda, işleme eserlerin birbirleri arasındaki intihal iddialarının incelenmesi oldukça güçtür. Hatta bununla ilgili olarak Suluk, iki işleyen arasında, haksız rekabetten bahsedilemeyeceğini zira bir işleme sahibinin ancak asıl eser sahibinden izin almakla mükellef olduğunu, diğer işleyene karşı

herhangi bir yükümlülüğünün bulunmadığını ifade etmektedir201. Bu yaklaşım FSEK

ruhuna uygun düşmeyecek bir kesinlik arz etmektedir. Tespit edilebilmesi durumunda iki işleyenden birinin diğerine karşı açık ve haklı taleplerine de itibar edilmesi gerekir. Aksi halde bu yaklaşım, işleme eserlerin hukuki anlamda korumasını zayıflatmaktadır.