• Sonuç bulunamadı

SAHİPLERİNE AİT KISIMLARA AYRILABİLEN ESERLER

Eserin sahiplerine ait kısımlara ayrılmasının mümkün olduğu durumlardaki hak sahipliği FSEK’in 9 uncu maddesinin ilk fıkrası ile “Birden fazla kimselerin birlikte vücuda getirdikleri eserin kısımlara ayrılması mümkünse, bunlardan her biri vücuda getirdiği kısmın sahibi sayılır.” şeklinde belirlenmiştir269. Kanun hükmünden de anlaşılabileceği üzere bu türden eserlerin oluşması için öncelikle ortak bir eser oluşturma yönünde iradeye sahip birden fazla kişinin bulunması şarttır. Bununla birlikte her bir

kişinin ortaya koyduğu emeğin başlı başına bir eser olabilecek durumda olması gerekir270.

Bu eserlerin, sahiplerine ait kısımlara ayrılamayan eserlerden en büyük ayrımı bu noktada

yaşanmaktadır271. Sahiplerine ait kısımlara ayrılamayan eserlerde, eser bölünmeye

elverişli olmadığı için sahiplerinin kısımları ayrı bir eser özelliği arz etmez. Fakat bu

eserlerde her kısım ayrı bir eser olma özelliğini haizdir272.

Sahiplerine ait kısımlara ayrılabilen eserler genellikle karşımıza; birden fazla disiplini içinde barındıran ve bu nedenle birden fazla şahıs tarafından meydana getirilen eserler olarak çıkmaktadır. Birden fazla bölüm yazarı tarafından meydana getirilen akademik çalışmalar, bilimsel araştırmalar, müzikaller, birden fazla sanatçının eserlerinden oluşan ortak albümler bölünebilir ortak sahipliğin bulunduğu en sık görülen

durumlara örnek gösterilebilir273. Hatta daha önce birbirinden bağımsız olarak meydana

getirilmiş eserlerin daha sonra bu şekilde ortak bir eser oluşturmak niyetiyle toplanması da mümkündür. Hele ki bu eserler farklı eser gruplarına ait ise, örneğin biri roman, biri fotoğraf vs. ise bu durumda evleviyetle sahiplerine ait kısımlara ayrılabilen bir eserin

oluştuğu söylenebilir274.

Öte yandan bu eserler ile derleme ve toplama eserleri birbirine karıştırmamak gerekir. Derleme ve toplama eserler, çok sayıdaki eser sahibine ait eserlerin, eser sahipleri

dışında bir üçüncü kişi tarafından bir araya getirilmesi durumunda meydana gelir275.

269 Madde metninde kullanılan “birlikte” ifadesi, bu eserlerin sahiplerinin kendi alanlarında ayrı ayrı

çalışarak daha sonra ürettikleri kısımları bir araya getirebileceklerinden ve uygulamada da genellikle böyle olduğundan dolayı doktrinde haklı olarak eleştirilmektedir. (Tekinalp, s.150; Ateş, s.194.)

270 Gökyayla, s.209; Hirsch, s.85; Arslanlı, s.72; Ayiter, s.98; Erel, s.93.

271 Demirel, s.28.

272 Gökyayla, s.209; Öztan, s.269; Demirel, s.31-32.

273 Ateş, s.191.

274 Karasu/Suluk/Nal, s.81; Demirel, s.32.

53

Hirsh, bu durumu eser sahipleri tarafından ortaklık sonlandırılana dek süren bir “sözleşmesel tek sahiplik” olarak tanımlamaktadır. Bu durumunun “sözleşmesel” olarak nitelendirilmesinin doğal neticesi, söz konusu ortaklığın, eser sahipleri arasındaki iradi bir uyuma bağlanması olarak kendini göstermektedir. Dolayısıyla yazar, eser sahiplerince anlaşmaya varıldığı takdirde bu ortaklığın sona erdirilebileceğini ifade etmektedir.

Böylesi bir anlaşma/sözleşme yoksa zaten ortada bir hak ihlali bulunmaktadır276. Bu

varsayılan sözleşme ilişkisi açısından ise FSEK’te öngörülen şekil şartları

aranmayacaktır277.

Sahiplerine ait kısımlarına bölünebilir olan bu türden eserlerin “tamamı” iştiraken meydana getirilmediğinden ve her eser sahibinin münhasıran “eser sahipliği hakkı” bulunacağından dolayı bu türden eserlerde eser sahibi adedince “eser sahipliği

hakkı” bulunacaktır278.

Eser üzerindeki değişiklik veya yayım talepleri için eser sahiplerinden birinin, diğerlerine tek taraflı bir beyan yöneltmesi yeterli olmayacaktır. Bunun için oybirliği

gerekmektedir279. Fakat kanun koyucu “Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, eseri birlikte

vücuda getirenlerden her biri bütün eserin değiştirilmesi veya yayımlanması için diğerlerinin iştirakini isteyebilir. Diğer taraf muhik bir sebep olmaksızın iştirak etmezse, mahkemece müsaade verilebilir. Aynı hüküm mali hakların kullanılmasında da uygulanır.” şeklindeki FSEK m.9/2 ile sahiplerine ait kısımlara ayrılabilen eser sahiplerinden birinin, diğer eser sahiplerine karşı bu talebi yöneltme yetkisini tanımış ve bu talebin haklı bir neden olmaksızın reddedilmesi halinde mahkemeye başvurulmak suretiyle, mahkeme tarafından, diğer eser sahipleri adına, başvuran eser sahibine izin

verilebileceğini düzenlemiştir280. Kanun koyucu bununla da yetinmeyerek aynı hususun

malî hakların kullanılmasında da uygulanacağını belirtmiştir.

Eser sahipleri arasındaki ortaklığın giderilmesi hususu da yine eser sahiplerinden

birinin diğer eser sahiplerine yönelttiği tek taraflı beyan ile gerçekleşmez281. Eser

sahipleri arasında sözleşmesel bir ortaklık olduğunun kabulü halinde, sözleşmenin feshi

276 Hirsch, s. 85; Karasu/Suluk/Nal, s.81.

277 Demirel, s.29.

278 Tekinalp, s.150.

279 Yavuz/Alıca/Merdivan, s.204.

280 Kılıçoğlu, Fikri Haklar, s.223.

54

ve sözleşmeden dönme müesseselerini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu (TBK) genel hükümleri ile birlikte, paylı mülkiyet hükümlerini düzenleyen TMK m.688 ve devamı

FSEK m.9/2 ile birlikte uygulanabilir282.

Prensip olarak bir eser sahibi kendi oluşturduğu kısmın mutlak olarak manevî haklarına sahiptir. Söz konusu manevî haklar devredilemez haklardır. Bununla birlikte, sahiplerine ait kısımlara ayrılabilen eserlerde her eser sahibinin, diğer eser sahiplerine ait kısımlarda değil fakat tüm kısımların birleşimi neticesinde oluşan eserin geneli üzerinde de manevî hakkı bulunmaktadır. Bunun nedeni, eserlerin, adı, kapağı, tasarımı vb. müşterek kısımlarının bulunmasıdır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak eser sahiplerden her biri, bilhassa eseri hak ihlallerinden muhafaza edecek işlemleri tek başına gerçekleştirebilir fakat müşterek kısımlar için diğer hak sahiplerinin de görüşünü

almalıdır283. Öte yandan her eser sahibi kendi kısmının manevî haklarının münhasıran

sahibi olduğundan, kendi kısmıyla ilgili olarak gerçekleştireceği muhafaza edici, önleyici

işlemler, doğal olarak diğer hak sahiplerinin rızasına tabi değildir284. Yargıtay da benzer

bir durumda, uyuşmazlık konusu eserin kısımlarına ayrılabilen bir eser olduğunun tespit edilmesi durumunda, her bir kısım için münferiden hüküm kurulabileceğini

değerlendirmiştir285.

B) SAHİPLERİNE AİT KISIMLARA AYRILAMAYAN ESERLER