• Sonuç bulunamadı

Seyahatnameler ve Coğrafik Eserler

Bu konuyu “eserler” başlığı altında sınıflandırmak uygundur. Fakat şu anlaşılmalıdır ki; bildiğimiz gibi coğrafya fikri, İslam’dan ve bu başlık altında gruplandırdığımız eser coğrafyanın sınırları ötesine geçen coğrafi türlerden oluşmaktadır.

SEYAHATNAMELER

Seyahatnameler, coğrafik eser kaynaklarından biridir. Bunlardan, bize kadar ulaşanlardan bazıları doğrudan kaynaklar olarak kullanılmaktadır. Ümit edileceği üzere, seyahatler hakkında yazan Müslüman seyyahlar, çoğunlukla hem kendileri hem de okuyucuları için merakın kaynağı olan Müslüman dünyası dışındaki Hindistan, Çin veya Rusya gibi ülkeleri ziyaret edenlerdir. Fakat bizler için Müslüman dünyasının dış dünya ile ilişkilerini incelemek için yalnızca belge niteliğinde kullanılabilmektedirler. Müslüman ülkelere yapılan seyahatler, Türk fethine ve Haçlı Savaşlarına kadar hemen hemen hiç edebi bir yer kazanmamıştır. Kazandıkları zaman da, bahsi geçen seyyahların neredeyse hepsi, özellikle hacca gitmek veya ilim öğrenmek için Doğu tarafından cezp edilen Batılı Müslümanlardı. Bir süre sonra, meraktan dolayı da olsa Müslüman dünyasındaki Doğu ve Batı arasındaki sürekli artan seyahat etme dürtüsü gelişti. Bu, Türk topraklarındaki özellikle Batılı Müslümanlar için kaçınılmaz şaşkınlığa sebep olmuştur. Diğer taraftan İslam’ın Batısında, Oryantal seyyahlar tarafından yazılan hiçbir şey yoktur. Bununla birlikte birkaç İranlı ve Türkün seyahat belgeleri Levant’ta kalmıştır.

Eğer seyahatlerini yazan ilk Müslüman seyyahlar, Müslüman dünyasının dışına çıkanlarsa; sırasıyla yabancıların Müslüman ülkeler hakkında yaptıkları bir takım yararlı tasvirleri güvenle kabul ederiz: bunlar birkaç izole olmuş Çinli, Yahudi ve daha sonraları

75

38 MÜSLÜMAN TARİHİNİN KAYNAKLARI

özellikle Haçlı seferleri sırasında hayatın her safhasında Avrupalılardı. Onlar, önceleri sadece yapacakları yolculuk planının biraz ötesinde meraklı hacılar olmuşlardı. Ancak artı hacıların yanı sıra misyonerler, tüccarlar, diplomatik ajanlar ve diğerleri vardı. Bunların hikâyesi çoğunlukla çok ilginçtir. Ancak bunlar, şimdilerde bu yaşayamayacağımız Müslüman dünyasında bir ölçüde yabancı yazım oluşturuyorlardı. Yine de tarihçinin bunları göz ardı etmemesi gerekir. 16. Yüzyıldan sonrası için bu tarzda yüzlerce rapor mevcuttur (bk. blm. 22 Osmanlılar için ve böl. 21 ise modern dönemin diğer Müslüman devletleri).

COĞRAFYALAR

Keşif çağına kadar, coğrafya bilimleri, kaybolan her türlü belge rağmen tamamen İslam kültürünün tekelinde idi. Müslüman coğrafyacılar özellikle de büyük çağın (dördüncü/onuncu yüzyıl) coğrafyacıları, bizim açımızdan hâlâ oldukça önemli bilgiye sahiptiler.

Müslüman coğrafyası hakkında şu eserlere bakın: EI’deki Supplement (Ek) J. H. Kramers tarafından yazılan “Djughrāfiyā”, veya aynı yazar tarafından ölümünden sonra yayınlanan (Leiden, 1954) kısmen benzer makale Anelecta orientalia, I; halen başvurulabilecek faydalı coğrafya üzerine yazılmış Abū al-Fidā’nın (1848) eserine yazmış olduğu önsözü, M. Reinaud tarafından yazılan eski Introduction générale á la géographie des

Orientaux; veya Rusça altı cilt olarak basılan (Moskova ve Leningrad 1955-1960) yazarın

kendi (seçilmiş eserleri arasındaki) İzbrannie Sochineniia’da bulunabilecek I.I. Krachkovskii tarafından yazılan kapsamlı araştırması vardır. Bu ciltlerden IV cildi, AIEO, XVIII-XIX (1960-1961)’de M. Canard tarafından kısmen Fransızcaya tercüme edilmiştir. Daha basit fakat daha doğru bir giriş, H. Darmaun ile ortak çalışma ürünü olarak R. Blachére tarafından ( 2. Basım, Paris, 1958) Extraits des principaux géographes arabes adlı eserinde bulunacaktır.

Kozmografya ve astronomi ile bağlantılı olarak matematiksel coğrafyaya adanmış eserlerin bir kategorisi yerel hususiyetleri tablolaştırmayı amaçlamaktadır. Bu bilimler, sadece belirli eski yer adlarını tespit etmekte yardımcı olduğu sürece tarihçinin (bilim tarihçisi hariç) ilgi alanı içindedir.

Yazarın kendi kişisel deneyimi ile birleşince, bunlar, idari ihtiyaçlar ve resmi belgelere dayalı gereksinimlerden ortaya çıkan bilgi bakımından daha zengindirler. Onların amacı, adlar ve idare bölgeler hakkında birtakım kesin bilgiyi, yol durumlarını ve denizdeki seyahat güzergâhlarını; mali gayelerle üretim, posta hizmetleri için sunmaktır. Bu kategori, ayrıca bu hususu ders vermeyi amaçlayan adab edebiyatı gibi (bk. aşağıda, s. 46 ff) diğer tip eser hakkında kesin olmayan bir sınır çizer. Kendilerini sınırlamaktan uzak, bu eserlerin yazarları sadece kozmografyacı, coğrafyacı ve tabi bilimci değil aynı zamanda “salnameci, ekonomist,

76

SEYAHATNAMELER VE COĞRAFİK ESERLER 39 ahlak ve din tarihçileri, hatta bazen hukukçu, din bilimci veya filozoftu” [Blachére]. Onların geniş ilgi alanları, genellikle detaylı ve doğru bilgi içeren eserlerindeki gerçeklerin zengin hasadını biçen tarihçi için bir ihsandır. Bu gerçekler öyle gerçeklerdir ki başka hiçbir yerde bulunmaz; hepsi de birçok resmi kayıtlarda bulunması beklenilen bilginin eksikliğini kısmen telafi eden bilgilerdir. Bu tür eserler, özellikle üçüncü/dokuzuncu ve dördüncü/onuncu yüzyıllarda sayısızdır (bk. aşağıda, s. 134 ve s. 179).

Belli başlı coğrafik isimlerin sözlükleri, özellikle eski metinler üzerinde yorum yapan filologlara veya İslami kökenli tarihçilere yardımcı olmak üzere özellikle oluşturulmuştur. Kısacası, burada tarih, coğrafya ile karışmıştır. Yāqūt tarafından yazılan anıtsal Mu’jam al-

buldān (tarihi 1229) bu kategoriye aittir. Bu eser, F. Wüstenfeld tarafından yayına

hazırlanmıştır ve altı ciltten oluşmaktadır (1866-1873). O. Rescher onun için Sachindex zu

Wüstenfeld’s Ausgabe von Jāqūts “mu’ğam el-buldan” nebst einem Verzeichnis der darin angeführen werke’yı hazırlamıştır (Stuttgart 1928). Mu’jam’ın yeni bir basımı ortaya çıkmıştır

(Beyrut 1957). Giriş kısmı Wadie Jwaideh (Wadi´Juwaida) tarafından, The Introduction

Chapters of Yāqūt’s Mu’jam al-buldan (1959) (Yāqūt’ un Mu’jam al-buldan’ının Bölümlerine Giriş)olarak tercüme edilmiş ve yorumlanmıştır.

Hilafet imparatorlukları sona erdikten sonra, yeni dönemde yerel topografya, ortaya çıkmaktadır. Yazar, artık dünyayı bir bütün değil de sadece kendisinin yaşadığı bir siyasi alan olarak gözünde canlandırmaktadır. Sonuç çoğunlukla yüksek öneme haiz kaynakları teşkil eden birçok detaylı monografiler olmuştur. Onlar, bazen bir bölge veya bir şehrin tarihinin önsözünü oluşturmakta ve aynı yerel milliyetçilikten ilham almaktadır. Her ne durumda olursa olsun, içlerindeki topoğrafik tanımlarla karışmış olan tarih günümüze ışık tutmakta ve örnek olarak arkeolojik anıtları açıklamaktadır.

Tarihle bu zihni meşguliyet tehlikesiz değildir. Yazarlar kendi kaynaklarını zikrettiklerinde veya en azından kendi bilgilerinin hangi dönemle ilgili olduğunu belirtirken dikkatli olduklarında işler mükemmel ierlemektedir. Ancak diğer disiplinlerdeki meslektaşları gibi daha sonraki coğrafyacılar, çoğunlukla farklı kronolojik başlangıç arasındaki herhangi bir farklılığı tespit etmeksizin seleflerinin bilgisini kopyalamakla yetinmektedirler. Bu yüzden, eğer dikkatli olmazsak; birkaç yüzyıl önce geçerli olduğu gibi bu tür tanımları, yazarın zamanı ile ilintili hale getirmeye özenebiliriz. Öyleyse, burada da başlangıçtaki metinle ilgili eleştiri kaçınılmazdır.

77

5

---