• Sonuç bulunamadı

İslamiyet ve Haçlı Seferler

TÜRKLERİN GELİŞİ

Başlangıçta ilk Arap yayılması gibi İslam’da Türklerin tarihi – yani Türkçe konuşan insanlar – büyük bir maceranın karakterine sahip olup onların tarih sahnesine çıkışları, Doğunun değişiminde belirleyici bir dönüm noktası oluşturmuştur. Asya’nın bozkırlarından buraya ulaştıkları zaman, basit bir insan topluluğu iken siyasi arenada hem Arapları hem de İranlıları alt eden bu kavim kendi kanunlarını dayatmıştır. Beraberinde birçok Türk unsurunu da yok eden Moğol saldırısı o alanı ezip geçtiği zaman, İran’dan Fas’a, Kırım’dan Yemen’e kadar Bizans’ın yıkılışına sebep olan, İslamiyet’in en güçlü ve en sürekli siyasi yapısını oluşturan ve yüzyıllarca sürecek bir imparatorluk kurmak için bir araya gelmişlerdi. En sonunda, şimdi ise tüm resmi görmek için Türkler; yeni hayat tarzları ile kararlı bir şekilde durumu kavrayan bu imparatorluğun kalıntıları üzerinde bir ulus inşa ediyorlar. Bu sıra dışı zincirleme olayların ilk bağlantısı olan Selçuklu İmparatorluğunun kuruluşu, bu yüzden özel bir ilgiye layıktır.

On dokuzuncu yüzyılda “Doğu Meselesi”nin evrimi, Türkiye ve Türk olan her şeye karşı Batı’da güçlü ve uzun süreli bir önyargıyı sonuç verdi. Kabul edilebilecek bir reaksiyonla bazı çağdaş Türk bilim adamları, bazı belli alanlarda belki de Türk katkısını abartmışlardır. Bütün tarihçilerin yapabileceği tek şey Yakın Doğu tarihinde Türkün ne olduğunu ve Müslüman Doğunun tümünde yaygın olanın ne olduğunu arasındaki farkı mümkün olduğu kadar tarafsız bir şekilde ayırt etmektir.

188

152 TARİHSEL BİBİLYOGRAFYA

Yine de Türklerin ortaya çıkışının, Müslüman medeniyetinin dönüşümü ile bağlantılı olduğu kesindir. Bir taraftan Türkler, devletlerle tanıştı; Orta Asya’daki geçmişlerine ait kendilerinin birtakım belli geleneklerini kurdular; karşılaştıkları tamamıyla yeni durumlardan kaynaklanan yenilikleri hiç itiraz etmeden, kendileri ile Akdeniz’e kadar yayılan İranlı seleflerinden miras edindikleri ile harmanladılar. Diğer taraftan Müslüman Doğunun doğasında olan eğilimlerinin Türk nüfuzunu desteklemesine rağmen devirlerin kendisi, Mısır’a kadar yayılan yeni düşünce ve yaşam tarzlarının etkisi altında genellikle yayılmayı teşvik ettiler. O tarihte, bazı eğilimlerin bir noktada birleşmelerinden sonra Yakın Doğunun medeniyeti, onu Mağrip’ten ayıran belli bazı özellikleri sunar; o, bazı bakımlardan uzun süre Türk etkisinden uzak kaldı. Selçuklu dönemi, on birinci yüzyıldan sonra Yakın Doğunun tarihinde kilit unsur olmuştur ve bu yüzden her ne kadar uzak da olsa bu, modern İslam dünyasının bazı hususlarının anlaşılmasına giriş yapmak için gereklidir. Avrupa tarihi bile Selçuklulardan etkilenmiştir; çünkü son olarak kovulmalarına kadar Haçlılara karşı mücadeleye sebebiyet verenler, onların torunlarıydı. Bütün bu mülahazalar, bu dönemin tarihçilerin dikkatini çekmeye özellikle değer bir dönem olduğunu desteklemektedir.

Bu dönemin sunduğu bütün ilgiye karşın, yine de oldukça yakın bir zamana kadar tarihçiler tarafından tamamıyla ihmal edilmemiştir. Bunun sebebi, Avrupalı Oryantalistlerin Müslüman tarihinin klasik olarak adlandırılan döneminden kendilerinin büyülenmesine izin vermiş olmalarıdır. Bu yüzden onlar çalışmalarını Mısır üzerinde (çok geç tarihlere kadar büyük hareket tarafından erişilmemiştir) veya Mağrip üzerinde (burası pratik olarak hiçbir etkiye sahip değildir) yoğunlaştırmıştır. Aslında bunun kökenleri, belli eserler için malzeme sağlamamış olmak için bilimsel araştırmaya oldukça uzun süre açılmamış olan İran, Mezopotamya ve Suriye gibi ülkelerin hepsinde yaşamaktadır. Seyrek olmayan bir tarzda tarihçiler, hem zaman hem de alan olarak çalışmalarını daraltarak sınırlamışlardır; bu yüzden büyük bir problemin önünden geçerken çoğunlukla kişiler merak dolu bir bakış atmadan geçmişlerdir.

Şu kabul edilmelidir ki; özellikle dağınık belgeler ele alınması zor olanlardır. Başvurulması kolay, ancak çoğu zaman veriyi kontrol etmekte bir aracı olarak Latin ve Fransız kroniklerine ilaveten Arap, Fars, hatta Rum, Ermeni, Süryani dilindeki ve Gürcistan dilindeki kaynakları bu işte kullanmak da eş zamanlı olarak gereklidir. Şu söylenmelidir ki; bu dönemle ilgili pek çok Müslüman kronik, edebi dönemlerin kafiyeli nesri saj’daki kelimelerin zenginliğini ortaya koymaya arzulu yazarın zahmetli sayfadan sonra, bu sayfayı yazması ve sadece ahenkli bir kafiye temin etmek için bu detayı kullanıp kullanmadığı her zaman net değildir. Selçuklu dönemi yukarıda önerilen arkeolojik kaynaklara sistemli bir istismarın uygulanmasına da iyi bir fırsat sunar.

189

SELÇUKLULAR VE ONLARIN TORUNLARI 153 İlginç yazıtlar, sikke koleksiyonları ve anıtların, ciddi bir çalışmanın esası için temel sağlamakta yeterli sayıda oldukları bilinmektedir. Ancak tecrübeler göstermiştir ki; bunun özellikle kurumlarla ilgili dönem hakkındaki bilgimize oldukça çok katkısı olacaktır.

ESKİ TÜRK TARİHİNDEKİ ARAŞTIRMA ARAÇLARI

Tüm Türkoloji alanında, birkaç eser müşterektir. Her ne kadar Türkçe Orta Asya’dan hariç başka her yerde tarihi kaynakların dili olmadıysa da on dördüncü yüzyıla kadar ve sonra da kısmen olmak üzere, modern Türkçe bilgisi Türk bilim adamlarının kendi halklarının tarihine yapmış oldukları katkılardan dolayı uygulamada Türk tarihinin bütün dönemlerinin araştırılması için vazgeçilmez olmuştur. Bir bilim adamı, 1963 yılında R harfi tamamlanan

İslam Ansiklopedisinden bahsetmelidir. Bu eser, Encyclopaedia of Islam (EI)’nin Türkçe

tercümesidir; fakat Türkçe olarak orijinal, çoğu kez de önemli makaleler eklenmiştir. Sadece birinci cildi dile ithaf edilmiş olan, eski Grunzüge der iranischen Philologie şekline benzer, J. Deny, V. Gronbech, H. Scheel, Z. V. Togan tarafından başlatılan Philologiae Turcicae

Fundamental 1959 yılında piyasaya çıktı. Diğer ciltler, tarih ve edebiyat üzerine

planlanmaktadır (sonraki baskılar), bunlara ek olarak ciltlreden bir de yardımcı bilimler üzerinedir. Bu arada Türkçe çalışmalarda en kapsamlı giriş, EI’deki “Türk” ve s. 67 f., I, V/1’de atıf yapılan HO’daki Turkologie makaleleridir. Türkçe olarak Zeki Velidi Togan

Umumi Türk Tarihine Giriş (İstanbul, 1946) ve Tarihde Usul (İstanbul, 1950) eleştiriyel

tarzda okunmak şartıyla yararlı bir şekilde kullanılmaktadır. Bibliyografya için yukarıda s. 70’e bakınız, G. Moravcsik, Byzantino-Turcica başlıklı iki ciltlik Bizans yazarlarından derlenen terimi en geniş kullanımıyla ele almak kaydıyla Türkler üzerine bütün bilgilerin zengin notlarını ihtiva eden bir döküm yayınlamıştır (Berlin, 1958).

Türkler tarafından Müslüman topraklarının istila edilmesi, kısmen Asya’nın bozkırlarında daha önceleri meydana gelmiş olan olaylar dizisinin bir sonucudur. J. Deny tarafından yazılan En tere d’Islam (1939) 191-215 sayfalarında “L’expansion des Turcs en Asie jusqu’au XIe siecle,” çabuk bir mukaddime için açık bir açıklama mevcuttur. Ayrıca P. Pelliot tarafından yazılan bir broşür de vardır: La Haute-Asie (Paris, 1931). Daha yakın zamanlarda L. Hambis’in no: 573’te Que sais-je?’deki La Haute-Asie (Paris, 1953) eseri de vardır. Ancak en iyi genel araştırma şudur: W. Barthold tarafından yazılan ve başta Türkçe yayınlanan Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler (İstanbul, 1927). Bu eser, Zwölf

Vorlesungen über die Geschichte der Türken Mittelasiens adıyla Almancaya (Berlin, 1935) ve Histoire des turcs d’Asie Centrale (Paris, 1945) adıyla Fransızcaya tercüme edilmiştir. İleride

gelecek olan HO’daki (s.67 f.’de atfı yapılan) I, V/5 Asya’daki Türklerin tarihi üzerine esere bakınız.

190

154 TARİHSEL BİBİLYOGRAFYA

Daha detaylı bilgiler, çekici bir başlığa sahip olan R. Grousset’in L’empire des steppes (Paris, 1939) eserinden elde edilmektedir. Selçukluların ataları olan Oğuzlar hakkında daha fazla bilgi için A. Iakubovskii’nin Rusça yazılmış olan Izwestiia Akad. Nauk SSSR (1937) “The Seljuk Movement and the Turcomans,” (Türkmenler ve Selçuklu Hareketi) eserine ve Faruk Sümer’in AÜDTFD, XVI (1958) “X Yüzyılda Oğuzlar” adlı eserine ve O. Pritask’ın MK (1953), 397-221 sayfalarındaki “Der Untergang des Reiches des oguzischen Yabgu” eserine bakınız. Ayrıca s. 136’da atfı yapılan coğrafik eserlerin kendi basımlarındaki V. Minoesky tarafından yazılan yorumlara da bakınız.

Türklerin Batı Asya’ya göçlerinden sonra, muhafaza ettikleri hususları ortaya çıkarmak için, Eski Türklerin sahip olduğu kurum ve geleneklerinin genel bir araştırmasından yoksunuz. Bu türden genel bir eser, pek çok dillerin bilgisi dâhilindeki bilgiye talebin azlığından dolayı hemen hemen mümkün değildir. İslamı araştıran bir öğrenciye gelince, bu türün genel resmindeki en çok dikkate değer maddelerden bir tanesi her tür bilgi bakımından şaşırtıcı derecede zengin olan fakat eksik pratik girişin C. Brockelmann tarafından yazılan

Mitteltürkischer Wortsch (1928) eserinde bulunabileceği on birinci yüzyıl Türkçe-Arapça

sözlük olan iki cildi K. Rifat tarafından yayına hazırlanan (H.S. 1333) Mahmud Kaşgari tarafından yazılan Divanü Lügat-it Türk vasıtasıyla sağlanmaktadır.

GENEL KAYNAKLAR VE SELÇUKLU TARİHİNİN KAYNAKLARI

Müslüman tarihinin iki genel tarihi, bu bölümde başı çekmektedir: Ibn al-Athir tarafından yazılan (on üçüncü yüzyıl) Kamil. C. J. Tornberg tarafından yayına hazırlanan bu eser, on dört cilt olup (Leiden ve Upsala, 1851-1876) her ne kadar yazar bir konuyu ele alma metodunda gerçek bilgisini bazen gizlemesine rağmen zekice hazırlanmış ve yüksek derecede iyi bilgi ile donanmıştır. Ayrıca, Sibt b. Al-Jawzi tarafından yazılan ve sadece on ikinci ve on üçüncü yüzyılları kapsayan - 1253 yılına kadarki - Mir’at al-zaman, J. R. Jewett tarafından (1907) bir kopya halinde ve onun akabinde Haydarabad’da iki cildi (1951-1952) yayınlanmıştır. Daha az bilgi sunan bu eserlerde Mezopotamya ve Suriye hariç tutulmuştur. Ancak başka yerlerde her zaman bulunmayan önemli kaynakları içtenlikle muhafaza ederek yayınlanmıştır.

Orta Asya’daki ilk Türk hanedanlığı ve fazla bilinmeyen Karahanlıların tarihi, W. Barthold’un O. Pritask tarafından bir takım detayları ilave edilebilecek veya verilendirilebilecek “ Die Karachaniden,” Islam, XXXI (1954), 17-68 ve s. 67’de yapılan atıftaki Turkestan eserinde mükemmel derecede tasvir edilmektedir.

C. Cahen tarafından yazılan makalenin konusundananlaşıldığı üzere; Selçukluların tarihindeki nakil kaynakları, s. 22’de atfı yapılan Historians of the Middle East (Orta

Doğunun Tarihçileri) eserinde bulunmaktadır. Sibt b. Al-Jawzi tarafından yazılan Mir’at al- zaman vasıtasıyla erişilebilen Mezopotamya kaynaklarından başka beşinci/on birinci

yüzyıllarda basılmamış, Ibn al-Athir tarafından yazılan eser ile henüz atfı yapılan Kamil, yukarıdaki, temel kaynaklar, dört ciltlik (Leiden, 1889-1902) Recueil de textes relatifs a

L’histoire des Seldjoucides’in II. Cildi (1889) mevcuttur. M. Th. Houtsma tarafından yayına

191

SELÇUKLULAR VE ONLARIN TORUNLARI 155 hazırlanan Histoire des Seldjoucides de l’Iraq ve al-Bundari’nin hafifçe kısaltılmış basımına dayanan ‘Imad al-Din al-Isfahani tarafından yazılan Historie des Seldjoucides de l’Iraq başlıca eserleridir. M. Iqbal tarafından (Lahor, 1933) yayına hazırlanan ‘Ali b. Naşir’e atfedilen Akhbar al-dawla al-saljuqiyya eseri vardır. Buna ilaveten M. İqbal tarafından yayına hazırlanan GMS n.s., II (1927) Rahat al-sudur’da Rawandi tarafından yapılan düzenlemesi olan G. Khawar tarafından yayına hazırlanan (Tahran, 1963) Zahir al-Din Nişaburi tarafından yazılan Farsça eser Seljuqnameh de vardır. Sencer’in saltanatı ile ilgili kısım, C. Schefer tarafından Tableau du régne de Mouisseddin Aboul Harith Sultan Sindjar adıyla Publications de l’Ecole des Langues Orientales Vivates, Sér. II. XIX (Paris, 1886) olarak tercüme edilip yayına hazırlanmıştır. Storey [s. 51’de atıf yapılmıştır], I, 257, anlamı tamamen değiştiren korkunç hatalara sahip Schefer’in tercümesini eleştirmektedir. Yerel kronikler arasında M. Th. Houtsma’nın aynı yazar tarafından ZDMG’de XXXIX (1885), 362-401 sayfalarında analiz edilen Historie des Seldjoucides du Kerman par Muhammad b. Ibrahim, Recueil’in cilt I (Leiden, 1886) aslında Mahdi Bayani (Tahran, 1947) tarafından yayına hazırlanan değişik derlemelerin karşılaştırması ile metni yeniden oluşturmak mümkün olmuştur. Diğer taraftan G. Makdisi, Alp Arslan zamanında Bağdat’ta yaşayan bir vatandaş tarafından ilginç bir “günlük”ü yayınlanmıştır: “XI. Yüzyıl Tarihçisinin Kendi İmzası ile Günlüğü,” BSOAS, XVIII-XIX (1956-1957). Muazzam büyüklükteki İbn al-Jawzi’nin (on ikinci yüzyıl) her ne kadar dikkatsizce hazırlanmışsa bile Hanbalite bakış açısında yazılmış bir Mezopotamya veya hatta Bağdatlı bir kronikten daha da fazla olmayan önemli insanların ölümleri hakkında yıl be yıl olay ve notları toplayan ilk kişi olduğu Muntazam adlı eser kendi sınırlı kapsamında çok faydalıdır. On cilt olarak Haydarabat’ta yayına hazırlanmıştır (1939-1940); bunlardan beş tanesi metine bağlı olanlardır, dördüncü/onuncu yüzyıldan öncedeki tarihe ait bölümü akıllı bir şekilde çıkaran beş tanesi ise indekse bağlıdır.

İran’daki ünlü vezir Nizam al-Mülk’ün tarihi-siyasi tutanakları Siyasetnameh C. Schefer tarafından Fransızcaya (Paris, 1891-1893), H. Darke tarafından İngilizceye (Londra, 1960), K.E.Schabinger von Schowingen tarafından Almancaya (Freiburg, 1960) ve B. Zakhoder tarafından Rusçaya (Moskova, 1949) tercüme edilerek yayına hazırlanmıştır.

Selçuklu dönemi için bizler ayrıca faydasının K.S.Lambton’un “The Adminstration of Sanjar’s Empire as illustrated in the ‘Atabat al-kataba,” (‘Atabat al-kataba’da resimlendiği

gibi Sencer İmparatorluğunun Yönetimi) BSOAS, XIX (1957) takdir edilebileceği M. Qazwini

ve A. Eghbal (1950) tarafından yayına hazırlanan ve Muntakhab al-Din Badi’nin özellikle koleksiyonuna sahip Selçuklu dönemi yazışma ve resmi belgelerini içeren‘Atabat al-kataba’a da sahibiz.

Son Gazneliler ve onların haleflerinden Selçukluların doğu muasırları olan Huriler, iki cilt halinde (Londra, 1881) H.Raverty tarafından tercüme edilen diğer Oryantal basımları olan W.N.Lees tarafından (Kalküta, 1864) yayına hazırlanan Tabakat-i Naşiri’nin temel kaynağı Juzyanidir.

192

156 TARİHSEL BİBİLYOGRAFYA

Selçukluların İranlı epigonları, Harzemşahlar hakkında önemli özel kaynakları şunlardır: M.Qazwini tarafından yayına hazırlanan GMS, XVI/2 (1916), J. Boyle tarafından

The History of the World Conqueror (Dünya Fatihinin Tarihi) (Manchester, 1958) adıyla

İngilizceye cilt I, sayfa 277’dan cilt II, sayfa 78’e kadar, Nasawi tarafından hanedanlığın sonu

Vie de Jalal al-din Manguberti adıyla Arapçaya, iki cilt halinde (Paris, 1891) O.Houdas

tarafından Fransıcaya tercüme edilip yayına hazırlanan ve ayrıca Kahire’de (1953) de yayına hazırlanan ‘Ata-Malik Juwaini tarafından Farsça yazılan Tarih-i Cihanguşa eseridir. Bizler ayrıca A.Bahmanyar tarafından yayına hazırlanan (Tahran, 1936) Baha’ al-Din al-Baghdadi tarafından yazılan al-Tawassul ila ‘l-tarassul eserinde çok değerli resmi belgelerin bir koleksiyonuna sahibiz. Yakut tarafından yazılan (s. 39) Mu’jam al-buldan ve Ali al-Haeawi tarafından yazılan ve J.Sourdel-Thomine tarafından yayına hazırlanan (Şam, 1957) Guide des

lieux de pélerinage eserleri de aynı döneme aittir. İdrisi hakkında ise s. 219’a bakınız.

DOĞU SELÇUKLULAR VE MODERN ESERLER

Selçuklu tarihi sadece geniş kapsamdaki ancak çok yetersiz eserlerde genel olarak ele alınmıştır. İlk yıllara ait daha yakın zamanlardaki eserler şunlardır: C. Cahen tarafından yazılan Oriens, II (1949) “Le Maliknameh et l’histoire des origines seldjoucides,” ve s. 141’de atıf yapılan C. Bosworth tarafından yazılan eser sayılmaktadır. Büyük Selçuklular hakkında genel araştırmanın unsurları aynı yazar tarafından yazılan, ikinci cildi 1962 yılında piyasaya çıkan, K. Setton tarafından yayına hazırlanan (Filedelfiya, 1955) A History of

Crusades (Haçlı Seferlerinin Tarihi)’nin Cilt I’inde “The Turkish Invasion: the Selchükids,” (Türklerin İstilası: Selçuklular) bölümünde bulunmaktadır. Melikşah konusunda

İ.Kafesoğlunun Sultan Melikşah devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu (İstanbul, 1953) eserine müracaat edilmelidir. Selçukluların batıya doğru gelişmeleri konusunda ise ayrıca Suriye ve Yukarı Mezopotamya ile de ilgili olan Byzation’da çıkan XVIII (1948), 6-68 sayfalarındaki C.Cahen’in “La premiére pénétration turque en Asie Mineure,” eserine bakınız. Çöküşleri konusunda M. Köymen’in Cilt I’i piyasaya çıkmayan İkinci İmparatorluk Devri’nin Cilt II’si Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi ve F.Sanaullah’ın The Decline of the Seljukid

Empire (Selçuklu İmparatorluğunun Çöküşü) (Kalküta, 1938) eserlerine başvurunuz.

Kurumlar hakkında bilgi, Farsça olarak A.Eghbal’ın “The Vizirate in the Age of the Great

Seljuks” (Büyük Selçuklular Çağında Vezirlik) (1959), s. 95’te atıf yapılan V.Barthold ve

A.Siddiqi’nin eseri, s.90 ve 94’te atıf yapılan Ann K.S.Lambton’un eseri ve C. Cahen’in [La

tughra], JA (1943-1945) eserlerinde bulunmaktadır. Nizam al-Mülk hakkında ise H.Bowen

tarafından yazılan EI’de yayınlanan makaleye, K.E.Schabinger von Schowingen tarafından yapılan Historisches Jahrbuch, LXIX (1942-1949) ve (1952)’deki çalışmalara ve K.Rippe’nin

MK (1953) onun ölümü konusundaki eserlere bakınız.

Rejimin en belli karakteristiği olan rasyonel öğretimde resmi desteğin politikası üzerine bir mukaddime J.Pedersen tarafından yazılan F bölümü medreseler hakkında açıklamalar ihtiva eden EI’deki “Masdjid” makalesinde bulunabilir. Bunlardan en önemlisi ise A.Talas’ın La Madrasa Nizamiyya et son histoire (1939) eseri küçük ve sathi bir eserdir.

193

SELÇUKLULAR VE ONLARIN TORUNLARI 157 Selçuklu İmparatorluğunun iktisadi hayatı üzerine Jean Aubin’in makalesi, “La ruine de Siraf et les routes du golfe persique,” Cahiers de civilisation medievale, II (1959) yanında bahsedilmeye değer hemen hemen hiçbir şey yoktur.

Ağırlıklı olarak Sufizme odaklı olan bu zamanlardaki manevi ruh hali ile ilgili daha çok şeyler yazılmıştır. Okulculuk çağından tasavvuf çağına geçişi temsil eden düşünür, Gazali hakkında ana hatlar, A.J.Wensinck’in La pensée de Ghazali (1940) eserinde, daha detaylı ancak tartışmalı araştırma, M.Asin Palacios’un dört ciltlik La espirituallidad de Algazel (1934-1941) eserinde ve Fransızca olarak G.-H.Bousquet’in İhya’ ‘ulum al-din (Paris, 1955) bulunabilecektir. Gazali hakkında W.Montgomery Watt tarafından yazılan Muslim

Intellectual (Müslüman Aydın) (1963) eserine bakınız. Tasavvuf üzerine temel eserler al-

Suhrawardi ile ilgilidir. Bu eserler H.Corbin tarafından birçok çalışmada tartışılmıştır. Kendisinin küçük genel eseri, Suhrawardi d’Alep (1939) bu tartışmaya bir mukaddime oluşturmaktadır. Fawa’ih al-jamal’i F. Meier (Wiesbaden, 1957) tarafından incelenen ve açıklanan Najim al-din Kubra’dır. Ayrıca EI2’deki W.Braune tarafından yazılan makalenin

genel bir özet verdiği Abd al-Qadir al-Jilani’dir. Haşhaşiler konusunda s.150’ye bakınız.

Arap ve Fars edebiyatının eşliğinde, Türk-Müslüman edebiyatının gelişim konusunda Standart eser, hâlâ M. F. Köprülü’nün hakkında C.Huart tarafından yazılan bir analizin

Journal des savants (1922) dergisinde bulunabileceği Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (The Early Mystics in Turkish Literature) (İstanbul, 1918) eseridir.

Sanat ve arkeoloji üzerine genel eserlere ek olarak şu eserlere bakınız: E.Diez’in

İranische Kunst (1944); J.Sauvaget’in “Observations sur qeulques mosquées seldjoukides,” AIEO, IV (1938) adlı eseri, J.Sourdel-Thomine’nin “Deux minarets d’époque seldjoukide en

Afghanistan,” Syria, XXX (1953) adlı eseri, A. Godard’ın “Historique du Masjid-e-Djuma d’İspaahan,” athar-é İran (1936) adlı eseri ve Ars orientalis’de O.Grabar tarafından yazılan II cilt (1957), 545-547 son zamanlarda Rusya’da yapılan kazılardaki A.M.Pribikova tarafından yazılan kitap da (Moskova, 1955) sayılabilir.

Tarihi girişi ile dikkate değer olan Le minaret de Djam diye adlandırılan (Paris, 1959) önceki Ghurid’in başkentinin olduğu alanda keşfedilen Jam minaresi hakkında A.Maricq ve G.Wiet tarafından yapılan çalışmaya rağmen Ghuridler hakkında hemen hemen hiçbir şey bilinmemektedir. Harzemşahlar konusunda ise İ.Kafesoğlu’nun Harzemşahlar Devleti Tarihi

(485-617/1092-1229) (1956) adlı eserine bakınız.

SELÇUKLULARIN HÂKİMİYETİNDEN SONRA HALİFELİK

Halifeliğin tekrar siyasi bağımsızlık kazanması, Selçukluların gerileme dönemine rastlamıştır. Bu safhada halifeliğin tarihi, Muntazam’dan (s. 155) sonra temel kaynak İbn al- Sa’i’nin al-Jami al-mukhtasar olacaktı. Ancak H.S. 595-606 yıllarını kapsayan F.Anastase- Marie ve O.Carm. (1934) tarafından yayına hazırlanan bu eserin sadece tek bir cildi günümüze ulaşmıştır.

194

158 TARİHSEL BİBİLYOGRAFYA

H.S. 626 yılından sonra M. Jawad (Bağdat, 1932) tarafından yayına hazırlanan İdn al-Fuwati tarafından yazılan al-Hawadith al-jami’a ilhamının çoğunu Moğol döneminden sonra veren bir esere borçlu bulunmaktayız.

En ilginç kişilik, üzerinde en çok çalışılan faaliyetleri futuwwa (bk., s. 92)’ nin reformu olan al-Naşirdir. Bu konuda F. Taeschener’in açıklamasına ek olarak aynı sayfada atıfta bulunulan yazarın daha eski ve daha detaylı çalışmalarına özellikle de “Islamisches Ordensrittertum zur Zeit der Kreuzzüge,” Welt als Geschite, IV (1938) ve R. Hartmann ve H. Scheel tarafından (Leipzig, 1944) yayına hazırlanan “Das Futuwwa-Rittertum des islamschen Mittelalters,” Beitrage zur Arabistik, Semitistik und Islam- wissenschaft eserlerine başvurmak