• Sonuç bulunamadı

SERMAYENİN SERBEST DOLAŞIMI

Belgede AB HUKUKU Ders Notları (sayfa 197-200)

AB siyasal bütünlemeye giden sürecin, ekonomik bütünleşmeyi sağlamadan olamayacağını daha baştan öngördüğü için öncelikle ekonomik bütünleşmeyi yani Ortak Pazar’ı temin etmenin yollarını aramıştır. Tek Pazar; “üye devletlerin, mal hizmet ve üretim faktörlerini serbestçe mübadele edebildikleri tek bir ekonomik bölge” anlamına gelmektedir. Bu tek ekonomik bölgenin temin edilmesi için Avrupa Birliği 1960 yılından itibaren bir çabanın içine girmiştir. AB içinde sermeyenin serbest dolaşımının üç temel amacı vardır:

- Topluluk içinde sermaye hareketlerinin öncelikle bir üye devletten diğerine serbestçe hareket etmesi ve devamında üye devletler ile üçüncü ülkeler arasından aynı hedefin gerçekleştirilmesi;

- Sermayenin serbest dolaşımının temin edilmesi ile Ortak Pazarı oluşmasında etkili olan diğer üç serbestiye altyapı oluşturmak ve teşvik etmek;

- Sermayenin daha rasyonel ve etkili olarak yatırıma dönüştürülmesi sayesinde Birlik içinde ekonomik gelişmenin canlandırılması.

ABİA’nın 63-66. maddeleri arasında, sermayenin serbest dolaşımı ve ödemelerdeki serbestiye ilişkin hükümler yer almaktadır. 73a-73h maddeleri, Maastricht Antlaşması ile yapılan değişiklikten sonra getirilmiş ve 1.1.1994’ten itibaren yürürlüğe girmiştir. Daha önce, AET Antlaşmasının 67-73 ve 106 ile devamı maddelerinde düzenlenen hükümler artık uygulanmayacaktır. Bununla beraber, çeşitli mahkeme kararları ve doktrin eski maddelere dayandığından AET Antlaşmasının adı geçen maddeleri araştırmacılar ve uygulamacılar tarafından göz önünde bulundurulmalıdır. Amsterdam Antlaşması ile 73a-73h arasındaki bazı maddeler kaldırılmış ve konu sadece 63-66 arasındaki hükümlerle düzenlenmiştir.

ABİA’nın 63. maddesine göre, gerek sermayenin serbest dolaşımında gerek ödemelerde üye devletler arasında ve üye devletlerle üçüncü devletler arasında hiçbir kısıtlama yapılmayacaktır. Ancak, Konsey, üçüncü devletlerle ilişkilerde kısıtlayıcı tedbirler koyabilir (m.

64) ve üye devletler de Komisyonun ve Konseyin kontrolü altında koruyucu tedbir alabilirler (m.

75).291

AET Antlaşması’nın 67. maddesine göre üye devletler geçiş süresi zarfında sermeyenin serbest dolaşımına ilişkin kısıtlamaları kaldırmak ve yeni döviz kısıtlamaları koymamakla yükümlüydüler. Ancak, hem bu maddenin temel mantık olarak sınırlı olması, hem de bazı üye devletlerin kambiyo işlemlerindeki katı kontrolleri nedeniyle bu alandaki gelişme çok hızlı olmamıştır. 67. maddeye bakarsak bu daha iyi anlaşılabilir. Bu maddeye göre;

198 Üye devletler kendi aralarında, geçiş dönemi süresince ve Ortak Pazarın tam olarak işleyebilmesi için gerekli olduğu ölçüde, bir üye devlette oturan kişilerin sermayelerinin serbest dolaşımın önündeki tüm engelleri ve bu kişilerin milliyetlerinden kaynaklanan veya tarafların oturdukları veya yatırım yaptıkları yer bakımından ayrımcılığı kademeli olarak ortadan kaldıracaktır...

Antlaşma metninde “Ortak Pazarın tam olarak işleyebilmesi için gerekli olduğu ölçüde”

ifadesine yer verilerek, sermayenin serbest dolaşmu fonksiyonel olarak kısıtlamıştır. Bu, 67.

maddenin doğrudan uygulanmasını engelleyen bir hüküm olmuştur. Zira Birlik organları bu anayasal ilke çerçevesinde yasama faaliyeti yapmak zorunda kalmıştır. Yani yapılacak olan bir işlem ancak ve ancak Ortak Pazarın gerçekleştirilmesi için gerekli ise Birlik organları yasama faaliyetine girişecektir. Aksi takdirde yapılan işlem 67. madde hükmüne ters düşecektir. AET Antlaşması’nın 67-73. maddelerinde düzenlenen sermayenin serbest dolaşımım düzenleyen kurallar Maastricht Antlaşması ile tamamen yürürlükten kaldırılarak yerini yeni hükümlere bırakmıştır.

Maastricht Antlaşması getirilen ABİA’nın 63. maddesi, AET Antlaşması, 67. maddedeki sınırlayıcı hükmü kaldırarak daha geniş ve kapsayıcı bir düzenlemeye gitmiştir. Böylece, sermayenin girişi, çıkışı ve geçişindeki her türlü kısıtlamanın hem üye devletler hem üçüncü devletlerle ilişkilerde kaldırılması hedeflenmiştir. Bu alanda, sermaye, menkul kıymetler ve dövize ilişkin engellerin kalkmasından çok kıymetli evrak, borsa, şirketler ve vergi hukukundaki kısıtlayıcı üye devlet hükümlerinin kaldırılması daha fazla önem taşıyacaktır.

11 Mayıs 1960 Tarihli Konsey Direktifi

Tarihsel süreç içinde sermayenin serbest dolaşımı yavaş adımlarla başlamış ve zamanla tam bütünleşme sürecinin son adımları atılarak parasal birliğe geçilmiştir. Birlik bazında Ortak Pazar öncesinde bu alanda yukarıda belirtilen nedenin de etkisiyle çok fazla düzenleme yapılamamıştır.

Dikkatleri çeken en önemli düzenleme, 1962 yılında üzerinde değişikliğe gidilen 11 Mayıs 1960 tarihli Antlaşmanın 67. maddesinin Uygulanmasına İlişkin Direktifdir. Bu Direktif ile doğrudan yatınmlar şartsız olarak liberalleştirilmiş, ticari işlemler için kısa ve orta vadeli kredi imkanı yaratılmış ve borsalarda işlem gören hisse senetlerinin satın alınabilmesi sağlanmıştır. Ancak, yine bu Direktif ile üye devletlere banknotlar dahil mali değerlerin serbest dolaşımına engel olma yetkisi tanınmıştı. Buna ek olarak, aynı dönemde üye devletlerin bir kısmı Birlik organları tarafından yapılacak olan düzenlemeleri beklemeden, sermayenin önündeki engelleri ortadan kaldıracak yasalar çıkarmış ve bu alandaki liberalleşmeye öncülük etmişlerdir. Almanya 1961, İngiltere 1979 yılında bu tür düzenlemeleri yapan ülkelerin başında yer aldı. Hollanda, Belçika ve Lüksemburg ise kendi aralarında bu engelleri kaldırmak için 1980 yılında bir takım düzenlemeye gittiler.

Ortak Pazar öncesi dönemde Avrupa Konseyi’nin konu ile ilgili fazla düzenlemesi olmadığını belirtmiştik. Konuyla ilgili Birlik hukuk kurallarının az olması nedeniyle bu alanda

199 Adalet Divanı önüne de fazla dava gelmemiştir. Ancak önüne gelen davalarda Adalet Divanı, öncelikle sermayenin (para) serbest dolaşımı ile ödemelerin serbest dolaşımı arasında bir ayrıma gitmiştir. Divan kararlarında ödemeler, daha ziyade malların, hizmetlerin ve kişilerin serbest dolaşımı bağlamında ele alınarak fazla kısıtlamaya gidilmediği halde sermayenin (paranın) serbest dolaşımı bir çok kısıtlama ile karşı karşıya kalmıştır. Bu tür olaylara örnek olarak karşımıza çıkan Cassati davasında, Almanya’da oturan İtalyan vatandaşı Casssati İtalya’dan yasadışı yollar ile Alman markı ihraç etmekten suçlu bulunmuştur. Cassati elindeki Alman parasını Almanya’dan getirdiğini, İtalya’da makine almak istediğini ancak fabrikanın tatil nedeniyle kapalı olmasından dolayı, geri Almanya’ya götürmek zorunda kaldığını belirtmesi suçlu bulunmasına engel olamamıştır.

1960 tarihli Direktif ve AET Antlaşması hükümlerinin dar kapsamlı olmasından dolayı, uzun süre yavaş bir şekilde devam eden sermaye dolaşımının liberalleştirilmesi çalışması 1985 ve 1986 yıllarında çıkarılan iki Direktif ile bir ivme kazanmaya başlamıştır. Bu Direktifler ve 1960 tarihli Direktif ile ticari işlemler için sadece kısa ve orta vadeli olarak tanınan kredi olanağı, uzun vadeli hale getirilmiş ve ticari işlemlere uzun vadeli kaynak bulma olanağı sağlanmıştır. Ayrıca, bu iki Direktif ile borsalarda işlem görmese bile hisse senetlerinin satın alınabilmesi sağlanmıştır.

88/361 Sayılı Konsey Direktifi

Ancak, bu iki Direktif de, sermayenin serbest dolaşımını istenilen düzeyde sağlamakta yeterli olamamıştır. Günümüzde yürürlükte olan Direktif, 88/361 sayılı olup ancak 24 Haziran 1988’de çıkarılmıştır. Bu Direktif ile üye devletlerde yaşayan bireyler arasında sermayenin serbest dolaşımının önündeki son engellerin 1 Temmuz 1990’a kadar kaldırılması amaçlanmıştır. Bu Direktif sayesinde hisse senedi, borçlanma ve döviz rezervleri gibi ulusal mali yapı üzerinde önemli etkileri olan mali veya yarı-mali işlemler de sermaye kavramı içine dahil edilerek liberalleştirilmiştir. İstisnai olarak üye devletlere kısa vadeli büyük para hareketlerinin yabancı para pazarına yapacağı etkilerin büyük olması durumunda müdahale etme imkanı tanınmıştır.

Ancak bu müdahale çok sınırlı işlemler için ve 6 ayı geçmeyecek şekilde uygulanabilecektir.

Direktif ile sermaye hareketlerinin liberalleştirilmesi konusunda önemli bir aşama kaydedilmiş olsa da, hedefler tam olarak gerçekleştirilememiş ve üye devletlerin, sermayenin serbest dolaşımını engellemelerinin önüne geçilememiştir. Üye devletlerin ekonomik politikalarının farklılığı, sermaye alanındaki Ortak Pazarın önünde en büyük bir engel olarak varlığını sürdürmüştür. Bu farklılıkların ve farklılıkların neden olduğu bölünmüşlüğün ortadan kaldırılmasının tek yolu ise, Birlik organlarının ekonomik politika belirleme konumuna gelmesi ile mümkün olacaktır. Bu da Maastricht Antlaşmasının temel hedeflerinin başında gelmiştir.

Direktif ile sermaye hareketleri yeniden aşağıdaki gibi sınıflandırılmıştır:

• Dolaysız yatırımlar;

• Gayrimenkul yatırımları;

200

• Sermaye piyasasında işlem gören senetlere ilişkin transferler;

• Yatırım şirketlerinin katılma belgelerine ilişkin transferler;

• Para piyasasında işlem gören senetlere ve benzerlerine ilişkin transferler;

• Mali kuramlardaki cari hesaplarla mevduat hesaplarına ilişkin krediler;

• Ticari ikraz ve krediler;

• Teminat mektupları, diğer garantiler ve rehin hakları;

• Sigorta sözleşmelerinin ifasına ilişkin transferler;

• Kişisel sermaye hareketleri;

• Mali kıymetlerin fiziki olarak ithal ve ihracı;

• Diğer sermaye hareketleri.

Serbest Dolaşımın İstisnaları

ABİA’nın 63. maddesi uyarınca serbest dolaşımın önündeki tüm sınırlamaların kaldırılmasına rağmen bazı istisnai hükümlerin uygulanmasına devam edilmiştir. Yani bazı durumlarda üye devletler sermayenin serbest dolaşımına engel olabileceklerdir. Bu istisnalar üye ülkeler arası serbest dolaşıma ilişkin değil, daha ziyade üçüncü ülkeler ile üye devletler arasında sermayenin serbest dolaşımına engel olacak niteliktedir. Ancak bu istisnaları üye devletler kendi başlarına değil, Birlik karan ile yürürlüğe sokabilirler. Bu istisnaların başında ABİA’nın 64. maddesinde belirtilen hususlar yer almaktadır. Buna göre, üçüncü ülkeler ile sermayenin serbest dolaşımı konusunda 31 Aralık 1993 tarihinde mevcut bulunan kısıtlamalardan doğrudan yatırımlar gayri menkul yatırımları dahil para piyasalarına hisse senedi kabulü ve fınans hizmetleri hükümleri gibi konulara ilişkin olanlar uygulanmaya devam edeceklerdir. Ayrıca Konsey;

Bu işlemlere ilişkin yeni kararlar alabilir,

Ekonomik ve parasal birliğin işlemesinde önemli güçlüklerin ortaya çıkması durumunda 6 ayı geçmeyecek şekilde koruyucu önlemler alabilir,

Ortak Güvenlik ve Savunma Politikaları çerçevesinde bir ülke ile ekonomik ilişkilerin azaltılması konusunda karar alınması üzerine acil önlemler alabilir.

Belgede AB HUKUKU Ders Notları (sayfa 197-200)