• Sonuç bulunamadı

1.3 Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ülke Ekonomis

1.3.1 Sermaye ve gelir etkisi

Yabancı sermaye yatırımlarının bir ülke ekonomisi için en önemli katkısı o ülke ekonomisine yaptığı sermaye aktarımıdır. Tipik olarak gelişmekte olan ülke ekonomisi yapısına bakıldığında karşılaşılan en belirgin özellik sermayenin diğer üretim faktörleri, işgücü ve toprağa nazaran çok daha kısıtlı olmasıdır. Bu kısıtlılığın en önemli nedeni ise yerli sermaye oluşumunun düşük seviyede olmasıdır. Yerli sermaye oluşumu birincil olarak ülkedeki kişi başına düşen milli gelir ile belirlenir. Gelişmekte olan ülkelerde ise kişi başına düşen milli gelir düşük olduğundan sonuçta sermaye oluşumu da temel olarak kısıtlı kalmaktadır. Kişi başına düşen milli gelir reel olarak arttıkça ülke refahının da arttığı kabul edilir. Kişi başına milli gelirin arttırılması, üretim kapasitesinin genişletilmesiyle buda her yıl bir öncekine oranla yatırımların arttırılması ile mümkün olmaktadır. Bu ise ancak ekonomide her yıl yaratılan toplam kaynakların belli bir kısmının tüketilmeyerek, tasarruf halinde muhafaza edilmesi ve daha sonra da yatırıma dönüşmesi ile mümkündür. Buna ilaveten yine gelişmekte olan ülkelerde marjinal tüketim eğiliminin gelişmiş ülkelerden daha fazla olması marjinal tasarruf eğiliminin düşük olmasına dolayısıyla yatırım için gerekli sermaye oluşumunun yetersiz düzeyde kalmasına sebep olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde görülen gelire oranlanmış marjinal tüketim eğiliminin yüksek olmasının iki nedeni vardır. Bunlardan birincisi bahsedilen kişi başına milli gelir düzeyinin zaten düşük olmasıdır. İkinci neden ise gelişmekte olan

ülkelerde sosyal mobilizasyonun ekonomik gelişmeden yüksek olmasıdır. Bunun anlamı toplumsal yükseliş taleplerinin mevcut olan ekonomik kapasite ile karşılanamamasıdır (YASED, 1998:25).

Gelişmekte olan ülkeler, geri kalmışlık kısır döngüsünü kırabilmek için yatırımlarını arttırmak zorundadırlar. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi yatırımlarını arttırmak için gerekli olan tasarruf birikiminden yoksundurlar. Bu ülkelerin kalkınma süreçlerinde karşı karşıya bulundukları bu tasarruf-yatırım darboğazı veya sermaye yetersizliği bir ölçüde yabancı ülkelerde yapılan tasarrufların ülkeye yatırım olarak çekilmesi ile ortadan kaldırılabilmektedir. Diğer bir deyişle, yabancı sermaye iç tasarruf darboğazını azaltmak için kullanılabilecek önemli bir kaynaktır (Nazan, 1992:15).

Yabancı sermaye yatırımlarının gerçekleşmesi ile birlikte ülke içindeki üretimde meydana gelecek artış, ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır. Ancak yabancı sermaye yatırımının ülke ekonomisine net katkısı, doğrudan yatırımın çıktısından ithal girdilerin düşülmesi ile bulunur. Yerli üretim faktörlerinin fırsat maliyetlerinin de dikkate alınmasıyla yabancı sermaye yatırımlarının net katkısı doğru bir şekilde tespit edilebilir. Bu konuyu biraz daha ayrıntılı bir şekilde açıklayacak olursak; Doğrudan yabancı sermaye yatırımında bulunan şirket üretiminde kullandığı tüm girdileri kendisi üretmemektedir. Bu girdilerden bir kısmı ülke dışındaki diğer şirketlerden sağlanmaktadır. Bu sebeple doğrudan yatırımı gerçekleştiren şirketin hasılasından, bu şirketin ana şirket ile kendisine bağlı şirketlerden almış olduğu girdileri düşmek gerekecektir.

Fayda = G – M ( G = Gelir , M = Girdi Maliyeti)

Bu ifade, yabancı şirketin ülkenin milli hasılasına yaptığı net katma değeri belirtmektedir. Net katma değer, üretim faktörleri toplamına ödenen miktarlar ile yatırımı yapan şirketin kendi ülkesine transfer ettiği müteşebbis hizmetleri karşılığını kapsamaktadır. Eğer R, faktörlere ödenen ücret, faiz, rant ve kârları, T ise kârdan müteşebbislik hizmetleri karşılığı ülkeden transfer edilen miktarı temsil ediyorsa faydayı;

Fayda = G - M = R + T olarak da ifade edebiliriz.

Geleneksel katma değer formülü, yabancı şirket tarafından kullanılan yerli üretim faktörlerinin alternatif veya fırsat maliyetlerini içermediğinden yatırımın net milli gelir katkısının değerlendirilmesinde yeterli olamamaktadır. Yerli üretim faktörlerinin yabancı kuruluş tarafından kullanılmaması halinde yaratacakları hasılanın değeri bu faktörlerin fırsat maliyetidir. Bu kaynaklar yabancı sermaye tarafından istihdam edilmeyip boş ve atıl kalacak olsaydı, fırsat maliyetleri sıfır olacaktı. Tam tersine aynı kaynaklar yerli kuruluşlarca da verimli bir şekilde kullanılabilecekken yabancı kuruluş tarafından kullanılıyorsa bunların fırsat maliyetleri, hizmetleri karşılığı yerli kuruluş tarafından kendilerine ödenen değere eşit olacaktır. Bu durumda yerli üretim faktörlerinin fırsat maliyetlerini ( F ) de hesaba katan fayda formülü şu şekilde ifade edilebilir.

Fayda = ( R + T ) – F

Şimdiye kadar yapılan açıklamalarda yabancı sermaye yatırımlarından elde edilen doğrudan fayda gösterilmiştir. Ancak yabancı yatırımların toplam faydasını elde etmek için dışsal ekonomilerle dışsal eksi ekonomilerin oluşturduğu dolaylı faydanın da göz önünde tutulması gerekmektedir. Dışsal ekonomik etki, yabancı kuruluşun sağladığı rekabet sayesinde yerli kuruluşların yaratıcı gücünün kamçılanması, verimliliğin ve etkinliğin artmasını teşvik etmesi sonucu milli gelire olan katkısıdır. Bu katkının ortaya çıkabilmesi için yabancı firmaların kullandıkları teknolojiyi yerel firmalara transferine imkan tanımaları gerekmektedir. Eğer yabancı firmalar teknoloji transferini engelleyici davranışlarda bulunurlarsa firmaların ülkeye getirecekleri en önemli katkı sermaye kazançları üzerinden ödeyecekleri vergiler olacaktır (Gomes, Yoffie, 1992:45). Bunun aksine dışsal eksi ekonomiler, yabancı kuruluşun getirdiği sermaye yoğun teknoloji ile işsizlik sorununun çözümünde katkı sağlayamaması, rekabet gücüyle yerli kuruluşların gözünü yıldırması gibi nedenlerle ortaya çıkmakta ve olumlu etkiler bir ölçüde azalmaktadır (Selamoğlu, 1985:54). Bu sebeplerden dolayı net dışsal ekonomilerin ( D ) modele eklenmesiyle fayda formülü şu şekilde yazılabilir.

Fayda = ( R + T ) – ( F + D )

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yaratmış olduğu fayda üzerinde yapılabilecek son bir açıklamada bu yatırımların net geliri üzerinden ev sahibi ülkeye ödemiş olduğu vergiler üzerine olacaktır. V, yabancı sermayeli şirketin ev sahibi ülkeye ödemiş olduğu gelir vergilerini ve VG, bu şirketin gelir vergisi ödendikten sonraki gelirini gösterirse;

Fayda = ( R + VG + V ) – ( F + D ) şeklinde olacaktır.

Bu durumda doğrudan yabancı yatırımın ev sahibi ülkeye olan maliyeti, yabancı sermayeli şirketçe kullanılan ve teknoloji dahil yabancı üretim faktörlerine kâr, faiz, yönetimin ücreti, patent hakkı şeklinde ödenen ve ülke dışına transfer edilen ödemeler toplamıdır. Maliyeti ( C ) ile gösterecek olursak doğrudan yatırımın ev sahibi ülkeye net fayda/maliyet oranı şu şekilde olacaktır.

( ) ( )

/ R VG V F D

Fayda Maliyet Oranı

C

+ + − +

=

Eğer oran birden büyük ise doğrudan yabancı sermaye yatırımının ülke ekonomisine katkısı kendi maliyetinden daha fazladır. Oranın birden küçük olmasında ise aksi bir durum ortaya çıkacaktır. Burada doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülke ekonomisine katkıda bulunup bulunmadığı oldukça tartışmalı bir durumdur. Bir görüşe göre, yabancı doğrudan yatırımlar ülkenin ekonomik kalkınmasının ilk dönemlerinde mevcut olmayan üretim faktörlerini ülkeye getirdiği için yararlı olmaktadır. Fakat ülke geliştikçe doğrudan yabancı yatırımlar ülkenin ekonomik büyümesine engel olmaktadır çünkü kalkınma ile birlikte gelişen yerli faktörleri kullanmadığı ve yerli teşebbüslere engel teşkil ettiği savunulmaktadır. Ev sahibi ülke firmaları daha çok emek yoğun teknoloji ile çalıştıkları için, batı teknolojisini kendi ülkelerine adapte etmektedirler. Teknolojiyi kendi koşullarına uyarlama konusunda da diğer büyük çokuluslu şirketler gibi başarı olamamakta ve daha az verimli çalışmaktadırlar. Bu durumda ekonomik büyüme üzerinde ve

sermaye birikimi üzerinde bir süre sonra olumsuz etkiler meydana getirebilmektedir (Moran, 1985b:18-19). Diğer bir görüşe göre ise, yabancı yatırımlar gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmasında önemli bir rol oynamakta ve kalkınma sürecini hızlandırmaktadır. Yabancı şirketler ülkeye teknoloji transfer etmekte, ülke pazarının yapısını değiştirerek rekabeti arttırmakta, yetişmiş yönetici ve işgücü sağlamakta, dolaylı ve dolaysız bir biçimde istihdam olanakları yaratmakta, ülke içi ücretleri yükseltmekte ve dış ticaret hadlerini iyileştirmektedir. Teorik olarak tam rekabet şartlarında, doğrudan yatırımın sermayenin azalan marjinal geliri dolayısıyla ev sahibi ülke ekonomisine olan katkısının, yatırımcının ülkeden çıkardığı ekonomik değerden mutlaka fazla olması gerekmektedir. Ev sahibi ülke ekonomisinde yabancı yatırımların artması sermayenin marjinal ürününü düşürecektir. Bu sebeple, daha önce yapılmış olan bütün yabancı yatırımların net gelirinin düşmesi de kaçınılmaz olacaktır (Karluk, 1983b:24).