• Sonuç bulunamadı

1.3 Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ülke Ekonomis

1.3.2 Ödemeler bilançosu etkisi

Gelişmekte olan ülkelerde yabancı sermayeden ev sahibi ülkenin beklentilerinden birisi, ödemeler dengesinde bir iyileşme yaratılmasıdır. Bir başka deyişle yatırım yapan firmanın, ticaret açığının kapatılmasında ve ayrıca döviz girişinde pozitif bir etkisinin olmasıdır. Bunun için firmaların ihracat ithalat sonuçlarına, sermaye girişlerine ve çıkışlarına bakmak gerekir. Fabrika kurmak için ev sahibi ülkeye gelen doğrudan yatırım sermayesi bir defaya mahsus olmak üzere ev sahibi ülkenin ödemeler dengesine olumlu bir etkide bulunur. Yatırım, üretime başladığı zaman gerek ihracat yoluyla ve gerekse ithal ikamesi şeklinde ödemeler dengesine katkıda bulunmaya devam eder. Ancak yüksek gümrük duvarları ve kotalarla korunan geniş bir iç pazara sahip ülkelere yapılan yatırımlar genelde iç piyasa hedefli olmakta ve ihracat yüzdesi bu durumda düşük kalmaktadır. Bunun yanı sıra eğer iç pazar çok cazip değil, ülke ekonomik olarak iyi entegre olmuş ve ucuz işgücü gibi bazı karşılaştırmalı avantajlar sunuyorsa bu durumda yüksek ihracat yüzdeleri gerçekleşebilmektedir. Bunların yanı sıra yabancı sermayeli şirketler, kendileri ihracat yapmasalar bile üretim kapasitelerini arttırarak yerli müteşebbisi ihracata zorlamaktadırlar ki bu daha çok tercih edilen bir durumdur (YASED,

1998:74). Diğer taraftan doğrudan yatırımı gerçekleştiren şirket, hammadde ve diğer girdileri üretimini devam ettirebilmek için ithal etmek zorundadır. Bu ithalat şüphesiz ev sahibi ülkenin ödemeler dengesinde olumsuz bir etki yaratır. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının, ev sahibi ülkenin ticaret performansı üzerindeki etkilerini daha ayrıntılı olarak incelemek istersek, dolaylı ve dolaysız etkileri ayırmak yararlı olacaktır. Dolaysız etkileri incelerken ihracatı ve ÇUŞ aktivitelerini üretim karakteristiklerine göre dört farklı kategoriye ayırabilir.

*Yerel hammadde üretimi veya ticareti

*İthal ikameci endüstrilerin, ihracata dönük endüstrilere yakınlaşması *Yeni emek yoğun ürün ihracatı

*Emek yoğun süreçler ve dikey bütünleşmiş uluslararası endüstrilerde uzmanlaşma (Blomström, Kokko, 1996:25-26)

ÇUŞ’lar, yerel piyasada üretilmiş hammaddelerin ihracatında yerel firmalardan daha avantajlıdır, çünkü piyasa becerileri, dış piyasalardaki iş bağlantıları, ileri teknolojileri ve know-how’ları daha gelişmiştir. Özellikle bu varlıklardan yoksun olan gelişmekte olan ülkeler için, ihracatlarını arttırmak istemeleri durumunda yabancı yatırımlar alternatiflerden birisini oluşturmaktadır. Ülkelerin ithal ikameci endüstriden ihracata dönük endüstriye dönmesi durumunda da benzer ÇUŞ avantajları önemlidir. İhraç mallarının üretilmesi yaygınlaştırılmak isteniyorsa, ÇUŞ’lar serbest ticaret için önemli bir faktör olabilir. Korumacı bir rejime sahip ülkelerde doğrudan yabancı yatırımların artması ülke içindeki sermaye verimliliği hatta kamu sektöründeki verimliliği arttırmakta, bu durumda ülkenin ihracatını ve ödemeler dengesini pozitif yönde etkilemektedir (Aizenman, Yi, 1997:4-9). Fakat bunun yanında ÇUŞ yatırımlarının kârlılığı korumacı bir piyasanın varlığını gerektiriyorsa, ÇUŞ’lar gelişmekte olan ülkelerdeki korumacılığı desteklemede istekli olacaklardır.

ÇUŞ’ların, özellikle kendi ürünlerinde, ana ülkelerindeki ticaretin serbestleştirilmesi ile ilgili oldukları ve bu konuda önemli bir politik baskı kaynağı oluşturduklarına inanılmaktadır. Bu baskıların ve ÇUŞ’ların sahip olduğu avantajların sonucunda gelişmekte olan ülkelerin emek yoğun ürün ihracatında bir artış gözlenebilmektedir. Dikey bütünleşmiş uluslararası endüstrilerdeki emek yoğun ürünlerin ihracatı, tanım olarak ÇUŞ’ların katılımına bağlıdır. Genel olarak bu tip

ihracatın firma içi ticaretle gerçekleştiği düşünülmektedir. Bunun yanında bu tip üretim genellikle ara malların ve hammaddelerin ithaline bağlı olduğu için net bir etki gözlemlemek zordur. Bu sürecin temel yararı, artan istihdam, beceriler, ücretler ve vergiler üzerinde görülen kısa dönemli etkidir.

ÇUŞ’ların, yerel firmaların ihracat performansları üzerinde ortaya çıkan dolaylı etkileri de vardır. Temel olarak yerel firmalar ÇUŞ davranışlarını kopya ederek yabancı piyasalarda nasıl başarılı olacaklarını öğrenebilirler. Ayrıca ÇUŞ’lar kendi yerel kadrolarını ihracat yönetiminde eğitebilirler ve çalışanların iş değiştirmesiyle bu beceriler yerel firmalarda artı değer yaratabilir. Yabancı piyasa koşulları hakkındaki bilgi yayılmasının bir diğer kanalı, ÇUŞ’larında üyesi oldukları ticaret birlikleri ve diğer endüstri organizasyonlarıdır. Bu tür piyasa dışsallıkları yerel kaynakların kısıtlı olduğu gelişmekte olan ülkeler için oldukça önemlidir. İngiltere imalat sanayi üzerinde yapılan çalışmada yabancı yatırımların yerel firmaların verimlilikleri üzerinde pozitif bir etkisinin olduğu fakat istihdam üzerindeki etkinin oldukça kısıtlı kaldığı görülmüştür (Haksel, Pereira, Slaughter, 2002:28). Ayrıca Smarzynska Litvanya için yaptığı çalışmasında MNC’lerin dikey sektördeki yerel ortaklarının verimliliği üzerinde pozitif bir etki yarattığını bulmuştur. Diğer taraftan uluslararası müşterilerin varlığı da firma verimliliği üzerinde pozitif bir etkisi olduğu bulgular arasındadır.Verimlilik üzerindeki bu pozitif dışsallık yerel firmaların da ihracat performansını olumlu etkilemektedir (Smarzynska, 2002:1-3).

Ayrıca şirketin yabancı üretim faktörlerine ödemiş olduğu faktör gelirleri ev sahibi ülkenin dış dengesini olumsuz yönde etkileyebilir. Firmaların ev sahibi ülkeye getirdikleri sermaye uzun dönemde genellikle değişik biçimlerde dışarı transfer ettikleri sermayeden küçük kalmaktadır. Bu negatif durum gelişmiş ülkeler için de söz konusudur. Ancak gelişmekte olan ülkelerde dışarıya sermaye transferi gelişmiş ülkelere göre çok daha yoğundur (Berksoy, Doğruel, 1989:36). Yine şirket tarafından yaratılan yüksek gelir, marjinal tüketim eğilimine bağlı olarak ev sahibi ülkenin ithalatını uyarabilir. Son olarak yabancı sermayeli şirket ev sahibi ülkede üretimini durdurduğu zaman yine bir defaya mahsus olmak üzere ülkeye getirmiş olduğu sermayeyi ülke dışına çıkaracağı için ödemeler dengesi üzerinde olumsuz bir etkide bulunabilir.

Yapılan bütün bu açıklamalardan sonra yabancı yatırımların ödemeler dengesine yapmış olduğu fayda ve maliyetleri cebirsel olarak gösterirsek (Selamoğlu, 1985:58);

Ödemeler Dengesine Katkı: K + X + İK

K, ev sahibi ülkeye yapılan ilk sermaye akışını; X, bağlı şirket tarafından gerçekleştirilen ihracatı; İK ise yaratılan ithal ikamesini göstermektedir.

Ödemeler Dengesine Maliyet: ( T + P ) + ( M + UM ) + GT

Burada, T, ülkeden çıkan kâr transferlerini, P; yabancı üretim faktörlerine yapılan bütün ödemeleri, M; ithal malı girdileri, UM; marjinal tüketim eğilimine bağlı olarak yüksek gelir tarafından uyarılmış ithalatı, GT ise yatırımda meydana gelebilecek herhangi bir çözülmeyi yani yabancı sermaye payının geriye transferini ifade etmektedir.

Bu ifadelerden hareketle doğrudan yabancı yatırımın ev sahibi ülkenin ödemeler dengesine olan net fayda / maliyet oranını şu şekilde gösterebiliriz

/

( ) ( )

K X İK Net Fayda Maliyet Oranı

T P M UM GT

+ + =

+ + + +

.

Açıktır ki bu oranın birden büyük olması durumunda doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ev sahibi ülkenin ödemeler dengesi üzerindeki etkisi pozitif, aksi durumunda ise negatif olacaktır. Uzun dönemde, yabancı yatırımların ödemeler dengesi üzerindeki etkisini milli gelir etkisinden ayrı olarak düşünmek imkansızdır (Karluk, 1983b:26).

X – M = GSMH – ( C + I + G )

Denklemde X, ihracatı; M, ithalatı; GSMH, gayri safi milli hasılayı; C, tüketim harcamalarını; I, yatırım harcamalarını; G, devlet harcamalarını

göstermektedir. Denklem kısaca ihracatın ithalattan fazla olması durumunda gayri safi milli hasılanın mal ve hizmet harcamalarından daha büyük olduğunu ifade etmektedir. Bu büyüklük ihracat fazlası kadardır.

Yukarıdaki denklem yabancı yatırımların milli gelirdeki artış etkisinin eşit veya daha büyük miktarlarda yurtiçi harcamalarla dengelenmediği durumlarda ödemeler dengesini düzelteceğini göstermektedir. Fakat uzun dönemde muhtemelen yurtiçi harcamaların gayri safi milli hasıladaki artışa uyum sağlaması söz konusu olduğundan, doğrudan yabancı yatırımların ödemeler dengesine katkısı sıfır yada negatif yönde olabilecektir (Södersen, 1971:463). Yabancı sermaye yatırımlarının ödemeler dengesi üzerindeki olumlu etkisinin süreklilik kazanabilmesi için, yabancı sermayenin uzun dönemde döviz kazandırıcı özelliğini koruması gerekir. Aksi takdirde yatırımların ithal girdilere bağımlı olması ve transferlerin getirilen sermayeyi aşması durumunda olumsuz etkiler ortaya çıkar. Bu olumsuz etkilerin en aza indirilebilmesi için ev sahibi ülke bazı tedbirler alabilir, örneğin elde edilen kârların yeni yatırım alanlarına yönlendirilmesini teşvik edebilir.

Kısa dönemde doğrudan yabancı yatırımlar ödemeler dengesinde bir açığa sebep olabilir. Buna yol açan sebep, ev sahibi ülkedeki üretim faktörlerinin yeteri kadar mobiliteye sahip olamamasıdır. Ekonomi, yabancı sermayeli şirket için gerekli olan döviz harcamalarını finanse etmek için ihracat sağlayabilmek amacıyla yurtiçi pazar üretimden ihracat üretimine veya ithal ikamesine hemen kayamaz. Kısa dönem boyunca yabancı şirketin faaliyetleri sebebiyle mal ve hizmet ithalatında net bir artış meydana gelebilir. Bu durumda ödemeler dengesinde bir açık yaratır. Bu durum ev sahibi ülkenin yapısal katılığından meydana gelebilir ve bu katılık ödemeler dengesine uyumu önleyebilir. Diğer bir deyişle yabancı sermayeli şirket kendisinin milli hasılaya olan katkısından daha fazla tüketimde bir artış meydana getirebilir. Bu nedenlerle gelişmekte olan ülkelerde yabancı sermaye yatırımlarının değerlendirilmesinde yatırımların ödemeler dengesine etkisi konusuna büyük ağırlık verilmekte, ithal ikamesi sağlayacak ve ihracata yönelebilecek yatırımlar istenmektedir. Ancak bu ülkelerin kısa vadeli ödemeler dengesi sorunlarının ağırlık taşıması sonucu genellikle yatırımların kısa dönemli etkilerine öncelik verilmektedir. Kısa dönemde ödemeler dengesi yönünden kazançların maksimizasyonunu amaçlayan teşvik uygulamasında ise yatırımların uzun dönemde tüketim kalıplarında

ve sanayinin yapısında ortaya çıkaracağı olumsuz etkiler gözden kaçırılabilmektedir (Selamoğlu, 1985:60).