• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4: TÜRKĐYE HAZIR GĐYĐM VE KONFEKSĐYON SEKTÖRÜNÜN

4.2.7. Sektörün Finansal Analizi

4.2.7.2. Sektörün Sermaye Yapısı

G. Aras, yaptığı mali analizlerde sektörün sermaye yapısını da dikkate almıştır. Bu kapsamda yaptığı analizlerin sonuçları şu şekilde özetlenebilir.

ĐMKB’de işlem gören firmaların finansal kaldıraç derecesine bakıldığında, 1995’e kadar borçlanma düzeyi toplam kaynaklarının yaklaşık %50’si civarında iken, 1996’da %58’e

yükselmiş, yıllar itibariyle giderek artarak 2001’de %79 düzeyine kadar çıkmış, 2003’de %63’e inmiştir (bkz Şekil 44). Sektör genelinde ise borçların toplam kaynaklar içindeki payı 2000 yılına kadar daha yüksektir. Borçların düzeyi 1992’de %67, 1994’de %70, 1996’da %68, 2000’de %69 ve 2001’de %71 düzeyine kadar ulaşmış 2003 yılında %59’a gerilemiştir (bkz şekil 10-8). Borç düzeyinin yüksek olması ve artış trendi her iki kesimde de dikkati çekecek düzeydedir. Öte yandan borçların çok önemli bir kısmı kısa vadelidir. Toplam borçların halka açık firmalarda yaklaşık %80’i, sektör genelinde ise yaklaşık %85’i kısa vadeli borçlardan oluşmaktadır.

1992 yılında borç öz kaynak oranı 0,94 iken, 2000 yılına kadar halka açık firmaların öz kaynaklarının 2,53 katı kadar, 2001’de ise 3,75’i kadar borçlandığı görülmektedir. Sektör genelinde ise, 1992- 2000 döneminde hiçbir zaman bu oran 2’nin altına düşmemiş, ancak 2,5’in üzerinde de olmamıştır. 2001 yılında en yüksek değeri olan 2,45 katına kadar çıkmıştır. Borçlar öz kaynak oranı 2003 yılında halka açık firmalarda 1,72, sektörün genelinde ise 1,46’ya düşmüştür (bkz. Şekil 46). Sektörün genelinde 2000 yılı sonrası öz kaynaklar lehine olumlu bir gelişme görülürken, halka açık firmalar 2000 sonrasında öz kaynak yaratmak konusunda çok daha fazla güçlük çekmişlerdir. Özellikle 2001’e kadar oranlar oldukça yüksektir. Genelde bu oranın %100’ü aşmaması beklenir. Bu durum sektörün öz kaynak açısından zayıfladığını göstermektedir. Son yıllarda azalmakla birlikte borçların içinde kısa vadelilerin oranının yüksek olması da sektörde ayrıca bir risk unsuru oluşturmaktadır.

Borçlanma düzeyinde ve finansal yapıdaki gelişme aynı zamanda trendlerde de izlenebilmektedir. Yabancı Kaynaklar – Öz kaynaklar Eğilimindeki gelişmeye bakıldığında, 1994 yılından itibaren sektör genelinde kısa vadeli yabancı kaynaklar ve öz kaynaklar aynı hızda artış eğiliminde iken (bkz. Şekil 47) uzun vadeli borçların artış hızının çok daha yüksek olduğu görülmektedir. 2001 yılında fon kaynakları düşüş eğilimi gösterirken, 2001 yılından sonra bütün finansman kaynaklarının artış eğilimi dikkati çekicidir.

Halka açık firmalarda ise, yabancı kaynak ve öz kaynak, 1995 yılına kadar yaklaşık aynı seyirdedir. Bu yıldan sonra öz kaynaklar giderek azalış eğiliminde iken, yabancı kaynaklardaki artış bunun çok üzerindedir (bkz. Şekil 48). 1999 yılında kısa vadeli yabancı kaynaklarda önemli bir düşüş eğilimi varken, 2000- 2001 yıllarında bütün

kaynaklarda azalış belirgin bir şekilde görülmekte, 2003’e kadar ise daha çok öz kaynaklarla fon sağlama ve ardından da uzun vadeli borçlanma eğiliminde artış gözlenmektedir.

Maddi duran varlıkların hangi kaynaklarla finanse edildiğine bakıldığında; Maddi Duran Varlıklar / Öz kaynaklar Oranının halka açık firmalarda 1995’den itibaren önemli ölçüde artış gösterdiği, 2000 ve 2001 yıllarında 1’in üzerine çıktığı görülmektedir (bkz. Şekil 49). Halka açık firmalar büyük ölçüde maddi duran varlıklarını öz kaynakları ile finanse etmişlerdir. Sektör genelinde 1996- 2002 döneminde, oranın 1’in üzerinde olduğu görülmektedir.

Bilindiği gibi, özellikle öz kaynaklar ve ardından uzun vadeli borçlar (devamlı sermaye) firmaların duran varlıklarının finansmanı için gerekli olan fonlardır. Bu durum öz kaynakların maddi duran varlıkların finansmanında yeterli olmadığını göstermektedir. Şekil 50 ve Şekil 51’den de görüldüğü gibi, aynı sonuç, maddi duran varlıklar / uzun vadeli yabancı kaynaklar oranındaki gelişmeden ve bu değerlerin trendinden de açıkça görülmektedir. Sektör genelinde öz kaynaklar artış hızı ile maddi duran varlıkların artışının yaklaşık aynı düzeyde olduğu gözlenirken, halka açık firmalarda maddi duran varlıklar öz kaynaklardan daha hızlı artmakta, hatta 1995 sonrasında öz kaynaklarda önemli bir azalış gözlenmektedir. Bu durum, duran varlıkların finansmanı için yeterli öz kaynak bulunmadığına işaret etmektedir.

Sektör geneli ve halka açık firmalarda finansman yapısı değerlendirildiğinde, her ikisinin de borçlanma düzeyinde özellikle 2001 yılına kadar önemli bir artış eğilimi olduğu, borçların önemli bir bölümünün ise kısa vadeli yabancı kaynaklardan oluştuğu açık bir şekilde gözlenmektedir. Öte yandan, özellikle 1995 yılından sonra sektörde uzun vadeli yabancı kaynak kullanma eğiliminde önemli bir artış görülmektedir. Bu dönemde duran varlıklara yapılan önemli tutarlarda yatırımların finansmanında özellikle 1994 yılından itibaren sektör genelinde öz kaynakların yeterli olmadığını, önemli ölçüde borçla finansmanın zorunlu olduğu görülmektedir. Bu durum sektöre aşırı bir finansman maliyeti getirmektedir. Faiz karşılama gücüne bakıldığında, halka açık firmalarda 1996’ya kadar yaklaşık 2,5- 3 civarında olan bu oran giderek azalmış ve 1997 yılında 1,87, 1998’de 1,31 iken, 2000 yılında 0,96’ya gerilemiş, 2003 yılında 0,58’e kadar düşmüştür (bkz. Şekil 52). Sektör genelinde ise, 2000 yılına kadar halka açık firmalara

göre çok daha düşük olan faiz karşılama gücünün en düşük değerinin 1996 yılında 0,31 olduğu görülmektedir. Ancak bu oran, 2001 yılında 0,88, 2002’de 1,40 ve 2003’de 1,57’ye yükselmiştir. Bu oranın 1 civarında olması sektörün finansman giderlerinin sadece bir katı kadar kazanç sağladığını göstermektedir ki bu oldukça zayıf bir yapıya işarettir. Üstelik firmaların finansman giderlerini amaçlarına uygun olarak farklı hesaplarda göstermeleri de söz konusudur. Sektörün en önemli problemlerinden birisi olan 1995 yılından itibaren yapılan bilinçsiz ve aşırı yatırım eğilimi, aynı zamanda, firmaların finansman maliyetlerine de yansımış, finansman yapılarını olumsuz yönde etkilemiştir. Bunların yanı sıra, teşviklerden yararlanmak için öz kaynakların belli bir düzeyde olması gerekliliği, firmaları belirli bir öz kaynak seviyesine ulaşmaya motive etmektedir. Bununla birlikte, özellikle halka açık firmalar sermaye piyasası yoluyla fon sağlama olanaklarını kullandıkları halde, inceleme döneminde, öz kaynaklarını artırmak konusunda sektör geneli ile birlikte çok başarılı olamamıştır.