• Sonuç bulunamadı

Taşınmaz mülkiyetinin devrinde sebebe bağlılık ilkesinin221 benimsendiği Türk Medeni Kanunu’nda açıkça belirtilmiştir222. 4721 sayılı Kanun’da taşınır mülkiyetinde sebebe bağlılık ilkesine ilişkin bir değerlendirmeye ise yer verilmemiştir. Bu nedenle taşınırlar açısından sebebe bağlılık ilkesinin geçerli olup olmadığı hususu doktrinde tartışmalıdır.

İsviçre Federal Mahkemesi, önceki dönemlerde taşınırlar için sebebe bağlılık ilkesinin geçerli olmadığı görüşünü savunmakta iken 1929 yılında bu görüşünü değiştirmiş ve ilkenin taşınırlar açısından da geçerli olduğunu kabul etmiştir223. Türk hukukunda ise bu durum hala tartışmalıdır. Doktrinde bir görüş soyutluk ilkesini benimsemektedir. Soyutluk ilkesini benimseyen görüş, kanunda taşınmaz mülkiyetine ilişkin açık hüküm bulunmasına karşın taşınırlar için böyle bir hükme yer verilmemesi nedeniyle sebebe bağlılık ilkesinin taşınırlar için geçerli olmadığını ileri sürmektedir224. Ayrıca bu görüşü savunanlar hukuki işlem güvenliğinin sağlanması ve sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulama alanının daraltılmaması açısından soyutluk

221 Sebebe bağlılık ilkesi, mülkiyetin devrini sağlayan tasarruf işleminin buna sebep teşkil eden taahhüt işleminin sakatlığından etkilenerek geçerliliğini yitirmesine sebep olan ilkedir.

222 Taşınmaz mülkiyetini düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 1024 üncü maddesinde, bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescilin yolsuz olduğu dur. ” hükmü taşınmaz mülkiyetinin devrinde sebebe bağlılık ilkesinin benimsendiğini göstermektedir.

223 BGE 55 II 302 vd.

224 Velidedeoğlu, H.Veldet: Türk Medeni Hukuku, İstanbul 1963, s. 742; Schwarz, A.B.: Borçlar Hukuku, İstanbul 1948, s. 238; Serozan, Eşya Hukuku, s. 84 vd.; Arıkan, Mustafa: "Taşınır Mülkiyetinin Devrinde Sebebe Bağlılık Sorunu", Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 16, S. 1, s. 71-90, s. 82 vd.;

ilkesinin kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir225. Bir diğer görüş sebebe bağlılık ilkesini benimsemektedir226. Sebebe bağlılık ilkesini kabul görüş, bu ilkenin iyiniyeti koruyor olması ve ispat kolaylığı sağlaması nedeniyle uygulanması gerektiğini savunmaktadır227. Bu görüştekiler sözleşmeye konu taşınırın tüketilmiş olması halinde sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması nedeniyle ilkenin sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulama alanını daraltmadığını da belirtmektedir.

Elektrik taşınır mal niteliğindedir. Taşınır mülkiyetinde soyutluk ilkesinin kabul edilmesi halinde, geçerli bir sözleşme olmasa dahi elektriğin zilyetliğinin devri ile mülkiyet alıcıya geçmiş olacaktır. Bu durumda elektrik tedarik eden taraf sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca hakkını arayacaktır. Sebebe bağlılık ilkesinin kabul edilmesi halinde, taahhüt işleminde geçerli sakatlık tasarruf işlemini etkileyerek devrin geçersiz olması sonucunu doğurmaktadır228. Bu durumda zilyetliği kazanılan enerjinin tüketilmesi halinde yine sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulama alanı bulacaktır.

Elektriğin mahiyetinden dolayı zararın tazmini gerekecektir, sebepsiz zenginleşmeye ilişkin diğer hükümlerin uygulanması ise mümkün değildir.

Elektrik enerjisi veya kapasitesini konu edinen sözleşmeler bakımından sebebe bağlılık ilkesinin kabul edilmesi daha uygun olacaktır. Elektrik mahiyeti gereği iade edilemez. İstihkak davasına konu edilemez. Hatta aktarılan elektriğin hattaki diğer

225 Velidedeoğlu/Veldet, s. 742; Schwarz, s. 238; Tandoğan, Haluk: Borçlar Hukuku Ders Notları, Ankara 1966, s. 73 vd.

226 Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 8. Baskı, Ankara 2020, s. 24 vd.; Antalya, Eşya Hukuku, s. 171; Arıkan, s. 84 vd.

227 EREN, taşınırlarda sebebe bağlılık ilkesinin kabul edilmesiyle, hukuk sistemimiz açısından taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasıyla taşınır mülkiyetinin kazanılması arasında bir uyum sağlanacağını belirtmektedir (Eren, Borçlar Özel, s. 25).

228 Sirmen, s. 536; Akipek / Akıntürk / Ateş, s. 98 vd.

elektrikten ayırt edilmesi mümkün değildir. Elektrik tedarik sözleşmelerinde her halükarda taahhüt işleminin geçersizliği sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanmasını gerektirmektedir.

III. SÖZLEŞMENİN HUKUKİ NİTELİĞİ

Sözleşmelere ilişkin hususlarda öncelikli olarak sözleşmede yer alan hükümler uygulanmaktadır. Sözleşmede bir hüküm bulunmaması veya mevcut hükmün yetersiz kalması durumunda kanunun tamamlayıcı hükümlerine gidilmektedir229. Bu nedenle sözleşmeye uygulanacak hükmün belirlenebilmesi için öncelikli olarak sözleşmenin hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir230.

Bilindiği gibi sözleşmeler isimli sözleşmeler ve isimsiz sözleşmeler olarak ikiye ayrılmaktadır. Kanunda adı geçen ve düzenlenen sözleşmeler isimli sözleşmelerdir.

Belirtmek gerekir ki bir sözleşmenin kanunda yalnızca adının geçiyor olması onu isimli sözleşme haline getirmez, kanunda ayrıca sözleşmenin esaslı unsurları, tarafların hak ve yükümlülükleri ve sözleşmeye uygulanacak hükümlerin neler olduğu da düzenlenmelidir231. İsimsiz sözleşmeler ise kanunda adı zikredilmeyen veya esaslı unsurlarıyla düzenlenmemiş olan sözleşmelerdir232. İsimsiz sözleşmeler ihtiva ettikleri

229 Toptan satış sözleşmeleri hem Türk Boçlar Kanunu’na hem de Türk Ticaret Kanunu’na tabidir. Toptan satış sözleşmesinin tarafları üretim ve tedarik şirketleridir. Piyasada faaliyet gösterecek özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilerin, ilgili mevzuat hükümlerine göre anonim şirket veya limited şirket olarak kurulması zorunludur (EPK m. 4/3). Bu nedenle piyasa katılımcılarının gerçekleştirdiği işlemler doğrudan doğruya Türk Ticaret Kanunu anlamında ticari iştir.

230 Ayrancı, Enerji, s. 139.

231 Eren, s. 219; Oğuzman / Öz, s. 48; Tercier / Pichonnaz / Develioğlu, s.93.

232 Eren, s. 219; Tercier / Pichonnaz / Develioğlu, s.93; Oktay, Saibe: “ İsimsiz Sözleşmelerin Geçerliliği, Yorumu ve Boşluklarının Tamamlanması “, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 55, S.1-2, s. 263 – 296, s. 264 vd.;

unsurların tipik sözleşmelere ait olup olmamasına göre “sui generis sözleşmeler”, “karma sözleşmeler” ve “bileşik sözleşmeler” olmak üzere üçe ayrılmaktadır233.

İsimli sözleşmelerde boşluk bulunması halinde kanunda yer alan hükümlerle boşluk doldurulmaktadır. İsimsiz sözleşmelerde uygulanacak hükmün belirlenmesi ise sözleşmenin niteliğine göre farklılık göstermektedir. İsimsiz sözleşmelerde boşluk dolduruken; bileşik sözleşmelerde anlaşmazlığın yaşandığı sözleşme tipine ait hüküm, sui generis sözleşmelerde sözleşme ilişkisi ve menfaatler dengesi gözetilerek belirlenen hüküm uygulanır234. Ancak eğer tarafların iradesi açıkça farklı bir çözümün benimsenmesini gerektiriyorsa tarafların farazi iradeleri göz önününde bulundurularak uygulanacak hükme karar verilir. Karma sözleşmelerde uygulanacak hükmün nasıl belirleneceği dokrinde tartışmalıdır235.

6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda “ elektrik enerjisinin ve/veya kapasitesinin tekrar satışı için satışı “ denilmek suretiyle elektriğin toptan satışına kavram olarak yer verilmekle birlikte toptan satış sözleşmelerinin esaslı unsurlarına yer verilmemiştir. Bu sebeple toptan satış sözleşmeleri isimsiz sözleşmelerdendir.

Elektrik piyasasında gerçekleştirilen dikey ayrışma sonucunda elektriğin nakli ve satışı birbirinden ayrılmış ve çeşitli sözleşme türleri ortaya çıkmıştır236. Ayrışma

233 Aral/Ayrancı, s. 62; Eren, s. 219 vd.; Oğuzman / Öz, s. 50; Oktay, s. 264 vd. İsimsiz sözleşmeleri karma sözleşmeler ve sui generi sözleşmeler olmak üzere iki grupta inceleyen yaklaşıma ilişkin detaylı bilgi için bkz. Eren, Borçlar Özel , s. 950 vd.

234 Aral/Ayrancı, s. 68 vd.

235 Karma sözleşmelerde, sözleşme boşluğunun giderilmesine ilişkin olarak doktrinde; soğurma teorisi, kıyas yoluyla uygulama, terkip teorisi ve yaratma teorisi yaklaşımları ileri sürülmüştür (Detaylı bilgi için bkz. Aral/Ayrancı, s. 68 vd.).

236 Yavuz, İkili Anlaşma, s. 159.

öncesinde tek bir edim olarak ele alınan elektrik tedariki237, ayrışma sonrasında iletim, sayaç okuma, dağıtım, satış gibi farklı edimlere ayrılmıştır238. Bu nedenle toptan satış sözleşmelerinin niteliği belirlenirken enerji sağlama sözleşmelerinin niteliğine ilişkin görüşlerden birinin doğrudan kabul edilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte sözleşmenin niteliği belirlenirken enerji sağlama sözleşmelerinin hukukî niteliğine ilişkin görüşlerden de yararlanılacaktır.

Elektrik tedarik sözleşmelerinin hukukî niteliği tartışmalıdır. Doktrinde elektrik tedarik sözleşmelerinin satış sözleşmesi, hizmet sağlama sözleşmesi, sui generis sözleşme ve karışık muhtevalı sözleşme olduğu yönünde farklı görüşler mevcuttur239.