• Sonuç bulunamadı

Sınavların Öğrenci ve Öğretmenlik yaşantılarına Etkilerine İlişkin Bulgular ve

4.4.Sınavların Öğrenci ve Öğretmenlik yaşantılarına Etkilerine İlişkin Bulgular ve

söylenilebilir. Bu aynı zamanda eğitim yolu ile gerçekleşen toplumsal tabakalaşmanın okul ve sınavlar yolu ile gerçekleştirildiğine dair bir kanıt olarak görülebilir.

Diğer bir soruda öğrencilere sınav puanları yüksek olan öğrencilere karşı öğretmenlerin ve çevrenin bakışının nasıl olduğuna ilişkin görüşler sorulmuştur. Bu soru öğretmenlere de “sınav puanları yüksek olan öğrencilere karşı tutumunuz ve algınız nasıl biçiminde sorulmuştur.” Öğrencilerin verdiği cevaplardan sınav puanları yüksek olan öğrencilerin ayrıcalıklı tutuldukları anlaşılmaktadır. Bu soruya verilen ifadelerden öğrencilerin birer yatırım aracı gibi görüldüğü, sınavlarda alınacak yüksek derecelerinde bu yatırımın karşılığı olacağı anlaşılmaktadır. Öğrenciler öğretmenlerin ve okul yönetimlerinin bu öğrenciler ile daha çok ilgilendiğini düşünmektedirler. Bu görüşlerinin şöyle ifade etmişlerdir;

…Zeki çocuk diyorlar, sınıflandırıyorlar… Kötü puan alanı da şımarık, tembel haylaz, kafası çalışmıyor şeklinde yaftalıyorlar. Toplumun çok sevdiği bir şey bu yaftalamak… Kategorize ediyorlar (Öğrenci3).

…Öğretmenler tabi ki ben her öğrencime eşit davranırım deseler de sınav puanları yüksek olan öğrencilere daha toleranslı yaklaşıyorlar. Onlar daha gözde görülüyor. Bunu da hak ediyorlar (Öğrenci4).

…Onlar daha çok seviliyor. Daha çok üzerine düşülüyor. Onun başarabileceği açık olduğundan öğretmenler onunla daha çok ilgileniyorlar (Öğrenci 11)

…Diğer arkadaşlar çalışıp alıyorlar. Çevrenin bakışı; her türlü bakış açısı değişiyor. Benim ablamdan daha zeki olduğum söylenirdi. Ama ablam Tıp fakültesini kazandıktan sonra bu bakış değişti. İnsanların ablama karşı aldığı tavırlar değişti. Sonuçta onda bir gelecek görmeye başladılar. Bütün hayatı değişti (Öğrenci 9).

…Başarılı öğrencilerin çok ayrı bir yeri oluyor. Öğretmenler başarılı çocuklara, biraz daha yüklenirsek daha iyi yerleri kazanacak, bizim reklamımız olur gözüyle yaklaşıyor. Bu çocuk başarıyor bazı şeyleri biz daha fazla ilgilenelim bununla, diğerleri zaten düşük diyorlar. Biraz adam kayırmaca gibi oluyor.

Kesinlikle daha çok seviliyorlar, özelikle tanımayanlar tarafından çünkü tanıyanlar başarısına bakmaz (Öğrenci13).

Öğrencilerin sınav puanları yüksek olan öğrencilerin ayrıcalıklı olduğu görüşlerine karşılık olarak öğretmenler sınavda notlarının öğrencilerine olan bakış açılarını etkilemediğini ifade etmişlerdir. Öğretmenlerin görüşlerinden sınavlardan yüksek puan alan öğrencilerin bunu çalışarak elde ettiğini düşündüğü anlaşılmaktadır. Ancak alınan görüşlerden bazı öğretmenlerin yüksek puan alan öğrencilere ayrıcalıklı davrandığını söylediği görülmüştür.

Bir öğretmen bunu şu şekilde ifade etmiştir.

…İster istemez bakışımız değişiyor… Sınavlarda yüksek alan çocuk çalışkan çocuk, düşük alan çocuk tembel çocuk gibi adlandırılıyor. Çok gayret gösterip düşük alan çocuk nadirdir. O yüzden sınav puanları yüksek olan çocuğa çalışıyor diye, ayrıcalıklı davranabiliyorsunuz. (Öğretmen4)

Ritzer’ e göre ekonomik bir üretimin başarısı elde edilen karın büyüklüğü ile ilgilidir.

Öngörülen karın daha azını elde etmek başarılı bir performans sayılmazken daha fazlasını elde etmek ve karın azamileşmesi her durumda iyi olarak görülmektedir. Karın azamileşmesi de her durumda daha çok sayıda ürün ve hizmet performansı ile ilişkilidir. Bu yüzden iktisadi rasyonalite’ye ilişkin ilkeler hesap edilebilen, sayılabilen ve nicelleştirilebilen değerlere vurgu yapar (Ritzer,2011).

Yapılan görüşmelerden öğrencilerin sınavlardan elde ettikleri sonuçları sürekli arttırma çabasında olduğu anlaşılmaktadır. Bir dersin sınavından alınan not, karnede başarılı sayılmaya yetse bile, öğrenciler için bu durum tatmin edici olmamaktadır. Öğrenciler deneme sınavlarında ne kadar yüksek puan alırlar ise o kadar başarılı görülmektedirler. Öğrencilerin görüşlerinden ailelerinin ve öğretmenlerinin de böyle bir beklentide olduğu anlaşılmaktadır.

Sınav puanlarının yeterli bulunmamasına ve azamileşmesine yönelik beklenti genel kanıdır.

Egemen iktisat anlayışının fayda, kar ve verimlilik ile kurduğu ilişki, eğitim sisteminde öğrenci ve öğretmenlerin not ile kurduğu ilişkiye bu bakımdan benzemektedir. Bu nokta ile ilgili bazı görüşler şöyle ifade edilmiştir.

…hep notlarımı yükseltmek isterim. Dershane sınavlarında “full”e yakın alan da var. Ama oturup çalışmaya devam ediyorlar. Hiç durmadan (Öğrenci2)…

…babamın benden beklediği mükemmele yakın değil… Mükemmel bir şeyler bekliyor. Sınavdan 95 aldım, neden 100 değil diye kavga ettiğimi hatırlıyorum mesela (öğrenci 7).

Bu bölümde sorulan diğer sorulardan öğrencilerin üniversite sınavına girecek olmasının öğretmenlerin ve öğrencilerin öğretmen ve öğrenme pratikleri üzerinde nasıl bir etki yaptığı anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu yüzden öğrencilere, sınava girecek olmanız ve üniversite sınavının test şeklinde olması, çalışma biçiminizi nasıl etkiliyor? Sorusu sorulmuştur. Öğretmenlere ise öğrencilerinin üniversite sınavına girecek olmasının öğretmenlik uygulamalarında nasıl bir etki yarattığı sorulmuştur. Alınan cevaplardan test sınavlarının ağırlığının artmasının ve üniversite sınavlarının test şeklinde yapılmasının öğrencilerin çalışma biçiminde önemli etki yaptığı görülmektedir. Yapılan görüşmelerden öğrencilerin üniversite sınavına girecek olmasının onların sürekli test sorusu çözmesine sebep olduğu anlaşılmaktadır. Görüşmelerden test sorularına bağlı kalmanın öğretmenlerin dersleri

istediği biçimde işlemesinin önünde etki yaptığı anlaşılmaktadır. Öğretmenler bu durumun özerkliklerini ortadan kaldırdığını söylemektedirler. Öğretmenler, bu durumun onların çalışma yoğunluğunu da arttırdığını ifade etmişlerdir.

…Dönem dönem etkiliyor. Sınav yaklaştıkça, fizik, kimya, matematik gibi branşlardaki öğretmenlere öğrenciler sürekli soru getiriyor. Sürekli soru çözdürüyorlar (Öğretmen1).

…Evet. Konuları yetiştirmek adına hızlanıyoruz. Anlaşılması güç bir konu olduğunda daha çok üzerinde durabilirdik. Ancak şimdi bunu yapamıyoruz. Konuların hepsi sınavda çıkıyor diye belirli noktaların üzerinde durup geçiyoruz (Öğretmen13).

…Öğrencilere işlediğimiz konuların aslında ne işe yaradığını anlatamıyoruz. Sadece sınavda çıkacak sorular çözebilmesi bizim için yeterli. Konuların felsefesi hakkında hiçbir şey öğretmiyoruz (Öğretmen5).

…Sınavsı olmasaydı sınıfın seviyesine göre kadar konu işlerdim. Şu kadarını yetiştirmem gerek gibi kaygım olmazdı. Hızlı bir şeklide konuları geçmek yerine onların istediği gibi, seviyesine göre anlatırdım. Sınavlar daha hızlı olmamıza sebep oluyor. Sözgelimi 2 saat polinomlarmı anlatılacak, belki o grup 2 saat için hazır değil, belki 4 saatte anlatacağız, belki 1 saatte bitireceğiz (Öğretmen 9).

…Lisesinde çalışırken tenefüs filan yapamazdık. Sabaha kadar test yetiştirmeye çalışırdık. Burada öğrencilerin seviyesi düşük on testle değil de bir kitapla gelmeniz yeterli oluyor (Öğretmen14).

Görüşmelerden çıkartılan sonuçlardan biri ise öğrencilerin üniversite sınavlarında soru çıkmayacak konuları öğrenme noktasında isteksiz davrandıklarıdır. Öğrencilerin bu düşünceleri onların eğitime ve öğrenmeye nasıl dışsal bir motivasyonla yaklaştığının ve eğitimin nasıl araçsallaştığını göstermektedir. Eğitimin bu şekilde araçsallaşması öğrencilerin öğretilenlere yabancılaşmasına neden olmaktadır. Dewey, öğretilecek içerin ve amaçların dışsallaşmasının hem zihinsel anlamda uyarıcı olmazken hem de öğretmen ve öğrenci çalışmalarını mekanik duruma sokarak köleleştirdiğini iddia etmiştir (Dewey, 1995). Buna ek olarak Zucker’de eğitim sisteminin nicel çıktılar üzerinden değerlendirilmesinin müfredatın nicel sonuçları üzerinden değerlendirilmesinin daha zor olduğu tarih, bilim, sanat, kültür ve diğer alanlara olan ilgiyi azalttığını ifade etmiştir. Müfredatta ölçülebilir ve test edilebilir olan edebiyat ve matematik gibi alanların ağırlık kazanması müfredatın daralmasına sebep olmuştur. Bu durum öğrencilerin ilgi alanları farklı olsa bile bu derslere daha fazla zaman ayırma zorunluluğunu doğurmuştur (Zucker,2005). Bu durumu aktaran düşünceler şöyle ifade edilmiştir.

…Bizim branş zaten sıkıntılı… Felsefeden sekiz soru çıkacak, düz lisede olsak biraz farklı olur ama.

Bizim öğrenciler psikoloji sorusu çözmüyorlar. Bizim çocukların hepsi, maşallah hukuk istiyor tıp istiyor. Bu dersleri anlatırken öğrenciyi anlatırken motive edemiyoruz. Sınav daha motive edici oluyor.

Ben burada öğrenciyi suçlayamam. Öğrenciyi müzik, resim, tarih, gibi dersleri kültür dersi diye çok önemsemezler, ben de yadırgamıyorum. Ben olsam, ben de öyle yapardım şu koşullarda. Öğrenciler direk sınavla ilgili olan derslere önem veriyorlar (Öğretmen1).

…Test tekniği ile sınavlar hazırlıyoruz. Onların dershanede karşılarına çıkan sorunlar ile ilgili çözümler bulmak zorunda kalıyoruz. O paralelde ders işlediğimiz oluyor. Özellikle üniversite sınavı, katsayısı yüksek olan dersler öğrencilerin daha fazla çalıştığı ve önem verdiği dersler oluyor (Öğretmen 6).

Görüldüğü üzere üniversite sınavının olması ve test usulü yapılan sınavların öneminin ve yoğunluğunun artması okul yaşantılarını oldukça önemli biçimde etkilemiştir. Burada öğrencilerin mümkün olduğunca çok soruyu, çok kısa zamanda doğru yanıtlamaları beklenmektedir. Eğitim faaliyetlerinin fabrikadaki montaj hattındaki imalat sürecine benzeşmekte olduğu ortaya çıkmaktadır. Öğrencilerin soruları mümkün olduğunca hızlı çözmesi gerekmektedir.

4.5.Öğretmen ve Öğrencilerin Yüksek Öğrenime Geçiş Sınavlarına Yönelik Görüşlerine