• Sonuç bulunamadı

Öğretmen ve Öğrencilerin Yüksek Öğrenimin Anlamı ve Değerine ilişkin Görüşlerine

tersi bir etki yaptığını açıklamışlardır. Bu sonuç eğitim sisteminin aynı zamanda bir iktidar aygıtı gibi işlediğine dair bir bulgu olarak kabul edilebilir.

… Eğitim insanları tektipleştirmek için yapılır. Şu an yapılanın hiçbir yararı yok, zaten yaratıcılığımı da köreltti, belki akademik eğitimde bir şeyler yapabilirim, yani bilimsel bir eğitim ortamı içerisinde bir şeyler olabilir. Aslında gelecek kaygısı için eğitime devam ediyorum, Toplumun belli kuralları var, tabuları var; okumasan şöyle olur, böyle olur gibi. Toplumun bireyden beklentileri var, evin olmalı, araban olmalı, eşin çocukların olacak. Biraz da annemizi babamızı kırmamak için eğitim alıyoruz (öğrenci2).

…Eğitimin amacı insanları tornadan geçirmek belirli bir kalıba sokmaktır; onları zihinsel olarak aynı seviyeye çekmek, yukardaysa onu da aşağıya çekmek ve piyasaya salmak bu koyunları. Ben eğitime hiç bir değer ve anlam yüklemiyorum. Ben şu anda güncel yaşanandan bahsediyorum. Bizim toplumumuzda eğitimin tek bir anlamı var. Bitirecek liseyi, meslek lisesini ya da üniversiteyi piyasaya eleman olacak. Çalışacak Ayrıca; Türkiye de nitelikli iş yapabilmenin iyi gelir elde etmenin ön koşulu olarak, özellikle orta ve dar gelirli ailelerin çocukları eğitimi çıkar yol olarak görüyorlar. Yani okuyalım iyi bir iş güç sahibi olalım (öğretmen10).

Görüşme yapılan öğretmenlerden bir tanesi eğitimin kendisi için ne ifade ettiği sorusuna tek cümle ile cevap vermiştir: “eğitimin benim için tek bir anlamı var, oda sınav”. Bu ifade aslında eğitimimin içeriğinin nasıl daraltıldığına dair net bir bulgu olarak görülebilir.

4.2.Öğretmen ve Öğrencilerin Yüksek Öğrenimin Anlamı ve Değerine ilişkin

Bu bölümde öğretmenlerin ve öğrencilerin yüksek öğrenim görmüş olmanın önemine ilişkin görüşlerine yer verilmiştir. Üniversite sınavına girecek öğrencilere neden üniversite eğitimi almak istedikleri sorulmuştur. Öğretmenlere ise onları üniversite okumaya yönlendiren motivasyonların neler olduğu sorulmuştur. Yapılan görüşmelerden yüksek öğrenim görmenin anlamına ilişkin düşüncelerin insan sermayesi kuramında bahsedilen eğitim anlayışı ile uyuştuğu olduğu görülmektedir.

…Günümüz koşullarında üniversite, birçok şeyin anahtarıdır. Güzel bir üniversiteden mezun olduğunuzda, güzel paralar kazanabilirsiniz, halk içerisinde güzel bir statünüz olur, hayata belki bir adım daha yaklaşırsınız. Kendi ayaklarınız üzerinde durabilirsiniz. Açıkçası üniversite mezunu değilseniz bir eş sahibi olmanız bile bayağı zor. Benim için hayatımda bir üst basamağa çıkmanın anahtarıdır (Öğrenci 7).

…Belirli bir standarda kavuşmak için gerekli, hem kişisel gelişim açısından hem de yaşam şartları açısından avantaj sağlamak için. Sosyal açından öğreneceğiniz birçok şeyi üniversite de kazanıyorsunuz.

…Küçük yaştan itibaren hep okumam gerektiği bir meslek kanamamın gerekliliğine şartlandırıldım.

Başka bir seçeneğim yok gibi düşünürdüm. Okuyacaktım. Ben bir memur ailesi çocuğuydum ailemin bana sunduğu başka bir gelecek alternatifim yoktu (Öğretmen7)

Öğretmen ve öğrencilerin eğitimin anlamına ve değerine ilişkin görüşleri ile yüksek öğrenim görmenin anlamı ve değerine ilişkin görüşlerinin birbiriyle örtüştüğü gözlemlenmektedir. Verilen cevaplardan insanların üniversite okumak istemesinin başlıca sebeplerinin, daha iyi bir gelir elde etmek, daha rahat koşullarda çalışmak, kolay iş bulmak ve toplumda ayrıcalıklı bir statü kazanmak olduğu görülmektedir. Özellikle öğrencilerin tamamı üniversiteden beklentilerini ekonomik göstergelerle gerekçelendirmişlerdir. Görüşleri alınan öğretmenlerden bazıları ise ekonomik sebeplerin yanı sıra belirli bir kültürü ve dünya görüşünü kazanmak için yüksek öğrenim görmek istediklerini ifade etmişlerdir. Bu görüşlerden bazıları şöyledir;

…Normalde olması gereken insanların kendini geliştirmesi olmalı. Bir konuda uzmanlaşması filan, şu an öyle değil tabi, özellikle şu an çevremizdeki insanların çoğu neden gitmek istediğini filan düşünmüyor. Kendilerine dayatılmış olan bir üniversiteye gitmelisin, üniversite bitirmesen işe almıyorlar diye, o yüzden onlarda zorunlu kalıyorlar üniversiteye. Ben aslında istediğim hayat tarzına ulaşabilmek için üniversite okumak istiyorum. Okumak bana mevki kazandıracaktır. Zaten eğer yüksek bir derecem olursa iş konusunda da rahatlık sağlıyor, her hangi bir noktada saygı görmek noktasında önemli (Öğrenci2).

…Türkiye de üniversite okumayana iş yok, iyi bir yaşam şartı yok, hatta üniversite okuyan kimselere dahi iyi bir yaşam şartı yok. Ben mesela tiyatro yapıyorum, ama başka bir bölümü okumak zorundayım.

Çünkü tiyatroya sanata değer verilmiyor (Öğrenci6).

…Bir işe sahip olmak, para kazanabileceğin bir meslek edinmek için okuduk üniversiteyi. , Toplumda bir statü elde etmek amaçladık. Çok zenginde olsa üniversite okumayan insanlar bunun eksikliğini yaşarlar üniversite okumak bir statüdür aynı zamanda (Öğretmen2).

Dardot ve Laval’ a göre neoliberalizm yalnızca bir ideoloji ve iktisadi politika olmanın çok ötesindedir. Onlara göre neoliberalizm yalnızca ekonomik ilişkileri düzenlemekle kalmaz, aynı zamanda toplum davranışlarının bütününü düzenleyen bir örgütlenme biçimidir. İktisadi Rasyonalite’nin nicelleştirme, öngörülebilirlik ve standardizasyon gibi boyutlarıyla toplumdaki bireylerin birbirleriyle sürekli olarak rekabet içerisinde yaşamasını sağlar.

Böylelikle toplumsal ilişkiler piyasa modeline göre düzenlenmiş olur ve iktisadi mücadelenin koşulları ortaya çıkar. Özellikle 1960’lı yıllardan itibaren iktisat insanın davranışlarının rekabet temelinde gerçekleşmesi gerekliliğini savunmuştur. Bu egemen anlayış yine bütün bu süreçte kamu politikalarını doğrudan etkilemiştir ve toplum bu paradigma üzerinden biçimlenmiştir (Dardot&Laval,2012).

Yukarıdaki düşüncelerden ve yapılan görüşmelerden yola çıkarak öğretmen ve öğrencilerin yüksek öğrenim görmek istemelerin altında yatan sebepler ekonomik temelli olduğu söylenilebilir. Görüşlerden üniversite eğitimi almadan bir iş sahibi olmanın pek mümkün olmadığını ortaya çıkmaktadır. Yüksek öğrenim görmeye bireyin daha rahat bir yaşam süsmesinin kapısını açacak bir anahtar gözü ile bakılmaktadır. Bölümün alt sorularından birisi olan “Üniversite mezunlarının toplumda daha rahat koşullarda yaşadığını ve ayrıcalıklı bir konumda olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusundan alınan yanıtlarda bir çeşitlilik ortaya çıkmıştır. Bazı görüşler işsizliğin çok yüksek olduğunu, üniversite mezunlarının çoğunun işsiz olduğunu vurgulamıştır. Ancak belirli üniversiteleri ve belirli programları bitirmiş olmanın bir ayrıcalık getirdiğine inanılmaktadır. Bazı görüşler ise neredeyse üniversite okumanın sıradan bir hale geldiği ve hiçbir anlamı olmadığı yönündedir.

Bu cevaplardan toplumda giderek artan bir işsizlik olduğu, toplumda statü elde edebilmek adına rekabetin kızıştığı ve ancak belirli şartlarda yüksek öğrenim görmenin kişiye avantaj sağlayacağı belirtilmiştir. Buna rağmen görüşlerde ortak olan her şeye rağmen üniversite bitirmiş olmanın ayrıcalıklı olduğu düşüncesidir.

…Ekonomik ve sosyal olarak üniversite mezunları daha rahat koşullarda, örneğin dayım ODTÜ Makine bölümünü bitirdi hem sosyal açıdan hem de ekonomik açıdan çok rahat olduğunu düşünüyorum ( Öğrenci6).

…Hayır. Son dönemlerde üniversite okuyup işsiz kalan çok insan var. Böyle olunca bir anlamı yok (Ögrenci14).

…Okuduğun bölüm ve üniversiteye göre değişir. İyi bir bölüm ve iyi bir üniversitede okursa ayrıcalıklı olur (Öğrenci11).

…Okuduğunuz üniversite ve alanlar çok etkili burada. Boğaziçi ve ODTÜ’den mezun olan ile taşra üniversitesinden mezun olanların standartları daha fazla. Zaten puan olarak ta çok farkları var. Buna bağlı olarak gelir ve statüleri çok değişiyor (Öğretmen 3).

Yapılan görüşmelerden elde edilen bulgulara göre öğrenciler ve öğretmenler, üniversite mezunlarının toplumda ekonomik ve sosyal anlamda kısmen daha ayrıcalıklı olduğunu düşünmektedirler. Buna bağlı olarak görüşmecilere yüksek öğrenim görenlerin toplumda ayrıcalıklı bir konumda olmayı hak edip etmediği sorulmuştur. Alınan cevapların tamamına yakını insanların yüksek öğrenim görmek için bir emek verdiği, sonucunda da toplumsal bir ayrıcalık kazanması gerektiğini düşünmektedirler.

…Bu ayrıcalığı kesinlikle hak ediyorlar, sonuçta sokakta boş boş dolaşıp hayatının en güzel yıllarında ders çalışan, hayatından feragat eden insanlar arasında bir fark olmalı kesinlikle. Bir yerlere gelen, okuyan insanlarla aynı kefede olmamalıdırlar. Hak ediyorlar (Öğrenci3).

…Fazlasıyla hak ediyorlar. Oruç tutmak gibi büyük bir fedakârlık bunun karşılığını almak ister insan ve almalıdır. Sonuçta herkesin katlanabileceği bir süreç değil. Kim sabahın sekizinde kalkıp okula dershaneye gitmek ister. Çoğu insanın isteyeceği bir şey değil ama sonucunda bir şeyler almalıdırlar.

Örneğin üniversite bitirip bir yere gelmiş olan insanların küçükken verdiği emek daha fazla, doktor kaç sene okuyor mesela (öğrenci8).

…Şart tabi bence olması gerekir. Hem emek veriyorlar hem de dirsek çürütüyorlar çünkü. Yüksek öğrenim yapmayan bir kişiyle kıyaslarken, aynı yerde çalışıyorlarsa üniversite mezunu olan ondan daha fazla desteklenmeli diye düşünüyorum. Üniversite mezunu donanım sahibidir, bilgilidir (Öğretmen5).

Görüldüğü üzere yüksek öğrenimle elde edilen toplumsal ayrıcalık meşru görülmektedir. Üniversite mezunlarının, üniversite okumayanlara göre daha çok emek verdiği düşünülmektedir. Aslında ortaya çıkan kafa emeğinin daha değerli görüldüğüdür. Fabrikada çalışan bir işçinin yaptığı iş ve harcadığı emek, yüksek öğrenim gören birisinin yaptığı işe göre daha değersiz görülmektedir. Öğretmenlerin ve öğrencilerin verdiği cevaplardan meritokratik toplum değerlerinin kabul gördüğü anlaşılmaktadır. Görüşlerine başvurulan

kişiler eğitim yolu ile üretilen toplumsal bir hiyerarşiyi olumlamaktadır. Bu yolla edinilen başarının ve pozisyonun bireysel bir hak etme olgusu olduğu düşünülmektedir. Öğretmenler ve öğrenciler emek verip çalışıldığı takdirde ekonomik ve sosyal anlamda bir ayrıcalıklı elde edilebileceğini düşünmektedirler.

4.3.Öğretmen ve Öğrencilerin Eğitimde Ölçme Değerlendirme Konusundaki