• Sonuç bulunamadı

Öğretmen ve Öğrencilerin Eğitimde Ölçme Değerlendirme Konusundaki Görüşlerine

kişiler eğitim yolu ile üretilen toplumsal bir hiyerarşiyi olumlamaktadır. Bu yolla edinilen başarının ve pozisyonun bireysel bir hak etme olgusu olduğu düşünülmektedir. Öğretmenler ve öğrenciler emek verip çalışıldığı takdirde ekonomik ve sosyal anlamda bir ayrıcalıklı elde edilebileceğini düşünmektedirler.

4.3.Öğretmen ve Öğrencilerin Eğitimde Ölçme Değerlendirme Konusundaki

ölçecekler ki? Belirli bir ölçüt konmuş; matematik yapabilmek, Türkçe yapabilmek yani bu ölçüte göre de biz de hazırlık yapıyoruz. Buna göre çalışıyoruz. Bunu ölçecek bir sınav olacak neticede (Ögrenci8).

…İki insanın eğitimini bilgi seviyesi sınav yoluyla karşılaştırıyoruz. Aslında iki rakibi birinden ayırmanın tek yolu sınavdır (Öğrenci13).

Ollman paranın birbirinden tamamen farklı birçok şeyi fiyat kategorisi üzerinden değerlendirebilmemizi sağladığını söylemektedir. Bu bakımdan Ollman sınavlar ile para arasında anlam bakımından bir ilişkinin olduğunu iddia etmiştir. Paranın nitelik bakımından birbirinden çok farklı özeliklerde olan nesneleri kıyasladığı biçimde, sınavlarda birbirinden çok farklı olan bireyleri puan ya da harf üzerinden kıyaslayabilme imkânı vermektedir.

Ollman’ın bu görüşleri dikkate alındığında iktisadi rasyonaliteye ilişkin nicelleştirme, hesaplanabilirlik, standardizasyon gibi boyutların eğitime ilişkin süreçlerde de kapsayıcı olacağı öne sürülebilir. Sınavlar metaların fiyatlara ilişkisine benzer bir biçimde, öğrencilerin de puanlara indirgendiği bir sürecin sağlayıcısı olarak görülebilir. (Ollman,2015).

Sınavların bireylerin eğitim yaşantısındaki önemi göz önüne alındığında, sınavlar üzerinden iktisadi rasyonaliteye ilişkin ilkelerin de eğitim yaşantılarını biçimlendirdiği iddiası tartışılabilir. Öğrencileri hakim ölçme değerlendirme sistemi ile bir sınav puanı olarak değerlendirilmektedir. Bu aynı zamanda onların çok farklı bireysel özelliklerinin de dikkate alınmayacağı anlamına gelmektedir. Bu yüzden görüşme yapılan kimi öğretmen ve öğrenciler ise eğitsel başarının ölçülemeyeceğini söylemişlerdir. Dolaysıyla bu öğretmen ve öğrencilerin verdiği yanıtlardan mevcut ölme değerlendirme anlayışına tamamen karşı olduğu ortaya görülmektedir. Bu görüşü savunan kişilere göre sınavlar ile ölçülen değerlerin herhangi bir anlamı yoktur. Görüldüğü üzere öğretmenler ve öğrenciler başarı kavramının anlamını soyut ve çok geniş bulmaktadırlar ve yalnızca belirli kriterler üzerinden yapılacak bir ölçme işleminin yanlış olacağını düşünmektedir. Bu görüşte olan görüşmecilerin verdiği yanıtlardan, insanların çok farklı niteliklere sahip olduğunu bu niteliklerin birbiri ile kıyaslanamayacağını düşündüğü görülmektedir. Öğretmenler ve öğrencilerin bir bölümü sınavın yalnızca bir eleme sistemi yarattığını bunun da rekabetçi bir yapı için gerekli olduğunu belirtmişleridir. Bu gruptakiler düşüncelerini şu şekilde ifade etmişlerdir.

…Elemek için yapılıyor. Başarı ölçülemez, bizden çok saçma şeyler isteniyor, en kolay verilen örnek şudur. Örneğin biz balığız, bizden ağaca çıkmamız isteniyor. Tamamen saçma. Türkiye’ de çok fazla öğrenci var. Amaç tamamen elemektir (Öğretmen2).

…Genel olarak sınavları çok saçma buluyorum. Başarı ölçülemez. Sonuçta ben tiyatrocu olmak istiyorum ilkokuldan beri. Tiyatro eğitimi alsaydım belki de ileride çok farklı olurdu bir Kemal SUNAL

çıkabilirdi diye düşünüyorum. Ben bu sınavları çok gereksiz buluyorum kesinlikle. Çok güzel bir karikatür görmüştüm; fille maymunu yan yana koymuşlar ikisinden de ağaca çıkmaları bekleniyor.

Ağaca tırmanan başarılı olacak deniyor. Sonuçta her insanın yeteneği faklıdır (Öğrenci6).

…Mevcut sistem bütün insanları tek bir kalıba sokarak, aynı şeyleri yapmasını bekleyerek değerlendiriyor. Parmak izlerimiz ne kadar farklı ise hepimiz o kadar farklıyız. Kimisi el işine yatkındır, zanaatkârdır anadan doğma, kimisi matematik problemlerini çözmeye yatkındır. Ama hepsinden aynı şeyi yapması bekleniyor. Kesinlikle adaletsiz bir ortam bence… Sınavların başarıyı ölçtüğünü düşünmüyorum. Okuduğunu anlamayı ve cevap vermeyi ölçüyor başka bir şeyi değil (Öğrenci 7).

…Adil bulmuyorum. Başarı ölçülemez. Ben ilkokulu bitirdiğimde öğretmenim annemi çağırıp bu kızın kafası çalışmıyor, bunu okula göndermeyin gereksiz masraf olur demiş. Ama ben o okuldan ODTÜ’ yü kazanan tek öğrenciyim. Demek ki biz insanların ne zaman nerde ne kadar başarılı olabileceğini bilemeyiz ve karar veremeyiz (Öğretmen 8).

Bazı görüşmeciler eğitim sisteminin ezber odaklı olduğunu ifade etmişlerdir. Bu sistemde öğrenciler kendilerine sunulan kalıp bilgileri ne kadar ezberlerse o kadar başarılı sayılmaktadır. Alınan yanıtlardan sınavlara hazırlanma çabasının, aynı zamanda öğrencileri çalışma koşullarına alıştırmayı ve onları itaat etmeye hazırladığını söyleyen ifadeler ortaya çıkmıştır. Bir öğrenci bu görüşünü şu biçimde ifade etmiştir.

…Hiç birisinin hiçbir şeyi ölçtüğünü düşünmüyorum. Sadece bazı şeyleri öğrencilere ezberletebildik mi? Yoksa ezberletemedik mi? Bize boyun eğdiler mi, verdiğimiz bu ağır sistemi bile kabul ettilerse, o matematik formüllerini bile ezberledilerse tamam, bizden olmuşlardır.

Bize dayatılan soruyu okumak, anlamak ve sorulara cevap vermek… Üniversiteye hazırlık aşamasında asla eğlenmememiz, arkadaşlarımızla takılmamamız bekleniyor. Ciddi olarak yüksek yerlere gelmemiz bekleniyorsa bunlar şart. 18 yaşında bir genç arkadaşlarıyla gezemeyecek, aşkı tadamayacak, birkaç tane farklı kitap (roman ya da ideolojik) okuyamayacak. Bunları yapamayacak sadece sorulara cevap verecek. Benim gördüğüm ilerde kullanılmaya hazır bireyler yetiştirmektir şu an ki sınav sisteminin amacı. Sorulara cevap verecek ama ben bunu neden yapıyorum diye sorgulamayacak insanlar yetiştirecek. Okuldaki eğitim eğer ki yaratıcılığı köreltmese ve ezber odaklı olmasa okul sınavları daha önemli olur. Bunların (testlerin) hiçbir önemi olmadığını düşünüyorum. Tamamen ezbere dayalı…

Buna değer biçen devletin kendisi, devlet bir değer biçiyor, biz de onu değerli görüyoruz. Sistem kendisi ölçütleri koyuyor biz de ona uymak zorunda kalıyoruz(Öğrenci12).

Swingewood’un açıkladığı meritokratisi kavramına göre doğada teknik başarıya dayanan bir hiyerarşi, konum ve ilerleme sistemi vardır. Toplumsal pozisyonların belirlenmesinde bireylerin başarı, zekâ ve yetenek gibi özellikleri belirleyicidir ve bu özellikler açısından en gelişkin bireyler toplumsal hiyerarşide üst konumlarda olacaklardır.

Aynı zamanda meritokrasi kavramı bazı mesleklerin işlevsel bakımdan daha önemli olduğunu

iddia eder. İşlevsel olarak daha değerli görülen bu meslekler en yetenekli bireyler tarafından yapılmalıdır, dolayısıyla bu kişilerin iyi eğitim almaya yönlendirildiği bir ödül sistemine dayanır. Yetenekli ve başarılı olan bireylerin üst toplumsal konumlara yerleştirilmesi kapitalist ideoloji içerisinde de meritokrasi kavramı ile açıklanmaktadır (Swingewood,1998).

Eğitim süreçlerindeki ölçme değerlendirme uygulamalarının ve bu bağlamda sınavların varlığının, toplumdaki meritokratik yapının oluşmasına önemli bir dayanak oluşturduğu söylenebilir. Meritokratik ve dolayısıyla hiyerarşik bir biçimde kurulan toplum düzenindeki eğitim süreçlerindeki ölçme ve değerlendirme uygulamalarının varlığı daha anlaşılır görünmektedir. Bu doğrultuda bazı görüşmelerden de anlaşıldığı üzere, mevcut eğitim sisteminde sınavlar bir zorunluluk olarak görülmektedir. Toplumda belirli işleri yapacak en iyi kişilerin ancak bu yolla belirlenebileceği düşünülmektedir. Öğretim programlarında kontenjanların sınırlı oluşu da bir eleme yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu problemi çözmenin en adil etkili çözümü sınav yapılması gereğidir. Bu görüşü doğrulayan ifadelerden bazıları şöyledir.

…Öğrenci sayısı artıyor eleme yapmak zorundasın eleme yapmanın en kolay yolu da sınav yapmak (Ögrenci8).

…Bir şeklide ölçülmesi gerekiyor ve en kolay yöntem budur. Bir şekilde bir iş yapılacak ve bu işi yapacak en iyi insanlar seçilecek bunun için sınavlara ihtiyaç vardır (Öğrenci11).

…Arz talep mi diyelim. Bir kere üniversiteye giren öğrenci sayısı arttı mezun çok olduğu için sınavlarla elemek istiyorlar (Öğretmen5).

Görüşmelerden kimi öğretmen ve öğrencilerin eğitim sistemimizde ölçme değerlendirme uygulamalarının yanlış uygulandığı düşüncesinde olduğu anlaşılmaktadır.

Öğretmenlerin verdiği cevaplardan yapılan sınavların öğrencilerin akademik niteliğini ölçmekten uzak olduğunu düşündüğü anlaşılmaktadır. Bu öğretmenler mevcut ölçme değerlendirme anlayışının yalnızca öğrencilerin anlatılan konuları ne kadar ezberleyebildiğini ortaya çıkardığını ifade etmektedirler. Bu görüşte olanlar birtakım düzenlemeler ve farklı uygulamalarla daha adil bir eleme sistemi olabileceğini ifade etmişlerdir. Bu görüşlerden bazıları şöyledir;

Planlama sıkıntıları diğer alanlarda olduğu gibi eğitimde de var. Biz de kâğıt üzerinde her şey çok iyi ama pratikte öyle olmuyor. Ölçme değerlendirme de aynı durum söz konusu, ölçme değerlendirme de aynı durum söz konusu. Öğretmenlerin çok iyi ölçme değerlendirmeci olduklarını düşünmüyorum (Öğretmen 1).

Herkesin kendine göre yetenekleri vardır. Bu eğer uzmanlar tarafından değerlendirilebilirse daha verimli olur. İnsanı sevdiği işte çalışmak dada çok mutlu eder (Öğrenci4 ).

4.4.Sınavların Öğrenci ve Öğretmenlik yaşantılarına Etkilerine İlişkin Bulgular ve