• Sonuç bulunamadı

A. Hz Ali’nin Siyasî Mücadelesinde Muhammed b Hanefiyye’nin Yeri 80

3. Sıffin Savaşı 89

Hz. Ali, Cemel savaşından sonra Kufe’ye yerleşti ve kendisine biat etmekten imtina eden Muâviye’ye karşı savaş hazırlıklarına yeniden başladı. Neticede Fırat nehri kıyısındaki Sıffin bölgesinde karşı karşıya gelen iki ordu, su yüzünden çıkan ufak çaplı bir çarpışmanın ardından iki ay boyunca aralarında ciddi bir olay yaşanmadan bekledi. Bu süre zarfında iki tarafın elçileri karşılıklı gidip geliyordu. Hz. Ali, Muâviye’yi kendisine biat etmeye çağırıyor, Muâviye ise Hz. Osman’ın katilleri kendisine teslim edilmedikçe biat etmeyeceğini sürekli tekrarlıyordu. Hz. Ali’nin bu şartı yerine getirmesi nerdeyse imkansızdı. Çünkü her seferinde sayıları yirmi bini aşan bir gurubun hep bir ağızdan “Osman’ı biz öldürdük” diye bağırması, onun işini zorlaştırıyordu.48

Bu sefer de karşılıklı müzakereler sonuç vermedi ve 37/657 senesinde Muharrem ayının bitmesiyle birlikte Hz. Ali, savaş ilan etti ve ordusunu savaş konumuna soktu.49 Mübareze şeklinde başlayan savaş giderek kızıştı ve en şiddetli

çarpışmalar, Leyletü’l-Herîr diye anılan ve savaşın gece yarılarına kadar sürdüğü gün yaşandı.50 Gece boyunca devam eden yoğun ok atışı nedeniyle meydana gelen

vızıltıdan dolayı bu adı almıştı.51

47 Bk. Meclisî, XXXVII, 5-6. 48 Dîneverî, s. 159-160.

49 Minkarî, Nasr b. Muzâhim (212/827), Vak’atu Siffîn, thk. A. M. Harun, Beyrut 1990, s. 202. 50 Minkarî, s. 748; Dîneverî, s. 174.

Cemel savaşında tecrübe edinmiş olan Muhammed b. Hanefiyye, bu savaşta daha aktif bir rol oynamış ve farklı görevler üstlenmiştir. Cemel savaşında olduğu gibi bu savaşta da sancaktarlık yaptı.52 Ayrıca onun, zaman zaman birlik komutanlığı

görevi yaptığını da görüyoruz.53

Teke tek ve küçük guruplar arasındaki çarpışmalarla başlayan savaşın dördüncü gününde Muhammed b. Hanefiyye ile Ubeydullah b. Ömer b. Hattâb karşı karşıya geldiler.54 Bir çok kaynağın değindiği bu karşılaşma, ikisinin başında bulunduğu birliklerin şiddetli çarpışmalarıyla başladı. Minkarî’nin aktardığına göre iki gurubun şiddetli çarpışmasından sonra Ubeydullah b. Ömer, Muhammed b. Hanefiyye’ye mübareze teklifinde bulundu. O da bu teklifi kabul etti ve atından inerek ona doğru yürüdü. İkisinin birbirlerine yaklaştığını uzaktan fark eden Hz. Ali, çevresindekilere onların kim olduğunu sorup durumu öğrenince hemen atını harekete geçirdi ve İbnü’l-Hanefiyye’ye seslenerek onu durdurdu. Hz. Ali, atını ona teslim ederek kendisi Ubeydullah’ın karşısına çıktı. Ancak Hz. Ali ile dövüşmek istemeyen Ubeydullah, geri çekilip gitti. İbnü’l-Hanefiyye, kendisine engel olan babasına

“Vallahi eğer beni bıraksaydın onu öldürebilirdim.” deyince Hz. Ali, bundan emin

olamadığını söyledi. Bunun üzerine İbnü’l-Hanefiyye, babasına dengi olmayan Ubeydullah’ın karşısına çıkmasının uygun olmadığını ifade ederek: “Eğer babası

karşına çıksaydı onunla dövüşmeni isterdim.” dedi. Hz. Ali ise Hz. Ömeri rahmetle

anarak bu işe onu karıştırmamasını ve onun hakkında kötü konuşmamasını tavsiye etti.55 Hz. Ali, bu savaşta oğulları Hasan, Hüseyin ve Muhamed b. Hanefiyye’ye mübareze izni vermediği gibi İbn Abbâs ve onun kardeşlerine de mübareze izni vermiyor, onların savaş meydanına çıktığını fark ettiği anda hemen arkalarından o da çıkıyordu.56

Ertesi gün savaş iyice kızıştı ve Hz. Ali’nin sağ kanadı yenilgiye uğrayıp dağıldı. Neredeyse yanında oğulları Hasan, Hüseyin ve Muhammed dışında hiç

52 Bk. İbn Sa’d, V, 93.

53 Bk. Belâzurî, III, 85; İbn Şehraşûb, III, 168; Meclisî, XXXII, 506-507.

54 Belâzurî, III, 85; İbnü’d-Devadarî, Ebû Bekir b. Abdillah (732/1332), Kenzü’d-Dürer ve Câmiü’l-

Gurer, thk. M. Said Cemaleddin, Kahire1981, III, 373.

55 Minkarî, s. 221. Bk. Dîneverî, s. 163; Taberî, s. 847; Mes’ûdî, II, 388; Miskeveyh, I, 519-520;

İbnü’l-Esîr, s. 433; İbn Ebi'l-Hadîd, V, 120; Nüveyrî, XX, 119.

kimse kalmadı. O da diğer kanada, Rabia kabilesinin bulunduğu yöne doğru hareket etti. Omuzlarının üzerinden oklar uçuşuyordu. Oğulları, kendilerini siper ederek onu koruyorlardı.57 Ancak Hz. Ali, bu durumdan hoşlanmamış, onları kenara çekip

ilerlemek istiyordu. İşte bu hengamede Ahmer adındaki bir Benî Ümeyye kölesi, onların karşısına çıktı. Hz. Ali’nin Keysân adlı kölesi ona saldırdı. Ancak Ahmer, onu öldürdü ve Hz. Ali’ye doğru harekete geçti. Hz. Ali de onun üzerine yürüdü ve onu tutup yere serdi. Bu arada Hz. Hüseyin ile Muhammed b. Hanefiyye, babalarının yardımına koştular ve kılıçlarıyla adamı vurup öldürdüler. Hz. Hasan ise olaya müdahil olmamış, onları seyretmekle yetinmişti.58

Leyletü’l-Herîr’in yaşandığı gün Hz. Ali, yerlerinde durup direnen Gassân kabilesinin üzerine Muhammed b. Hanefiyye’yi emrine verdiği bir birlikle gönderdi. Yavaş bir şekilde onlara yaklaşmasını ve yanlarına vardığında emrini beklemesini emretti. O da söyleneni yaptı. Hz. Ali, yanına topladığı bir gurupla onun peşinden gitti ve hep birlikte düşmanın üzerene saldırıp onları yerlerinden sürdükleri gibi onlardan bir çok kişiyi de öldürdüler.59

İbnü’l-Hanefiyye, bu savaşta silahlı mücadelenin yanı sıra propaganda faaliyetlerinde de bulunmuş ve hem şiir hem de hitabet sanatındaki maharetini ortaya koymuştur. Sıbt İbni’l-Cevzî’nin anlattığına göre bir gün Eşter b. Malik, İbnü’l- Hanefiyye’den öne geçip Hz. Ali’yi öven bir konuşma yapmasını istedi. O da iki cephenin ortasına çıktı ve Muâviye’nin askerlerine yönelerek gayet edebî bir konuşma yaptı. İbnü’l-Hanefiyye, bu konuşmasında Şamlıları nifakla suçlayarak onları cehennemle korkutmuş ve babası Hz. Ali’nin Müslüman olmadaki önceliği, neseb bakımından Rasûlullah’a olan yakınlığı, hicret sırasındaki fedakarlığı, Uhud’da Rasûlullah’ı yalnız bırakmaması ve Hayber’de gösterdiği kahramanlığa atıfta bulunarak hilâfetin onun hakkı olduğunu vurguladı ve Şamlıları ona biat

57 Minkarî, s. 288; Dîneverî, s. 189; İbnü’l-Esîr, s. 433. 58 Minkarî, s. 249; Taberî, s. 849; Miskeveyh, I, 525.

etmeye çağırdı.60 Onun bu konuşması oldukça beğenilmiş ve hitabetteki üstünlüğü her iki gurup tarafından kabul görmüştü.61

Yine şiddetli çatışmaların gece yarısına kadar vuku bulduğu ve her iki taraftan bir çok kişinin öldüğü gün, taraflar öldürülen arkadaşlarını defnetmeye çalışırken Amr b. As ve oğlu Muhammed de öldürülmüş askerleri arasında dolaşarak onları öven şiirler okuyorlardı. Onları duyan Muhammed b. Hanefiyye de onlara nazire yaparak, övünecek bir şey bulamayacakları hesap gününü hatırlatan şiirler okudu.62

Sıffın savaşına katılanlar, Müslüman bir topluluğa karşı savaşmanın meşruiyeti problemi ile karşılaşmışlardı. Bu savaşta Hz. Ali tarafında yer alan ve “Ya Ebâ

Yakazan! Rasûlullah, Müslüman oluncaya kadar insanlarla savaşın, Müslüman olunca artık kanları ve malları benden yana korunmuştur, buyurmadı mı?”

şeklindeki bir soruya muhatap olan Ammâr b. Yasir, kendilerine karşı savaştıkları kişilerin aslında Müslüman olmadıklarını ve onların küfürlerini gizledikleri şeklinde bir cevap vermiştir.63 Muhammed b. Hanefiyye’nin de aynı soruya benzer bir cevap vererek “Rasûlullah, Mekke’nin fethinde vadinin yukarısından ve aşağısından

onların üzerine gelip vadiler askerlerle dolunca bir çıkış yolu buluncaya kadar teslim oldular, Müslüman göründüler.” dediği görülmektedir.64 Minkarî’nin verdiği bu bilgi eğer doğru ise onun bu cevabı, tarafların söz konusu savaşa hangi duygu ve düşünceler ile katıldıklarını ortaya koyması açısından oldukça önemlidir.

Neticede Savaş, Muâviye’nin aleyhine seyrettiği halde Amr b. As’ın devreye soktuğu dahiyane fikir, dengeleri Hz. Ali’nin aleyhine çevirdi. Mızrakların ucuna asılan Mushaflar, Hz. Ali’nin ordusunu durdurmaya yetmişti.65 Hz. Ali, ordusundaki

mutaassıp ve düzensiz bir gurubun zoruyla Muâviye’nin teklif ettiği tahkimi kabul etmek durumunda kaldı. Yapılan anlaşma neticesinde ertesi yıl Ezruh’ta toplanan hakemler, bir sonuca varmadan, hatta işi daha da zora sokarak dağıldılar. Muâviye’nin planı tutmuş, artık Hz. Ali’nin ordusunda birlik ve düzen kalmamıştı. 60 Bk. Sıbt İbni’l-Cevzî, s. 266-268. 61 Sıbt İbni’l-Cevzî, s. 268. 62 Bk. Minkarî, s. 371. 63 Minkarî, s. 215. 64 Minkarî, s. 216. 65 Bk. Minkarî, s. 482; Dîneverî, s. 175.

Zafere ramak kala savaşı durdurup Hz. Ali’yi tahkime zorlayan gurup, bu sefer Hz. Ali’yi tahkime katıldığı için suçlamış ve ondan ayrılarak ona karşı cephe almışlardı.66

Netice itibariyle Muhammed b. Hanefiyye, Cemel savaşında olduğu gibi Sıffin savaşında da babasının yanında yer almıştır. Şiddetli çarpışmaların günlerce sürdüğü bu savaşta aktif olarak görev üstlenmiş, bazen sancaktarlık bazen de birlik komutanlığı yapmıştır. Sıcak çatışmalara girmekten çekinmemiş, babasının verdiği görevleri başarıyla yerine getirmiş ve kardeşleriyle birlikte zor zamanlarda babasını korumayı bilmiştir. Diğer yandan davasının haklılığına gönülden inanmış ve bunun propagandasını yapmaktan geri durmamıştır. Hz. Ali de Cemel savaşına nazaran bu savaşta onu tehlikeli yerlere sürmekten kaçınmış, hem onu hem de kardeşleri Hasan ile Hüseyin’i kollamaya gayret etmiştir. Nitekim, savaş sona erip Kufe’ye döndükleri sırada Hz. Ali, niçin sonuna kadar savaşmadığı yönündeki soru ve eleştirilere cevap verirken Hasan ile Hüseyin’i işaret ederek onların öldürülüp Rasûlullah’ın neslinin kesilmesinden korktuğunu, Muhammed b. Hanefiyye ile Abdullah b. Cafer’i de göstererek onların öldürülmesinden çekindiğini ve onlara acıdığını ifade etmiştir.67