Hac mevsiminde Mekke’de bir araya gelen bir gurup Haricî, İslâm dünyasının içinde bulunduğu durumu müzakere ettiler ve Nehrevân’da katledilen arkadaşlarını andılar. Toplantı neticesinde bütün olanların müsebbibi olarak gördükleri Hz. Ali, Muâviye ve Amr b. As’ı öldürme kararını aldılar. Hz. Ali’yi Abdurrahman b. Mülcem, Muâviye’yi Burak b. Abdillah, Amr b. As’ı da Amr b. Bekir öldürecekti.78
74 Dîneverî, s. 194-195; Taberî, s. 873. 75 İbn Sa’d, V, 93.
76 İbn Sa’d, V, 93.
77 Minkarî, s. 479; Hasîbî, s. 233.
78 Belâzurî, III, 249; İsfahânî, Ebü’l-Ferec Ali b. Hüseyin (356/967), Mekâtilu’t-Tâlibiyyîn, thk.
Hz. Ali’yi öldürmek üzere Kufe’ye giden Abdurrahman b. Mülcem, orada Katâm adlı bir kadınla evlendi. Bu kadın, Haricî görüşüne sahip olup babası, kardeşi ve amcası Nehrevân savaşında Hz. Ali tarafından öldürülmüştü. Onun için Katâm, İbn Mülcem’den mehir olarak üç bin dirhem, bir köle ve bir cariyenin yanı sıra Hz. Ali’nin öldürülmesini istedi.79
İbn Mülcem, Katâm’ın yardımcı olmaları için hizmetine verdiği Verdân ve Şebîb ile birlikte kararlaştırılan günün sabah namazında pusu kurdular. Sabah namazına çıktığı sırada saldırıya uğrayan Hz. Ali, İbn Mülcem tarafından boynundan vuruldu (17 Ramazan 40 / 24 Ocak 661).80 İbn Mülcem, hemen yakalanıp etkisiz hale getirildi. Kaçmayı başaran Şebîb, izini kaybettirdi. Verdân ise kaçtığı sırada hareketlerinden şüphelenip durumu öğrenen bir akrabası tarafından öldürüldü.81 Aynı şekilde suikasta uğrayan Muâviye yaralı olarak kurtulmuş, Amr b. As ise o gün hasta olduğu için onun yerine namaz kıldırmaya giden Hârice b. Huzâfe öldürülmüştü.82
Hz. Ali vurulduğu sırada camide bulunan Muhammed b. Hanefiyye, o gün yaşananları şöyle anlatıyor: “Vallahi ben, Ali’nin vurulduğu gece büyük camide
namaz kılıyordum. Kapıya yakın bir yerde durup namaz kılan çok sayıda Mısırlı adam vardı. Onların arasındaydım. Gece boyunca bıkmadan aralıksız kıyam, ruku ve secde edip duruyorlardı. Sonra Ali, sabah namazı için çıktı ve ‘İnsanlar! Namaza, namaza!” diye seslendi. Bilemiyorum, bu sözleri kapıdan çıktıktan sonra mı yoksa çıkmadan mı söyledi, bir de baktım ki bir şey parladı ve ‘Ya Ali! Hüküm Allah’ındır, senin ve arkadaşlarının değil!’ diye bir ses işittim. Adından bir kılıç gördüm, sonra bir daha!.. Sonra Ali’nin ‘Adamı kaçırmayın!’ dediğini duydum. Her taraftan insanlar onun üzerine saldırdılar. Çok geçmeden İbn Mülcem’i yakalayıp Ali’nin yanına götürdüler. Ben de diğer insanlarla birlikte içeri girdim. Ali’nin, ‘Cana can!
el-İmâme ve’s-Siyâse, İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdu
79 llah b. Müslim (276/889)’e nispet
Şîrî, Kum 1413, I, 180; Dîneverî, s. 197. edilmektedir, thk. Ali
80 Belâzurî, III, 253. 81 Belâzurî, III, 254. 82 Ya’kûbî, II, 212.
Eğer
tsız olup endişelenirler. Fakat İbnü’l-Hanefiyye, “Bırakın onu. Yemin
ederim
a Hz. Ali, İbn Mülcem’i çağırıp kılıcını zehirl
p ıkmalarını
ben ölürsem beni öldürdüğü gibi onu da öldürün. Eğer sağ kalırsam, o zaman onun hakkındaki kararımı veririm.’ dediğini duydum.”83
Bu olaydan daha önce Muhammed b. Hanefiyye, İbn Mülcem’i görmüş ve hareketlerinden şüphelenmişti. Rivayete göre İbnü’l-Hanefiyye, Hasan ve Hüseyin’le birlikte bir gün hamamda yıkanırken yanlarına İbn Mülcem girer. Hasan ve Hüseyin, ondan raha
ki onun sizden istediği bundan daha büyük bir şeydir.” diyerek onları
yatıştırır.84
Bu şekilde İbn Mülcem’i tanıyan Muhammed b. Hanefiyye, esir olarak babasının yanında onu gördüğünde, “Ben, bugün onu hamamda yanımıza
girdiğinden daha çok tanıyor değilim.”85 şeklinde tepkisini ortaya koymuş ve onun böyle büyük bir hadiseye sebebiyet verebileceğini daha önceden tahmin ettiğini ifade etmiştir. Aslında İbn Mülcem’in kılıcını zehirlediği ve bir suikast hazırlığında olduğu ihbarı, Hz. Ali’ye ulaşmıştı. Fak t
emesinin sebebini sorduğunda, “Benim ve senin düşmanın için” şeklinde bir cevap verince onu serbest bırakmıştı.86
Halk, ölüm döşeğindeki Hz. Ali’ye şayet vefat ederse Hz. Hasan’a biat edip etmemeleri konusunu sordu. O da bu konuda ne lehte ne de aleyhte bir şey söylemek istemediğini ifade etti ve Hasan ile Hüseyin’i yanına çağırdı.87 Onlara Allah’tan korkmaları, Dünya hayatına aldanmamaları, haktan ayrılmamaları, zalimin karşısında mazlumun ise yanında olmalarını ve Kur’ân ile amel etmelerini tavsiye etti. Ardından Muhammed b. Hanefiyye’ye baktı ve “Kardeşlerine yaptığım vasiyeti
duydun mu?” diye sordu. O da “evet” deyince “Ben, aynısını sana da vasiyet ediyorum. Ayrıca kardeşlerine saygılı olmanı vasiyet ediyorum. Çünkü onların, senin üzerindeki hakları büyüktür. Onlardan habersiz hiçbir şey yapma.” dedi. Sonra
Hasan ile Hüseyin’e döndü ve onlara Muhammed b. Hanefiyye’ye sahi ç
84 uhammed
t 1997, III, 300. elâzurî, III, 254; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, III, 300.
83 Taberî, s. 895.
İbn Sa’d, III, 35; Belâzurî, III, 254; İbnü’l-Esîr, İzzüddin b. Ebi’l-Hasen Ali b. M (630/1232), Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, thk. H. M. Şeyha, Beyru
85 İbn Sa’d, III, 35; B 86 Nüveyrî, X, 212.
vasiy
bbâs ve birkaç kişi daha vardı. Haricilerin, cenazeye bir za
in geçip
rultusunda hareket etmiş ve
et etti ve “O sizin öz kardeşinizdir, babanızın oğludur. Babanızın onu ne kadar
sevdiğini biliyorsunuz.” diyerek ona olan sevgi ve bağlılığını vurguladı.88
Hz. Ali, suikaste uğradıktan iki gün sonra vefat etti.89 Muhammed b.
Hanefiyye, onun techiz ve tekfininde bulunduğu gibi katilinin cezalandırılması konusuna da müdahil oldu. Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Abdullah b. Cafer ve Muhammed b. Hanefiyye, onun cenazesini yıkadılar ve onu kefenleyip defnettiler. Defin sırasında Abdullah b. A
rar vermesinden korkulduğu için daha insanlar sabah namazından çıkmadan gizli bir şekilde defnedildi.90
Bu gizlilik, daha sonraları kabrinin nerede olduğu problemini beraberinde getirdi. Konuyla ilgili ortaya atılan görüşleri sıralayan Sıbt İbni’l-Cevzî, Hz. Ali’nin
“bugün Necef’te ziyaret edilen yerde” medfun olduğunu ve Ebû Nuaym el-
İsfahanî’nin “Necef’teki Muğîre b. Şu’be’nin kabridir. Eğer ziyaretçileri, bunu
bilselerdi onu taşlarlardı.” şeklindeki ifadesinin gerçeği yansıtmadığını
anlatmaktadır.91 Muasır Şiî âlimlerden Murtaza el-Mutahharî de büyük bir gizlilik içinde defnedilen Hz. Ali’nin kabrinin Necef’te olduğunu belirterek, vefatından yaklaşık yüz yıl sonra Abbâsîlerin iktidara gelmesiyle birlikte Haricî tehlikesin
artık kabre yönelik bir tehlike kalmayınca, aslında aile fertleri tarafından yeri bilinen kabrin ilk defa İmam Sadık tarafından halka gösterildiğini ifade etmektedir.92
Hz. Ali, Hz. Hasan’a yaptığı vasiyetinde eğer vefat ederse katilini tek darbeyle vurup öldürmesini, ona kesinlikle müsle yapmamasını tenbih etmiş ve Rasûlullah’ın
“Müsle yapmaktan sakının, kuduz bir köpeğe bile!..” buyurduğunu ifade etmişti.93
Hz. Hasan da onun ölümünden sonra bu vasiyet doğ
Taberî, s. 896; İbnü’l-Esîr, s. 461. Bk. Müberred, III, 1168; İbn A’sem, I, 508; Şeyh Müfîd, Ebû Abdillah Muhammed b. Muhammed (413/1022), el-Emâlî, thk. H. Veli – A. Ekber el-Ğifarî, Beyrut 1993, s. 222; İbn Ebi’l-Hadîd, XX, 445. Ayrıca Hz. Ali’nin, Sıffi
88
n Savaşı dönüşünde Muhammed b. dığı söylenen vasiyet için bk. Korkmaz, Sıddık, “Hz. Ali’nin Oğlu Muhammed b.
siyeti”, SÜİFD, Güz 2007, sy. 24, s. 97-142. î, s. 163-164. immeti’l-Athâr, Beyrut 1992, s. 46. Hanefiyye’ye yaz el-Hanefiyye’ye Va 89 Ya’kûbî, I, 213. 90 Belâzurî, III, 257. 91 Sıbt İbni’l-Cevz
92 Mutahharî, Murtaza, Min Hayati’l-E 93 Taberî, s. 896.
katilin
m
ğer yandan İbnü’l-Hanefiyye’nin, katilin hedef tahtasına oturtulup ok
yağm iği de söyleniyor.98 Ancak onun bu teklifi de kabul
görmemiştir.
II. Hz. Hasan İle İlişkisi