• Sonuç bulunamadı

olayın failleri ve müsebbiplerine karşı büyük bir öfke birikimine sebep olmuştur. Bu

. Makrîzî, el-Mukaffâ, VI, 279. VI, 280.

14 Belâzurî, III, 469. Ayrıca bk 15 İbn Kesîr, V, 667.

neden davet etmiştir.18 nları Şam’a davet ektupta şöyle

le Yezîd, halife olarak meseleyi en az hasarla atlatmak için büyük bir gayret sarf etmiştir. Bu çerçevede, bir yandan Şam’a getirilen Kerbela esirlerine gayet iyi muamele ederek onların gönüllerini almak için büyük bir çaba harcarken,17 diğer

yandan İslâm dünyasında büyük bir saygınlığı olan Benî Hâşim’in önde gelen şahsiyetlerinden Abdullah b. Abbâs ve Muhammed b. Hanefiyye’ye birer mektup göndererek onları Şam’a

Bilindiği gibi Kerbela olayının yol açtığı ilk siyasî reaksiyon, Abdullah b. Zübeyr’in Yezîd’e karşı yeni bir isyan sürecini başlatarak Hicaz bölgesinde kendi adına biat almaya başlaması olmuştur. Abdullah b. Zübeyr, bu süreçte Abdullah b. Abbâs ve Muhammed b. Hanefiyye’yi kendisine biat etmeye davet etmiş, fakat her ikisi de bu teklifi reddetmişlerdi. Onların bu tutumundan oldukça memnun olan Yezîd, hem bu davranışlarından dolayı onlara teşekkür etmek hem de o

etmek için birer mektup yazdı.19 Yezîd, böylece hem İbn Zübeyr’in etrafında içten içe büyüyen muhalefet hareketini durdurmuş olacak, hem de Benî Hâşim’le olan kırgınlığı gidererek onları kendi tarafına çekmek suretiyle Kerbela olayının istismar edilerek yeni olayların meydana gelmesinin önüne geçmiş olacaktı.

Yezîd, o sıralar Medine’de olan Muhammed b. Hanefiyye’ye yazdığı m

diyordu: “Ben, hem bana hem de sana, rızasına nail olacak salih ameller ihsan

etmesini Allah’tan diliyorum. Bugün ben, Benî Hâşim’in içinde senden daha akıllı ve âlim, anlayış ve hikmet sahibi, her türlü kötülük ve kirden uzak, Allah’ın hayır üzere yarattığı bir karaktere sahip, güzel ahlak ve fazilet sahibi birini bilmiyorum. Biz, senin hem yanımızda hem de gıyabımızda bütün bu özeliklere sahip olduğunu eskiden beri biliyoruz. Bununla birlikte sizinle görüşmeyi, sizi görmenin ve görüşlerinizi almanın zevkini tatmayı çok arzu ediyoruz. Eğer uygun görürseniz bu mektubumu aldıktan sonra güven ve gönül rahatlığıyla bize geliniz. Allah, işlerinizde yardımcınız olsun ve günahlarınızı bağışlasın. Allah’ın selamı ve bereketi üzerinize olsun.”20

-Mihen, thk. Y. V. el-Ceburî,

II, 85.

17 Ebü’l-Arab et-Temimî, Muhammed b. Ahmed (333/945), Kitabü’l

Beyrut 1988, s. 149.

18 Hatîbü’l-Havârizm,

19 Bk. Belâzurî, V, 321; İbn A’sem, II, 191. 20 İbn A’sem, II, 191.

Daha önce Muâviye’nin ona hitaben kullandığı övgü dolu cümlelere benzerliğiyle dikkat çeken bu mektup, İbnü’l-Hanefiyye’ye ulaştığında oğulları Abdullah ve Cafer’i çağırarak onlarla konuyu istişare etti.21 Oğlu Abdullah, Yezîd’e

güvenilemeyeceğini belirterek ona gitmemesini söyledi.22 Ancak diğer oğlu Cafer,

“Yezîd, yazdığı mektupta sana iltifatlarda bulunmuş” diyerek gitmesinde bir sakınca

olmadığını ifade etti.23

İbnü’l-Hanefiyye, oğullarıyla yaptığı istişare neticesinde Allah’ın izni olmadan bir şey gerçekleşmeyeceğini ve ona tevekkül ettiğini belirterek Şam’a gitme kararını açıkladı. Ardından hazırlıklarını tamamlayıp Medine’den yola çıktı.24 Yezîd de kendi

l

er orada işin başında ben olsaydım onun öldürülmesine müsaade etmezdim. Onu kurtarmak için gözle

koparmış26 ve benim hakkımı tartışma konusu yapmış olsa da bunu yapardım. Ancak oğrultusunda hareket etmeyerek onun

sine duyulan güvene ziyadesiyle sadık kaldı ve ziyaretine gelen İbnü’l- Hanefiyye’yi oldukça iyi ağırladı. Rahat etmesi için bütün imkanları seferber etti ve meclisinde onu yanına oturtarak ona verdiği değeri göstermeye çalıştı.25

İbnü’l-Hanefiyye’nin Yezîd’le gerçekleştirdiği ilk sohbetin konusunu, doğal olarak Hz. Hüseyin’in Kerbela’da öldürülmesi meselesi teşkil ediyordu. Kaynaklarda ayrıntılı olarak geçen bu diyalogların, her ikisinin olaya yaklaşımını ortaya koyması açısından önem i olduğunu düşünüyoruz. Onun için aralarında geçtiği söylenen bu konuşmalara fazla bir müdahalede bulunmadan burada yer vermek istiyoruz.

İbnü’l-Hanefiyye’yi huzuruna kabul eden Yezîd, öncelikle başsağlığı dileklerini ifade ederek: “Ya Eba’l-Kasım! Allah, Hüseyin b. Ali hakkında bizi

bağışlasın, ikimizin de başı sağ olsun. Vallahi bu olay, sizi nasıl sarsmışsa beni de öyle sarsmıştır. Bu olay, sizi nasıl üzmüşse beni de öyle üzmüştür. Eğ

rimi kaybetmek veya tırnaklarım sökülüp takatsiz kalmak pahasına da olsa elimden geleni yapardım. Her ne kadar o bana zulmetmiş, akrabalık bağlarımızı Ubeydullah, bu konudaki düşüncem d

bn A’sem, II, 191; Makrîzî, el-Mukaffâ, VI, 280.

n A’sem, II, 192; Makrîzî, el-Mukaffâ, VI, 280.

21 İbn A’sem, II, 191. 22 Belâzurî, III, 469; İ 23 İbn A’sem, II, 191. 24 İbn A’sem, II, 191.

25 Belâzurî, III, 470; İbn A’sem, II, 192; Makrîzî, el-Mukaffâ, VI, 280. 26 Belâzurî, III, 470; İb

öldürülmesi kararını vermiş ve onu öldürmüştür. Artık olan olmuştur. Ayrıca biz, haklarımızın ayaklar altına alınmasına razı olmak durumunda olmadığımız gibi karde

e, Yezîd’e cevap olarak: “Dediklerinizi

anlıyo

ğışlasın ve ona rahmet etsin.30 Bizi sarsan bir şeyin sizi de sarstığını ve bize yapılan bir zulmün size yapılmış gibi olduğunu,31 bizi etkileyen bir felaketin sizi de etk

ında hoşlanmayacağım bir şeyi kulağıma çalmayın.34

Zira o

şinin de hakkımızı tartışma konusu yapmasına hakkı yoktu.27 Ben artık bunları hesaba katmıyorum, bunları düşünmüyorum. Ancak sana ulaştığı gibi biz, onu yaptıklarından dolayı kınıyor ve zemmediyoruz. Vallahi biz bu işi, aramızdaki muhabbet ve yakın dostluğun zedelenmesi için yapmıyoruz. Sadece biz, bu şekilde Allah’ın bize tahsis ettiği ve bizi seçtiği bir işin tartışma konusu yapılmasına rıza

göstermeyeceğimizi insanlara duyurmak istiyoruz.”28 dedi ve sözü İbnü’l-

Hanefiyye’ye bıraktı.

Sözü alan Muhammed b. Hanefiyy

rum. Allah, sizinle Hüseyin arasındaki akrabalık bağınızı birleştirsin, sizin de başınız sağ olsun. Allah, Hüseyin’e rahmet etsin ve rabbinden umduğu sevaba nail etsin. Uzun ve sürekli hayat, her şeyin sahibi yüce Allah’ın katındadır.29 Allah, Hüseyin’i ba

ilediğini,32 duyduğumuz sevinç veya kederin sizi de etkilediğini biliyoruz. Eğer siz, bizzat orada olsaydınız en güzel kararı verip ona en güzel şekilde muamele edeceğinizi ve ona yapılacak her hangi bir kötülüğe meydan vermeyeceğinizden eminim.33 Diğer yandan Hüseyin, kınamanızı ve yermenizi hak etmiş değildir. Onun için sizden ricam, onun hakk

, benim kardeşim, benim bir parçam ve babamın oğludur. Her ne kadar iddia ettiğiniz gibi, size zulmetmiş ve size düşmanlık etmiş olsa da!”35 dedi.

Yezîd, konuyla ilgili mazeretini kabul eden ve görüldüğü gibi kendisini gayet anlayışla karşılan İbnü’l-Hanefiyye’nin ricasını memnuniyetle karşıladı ve artık

27 İbn A’sem, II, 192.

28 Belâzurî, III, 470; Makrîzî, el-Mukaffâ, VI, 280.

akrîzî, el-Mukaffâ, VI, 280. VI, 280.

n A’sem, II, 192; Makrîzî, el-Mukaffâ, VI, 280.

29 İbn A’sem, II, 192. 30 Belâzurî, III, 470; M 31 Belâzurî, III, 470. 32 Makrîzî, el-Mukaffâ, 33 İbn A’sem, II, 192. 34 Belâzurî, III, 470; İb 35 İbn A’sem, II, 192.

kendisinden Hz. Hüseyin hakkında hoşlanmayacağı hiçbir söz işitmeyeceğini,36 onun hakkında hayırdan başka bir söz söylemeyeceğini ifade etti.37

Hz. Hüseyin hakkında aralarında yapmış oldukları konuşmadan sonra Yezîd, ona borcunun olup olmadığını sormuş ve eğer varsa borcunu ödemek istediğini söylemiştir. Ancak İbnü’l-Hanefiyye, her hangi bir borcunun olmadığını açıklamıştır. İbnü’

et de Şam’a

Yezîd da İbnü’l-Hanefiyye, onlarla birlikte

Medi

l-Hanefiyye’nin bu tutumuna oldukça hayran kalan Yezîd, oğlu Halid’e dönerek: “Oğlum, senin şu amcan, her türlü sahtekarlık, çirkinlik ve yalancılıktan

uzak biridir. Eğer bir başkası olsaydı, şu kadar şu kadar borcum var derdi.”

şeklinde onu örnek bir şahsiyet olarak göstermiştir. Daha sonra Yezîd, ona üç yüz bin dirhem vermiş, o da bunu kabul etmiştir.38

Saraya yakın bir evde özel olarak ağırlanan Muhammed b. Hanefiyye, sabah akşam Yezîd’le görüşüyordu.39 Bu görüşmeler sırasında Yezîd, ona bazı fıkhî meseleler ve Kur’ân’la ilgili sorular sorarak,40 onun ilminden istifade etmeye çalışıyordu.

Bu arada, daha sonraları Harre olayına sebebiyet verecek olan hey ’in yanına gelmişti. Ayrılacakları sıra

ne’ye dönmek için Yezîd’den izin istedi. Onun gitmesine izin veren Yezîd, ona daha önce verdiği paradan ayrı olarak iki yüz bin dirhem ile iki yüz bin dirhem değerinde mal verdi.41

Yezîd, İbnü’l-Hanefiyye’yi uğurlarken ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirmiş ve “Ya Eba’l-Kasım! Bugün yer yüzünde helal ve haram konularını senden

daha çok bilen bir adamın olabileceğini düşünmüyorum. Aslında benden ayrılmanı istemiyorum. Bana vaaz eder, nasıl hareket edeceğim konusunda bana yardımcı olurdun.”42 demiştir. Ardından, eğer kendisinde gördüğü bir kusur varsa düzeltmek

n A’sem, II, 192-93; Makrîzî, el-Mukaffâ, VI, 281. Makrîzî, el-Mukaffâ, VI, 281.

3.

36 Belâzurî, III, 470; Makrîzî, el-Mukaffâ, VI, 280. 37 İbn A’sem, II, 192. 38 Belâzurî, III, 470; İb 39 İbn A’sem, II, 193. 40 Belâzurî, III, 470; 41 İbn A’sem, II, 193. 42 İbn A’sem, II, 19

için kendisine söylemeni ondan rica etmiş,43 o da “Vallahi eğer senin bir yanlışını

görseydim mutlaka seni ondan nehyeder ve Allah rızası için işin doğrusunu sana bildirirdim. Zira Allah, insanlara hakkı açıklamayı ve onu gizlememeyi ilim ehline bir görev olarak vermiştir. Sende hayırdan başka bir şey görmedim.”44 diyerek ona karşı

bu ilavenin, İbnü’

yı Bağlamında İlişkileri

a

r ında Abullah b. Zübeyr’in kardeşi Münzir b.

Zübeyr, Abdullah b. Amr b. Hafs, Abdullah b. Hanzala el-Gasîl ile Medineli bir çok Şam’da oldukça iyi ağırlandı.49 Heyet ayrılacağı sırada

bin dirhem verirken onun yanındaki sekiz oğluna

duyduğu memnuniyeti dile getirmiştir.

İbn A’sem, İbnü’l-Hanefiyye’nin kullandığı bu son cümleye, “Ancak şu alkolü

içmeni men ediyorum. Çünkü o, şeytan işi bir pisliktir. Bu, ümmetin işini üstlenen birinin yaşacağı iş değildir.”45 ifadelerini ilave ederek vermiştir. Ancak

l-Hanefiyye’nin sözü olabileceğini düşünmüyoruz. Çünkü onun Harre olayında takındığı tavır, bu iddiayı nakzeder mahiyettedir.

İbnü’l-Hanefiyye, Yezîd’in kendisine verdiği para ve hediyelerle Medine’ye döndü ve bu malları, aile fertleri ile bütün Benî Hâşim arasında paylaştırdı. Öyle ki bu maldan pay almayan hiç kimse kalmadı.46 Medine’de ikamet etmeye devam eden İbnü’l-Hanefiyye, Harre olayı patlak verinceye kadar orada kaldı.47 Ardından Mekke’ye gitti ve orada oruç ile namazdan başka bir şeyle uğraşmadı.48