• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1. İ SLAM İ LAHIYATI

1.1. İslam’da Uluhiyet İnancı

1.1.1. Sıfat-ı Nefsiyye

an bile düşünülemez. Buna “Vâcibü’l-Vücûd” denilir.

1.1.2. Sıfat-ı Selbiyye: Allah’ın zâtına layık olmayan, O’na acz ve eksiklik ifade eden, yaratılmış özelliği taşıyan manaları selbeden, nefyeden sıfatlardır145. Bunlar sırasıyla:

1.1.2.1. Kıdem: Ezelî olmak demektir. Yâni, O evveldir, ilktir, başlangıcı yoktur. Sonradan meydana gelmemiştir146. O zâtıyla ve sıfatlarıyla ezelîdir.

1.1.2.2. Bekâ: Bekâ, sonu olmamak demektir. Onun varlığı sonsuz olarak devam eder147. Yani O'nun varlığının bir başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur. Çünkü kıdemi sabit olan bir varlığın bekâsı vâcib olur.

1.1.2.3. Vahdaniyet: Allah, zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde birdir148. Eşi, benzeri, zıddı, niddi ve ortağı yoktur. Vahdaniyetin zıddı olan taaddüt, birden fazla olma ve ortağı bulunma Allah hakkında müstahildir. Allahın birliği sayı yönüyle değil, zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde eşi ve benzeri olmaması yönüyledir149.

1.1.2.4. Muhâlefetün li'l-Havâdis: Sonradan olanlara benzememek anlamına gelir. Allah zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde hiçbir varlığa benzemez150. Allah'ın dışındaki herşey sonradan yaratılmış ve Allah tarafından var edilmişlerdir. Diğer varlıklar hadis (sonradan

143Eş’arî, Ebu'l Hasan Ali b. İsmail, Makâlâtü'l-İslâmiyyîn ve İhtilâfü'l-Musallîn, I-II, thk., Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, el-Mektebetü'l-Asriyye, Beyrut, 1995, c. 1, s. 250; İmam-ı Rabbânî, Mektûbât, Fazilet Neşriyat, İstanbul, ty., c. 1, s. 38-44; Nursî, Bediuzzaman, Sözler, Işık Yayınları, İstanbul, 2004, 22. Söz, Dördüncü Lem’a, s. 384-388; Gülen, Fethullah, Kalbin Zümrüt Tepeleri, c. 4, s. , Nil Yayınları, İstanbul, 2008.

144Gölcük - Toprak, a.g.e., s. 219.

145Gölcük - Toprak, a.g.e., s. 222; Heyet (Bekir Topaloğlu, Yusuf Şevki Yavuz, İlyas Çelebi), a.g.e., s. 126-129. 146Saffât, 37/151-152; Hadîd, 57-3; İhlâs, 112/3; İbn Hümâm, a.g.e., s. 21-22; İbn Ebi’l-İzz, a.g.e., s. 75-76. 147Rahmân, 55/27.

148İhlâs, 112/1; Mü'minûn, 23/91.

149Gazzâlî, Ebu Hâmid Muhammed, Kavâidu’l-‘Akâid, Beyrut, 1985, s. 172-173. 150Şu'arâ, 26/11.

yaratılan) olduğu için muhtaç varlıklardır. Allah'ın bunlardan birine benzetilmesi O'nda da ihtiyacın varlığını iddia etmek olur ki, bu batıldır. Bu sıfat, Allah'ın, mümkinattan olan ve diğer varlıklarda bulunan, cisimlik, cevherlik, arazlık ve cüzlerden bir araya gelmek gibi cismânî durumlardan, yemek, içmek, yürümek, uyumak, oturmak, kalkmak gibi beşerî özelliklerden ve sevinç, neşe, keder gibi rûhî hallerden münezzeh olduğunu da ifade eder151.

1.1.2.5. Kıyam bi-Nefsihî: Cenâb-ı Hakk varlığı için hiç bir şeye ihtiyacı olmayan, varlığı kendinden ve vacib olan demektir. Yâni varlığı vâcibu’l-vücûddur. O’nun dışındaki herşey var olmada ve varlığını devam ettirmede başka bir müessire muhtaçtır. Cenâb-ı Hakk ise, muhtaç olmaktan katî surette münezzehtir. Bu sebeple varlığı da, varlığının bekâsı da kendindendir152.

Ehl-i Sünnet Kelamcıları, Allah’ın selbî sıfatlarının yanında O’nun kendine has kemâlini ve üstünlüğünü ifade eden Subûtî sıfatlarının olduğunu belirtirler. Bunlar bazı âlimler arasında görüş farklılıklarıyla beraber sekize kadar çıkmaktadır153.

1.1.3. Sıfat-ı Subûtiyye

1.1.3.1. Hayat: Canlı ve diri olmak demektir. Cenâb-ı Hakk ebedî bir hayat ile diridir154. Canlılarda hayatın başlaması ve devam etmesi için belli şartlar gerekir. Halbûki, Allah bunların hiçbirisine ihtiyaç duymaz. Bu sıfat aslında ilim, irade, kudret gibi diğer sıfatların da temelini teşkil eder. Hayat sahibi olmayan bir varlık diğer vasıfları üzerinde taşıyamaz. Hayatın sona ermesi anlamında ölüm veya zeval ise asla Allah için düşünülemez155.

1.1.3.2. İlim: Allah Teâlâ, gizli-aşikar, olmuş-olacak, yakın-uzak, küçük-büyük herşeyi bilir156. O’nun ilmi yaratılanların ilmi gibi değildir. İnsanların ilmi göz, kulak, burun, el gibi uzuvların yanında hava ve ışık gibi tabii vasıtalara ihtiyaç duyar. Ayrıca bu bilgileri zaman, mekan ve madde ile sınırlıdır. Allah’ın ilmi ise, katiyyen hiçbir vasıtaya ihtiyaç duymaksızın ezelî olarak mevcuttur. Artıp eksilme de söz konusu değildir. Allah ezelî ilmiyle

151İbn Ebi’l-İzz, c. 1, s. 84-85; Gölcük-Toprak, a.g.e., s. 224-225.

152Gölcük-Toprak, a.g.e., s. 225-226; Heyet (Bekir Topaloğlu, Yusuf Şevki Yavuz, İlyas Çelebi), İslâm’da İnanç Esasları, s. 127-128.

153Gölcük-Toprak, a.g.e., s. 229-230; Heyet (Bekir Topaloğlu, Yusuf Şevki Yavuz, İlyas Çelebi), İslâm’da İnanç Esasları, s. 128-129.

154Bakara, 2/255; Âl-i İmrân, 3/2.

155Ay.; Bkz. Fâtır, 35/15; Gazzâlî, Kavâidu’l-‘Akâid, s. 54. 156Enfâl, 8/175; Hûd, 11/5; Mü'minûn, 23/17.

olacak herşeyi bilir ancak bu bilgisi bir müdahale şeklinde tecelli etmez. Allah’ın bilgisi zaruri, mümkün ve muhal olan herşeyi kapsar. Küllî şeyleri bildiği gibi cüzî şeyleri de bilir. Yani “O, ilmiyle herşeyi kuşatmıştır”157. Hiçbir şey O’nun bilgisinin dışında değildir. O’nun ilmi, fikir, düşünce ve istidlal mahsulü de değildir. İlim sıfatının zıddı olan, bilgisizlik, cehâlet, gaflet ve unutma gibi noksanlık alametleri Cenâb-ı Hakk için muhaldir. Onun ilmi Zâtının gereği ezelî bir sıfattır158. O’nun ilim sıfatı kitap, sünnet, icmanın yanında aklen de sabittir. Bir şeyin mükemmelliği onu icad edenin ilminin mükemmelliğine delalet eder. Bu muhteşem kâinat da bütün güzelliği ve mükemmelliği ile kendini icad eden, yoktan var eden ve başdöndürücü bir düzen içinde devam ettirenin ilminin ne kadar mükemmel olduğuna delalet eder.

1.1.3.3. Sem’: Allah Teâlâ, işitilme özelliği taşıyan herşeyi işitir. Onun işitmesinin keyfiyeti bizce malum değildir. O kendine has bir işitme ile işitir ve bizim ihtiyaç duyduğumuz kulak, ses, hava, sinir, beyin vs. gibi hiç bir malzemeye ihtiyacı yoktur. Bir şeyi işitmesi diğerlerini işitmesine mâni değildir. Sem’ sıfatı Allah’ın kemâl sıfatlarından olup zıddı olan işitmemek O’nun için düşünelemez. O aynı anda bütün işitilme özelliği olan şeylerin çıkardıkları seslerin hepsini birden işitir ve bütün ihtiyaç sahiplerinin ihtiyacını görür. O’nun için en ufak bir gaflet veya işitememe mümkün değildir. Aksi halde bu düzen bu mükemmellikte devam edemez159.

1.1.3.4. Basar: Allah Teâlâ, görülme hususiyeti taşıyan herşeyi görür. Görmek için hiçbir cihaza, hiçbir organa, ışığa vs. ihtiyacı olmadığı gibi görmesinin hiçbir sınırı da yoktur. O karanlıkta olanı da, aydınlıkta olanı da, gizli olanı da, açık olanı da hiçbir şarta veya engele takılmaksızın görür160.

1.1.3.5. İrâde: Allah, bütün işlerinde irade ederek, dileyerek icraatta bulunur161. Bunun zıddı olan cebr veya zorunluluk O'nun için mevzu bahis olamaz. O hiçbir şeye mecbur değildir. Bu sıfat, Allah'ın ezelî ve vâcib bir sıfatı olup mümkini olma veya olmaması hallerinden biriyle tahsisi anlamına gelir. Yani, o bir şeyin olmasını dilerse o şey olur.

157Talâk, 65/12; Gazzâlî, Ebu Hâmid Muhammed, Kavâidu’l-‘Akâid, s. 55.

158Gölcük-Toprak, a.g.e., s. 235-236; Heyet (Bekir Topaloğlu, Yusuf Şevki Yavuz, İlyas Çelebi), a.g.e, s. 129- 130.

159Nisâ, 4/58; Hacc, 22/75; Şu'arâ, 26/11; Cürcâni, Ali b. Muahmmed Seyyid Şerif, Şerhu’l-Mevâkıf, İstanbul, h.1311/1893, c. 3, s. 73-74; Gölcük-Toprak, a.g.e., s. 235-236; Heyet (Bekir Topaloğlu, Yusuf Şevki Yavuz, İlyas Çelebi), a.g.e., s. 129-130.

160Bkz. Nisâ, 4/58; Hacc, 22/75; Şu'arâ, 26/11; Gölcük-Toprak, a.g.e., s. 241; Heyet (Bekir Topaloğlu, Yusuf Şevki Yavuz, İlyas Çelebi), a.g.e., s. 130.

Olmamasını dilerse o şey de olmaz. O'nun iradesi olmadan ne güneş doğar, ne rüzgar eser, ne yağmur yağar, ne deprem olur, ne yıldız kayar ve ne de bir canlı nefes alabilir. Bu irade iki şekilde tecelli eder. Birincisi, tekvînî iradedir ki, bütün yaratıkları kapsar. Herhangi bir şeye taalluk ettiğinde o şey vucûda gelir. Diğer irâde ise, teşriî iradedir ki, o da Allah'ın bir şeyden râzı olması, sevmesi, hoşnut olması mânâsınadır. Tekvînî irade hayır-şer, taat-ma'siyet herşeye taalluk eden genel bir irade iken, teşriî irade ise yalnız hayra ve taate taalluk eden daha hususî bir iradedir. Teşriî iradenin gerçekleşmesinde insanın iradesi etkilidir. İnsan hür bir iradeye sahiptir. Bu hür iradesini hayra kullanması durumunda teşriî irade ona taalluk eder162.

1.1.3.6. Kudret: Allah Teâlâ sonsuz güç ve kudret sahibidir. Dilediğini gerçekleştirmede nihayetsiz kudret sahibidir. Hiçbir şey güç ile O'na karşı koyamaz ve O'nu aciz bırakamaz. Kudretin aksi olan acziyet ve za'fiyet Cenâb-ı Hakk için muhaldir. Bu sıfat da Allah'ın zâtı ile kâim ezelî bir sıfatıdır163.

1.1.3.7. Kelâm: Allah Teâlâ, seslere, havaya, harflere vs. ihtiyacı olmaksızın konuşma, söyleme, kelâm etme sıfatına sahiptir. Allah mütekellimdir. O, peygamberlerine kitaplar indirmiş, bazıları ile de konuşmuştur. Müslümanların elindeki Kur'an, Allah'ın Kelâm sıfatının bir ürünüdür. Kelâm sıfatı Allah'ın zâtıyla kâim ezeli sıfatlarındandır164.

1.1.3.8. Tekvîn: Yok olan bir şeyi yokluktan varlığa çıkarmak demek olan tekvîn sıfatı bir kısım İslam âlimlerince Allah’ın fiilî sıfatı kabul edilirken, bazıları da bunun Allah’ın zâtı ile kâim ezelî bir sıfatı olduğunu kabul ederek subûtî sıfatlardan sayarlar165.

Allah için vâcib olan zâtî ve subûtî sıfatların yanında O’nun hakkında müsbet veya menfi câiz olan sıfatlar da vardır. Bunlar Allah’ın icraatlarını ifade eden fiilî sıfatlardır. İslâm âlimleri bunları beş kategoriye ayırmışlardır. Bunlar, halk-tahlîk (yaratma), ihdâ ve idlâl (hidayet verme ve dalalete sevk etme), irsâl ve inzâl (peygamber ve kitap gönderme), ba’s ve haşr (öldükten sonra diriltme ve toplama), ten’îm/terzîk ve ta’zîb (nimet verip rızıklandırma

162Gazzâlî, Kavâidu’l-‘Akâid, s. 179; Gölcük-Toprak, a.g.e., s. 237;238; Heyet (Bekir Topaloğlu, Yusuf Şevki Yavuz, İlyas Çelebi), a.g.e., s. 131.

163Gazzâlî, a.g.e., s. 54; Gölcük-Toprak, a.g.e., s. 238-239; Heyet (Bekir Topaloğlu, Yusuf Şevki Yavuz, İlyas Çelebi), a.g.e., s. 130-131.

164A‘râf, 7/143; Şûrâ, 42/51; A‘râf, 7/144; Meryem, 19/52; İbn Hanbel, Ebû Abdillah Ahmed b. Muhammed, el- Akîde, Dimeşk (Şam), h.1408, s. 106-107; Gölcük-Toprak, a.g.e., s. 241-242.

165Ehl-i Sünnetin Mâturîdî ekolüne göre tekvîn sıfatı, Allah’ın subûtî sıfatlarındandır. Zâtı ile kâim ezelî bir sıfatıdır. Eş’arîler ise, bunun hakîkî bir sıfat olmayıp, itibâri, izâfî ve diğer fiilî sıfatları gibi hâdis (sonradan var edilen) bir sıfat olarak kabul ederler. (Gölcük-Toprak, a.g.e., s. 240); Yâsîn, 36/82.

ve dilediğine azap etme) olarak isimlendirilmişlerdir166. Bunun yanında eşi benzeri olmayacak şekilde yaratma (ibdâ), cüziyyât ve temel unsurları bir araya getirerek yeni şeyler icat etme (inşâ), hayat verme (ihyâ), verdiği hayatı geri alıp öldürme (imâte) de Allah’ın fiilî sıfatları arasında kabul edilir167.

1.1.4. Sıfat-ı Haberiyye:

Ayet ve hadislerde bildirilen, hakiki manalarını idrak etmenin mümkün olmadığı, bu yönüyle de müteşâbih168 olarak kabul edilen “yed, vech, istivâ” gibi vasıflardır169. Selef uleması Allah’a ait bu sıfatlar için yorum yapmaz ve özellikle “istivâ” için “Buna iman etmek vacip, hakkında soru sormak bid’attır. İstiva’yı kabul ederiz, keyfiyetini bilemeyiz. Halk arasındaki istivanın anlamı ise meçhul değildir” şeklinde kanaatlerini belirtirler. Ancak Mâturîdî ve Eşarî mezhepleri biraz daha farklı düşünür ve bu sıfatlara bazı yorumlar getirirler170.