• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1. İ SLAM İ LAHIYATI

1.4. İslam’da Nübüvvet İnancı

İslam itikadına göre, Allah, kulları ile kendisi arasında bir elçi olması, insanlara emirlerini ve yasaklarını ulaştırması, onlara iyi örnek olması ve onları ahiret yolculuğuna hazırlaması için kendi içlerinden elçiler göndermiştir191. Kur’an, peygamberler için “rasûl” ve “nebî” isimlerini kullanır192. İslam âlimleri nebi ile resûl arasında şöyle bir farkın olduğunu ifade ederler. Resûl; kendisine şeriat veya kitap verilen elçi; nebi ise, kendisine müstakil bir şeriat verilmeyen, kendisinden önceki peygamberlerin şeriatı üzere amel eden elçilerdir193. Bu da peygamber olma, peygamberlik makamına sahip olmada bütün peygamberlerin eşit olmakla beraber, kendi aralarında birtakım derecelenmelere sahip olduğunu gösterir. Bazı kaynaklarda ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’den son peygamber Hz. Muhammed’e

184İbnü’n-Nedîm, Muhammed b. İshâk, el-Fihrist, Tahran, 1996, s. 24. 185Bakara, 2/53; En’âm, 6/91; A’râf, 7/45; Hûd, 11/17; Enbiyâ, 21/49. 186Nisâ, 4/163; İsrâ, 17/55; Enbiyâ, 21/105.

187Bakara, 2/136; Nisâ, 4/163; Mâide, 5/46; Hadîd, 57/27; Sâf, 61/6.

188Bakara, 2/185; Nisâ, 4/82, 174; Mâide, 5/48; En’âm, 6/155; Yûnus, 10/37; Yûsuf, 12/2; Hicr, 15/9; İsrâ, 17/9; Tâhâ, 20/113; Enbiyâ, 21/50; Zümer, 39/27; Şûrâ, 42/17; Zuhruf,43/3; Talâk, 65/10; Burûc, 85/21; Kadir, 97/1.

189Bkz. Bucaille-Fatoohi-Al-Dargazelli, a.g.e, 73-83; Gölcük - Toprak, a.g.e., 359-360. 190Hicr, 15/9.

191Nahl, 16/36; el-Kâsimî, Muhammed Cemâleddin, Delâilü’t-Tevhîd, Beyrut, 1984, s. 140-141; Ebû Abdillah, a.g.e., s. 193.

192Bakara, 2/285; Nisâ, 4/165; Mâturîdî, Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, Beyrut, 2004, c. 2, s. 24-25.

193İbn Hümâm, Müsâyera, s. 198; Kadı İyaz, Ebu’l-Fadl İyaz b. Musa b. İyaz el-Yahsubî, eş-Şifâ bi-Ta’rîfi Hukûki’l-Mustafâ, Beyrut, 1995, c. 1, s. 221-222; Mustafa Sabri, Mevkiful-Akli ve’l-İlmi ve’l-‘Âlem, Kahire, 1950, c. 4, s. 40; Itır, Hasan Ziyâeddin, Nübüvvet-i Muhammed (s.a.v.) fi’l-Kur’ân, Halep, 1973, 48-49.

kadar yüz yirmi dört bin veya daha fazla peygamber geldiği bildirilmiştir. Bunların ancak 315’i rasûldür194.

Mâturîdî ve Eş’arî kelamcılarına göre, bütün peygamberlerde bulunan beş ortak özelliğin var olduğunu söylemişlerdir.

1.3.1. İsmet: Peygamberler günah işlemekten, isyan etmekten Allah tarafından korunmuşlardır. Bu hususiyet sadece peygamberlere has bir hususiyettir. Ehl-i sünnet kelamcıları arasında bir kısım farklılıklar olsa da genelde, peygamberlerin peygamber olmadan önce de şirk koşmak gibi küfür ifade eden günahlardan veya yalan söyleme, hırsızlık yapma, tecavüz veya fuhuş yapma, başkalarının malına, canına ve namusuna el uzatma gibi insanların nefretini celb edecek kötü davranışlardan korunmuşlardır. Peygamberlik sonrası ise, küçük büyük her türlü şirk, küfür ve isyandan, haramlardan tamamen korunmuşlardır195. Yalnız “zelle” tabir edilen küçük hatalar kendilerinden sadır olmuştur. Bunun bir hikmeti de onların ilah olmadığının, nihayet insan olduklarının vurgulanması içindir196.

1.3.2. Sıdk:

Peygamberler her zaman ve zeminde doğruyu söylerler. Sözleri ile de davranışları ile de doğrunun dışına çıkmazlar. Yalan söylemek, yalan yere yemin etmek veya yalan şahidlik yapmak peygamberlerin vasfı değildir197.

1.3.3. Emânet: Peygamberler güvenilir kimselerdir. Onlar insanların en eminidirler. Kendilerine verilen emanete sonuna kadar riayet ederler. Onlara verilen en büyük emanet ise, kendilerine verilen mesajlardır. Kendilerinin aleyhine bile olsa kendilerine gelen mesajı, yani vahyi de böyle bir emanet hassasiyeti içinde insanlara ulaştırırlar198.

1.3.4. Fetânet: Peygamberler çok keskin bir zekaya, engin bir ileri görüşlülüğe sahiptirler. Peygamberlerin sezgi kabiliyetleri de çok gelişmiştir. Onlar olayların gidişatından

194Ahmed b. Hanbel, Müsned, İstanbul, 1981, c.5, s. 266; Geniş bilgi için bkz. Özbek, Durmuş, Saduddin Teftazani ve Nübüvvet Görüşü Peygamberlere İsnad Edilen Günahlar ve Cevapları, Konya, 2002, s. 173- 174.

195Râzî, Ebû Abdillah Muhammed Fahrüddin, Risâle fi Beyâni İsmeti‘l-Enbiyâ, Kahire, 1968, s. 5. 196Ebü’l Bekâ, Eyyûb b. Mûsâ el-Huseynî, Külliyat, İstanbul, Matbaatu’l-‘Amire, h.1287/1871, s. 22-23. 197En'âm, 6/33. (Bu ayette müşriklerin dahi Peygamberimizi yalanlamadığı ifade ediliyor.)

neticeye dair çok isabetli kararlar verirler ve çok hızlı bir şekilde içinden çıkılması zor problemleri çözerler199.

1.3.5. Tebliğ: Peygamberlerin en mühim vazifesi, kendilerine gelen vahyi insanlara tebliğ etmektir. Her ne pahasına olursa olsun, ilâhî mesajı tastamam insanlara ulaştırma bütün peygamberlerin hem en mühim vazifesi hem de vasfı olmuştur200.

Bu vasıfların yanında, peygamberlerin insanları tiksindirecek, kendilerinden kaçıracak ölçüde hastalık, sakatlık ve benzeri arızalardan sâlim olduğu İslam âlimlerince kabul edilen bir husustur201. Bu anlamda Hz. Eyyûb’un hastalığından bahseden Kur’an’ın ayetlerini de, hastalığın daha çok içeride olduğu, dolayısıyla görenleri tiksindirip kaçıracak bir tarzda olmadığı yorumunu yaparlar202.

Kur’an, peygamberliğin insanlardan erkek olanlara verildiğine işaret eder203 ve Maturîdî mezhebi âlimleri başta olmak üzere pek çok İslam âlimi de bunu kabul eder. Peygamber, Allah’tan vahiy alır. Bu vahyi Cebrâîl ismindeki melek getirir. Bunun yanında davalarını isbat etmek ve desteklemek maksadıyla onlara mucizeler verilmiştir. Mucize, insanların yapamayacağı olağanüstü hadiselerdir204. Meselâ, Hz. Salih’in kayadan çıkarttığı devesi205, Hz. Musâ’nın asası, yed-i beyzâsı (parlayan eli)206, Hz. Davûd’a demirin yumuşatılması207, Hz. Süleyman’ın rüzgara hükmetmesi208, Hz. İsâ’nın körlere, alaca hastalarına Allah’ın izni ile şifa vermesi, yine Allah’ın izni ile ölüleri diriltmesi209, Hz. Muhammed (s.a.s)’in parmağı ile ayı ikiye yarması210, on parmağından çeşme gibi suların akması gibi pekçok hissi mucizelerin yanında en büyük muzicesi Kur’an gibi211.

199Bkz. Bakara, 2/258; el-Beyâdî, Kemaluddin Ahmed b. Hasan, İşaretü‘l Merâm, Kahire, h.1368, s. 329 vd. 200Bkz. Necm, 3/4.

201Sâbûnî, Muhammed Ali, en-Nübüvve ve’l-Enbiyâ, Beyrut, 1985, s. 24-25, 44-46; Ayrıca bkz. Özbek, Durmuş, a.g.e., s. 167-173.

202Bilmen, Ömer Nasuhi, Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Meâli Âlisi ve Tefsiri, Bilmen Yayınevi, İstanbul, ty., c. 6, s. 3041.

203Nahl, 16/43; Enbiyâ, 21/7.

204Mâturîdî, Kitabu‘t-Tevhîd, s. 176 vd.; Cürcânî, a.g.e., c. 3, s. 177 vd.; Sûbûnî, Nureddin, Mâturîdiyye Akâidi, Terc. Bekir Topaloğlu, Ankara, 1978, s. 111.

205Hûd, 11/64-67; Şu’arâ, 26/154-158.

206A’râf, 7/104-109; Tâhâ, 20/18-23; Şu’arâ, 26/30-34. 207Sebe, 34/10.

208Enbiyâ, 21/81.

209Âl-i İmrân, 3/49; Mâide, 5/110.

210Kamer, 54/1-4; Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr, 36, c.4, s.243-244; Tefsîru Sûre (54), 1, c.6, s.52-53; Tirmizî, Tefsîru Sûre (54), c.5, s.397-398, hadis no.3285-3289; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/377, 3/165.

211Bkz. Îcî, Ebu’l-Fadl Adudiddin Abdurrahman İbni Ahmed Abdulgaffar, Kitâbü’l-Mevâkıf, Beyrut, 1997, s. 3, s. 405; Âmidî, Ali ibni Ebî Ali ibni Muhammed ibni Sâlim, Gâyetü’l-Merâm fî İlmi’l-Kelâm, Kâhire,