• Sonuç bulunamadı

Sürdürülebilir Kalkınma Kavramı ve Kavramın Tarihsel İ rdeleni ş i

Sürdürülebilir kalkınma kelimesi ilk kez 1970’lerde kullanılmaya başlandı, fakat kavramın bilinen anlamıyla kullanılışı ilk kez 1987’de ki BM Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından yapılmıştır.274 Sürdürülebilir kalkınma kavramı, ilk uluslararası ifadesini, Haziran 1972’ de İsveç’in Stockholm kentinde yapılan “BM

İnsan Çevresi Konferansı” sırasında bulmuştur. “6 Haziran BM Dünya Çevre Gününe” adını vermesi dışında hatırlanmakta güçlük çekilen bu konferansın temel çıktısı olan Stockholm Bildirgesi’nde çevrenin taşıma kapasitesine dikkat çeken, kaynak kullanımında kuşaklararası hakkaniyeti gözeten ekonomik ve sosyal gelişmenin çevre ile bağlantısını kuran ve kalkınma ile çevrenin birlikteliğini vurgulayan ilkeler “sürdürülebilir kalkınma” kavramının temel dayanaklarını ortaya koymuştur. Sürdürülebilir kalkınma konusunda katılımın önem ve işlevi de, çok zayıf bir şekilde olmakla birlikte, yine ilk kez uluslararası belgelerdeki yerini Stockholm Konferansı’nda almıştır.275

1983 yılına gelindiğinde ise Norveç Başbakanı Gro Harlem Brundtland’ın başkanlığında üye ülke temsilcilerinin katıldığı, bu komisyon tarafından hazırlanan ve başkan Brundtland’ın adıyla özdeşleşen Brundtland Raporu veya Ortak Geleceğimiz olarak da adlandırılan bir rapor 1987 yılında yayımlanmıştır.276 Brundtland Raporu, sürdürülebilir kalkınmayı; “gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğini tehlikeye atmadan bugünkü neslin ihtiyaçlarını karşılayan bir kalkınma anlayışı olarak tanımlar”.277 Daha açık ifade edersek; sürdürülebilir kalkınma, ekolojik denge ile ekonomik büyümeyi birlikte ele alan, hem doğal

bu amaçla savunmaktadır. Pratikte, milli kimlikleri yok saymak ve bütün insanlık için geçerli siyasi bağlılık etrafında birleşmek anlamına gelmektedir. Nitekim bu terim genel olarak milletler arasında uyum ve barış gayesini çok sık vurgulayanları nitelemek için kullanılmaktadır.

273

Haluk Bilgin , “ Eko- faşizm ” , Planlama Dergisi, Sayı: 1, Yıl: 2003, s. 14- 15.

274

Dinah M. Payne, Cecily A. Raiborn, “ Sustainable Development: The Ethics Sport the Economics “,

Journal of Business Ethics, (32), 2001, s. 157.

275

Sadun Emrealp, Türkiye Yerel Gündem 21 Programı, IULA-EMME (UCLG-MEWA) Yayını, 2. Baskı, İstanbul, 2005, s. 14.

276

Ercan Yavuz, Yahya Önder Zığındere, “ Sürdürülebilir Kalkınmanın Turizme Etkisi “ , Balıkesir

Üniversitesi SBE Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 4, Yıl: 2000, s. 327.

277

Dorety N. Gamble, Maria O. Weil, “ Sustainable Development: The Challange for Community Development “ , Community Development Journal, Volume: 32, No: 3, Jully 1999, p. 211.

kaynakların etkin kullanımını sağlayan ve çevresel kaliteye önem veren hem de gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini tehlikeye sokmaksızın bugünkü kuşakların ihtiyaçlarını karşılayabilen bir modeldir. Bir ülkede kalkınmanın sağlanabilmesi, ekolojik, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğin sağlanmasıyla gerçekleşecektir.278 Tanımdan da anlaşılacağı üzere, sürdürülebilir kalkınma kavramı sadece çevre korumaya ilişkin bir kavram olmayıp bilakis daha geniş bir anlam ifade eder. Çevreyle ilgili olduğu kadar, ekonomik, toplumsal ve kültürel özellikleri de bulunmakta, günümüz ve gelecek kuşaklar arasında bir eşitlik anlayışını da içermektedir. Temelinde ihtiyaçlar ve ekolojik dengenin korunması gibi iki anahtar kavramı barındıran sürdürülebilir kalkınma, mevcut kaynakların korunması ve geliştirilmesini barındırmakta, çevreyi koruyan bir kalkınma felsefesinin kaynağını oluşturmakta ve kaynakların hızlı ve müsrif tüketimini önlemeyi amaçlamaktadır.279

Brundlandt Raporu genel olarak yoksulluğun ortadan kaldırılmasını, doğal kaynakların elde edilen yararın dağılımında eşitliğin sağlanmasını, nüfus kontrolünü ve çevre dostu teknolojilerin geliştirilmesini sürdürülebilir kalkınma kavramı ile doğrudan ilişkilendirmektedir. Bu bağlamda raporda ekonomik büyümenin çevre dostu bir perspektifle gerçekleştirilebileceği varsayımından yola çıkarak, hem dünyadaki çevre sorunlarının üstesinden gelebilmek, hem de yoksulluğu önlemek için, gelişmekte olan ülkelerin önemli rol oynayacağı, yeniden yapılanmayı sağlayacak uzun dönemli bir büyüme çağına girilmesi gerektiği öne sürülmüştür.280

Dünya ölçeğinde büyük yankıları olan “Ortak Geleceğimiz Raporu’na” destek veren, dönemin Fransa, İngiltere, Rusya ve Hindistan liderlerinin başını çektiği yaklaşık 50 kadar ülke, Rapor’da yer alan önerilerin yaşama geçirilmesini sağlayacak küresel bir taahhüt belgesi ve eylem planı hazırlanması amacıyla, yeni bir BM zirvesi düzenlenmesi yönünde ortak girişimde bulunmaya başlamışlardır. Bunun sonucunda BM Genel Kurulu, 1989 yılında aldığı kararla, bir “Çevre ve Kalkınma Konferansı” düzenlenmesini kararlaştırmıştır. Haziran 1972’de düzenlenen Stockholm Konferansı’ndan tam 20 yıl sonra, Haziran 1992’de düzenlenmesi kararlaştırılan bu zirvenin hazırlık çalışmaları hızla başlatılmıştır.281

278

Serkan Gürlük , “ Dünyada Ve Türkiye’de Kırsal Kalkınma Politikaları ve Sürdürülebilir Kalkınma ” ,

Uludağ Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt: 19, Sayı: 4, Yıl: 2001, s. 4.

279

Meneviş Öğüt, “ Sürdürülebilir Kalkınma “ , İşletme ve Finans Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 198, Yıl:

2002, s. 19.

280

Yasemin Kaya, Doğan Bıçkı, “ Sürdürülebilirlik Argümanı ve Derin Ekolojik İtiraz “, Gazi

Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 3, Yıl: 2006, s. 234.

281

179 ülkeden 117 Devlet Başkanının katıldığı ve dünya zirvesi olarak bilinen Rio’da toplanan Konferans bildirgesinde 27 ilke yer almış olup, başlangıç hükümlerinde Stockholm Konferansı’nın ilkelerine bağlı kalındığı ve bunları gerçekleştirmek için devletler, toplumlar ve insanlar arasında olmak üzere her düzeyde işbirliği kurmak amacı taşındığı, insanların yuvası sayılan dünyayı ve herkesin ortak çıkarını koruyacak bir çevre- kalkınma dizgesi üzerinde uzlaşılması gereği vurgulanmıştır.282 Stockholm’den Rio’ya en önemli değişiklik şudur: Stockholm’deki kirlilik ve yenilenemeyen kaynakların tüketimi konusunda sorun kaynaklı bir yaklaşım geliştirilirken; Rio’da doğal kaynaklara dayalı, sürdürülebilir ekonomik büyüme ile insan kaynaklarının geliştirilmesini benimseyen entegre bir yaklaşım seçilmiştir.283

Haziran 1992'de Rio'da gerçekleştirilen Dünya Çevre ve Kalkınma

Konferansı, ana teması, adından da açıkça gözüktüğü gibi, çevre ve kalkınma ilişkisi olmasına karşın sürdürülebilir kalkınma kavramına yeni bir tanım getirmemiştir. Hatta Ortak Geleceğimiz Raporu’ndaki tanıma bile konferans metinlerinin hiçbirinde yer verilmemiştir.284

Rio Konferansı ile tartışmaya açılan konular “Gündem 21” olarak sunulmuştur. Gündem 21 1990’lı yıllardan başlayarak 2000’li yıllara kadar çevre ve ekonomiyi etkileyen tüm alanlarda hükümetlerin, kalkınma örgütlerinin, BM Kuruluşlarının ve bağımsız kesimlerin yapması gereken etkinlikleri tanımlayan bir eylem planıdır.285 Rio Konferansı’nda, aralarında Gündem 21'in de bulunduğu beş

uluslararası belge kabul edilmiştir. Bunlar; Gündem 21 (Agenda 21), Rio Çevre ve Kalkınma Deklerasyonu (Rio Declaration on Environment and Development), Orman Prensipleri Belgesi (Statement of Forest Principles), BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change), BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (United Nations Convention on Biological Diversity).286 Rio bildirgesinin bir kaç ilkesine yer vermek önem arz etmektedir, fakat bu ilkelerin ne kadar uygulandığı tartışma konusudur:287

282

Keleş ve Hamacı, (1997) , a. g. e. , s. 157.

283

Mahir Fisunoğlu, “ Sürdürülebilir Kalkınma ve Ekonomi “ , Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı 29-

30 Kasım 1989, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayını, 1989, s. 39.

284

Nükhet Turgut, “ Sürdürülebilir Kalkınmanın Sağlanmasında Katılımın Rolü “, Erişim: 18.07. 2007, http://acikarsiv.ankara.edu.tr/dergi/dergiler/42/480/5599.pdf.

285

Michael Keating, Yeryüzü Zirvesinde Değişimin Gündemi, UNEP Türkiye Komitesi Yayınları,

Ankara, 1993, s. 11.

286

Erişim: 12. 09. 2007, http://www.s-oksay.com/econet/downloads/G21.ppt#256,1,Sürdürülebilir Kalkınma.

287

Çiğdem Adem, “ Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi “ , Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı: 419, Yıl: 2002, s. 56- 57.

İlke 1: İnsanlar devam ettirilebilir kalkınma kaygılarının merkezindedir. Doğa ile uyumlu sağlıklı ve yaratıcı bir yaşam hakkına sahiptirler.

İlke 2: Devletler, BM beyannamesi ve uluslararası kanun ilkelerine göre, kendi çevre ve kalkınma politikalarına uygun olarak kendi kaynaklarını işletmek yüce hakkına ve kendi sınırları ve kontrol alanlarındaki faaliyetlerin diğer devletlerin veya ulusal sınırlar dışındaki alanların çevresine zarar vermeme sorumluluğuna sahiptirler.

İlke 5: Bütün devletler ve insanlar yaşam standardındaki eşitsizliği azaltmak ve dünya üzerindeki insanların çoğunluğunun ihtiyaçlarını daha iyi karşılamak için devam ettirilebilir gelişme için vazgeçilmez bir gereksinim olarak yoksulluğun yok edilmesi işinde işbirliği yapmalıdırlar.

İlke 6: Gelişmekte olan ülkelerin, özellikle az gelişmiş ve çevresel olarak zayıf olanların özel durum ve ihtiyaçlarına özel bir öncelik tanınacaktır.

İlke 8: Devam ettirilebilir kalkınma ve bütün insanlar için daha yüksek yaşam kalitesi elde etmek için devletler üretim ve tüketimin devam ettirilemez örneklerini azaltmalı ve ortadan kaldırmalı ve uygun nüfus politikalarını desteklemelidirler.

İlke 20: Kadınlar çevresel idare ve gelişme üzerinde hayati bir role sahiptirler. Devam ettirilebilir bir kalkınma için onların tam katkısı gereklidir ( Eko- feminizm vurgusu). 288

26 Ağustos – 4 Eylül 2002 tarihleri arasında ise Johannesburg’da BM tarafından Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi düzenlenmiştir. Bu zirveye Türkiye de katılmıştır. Zirve, yoksullukla savaş ve çevreyi korumakla ilgili ayrıntılı eylem planları vermeyi amaçlamıştır. Zirvede su ve halk sağlığı, enerji, sağlık, tarım ve biyoçeşitlilik gibi konular görüşülmüş, yoksullukla mücadele en temel sürdürülebilir kalkınma konusu olduğu vurgulanmıştır. Yine zirvede küreselleşme sürecinin zengin ve yoksul ülkeler arasında uçurumu arttırdığı bildirilmiştir.

Dünya Bankası’nın 2003 yılı raporu sürdürülebilir kalkınma üzerinedir. Raporda sürdürülebilir kalkınma, uzun dönem ve dinamik bir yapı içinde değerlendirilmekte ve özellikle yoksulluğun azaltılmasına yoğunlaşılmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde 2. 5- 3 milyar kadar insanın günlük 2 Dolarlık bir harcamanın altında yaşadığı belirtilmektedir. Raporda önümüzdeki 50 yılda kalkınmanın sürdürülebilir olabilmesi için ülkelerin kalkınma stratejilerini oluştururken, dikkate alması gereken temel konuların aşağıdaki biçimde özetlenebileceği belirtilmektedir: 1) Aşırı yoksulluk yok edilmelidir. 2) Gelir dağılımı

288

eşitsizlikleri azaltılmalıdır. 3) Ülkelerdeki iç çatışmalar çok tahrip edici olabilmektedir. Anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümleri araştırılıp sağlanmalıdır. 4) Hava kirliliği, gelişmekte olan ülkelerin pek çok şehrinde sağlıksız boyutlara ulaşmıştır. Çözüm önerileri geliştirilmelidir. 5) İçme suyu azlığı/ kıtlığı giderek artan bir problemdir. 6) Toprak kalitesinin bozulması, ormanların yok edilmesi, biyoçeşitliliğin kaybolması ve balıkçılıkta verimliliğin azalması gibi çevresel faktörler uzun dönemde sürdürülebilir kalkınma ile tutarlı değildir.289