• Sonuç bulunamadı

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE ENERJİ

I. BÖLÜM: YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINA YÖNELİŞİN

4. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE ENERJİ

Karayolu merkezli ulaşımın bir diğer zararı benzin kaynaklı havaya ve biyosfere salınan kurşundur. Şehirlerde kurşun emisyonlarının %100’ünden motorlu taşıtlar sorumludur. Kurşun alımı hem biyosentezi hem kan basıncını hem de sinir sistemini etkiler. Kurşun, insan vücudunda biriken çok kalıcı ve çok zehirli maddelerin en önemlilerinden biridir. İnsan vücudundan atılımı olmadığı için biriken kurşunun en önemli kaynaklarından biri de arabalarda kurşunlu benzin kullanımıdır.

Bakır ve demirin tersine uygarlık gelişmeden önce biyosferde hemen hemen hiç bulunmayan kurşunun yegane kaynağı insan etkinlikleridir. Sıradan bir insanın kanındaki kurşun düzeyi sanayi öncesi insandakinin 500-1000 katıdır.105

Öte yandan, asit yağmurları özellikle içme suyunu etkilemesi nedeniyle çocuklar başta olmak üzere insanlara zarar verir. Böbrek ve idrar yollarından çeşitli hastalıklara yol açar. Sudaki kalsiyum oranını azaltması nedeniyle asitli su damar hastalıklarına da neden olur.106

olması gereğinin daha geniş bir insan kitlesi tarafından anlaşılmasını sağlamıştır.

Enerji üretiminin ve tüketiminin sürdürülebilir kalkınma kavramı çerçevesinde gerçekleştirilmesi, günümüzün en önemli hedeflerinden birisi olmuştur. Bu bağlamda insanlık, sürdürülebilir kalkınma ve daha iyi yaşam şartları arayışına devam ettikçe, yenilenebilir enerji üretimi, dünya çapında bir öncelik haline gelecektir.

Toplumlar için, çevre gibi yaşamsal olan öğelerden bir diğeri olan enerjinin, uygarlığın gelişim süreci içinde belirleyici bir etkisi olduğu söylenebilir. Ekonomik büyüme ve toplumsal refahın temel girdilerinden birisi ve hatta en başta gelenin enerji olduğu savı, küresel düzeyde de kabul görmektedir. Enerji üretiminin hangi kaynaktan yapılırsa yapılsın ve hangi yöntem izlenirse izlensin çevreye bir etkisi olmaktadır. Enerjinin geri dönülmez çevresel tahribata yol açmadan, ekolojik dengeyi bozmadan ve kuşaklararası adalet anlayışına uygun bir biçimde kullanımı hedeflerini içeren “sürdürülebilir enerji” kavramını uluslararası toplumun benimsediği ortak bir politika ilkesi olarak nitelendirmek mümkündür. Bu bağlamda enerji üretim ve kullanımı ile sürdürülebilir kalkınma arasındaki etkileşimin iki önemli özelliği öne çıkmaktadır:

1- Bireyin temel ihtiyaçlarını sağlayabilmesi, ekonomik ilerleme ve refah kaynağı olarak enerjiden yararlanmasını gerektirmektedir.

2- Yaşamın kalitesini şimdiki ve gelecek kuşaklar için tehlikeye sokmamak, eko sistemin taşıma kapasitesini aşmamak gereklidir.

Bu iki özellik dikkate alındığında sürdürülebilir enerji kavramının esas olarak mali, çevresel ve sosyal açılardan minimum düzeyde maliyete sahip politikaları, teknolojileri ve uygulamaları içerdiği görülmektedir. Dolayısıyla sürdürülebilir enerji kavramının temel bileşenlerini de; enerjinin verimli ve etkin kullanımı ile yenilenebilir enerji oluşturmaktadır.108

Petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtların kullanımı sonucu atmosferde başta karbondioksit olmak üzere sera etkisi yapan gazların miktarı hızla artmıştır.

Doğal iklim değişikliklerinden farklı olarak, insan etkinlikleri ile tetiklenen iklim değişiklikleri sonucu doğan zararlar ve sonsuz bir kaynak olarak algılanan fosil yakıtların hiç bitmeyecek gibi tüketilmesi, insanlığı ve bütün canlı varlıkları tehdit eder duruma gelmiştir. Ülke sınırlarını tanımayan bu küresel tehditlere karşı 1987 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından (Brundtland Raporu), “gelecek nesillerin gereksinimlerini karşılayabilme olanaklarını tehlikeye atmaksızın, bugünkü nesillerin gereksinimlerini karşılamak”

biçiminde tanımlanan “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramı geliştirilmiştir.109 Ayrıca, Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987’de yayımladığı

“Ortak Geleceğimiz” (Brundtland Raporu) isimli raporu, sürdürülebilir kalkınma kavramının küresel düzeyde gündeme getirildiği ilk belge olma özelliğini taşımaktadır. Ayrıca bu belge, sürdürülebilir ve güvenli enerji stratejilerinin

108 Nesrin Algan, “Enerji ve Çevre Etkileşimi Konusunda Uluslararası Tüzel Düzenlemeler ve Türkiye”, a.g.k., s. 358.

109 Neslihan Kulözü, “Yenilenebilir Enerji Politikaları: Fransa Örneği”, III. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu ve Sergisi, Bildiriler Kitabı, 19-21 Ekim 2005, TMMOB, TÜBİTAK,

geliştirilmesi ve uygulanmasına ilişkin kapsamlı önerileri içermesi bakımından da önem taşımaktadır.110

Enerji ve çevre konularında küresel düzeydeki düzenlemeler içinde ise, 1992’de Rio’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda kabul edilen temel belgeler arasında bulunan “Gündem 21”’in özel olarak vurgulanması gerekmektedir. Gündem 21’de belirtildiği biçimde; “Enerji, ekonomik ve sosyal gelişme ile yaşam kalitesinin artırılması için gereklidir. Ancak dünyadaki enerjinin çoğu halihazırda, teknolojinin sabit kalması ve toplam miktarların önemli ölçüde artması halinde sürdürülemeyecek yollarla üretilmekte ve tüketilmektedir.” Gündem 21’e göre, “Sera ve diğer gazların ve maddelerin atmosfere salıverilmesini kontrol etme ihtiyacının giderek artan biçimde enerji üretiminde, iletiminde, dağıtımında ve tüketiminde verimliliğe ve çevresel açıdan güvenilir enerji sistemlerine, özellikle yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına artan güvene dayandırılması gerekecektir.”111 Buna göre kırsal topluluklarda yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanılabilir hale getirilerek çevreye duyarlı, çevresel açıdan sağlıklı bir enerji üretimine geçiş süreci başlatılmalı ve teşvik edilmelidir.112

Bu konuda Türkiye’de Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nın eşgüdümünde, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın teknik desteğiyle ve Dünya Bankası’nın finansmanıyla hazırlanarak 1998 yılında yayımlanan “Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı” (UÇEP), bir ölçüde Gündem 21’in amaçlarını da kapsayan

110 Nesrin Algan, “Enerji ve Çevre Etkileşimi Konusunda Uluslararası Tüzel Düzenlemeler ve Türkiye”, a.g.k., s. 363.

111 a.g.k., s. 364.

112 Nesrin Algan, Ayşe Kaya Dündar, Türkiye’nin Çevre Konusunda Verdiği Sözler, Türkiye Bilimler Akademisi Raporları, TÜBA Çevre Çalışma Grubu, Ankara, 2005, s. 19.

hedefler içermekte, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma konusunda küresel ve hatta bölgesel düzeydeki uluslararası yükümlülüklerini yerine getirebileceği bir strateji belgesi niteliği taşımaktadır.113

Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma konusundaki uluslararası yükümlülüklerini ulusal uygulamalara yansıtmak amacıyla gerçekleştirilen diğer bir çalışma olan “Ulusal Gündem 21”, UÇEP’ten iki yıl sonra tamamlanmış olup, gerek UÇEP gerekse de Ulusal Gündem 21 belgesinin tüzel bakımdan herhangi bir bağlayıcılığı yoktur.114 1992 yılında benimsenmiş olan Gündem 21’in öngördüğü hedefler, 2002’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma (Johannesburg) Zirvesi’nde benimsenen belgelerle güncelleştirilerek geliştirilmiştir.115 Zirvede aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerce üç temel belge kabul edilmiştir. Bunlar, Siyasi Bildirge, Uygulama Planı ve Yenilenebilir Enerji Bildirgesi’dir.116

Dünya Çevre Kalkınma Komisyonu’nun; sürdürülebilir kalkınmayı, bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların da kendi gereksinimlerini karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin karşılamak biçiminde tanımladığını söylemiştik. Bu tanıma dayanarak sürdürülebilir kalkınma şöyle anlaşılabilir: Bugünün gereksinimlerini karşılama yöntemi olarak kalkınma etkinlikleri gerçekleştirilirken, gelecek kuşakların kendi kalkınmalarını gerçekleştirmek için kullanacakları doğal

113 a.g.k., s. 20.

114 a.g.k., s. 23.

115 a.g.k., s. 25.

varlık tabanının korunması ya da azaltılmaması; kalkınmanın yeniden üretimin koşulu olan doğal varlıkların geleceğe aktarılmasıdır.117

Enerji, sürdürülebilir kalkınmanın üç temel bileşeni olan sosyal denge, ekonomik büyüme ve çevresel koruma ile ilgili hedeflerin başarılmasında önemli bir başlangıç noktasıdır. Bu nedenle enerji; sürdürülebilir kalkınma ile ilgili çalışmaların kapsamında yer alan önemli konulardan biri olmuş ve insanlığın ihtiyacı olan enerji tüketiminin ekonomik ve çevreye zarar verilmeden sağlanması amacı öne çıkmıştır.

Sürdürülebilir enerji, sürdürülebilir çevre ve ekonomi ile birlikte sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir öğesi olarak belirlenmektedir.118 Bu bağlamda, sürdürülebilir enerji kavramı ise; tüm birincil enerji kaynaklarından yapılan enerji üretiminin yüksek verimle ve temiz teknolojilerle gerçekleştirilmesini, fosil yakıtların çevre dostu yeni teknolojilerle değerlendirilmesini, fosil kaynakların yerine olabildiğince yenilenebilir enerji kaynaklarının yerleştirilmesini, bir çevrimde atık biçimde ortaya çıkan enerjinin bir başka çevrimde girdi olarak kullanılmasını kapsayan ve bunu ekonomik büyüme ile bütünleştiren bir kavram olarak tanımlanmaktadır.119 Diğer bir anlatımla, sürdürülebilir enerji yaklaşımı, gereksinmemiz olan enerjinin en az finansmanla, en az çevresel ve sosyal maliyetle ve sürekli olarak teminine olanak sağlayan politika, teknoloji ve uygulamaları kapsamaktadır.120

117 Tülay Selici, Zafer Utlu, Nadir İlten, “Enerji Kullanımının Çevresel Etkileri ve Sürdürülebilir Gelişme Açısından Değerlendirilmesi”, a.g.k., s. 49.

118 Mehmet Çağlar, Zerrin T. Altuntaşoğlu, “Sürdürülebilir Kalkınma ve Yenilenebilir Enerji”, a.g.k., s. 156.

119 Tülay Selici, Zafer Utlu, Nadir İlten, “Enerji Kullanımının Çevresel Etkileri ve Sürdürülebilir Gelişme Açısından Değerlendirilmesi”, a.g.k., s. 50.

120 Mehmet Çağlar, Zerrin T. Altuntaşoğlu, “Sürdürülebilir Kalkınma ve Yenilenebilir Enerji”, a.g.k., s. 156.

Sürdürülebilir kalkınma kavramı ile tüm dünyada yeni ve zor bir dönem açılmıştır. Arz güvenliği ve çevrenin korunması gibi hedefleri olan enerji politikalarının bu yeni dönemde sürdürülebilirliğe büyük katkısı olacaktır. Çevreyi dikkate almayan kalkınmanın süreklilik arz etmesi mümkün olamayacaktır.

Sürdürülebilir çevreyi en çok tehdit eden sera gazı salınımlarının temel nedeni olarak gösterilen fosil yakıt kullanımının yerini yenilenebilir enerji kaynakları almadıkça kalkınmanın sürdürülebilir olması için gösterilen diğer çabalar yetersiz kalacaktır.

Küresel ısınmanın, gelecekte çok ciddi sonuçlar doğuracağının ve bu ısınmanın büyük ölçüde insanoğlunun faaliyetleri sonucu oluştuğunun anlaşılması üzerine, hükümetler acil önlemler alınması konusunda harekete geçme ihtiyacını hissetmişlerdir. Bu önlemlerden en etkili olanları, kuşkusuz çözmeyi hedefledikleri sorunlar gibi küresel ölçekteki düzenlemelerdir. Önümüzdeki başlık altında bu düzenlemelere, Kyoto Protokolüne doğru gidilen süreç içinde kısaca değinilecektir.

5. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE