• Sonuç bulunamadı

İklim Değişikliğinin Etkileri

I. BÖLÜM: YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINA YÖNELİŞİN

3. ÇEVRESEL NEDENLER

3.2. Enerjinin Çevre ve İnsan Sağlığına Etkileri

3.2.1. Enerjinin Çevre Sağlığına Etkileri

3.2.1.3 İklim Değişikliğinin Etkileri

Araştırmalara göre, günümüzde dünya nüfusunun 1,7 milyarı tüketim toplumu olmuştur. Bu nüfusun büyük çoğunluğu (740 milyon) ABD, Kanada, Batı Avrupa ve Japonya’da yaşamakla birlikte geri kalan yaklaşık yarısı gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır. Son yıllarda gelişmekte olan ülkelerde tüketici sayısı hızla artmaktadır. Sınırsız tüketimin ağır bir bedeli vardır ve bu bedel en az tüketim

59 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Madde 1, Tanımlar, http://www.cevre.org/TCM/Sozlesmeler/BM%20Iklim%20Degisikligi%20Cerceve%20Soz..htm, 02.03.2007.

60 Dünya Enerji Konseyi-Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, -Serbest Piyasa Düzeni ve Yeniden Yapılanma…, a.g.k., s. 3-27.

toplumunun kendisi kadar hızlı büyümektedir. Son 50 yıl içerisinde dünya içme suyu tüketimi üç kat; fosil yakıt tüketimi ise beş kat artmıştır. Bunun sonucu yeraltı suyundan denizlerdeki balık miktarlarına kadar bütün yenilenebilir kaynaklar tehlike altındadır. Fosil yakıt tüketimindeki artış nedeniyle oluşan küresel ısınma, iklim değişiklikleri haline dönüşerek, giderek artan biçimde bedelini tüm dünyaya ödetmektedir.61

Sanayi devriminden bu yana insan faaliyetlerinin niceliğinde ve niteliğindeki hızlı değişim, dünya atmosferinde de önemli değişikliklere neden olmaktadır. Sera gazları adıyla anılan gazların atmosferin alt tabakalarında birikerek, yoğunluklarının artması sonucu, güneş ışınlarının atmosfer ve yer küre tarafından emilmesi ve yerden yansıyan ışınların tekrar atmosfere geri gönderilmesi arasındaki denge bozulmuştur.

Bu dengesizlik, atmosferin alt tabakalarında yer kürenin etrafının bir sera gibi sarmalanmasına ve dolayısıyla dünya ikliminin genel özelliklerinde değişikliklere yol açmıştır. Uzun süren kurak mevsimler, ani fırtına ve şiddetli yağışlar sonucu ortaya çıkan seller iklim değişikliğinin göstergeleri olmuştur. Üstelik bu atmosfer olaylarının dünyanın neresinde ve ne zaman olacağı, daha önce bilinen istatistiksel verilere dayanılarak kestirilebilir olmaktan çıkmıştır.62

Sera etkisi sonucu oluştuğuna dair gittikçe artan sayıda gözleme ve veriye sahip olduğumuz küresel iklim değişikliği sonucu oluşması beklenen olumsuz etkiler şöyle özetlenmektedir:

61 Umur Gürsoy, a.g.k., s. 26.

62 Sema Alpan Atamer, “İklim Değişikliği Sözleşmesi ve Enerji Politikaları”, Türkiye II. Enerji Sempozyumu, 2000’li Yıllarda Ulusal Enerji Politikaları, TMMOB, EMO Yayını, İstanbul, Mayıs,

1- Sıcaklık artışı nedeniyle birçok tropik ve subtropik (tropikal altı) bölgede ekinlerde verimlilik azalması;

2- Subtropik bölgeler başta olmak üzere su sıkıntısı çekilen birçok bölgede halkın kullanabileceği suyun azalması; Örneğin, yağışların ve nemin azalması sonucu subtropikal kuşakta ve özellikle Afrika’nın Sahel bölgesinde 1960’lı yıllarda başlayan şiddetli kuraklıklar, on binlerce insanın göç etmesine ve milyonlarca hayvanın ölümüne neden olmuştur.

3- Su ve taşıyıcılarla geçen (sıtma ve kolera gibi) hastalıkların sıklığında ve sıcaklık şoku (sıcaklık hastalığı) nedenli ölümlerin artması;

4- Yağışların artması ve deniz seviyelerinin yükselmesi nedeniyle on milyonlarca insanın karşı karşıya kalacağı sel baskını tehlikesinin artması.63

1975-2001 yılları arasında iklim değişikliğinin tetiklediği kuraklık, fırtına, sel vb. aşırı olaylarda %100’den fazla artış olmuştur. Kuraklık, sel ve fırtınaların 1990’lardaki bilançosuna bakılırsa, bu olaylar, 480 milyar dolar zarara mal olmuş ve 440 bin kişinin ölümüne neden olmuştur. Küresel ısınmaya bağlı kutuplardaki ısınma, 21. yüzyılın ortalarına doğru deniz seviyelerinin 70 cm kadar yükselmesine neden olabilecektir. Bunun sonucu, deniz seviyesinden alçak topraklarda art arda sel baskınları beklenmektedir. Deniz düzeyindeki yükselme, Mısır nüfusunun %16’sının göç etmesine yol açacaktır. Bangladeş gibi küçük bazı ada devletleri sular altında

63 Fikret Mazı, a.g.k., s. 22.

kalma riski ile karşı karşıya bulunacaktır. Deniz düzeyinden 2 metre yüksekte olan adalardan oluşan Maldiv Cumhuriyeti’ndeki adaların çoğu yok olacaktır.64

Küresel ısınmayla birlikte yağış ve kasırgalar giderek artmaktadır.

Avrupa’nın kuzeyinde yağışlar artarken ülkemizin de içinde yer aldığı Güney Avrupa’da daha kurak bir iklim gözlenmektedir. Bu durum canlı yaşamını da etkilemektedir. Örneğin göçmen kuşların geleneksel göç yolları, giderek kutuplara doğru kaymaktadır. Buzul alanlar kutuplara doğru gerilemekte, Kanada’nın kuzeyi ile Sibirya gibi tarıma ve yerleşmeye elverişli olmayan buzlarla kaplı alanlar, daha ılıman iklimlere sahip olmaya başlamaktadır.65

Yukarıda da bahsedildiği gibi, 1750 yılından beri atmosferdeki karbondioksit (CO2) miktarı %31, metan (CH4) miktarı %151 ve diazotmonoksit (N2O) miktarı

%17 oranlarında artış göstermektedir. Karbondioksit emisyonlarındaki insan etkilerine bağlı artışların aynı kalması halinde, sera gazı miktarlarında çok önemli artışlar görülecektir. 1980’li yıllarda iklim değişikliğinin daha hissedilir boyutlara ulaşması ile enerji, ekonomi ve çevre birlikte değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu yaklaşım, enerji, ekonomi ve çevre gereklerinin geliştiği, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımının öne çıktığı 80’li yıllardan sonra daha da önem kazanmıştır.66 Bu bağlamda yenilenebilir enerji kaynakları önemli bir açılım olarak ortaya çıkmıştır ve yaklaşık son 20 yıldır enerji gündemindeki yerini korumaktadır.

64 Umur Gürsoy, a.g.k., s. 66.

65 Sema Alpan Atamer, “Küreselleşmenin Bir Aracı: Kyoto Protokolü”, Türkiye III. Enerji Sempozyumu, 5-6-7 Aralık, ‘Küreselleşmenin’ Enerji Sektöründe Yapısal Değişim Programı ve Ulusal Enerji Politikaları, TMMOB, EMO, Aralık 2001, Ankara, s. 374.

Yapılan araştırma sonuçlarına göre, 19. yüzyılın ortalarından (sanayi devriminden) beri, iklimdeki doğal değişebilirliğe ek olarak, ilk kez insan etkinliklerinin de iklimi etkilediği yeni bir döneme girilmiştir. Sonuç, küresel ortalama hava sıcaklıklarının geçen yüzyılda 0,4 ile 0,8 C° arasında (0.6 ± 0.2 C°) artmış oluşudur. Bu ısınma, geçen 1 000 yılın herhangi bir dönemindeki artıştan daha büyük ve dikkat çekicidir.67

Şekil 2: Yıllara Göre Küresel Sıcaklık Değişimi

Kaynak: DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayını, Ankara, 2000, s. 4

Şekil 2’de görüldüğü gibi, atmosferdeki birikimleri artmaya devam eden sera gazları nedeniyle kuvvetlenen sera etkisinin oluşturduğu küresel ısınma, özellikle 1980’li yıllardan sonra daha da belirginleşmiş ve 1990’lı yıllarda en yüksek değerlerine ulaşmıştır.

67 İklim Değişikliğinin Etkilerinin Araştırılması Çalışma Grubu, Duyarlılık Değerlendirmesi, İklim Değişikliğinin Etkileri ve Uyum Önlemleri, Çevre ve Orman Bakanlığı, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara, Nisan, 2006, s. 3-4.

CO2 ve diğer sera gazlarının şimdiki artış hızının devam etmesi durumunda, CO2 emisyonunun 2100 yılında sanayi öncesi düzeyinin iki katına çıkması beklenmektedir. CO2 ve diğer sera gazı emisyonlarının iki katına ulaşması durumunda ortalama küresel sıcaklığın 1 Cº ile 4,5 Cº arasında artacağı tahmin edilmektedir. Küresel ısınma sonucunda buzulların erimesi ve okyanusların termal genişlemesi gibi nedenlerle deniz seviyesinde 20-140 cm’lik artışlar söz konusu olabilecektir.68 Yeryüzündeki 243 ayrı bölgede yapılan ölçümlere göre, 30 yıllık bir dönemde deniz düzeyleri 15 cm kadar yükselmiştir. Hesaplamalara göre bugün okyanuslar yılda yaklaşık olarak 1 cm yükselmektedir. Eğer bugünkü hızımızla fosil yakıt tüketmeyi sürdürürsek, gelecek yüzyılın sonunda okyanus suları 1,8-2,4 metre dolaylarında yükselecektir.69

Küresel ısınmanın tarım üzerinde yol açabileceği etkilere bakılırsa;

 Küresel ısınmayla beraber dünyanın kutuplara yakın bölgesindeki soğuk iklimlerde ısınmanın etkisiyle tarımsal üretim alanları belirli oranlarda artacakken, ekvatora yakın kurak ve yarı kurak bölgelerde önemli ölçüde çölleşme baş gösterecektir. Tropikal alanlarda ise daha fazla yağış meydana gelecek ve beklenmeyen zararlar oluşacaktır. Sıcaklık değişimlerinin yaratacağı kuraklık, iklim değişikliğinin tarım üzerindeki olumsuz etkisini şiddetlendirecek; kurak ve yarı kurak alanların genişlemesine ek olarak, çölleşme, toprakta tuzlanma ve erozyon da görülecektir. Bu gibi etkenler toprağın ekilebilirliğini ve verimliliğini olumsuz etkileyecektir.

68 Zeynel Kökçam, Ayça Erem Bahadır, “İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Türkiye”, a.g.k., s.

384-385.

 Öte yandan, tarımsal üretimde meydana gelen değişimler topraktaki kullanılabilir suyun miktarı ile doğrudan ilişkilidir. Sıcaklıkların artması nedeniyle toprakta meydana gelen buharlaşma ve bitkilerde oluşan terlemenin artmasıyla beraber bitki strese gireceğinden, kuraklığa dayanıklı bitki çeşitlerinin geliştirilmesi zorunlu hale gelecektir. Sıcaklıklardaki artışlar aynı zamanda toprak sıcaklığında da değişmelere neden olacaktır. Artan toprak sıcaklığıyla beraber topraktaki organik maddelerin parçalanması süreci hızlanacak ve toprağın besin maddesi ihtiyacı artacaktır. Bu durumda toprağın ilave gübre ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Bu nedenle fazla gübre kullanımı ile yeraltı ve yerüstü sularının kalitesinde daha fazla bozulmalar meydana gelecektir.70

 Karbondioksit ve diğer gazların havakürede artmaları sonucu ortaya çıkan sera etkisinin tarımla ilgili başka ciddi sonuçları da vardır. Sıcaklığın artması sonunda çöl alanlarının da artmasına yol açacaktır. Şimdiki ılıman bölgeler tropik-altı olacak, soğuk bölgeler de ılıman olacaktır. Bunun sonucu, kuzey yarımkürede tarım alanları daha kuzeye, güney yarımkürede de daha güneye, daha az verimli ya da tarıma elverişsiz bölgelere kayacaktır. Sonuç olarak, dünyadaki tarım alanları küçülürken, nüfus da artmasını sürdürecektir.71

İklim değişikleri biyolojik sistemleri de etkilemektedir. Hayvan ve bitkilerin doğal yaşam alanlarında değişikliklere yol açabilecek sıcaklık artışları sonucunda canlıların yaşam alanları daralacak, büyük göçler yaşanabilecek, yeni koşullara uyum sağlayamayan çok sayıda bitki ve hayvan türü ortadan kalkacaktır. Biyolojik sistemin

70 Fikret Mazı, a.g.k., s. 26-27.

71 O’M John Bockris, T. Nejat Veziroğlu, Debbi Smith, a.g.k., s. 106.

değişmekte olduğunu gösteren pek çok örnek verilebilir. Ağaçların erken çiçeklenmesi, kuşların erken yumurtlaması, göç yollarının ve zamanının değişmesi, kuzey yarımkürede büyüme mevsiminin uzaması, böcek, bitki ve hayvan topluluklarının kutuplara ve yükseltisi çok olan yerlere göçü, mercanların giderek yok olması, iklim değişiminin etkilerini yansıtan dikkat çekici örneklerdir.72

Bu konuda son olarak iklim değişikliğinin etkilerine ilişkin son gelişmelere bakmak gerekmektedir. Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından ortaklaşa yürütülen Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelince (IPCC) yapılan iklim sistemine ilişkin yeni bulguları açıklayan son değerlendirmeler önem taşımaktadır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 4. Değerlendirme Raporunun 1. Çalışma Grubu Raporu, 1 Şubat 2007 tarihinde kabul edilmiştir. 2500 bilim adamı tarafından hazırlanan raporda, iklim değişikliğinin olası etkilerine ilişkin saptamalara yer verilmiştir. Söz konusu bulgulardan yola çıkılarak küresel iklim üzerinde belirgin bir insan etkisinin bulunduğu ve iklimin geçen yüzyıl boyunca değiştiği vurgulanmıştır.73

Aynı rapora göre, yükselen küresel sıcaklıklar gezegenin insan kaynaklı karbondioksiti doğal yollarla emme ya da yok etme yetisini ortadan kaldırmaktadır.

Bunun da atmosferdeki karbondioksit oranında % 44’lük bir artışa ve ortalama sıcaklıkların 2100 yılına kadar 1,2 derece daha artmasına yol açabileceği öngörülmektedir. İnsanların iklim üzerindeki görülebilir etkisi, sadece yeryüzü sıcaklığının değil aynı zamanda okyanus sıcaklıklarının da artışına neden olmaktadır.

72 Fikret Mazı, a.g.k., s. 24-25.

73 Intergovermental Panel on Climate Change (IPCC), “Climate Change 2007: The Physical Science

21. yüzyılda da küresel sıcaklık değişimlerinin ve buna bağlı deniz seviyesi yükselmelerinin (örneğin, Kuzey Buz Denizi yok olma tehlikesi altında kalacaktır.) devam edeceğini vurgulayan Raporun verilerine göre, 1850’den bu yana yaşanan en sıcak 12 yılın 11’i 1995 yılından sonra yaşanmıştır.74

Şimdi de, ağırlıklı fosil yakıt kaynaklı enerji kullanımın yol açtığı iklim değişikliği dışındaki çevresel etkilere göz atalım.